HABER

Cumhurbaşkanı'ndan önemli açıklamalar

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CNN Türk'te Taha Akyol'un sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı'ndan önemli açıklamalar

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CNNTÜRK'te Taha Akyol'un sunduğu "Eğrisi Doğrusu Özel" programına katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Gül, "Anayasa, milliyetçilik ve Kürt süreci kavramları hakkında ne söyleyeceksiniz?" şeklindeki soruya şöyle yanıt verdi:
"Bunlar Türkiye'nin önemli meseleleri. Zaman zaman bizi çok uğraştıran konulardır. Türkiye'nin bütün potansiyelini kullanmasına engel olan meseleler. Özellikle Kürt ve terör meselesi. Türkiye'yi uzun zamanlar meşgul etmiştir ve ediyordur. Şiddetle, terörle bu konularda bir yere varılamaz, kazanmak mümkün değildir. Hiç bir devlet de teröre baş eğmez. Devletler bütün güçleriyle mücadeleye devam ederler. Kürt meselesi olarak baktığımızda, geçmişin yanlışlarının bugün maliyeti ödenmektedir. Yanlışlar Kürt vatandaşların şikayeti ile değildir. Çok partili sistem Türkiye'de uzun zamandır vardır. Türkiye'nin demokratik standartlarının yükseltilmesi, gelişmiş standartların hayata geçirilmesi ile düzeleceğine inanıyorum. Vicdan meselesi de vardır. Vicdanımıza ters gelen bir konu varsa bunu söylemeliyiz. İnanıyorum ki sorunları çözebiliriz. Bu meseleler zaman zaman komşular tarafından kullanılmıştır. Soğuk savaş döneminde komşuların aracı olarak kullanılmıştır. Türkiye'nin yumuşak karın olarak kullanılmıştır. Herkes kendi ülkesinde barış huzur içerisinde birinci sınıf vatandaş olarak yaşamalı. Terör, şiddet arttı diye çözüm bulma aşamasına gelmiş değiliz. Biz inandığımız için, doğru olanları yapma irademiz olduğu için bunu yapma gayreti içindeyiz."
Terör ve Kürt sorunu çözümünde gelinen nokta ile ilgili olarak ise Gül, "Bu anlayışımız yeni değil. Bizim bu anlayışımıza karşı silahla çıkıldığında daha güçlü silahla cevap vermek durumundaydık" dedi.

"TÜRK MİLLETİ" KAVRAMI
Cumhurbaşkanı Gül, son dönemde konuşulan 'Türk Milleti' kavramı ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak, "Bu konulara dar bir açıdan da bakabilirsiniz, geniş bir açıdan da bakabilirsiniz" diyerek şunları kaydetti:
"Benim forsumda yer alan 16 devletin forsu olan devletler nasıl devletlerdi. Herkesin farklılığına saygı gösterme anlayışı var. Farklılıkları eğer bir saygı ile karşılarsak bir zenginlik oluşur. Ama bir tehdit olarak görürsek bir tehdit olur. İmparatorluklar bu farklılıkları zenginlik olarak görmüştür. Bunları yok görmeye başladığınız zaman etnik bilinci kışkırtmış olursunuz. O yüzden bu etnik kimliği çok fazla kurcalamamak gerekmektedir. Hele Türkiye gibi Osmanlı bakiyesi bir ülkede bu tip farklılıkları saygı ile karşılarsak sorun yaşanmaz. Ben milliyetçiliğe çok geniş anlamda bakmak gerektiği kanaatindeyim. Etnik, kimlik bu yoldan daima gittiyse kendi ırkını küçülmüştür. Türkiye'nin temel unsurunu tartışacak halimiz yoktur. Bu forsta ki her yıldız bir Türk devletini ifade etmektedir. Bütün anayasaları incelemek gerekmektedir. Bütün gelişmiş demokratik kalkınmış ülkeler bu işi nasıl çözdüyse bizimde öyle çözmemiz gerekir. Eşit vatandaşlık bu işi rahatlatacak kanaatindeyim. Bu milletin birliği ve bütünlüğü esastır. 1924 Anayasası'nda yazılan tarif aslında iyi bir tarif. Türkiye'de ki farklı olanları tanıyor. Reddeden bir anlayış yok orada. Ama maalesef uygulamalarımız ters bir şekilde olmuş. O uygulamalar bilinci oluşturmuş ve iş bugün ki kronik ve sıkıntılı hale gelmiş."

ÜNİTER DEVLET YAPISI
İmralı sürecinde ki silah bırakma tartışmaları konusunda da açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Gül, "Herhangi bir pazarlık gibi görmemek gerekir. Siz bir şiddet karşısında sıkışırsanız pazarlığa oturursunuz. Türkiye böyle bir noktada değil" dedi. Bütün güvenlik güçlerinin görevlerini bütün dönemlerden daha iyi bir şekilde yerine getirdiğini belirten Gül, "Türkiye'nin standartlarını yükseltme arzumuzdan dolayı bunlar ortaya çıkmıştır. Demokratik standartlarımız yükseltme, kanunlar, yerel yönetimler bazında da olabilir. Bütün bunlar milli birlik ve beraberliği bozmayacak şekilde olması gerekir. Türkiye'nin milli birliği ve bütünlüğü zaafa uğratmamak derken üniter devlet diyorum. Benim tavsiyelerim bu çerçeve içerisinde. Önce Türkiye'nin bizim kararlılığımız ortada. Biri silahla karşımıza çıkarsa daha güçlü silahla karşılık verme kararlılığımız ortada. Bunun bir faydası olmadığını gördüler. Onlara çeşitli telkinler de geliyordur. Geçmişte yaşananların nasıl acılar yarattığı da ortadadır. Bunlara da kulak verilmiş olabilir. Neticede herkes girdiği yolda devam edecek de değil. "

"İKLİMİ OLUŞTURACAK DİLE GEÇMEK GEREKİR ARTIK"
Cumhurbaşkanı Gül, süreç devam ederken kullanılması gerek üslup konusunda da uyarılarda bulunarak, "Siyasi üslup bizim acı bir geleneğimizdir. Türkiye'nin gelişmişliği, bugünkü kültür, eğitim seviyesi ile bağdaşmamaktadır. Bu kadar büyük sorunlar ile uğraşırken bunun iklimini de oluşturmak gerekmektedir. Bu da dille mümkündür. O iklimi oluşturacak dile geçmek gerekir artık. Çünkü söylediklerimizin karşı tarafa, karşı tarafın anlayacağı dilde geçmesi lazım. Ümit ederim bizde de belli noktalara geldikten sonra iktidar ve muhalefet arasında bazı bilgilendirmeler görüşmeler olacaktır. Bu açık olur, kapalı olur" şeklinde konuştu.
Gül ayrıca, "Ne pahasına olursa olsun derseniz ne çıkacak bilemezseniz. Bu sefer bunun büyük bir ortamı da var. Çevre ülkelerden lehde de, alehde de görüşler var. Fırsat gibi görülebilir, bu da tarihi bir yanılgıda olabilir onlara. Ümit ederim ki iyi şeyleri beraber yaşarız" dedi.

"PARLEMENTER SİSTEMDEN ŞİKAYETİ, DEMOKRASİ EKSİKLİĞİNDEN DOLAYI YAPTIK"
Başkanlık sistemi konusunda görüşlerini açıklayan Gül, "Önemli olan hangi sistem olursa olsun o sistemin ne kadar demokratik olduğu" dedi. Gül, gelişmiş modern demokrasilerde, başkanlık ve parlamenter sistemin örnekleri olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Burada önemli olan şey her iki sistemi de demokratik yapan temel prensiplerinin ve dengelerinin muhafaza edilmesidir. Bu temel prensiplerin olması önemli. Yasamanın, yürütmenin, ve yargının birbirilerinin işine karışmaması ve bir taraftan ahenkle alışması. Her iki sisteminde noksanlıkları, avantajları var. Siyasi tercih yaparken de şuna dikkat edilmeli; bir sistem değişikliği yapıldığı zaman bunun konjektürel olmaması gerekiyor. İyi tahlil edilmesi gerekiyor. Bu yapıldığında bugün biz varız, yarın başkası geçecek. Bütün bunları düşünerek o tercih ona göre yapılır. Bu noktaya gelirken bir anayasa yapmaktan yola çıkıldı. Uzlaşma komisyonu çalışırken bunlar ortaya konuldu. Eğer bir uzlaşma komisyonu bir uzlaşmaya varacak olursa iktidar partisinin birinci tercihi bu. Ben ne olursa olsun sistemlerin içine bakmamız gerekir, en kadar temel ilkeleri temsil ediyor. Birazcık tartışmaya bırakayım. Benim üzerinde duracağım nokta temel prensiplerdir. Şimdiye kadar parlamenter sistemden şikayeti, demokrasi eksikliğinden dolayı yaptık. Seçilmiş hükümetlerin yanında adeta gölge hükümetler oluyordu. Başkanlık sisteminde de böyle eksikliklerin olmaması gerekiyor. Bütün bunlar tartışma aşamasında."

TÜRK USULÜ BAŞKANLIK SİSTEMİ
Gül ayrıca Türk usulü başkanlık sistemi konusunda da, "Daha önce Türk usulü demokrasimiz vardı ama noksandı. Kriterle çok önemli. Biz yüksek seviyede standartlarda bir demokrasiyi tercih etmemiz gerekiyor. Bu Türkiye'yi çok güçlü yapar. Bu kriterler, kuvvetler ayrılığı, eşitlik, şeffaflık, hukukun üstünlüğü... Bunlar bizimde temel prensiplerimizdir. Bütün bunları ne kadar gerçekleştirirsek o kadar iyi olur" şeklinde konuştu.

GÖREV SÜRESİ
Cumhurbaşkanı Gül, görev süresinin bitmesinin ardından neler yapacağına dair "Bunun daha vakti var, vakti geldiğinde arkadaşlarımızla konuşacağız ve ne yapacağımı ona göre karar veririm. Biz bu konuyu kendi aramızda kısa bir şekilde konuştuk. Bütün bunlar için daha vakit var. Vatan millet meselelerinin içinde çocuk yıllarımdan beri oldum. Tabi ki hep milletin hizmetinde olmaya devam edeceğim. Allah sağlık sıhhat versin. Gelecek ile ilgili şimdi söyleyecek bir şeyim yok" ifadelerini kullandı.

"BAZI SUBAYLARIN YAŞLARI ORTADA"
Gül, uzun tutukluluk sürelerine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, İlker Başbuğ'un tutukluluğunun kendileri için üzüntü taşıdığını, ancak kararı mahkemelerin verdiğini belirterek, "Devlet başkanı olarak Anayasamıza göre yargı konularında telkinde bulunmak, yönlendirmede bulunmak olamaz. Buna öncelikle riayet etmesi gereken Cumhurbaşkanıdır. Ancak görüşler olabilir, benim ifadelerim de bu çerçevede değerlendirilmesini dilerim" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"3 yıl içinde önemli platformlarda bu konuyu dile getirdim. TBMM Genel Kurulu'nda tüm milletvekilleri ve liderlerin önünde ya da yargı ile ilgili önemli toplantılarda bu görüşleri dile getirdim. Yeni düzenlemelerle yargıdaki sıkıntılar azalıyor olsa da bazı davalarda sıkıntılar devam ediyor. Tutukluluk yargıda son çare, bunun için de kaçma veya delillerin yok edilmesi konusunda dikkat edilecek konuların başındadır. Hakimlerin önündeki dosyalarda neler olduğunu bilemeyiz. Ben usul konusunda daha titiz davranmanın gerekliliğine inanıyorum. Bu davaların daha kısa süre içinde bitirilmesin gerektiğine inanıyorum. Bazı subayların yaşları ortada. Bu süreçte bunların da dikkate alınmasını salık veriyorum."

TUTUKLU GENERALLERİN DURUMU
Tutuklu Generallerin durumları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Gül, "Genelkurmay Türkiye'nin güvenliği için büyük çaba gösteriyor. Ancak savcıların tüm iddiaları kendilerinin ürettiği söylenemez. Geçmişte bunların yaşandığı herkes tarafından biliniyor" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Önemli bir görevdeki komutan yurt dışı görevi yürütüyor. Yurt dışından gitmek sıkıntı yaratıyor. Bu sıkıntının daha çok Deniz Kuvvetleri'nde var gibi görünüyor. Katalog suçlar var. Seçilmiş hükümeti düşürme, çalışmalarına mani olma' noktasından baktığınızda hakimleri ve savcıları da suçlanamayız. Terör örgütü mensubu olmasa dahi terör örgütü üyesi gibi bir kanun yapılıp da bu yargıya veriliyorsa bundan dolayı ceza veriliyorsa bunun için hakim ve savcıyı suçlanamayız. Bunun için öncelikle yasaların yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bu konuda da yargıda yeni düzenlemeler var."
Gül, MİT ile arasında ki ilişkiler konusunda, belirli günlerde hükümet, Genelkurmay ve MİT Müsteşarı ile görüştüğünü kendine gerekli bilgiler verildiğini belirtti. Yeni yargı paketi çalışmaları sırasında tutuklu bulunan milletvekillerinin de tahliyesinin gündeme gelebileceği düşüncesinde olduğunu yaşı belirli seviyede olanların, kaçma veya delilleri yok etme ihtimalinin değerlendirilmesi gerektiğini ancak tüm bunların zihniyet meselesine takıldığını belirterek kanunlarla bu olayları değerlendirildiğinde her şeyin sınırlandırıldığını, tolerans ve elastikiyetin ortadan kalktığını söyledi.
"İNSANLAR DÜŞÜNDÜĞÜNÜ YAZMIYORSA O ONLARIN SORUNUDUR"
Gül, basın özgürlüğü konusunda değinerek, gazetecilik kimliği ile önemli noktalara gelmiş kişilerin tutuklanmış olmasının Türkiye'nin imajını zedelediğini, bu kişilerin tutuklanmasından önce de tutuklu gazeteciler bulunduğunu ancak o kişilerin gazetecilikten ziyade başka işler yaptığını herkesin bildiğini, Türkiye üzerine gazetecilerle ilgili suçlamalardan sonra gerçek gazeteci olmayanların da tutuklu gazeteciler şemsiyesi altına sokulduğunu söyleyerek, "Bir Cumhurbaşkanı bana 'Osmanlılardan sonra bir Türk'ün bayrağı bu kadar şahlanmamıştı' dedi. Bu söz beni çok gururlandırdı. Buna gölge düşmemesi lazım. Benim dikkat çektiğim konu da bu. Türkiye'nin sadece ekonomisi değil, yumuşak güç tabir edilen tavrına da gölge düşmemesi gerekiyor. İnsanlar da düşündüğünü yazması gerekir. Eğer insanlar düşündüğünü yazmıyorsa o onların sorunudur. Farklı düşünenler de olacaktır" ifade etti.

YENİ ANAYASA
Yeni anayasa yapımı için uzlaşma komisyonunun kurulmasının çok önemli olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, daha öncesinde TOBB'un önderliğinde Türkiye'nin her tarafında çalışmalar yapıldığını, bu çalışmaların boşa gitmesinin düşünülmemesi gerektiğini, bu fırsatın kaçmaması gerektiğini belirterek "Böyle bir güçlü bir meclis ortaya çıkmaz. Bu kadar çalışmalar da heba olmaması gerekir." dedi. 2010 yılındaki Anayasa değişikliğini desteklediğini söyleyen Gül, "Avrupa Konseyi, AİHM ve Venedik Konseyi gibi Türkiye'nin işbirliği içinde olduğu tüm kurumlar Türkiye'deki noksanlığı anlatıyorlardı. Tüm bu kurumlarla çalışıldı yeni bir akredite yargı sistemi ortaya çıktı. Ben bunun değiştirilmesine gerek olmadığı kanaatindeyim" dedi.
SURİYE KONUSU
Cumhurbaşkanı Gül, Suriye konusunda üzüldüğünü, Suriye'nin kentleri ile bilindiğini belirterek şöyle konuştu:
"900 km'lik komşumuz olan bir ülkenin kendi kendini imha ettiğini, tükendiğini görüyoruz, her şeyden önce büyük bir acı ve yıkım yaşanıyor. Dünyada ilk defa bir devlet kendi halkına karşı balistik füze kullanıyor. Bir ülkenin kendi uçakları helikopterleri kendi halkı tarafından düşürülüyor. Allah hiç kimseyi bu duruma düşürmesin. Komşumuzda güvenlik problemleri had safhada, 180 bin civarında Türkiye'deki kamplarda Suriyeli var. Suriyelileri Türkiye'nin ağırlaması Türkiye'nin şerefidir. Hükümetin bu kararını dünyanın her tarafı takdir ediyor. Türkiye'de büyük bir Suriyeli nüfusu oluştu. bununla ilgili güvenlik problemleri çıkıyor. İnsanlık adına yapılan bir vazifeden taviz verilmemesi gerekir. Bunlar bizi küçültür. Zorda olana kucak açmak bu ülkenin asaletidir. Ancak bu böyle gitmez. Bunun böyle gitmesi Suriye'yi yönetenler yok olabilir ancak ondan sonra o ülkeyi yönetecek insanlar da yok olabilir. Bugün Suriye'nin kendi kendisini yok etmesinden fayda umanlar olabilir. Suriye'ye başlangıçta tavır koyanlar bugün aynı noktada değil. Ancak Suriye'ye destek verenler yine aynı noktada. Bunun uzun sürmesi Suriye'nin yok olması demektir. Bu nedenle Uluslararası camianın sorumluluğu var ve kararlılıkla bu işin içine girmesi gerekir. Türkiye olarak halkın yanında olmamız gerekir. Bugün Suriye'yi yönetenlere Suriye'nin bu noktaya geleceğini gösterdik. Biz kendisine yazdığımız mektupta kendi ülkenizin yönetimine yabancıları karıştırmayın, süratli adımlar atın, yarın attığınız adımlar yeterli olmayacak. Başbakan, dışişleri bakanı gidip konuştu ancak durum bu noktaya geldi."
Cumhurbaşkanı Gül, Ortadoğu ülkelerinde yaşanan değişimlerden dolayı batılı ülkelerin endişeye kapıldığını bu yüzden de Suriye konusunda tavır değişikliğine gittiklerini söyledi. Suriye halkının ılımlı bir halk olduğunu anlatan Gül, yaşayış tarzları itibarı ile serbest bir halk olduğunu belirterek baskıcı bir yönetimi Suriye halkının kabul etmeyeceğini söyledi. Ancak savaşın uzun sürmesi halinde halkın radikalleştireceğini bunun da kötü sonuçlar doğuracağını söyledi.

ARAP BAHARI
Libya'yı 40 yıl tek bir kişinin yönettiğini hatırlatan Gül, Libya ile temaslarında hep 'Gerçek Libyalılar nerede' kaygısını taşıdığını, en son kendisini ziyaret eden Libyalı yöneticilere bunu anlattığında Libyalı yöneticinin ağladığını ifade ederek "Karşımıza korkudan ne konuşacağını bilmeyen insanlar çıkardı' dedi. Gül, Mısır, Tunus, Cezayir gibi ülkelerin de benzer süreçler geçirdiğin ancak iktidara gelenlerin önemli bir sınavdan geçtiğini iyi yönetim göstermemeleri halinde çok kötü şeyler olabileceği endişesinde olduğun söyledi.
Irak'ta tezat oluştuğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, Irak'ın bütünlüğü için çaba gösterdiklerini, o günlerde Irak'ın kuzeyi yerine tümü için çaba gösterdiklerini bugün Irak'ın Kuzeyine yönelik sıcak ilgi yüzünden birçok ülkenin Türkiye'ye tavır koyduğunu belirterek, Türkiye için Bağdat'ın çok önemli olduğunu ancak Bağdat yönetiminin Türkiye aleyhine konuştuğunu bunu kabullenmelerinin mümkün olmadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, Bağdat'ın Türkiye'ye yönelik tavrında İran'ın rolü olduğunu söyleyemeyeceğini ancak, İran'ın farklı beklentileri olduğunu bildiğini, özellikle Suriye konusunda tezlerinin zıt noktalarda olduğunu söyledi. Gül, İran'ın Irak ve Suriye konusunda kendisine ön bariyerler kurduğunu kendi tehdit algısı nedeniyle zaman zaman ters düştüklerini söyledi. Türkiye ile İran arasında 20 milyar dolar civarında oluşan bir dış ticaret hacmine geldiğini bunun çok önemli olduğunu vurguladı. Gül, Erbil'de bir Türk kalesi bulunduğunu, Kerkük'te herkesin Türkçe konuştuğunu, bunun unutulmaması gerektiğini söyledi.
Gül Türkiye'nin başka ülkelere bakarak politika yapmadığını, ABD ile çok geniş alanda işbirliği içinde olduğunu, Türkiye'nin ABD ile çakışan konularının çok fazla olduğunu, Ortadoğu konusunda Türkiye'nin geçmişinin çok önemli olduğunu bu konuda Türkiye'nin mutlaka dikkate alınması gerektiğini belirtti. Türkiye'nin bu nedenle Türkiye'nin tekrar Ortadoğu'ya dönüşünün bir zaruretten kaynaklandığını söyledi. Ortadoğu'da ülkelerin hepsinin ayrı ayrı dengelerinin olduğunu bu nedenle ülkelerle ilişkilerin sağlam tutulmasına öncelik verdiklerini vurguladı.

TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ
Merkel'in Türkiye ziyaretini de değerlendiren Gül, Almanya'nın Türkiye konusunda rezervleri bulunduğunu Merkel'in bu konuda dürüst davrandığını, Fransızların daha farklı olduğunu ve Sarkozy döneminde adeta bir felaket yaşandığını dile getirdi. Gül, Hollanda ile görüştüğünü pozisyonlarını değiştirmeye çalıştıklarını ancak köklü bir pozisyon değişikliği görmediğini söyledi. Gül, "Türkiye kendi fasıllarını kendisi açıp kendisi kapatması lazım. Bu Türkiye için de avantaj, Türkiye sağlıkta, ihalelerde, eğitimde, bilimde neler yapacağını belirleyip uyguladığı zaman o ülkelerden biri haline gelmesi mümkün hale geliyor" dedi. Geçmişte, Türkiye ile müzakerelerde Türkiye aleyhine tavır alan batılıların bugün Türkiye'nin geldiği noktayı 'AB Türkiye'ye mahkum olacak' noktasında değerlendirecek hale geldiğini belirterek,"Türkiye nihayet gerçekleşirse İngiltere gibi olacak. Para birliğine girmesi gerekmeyecektir. Türkiye için de işin gidişatı belki de böyle olacaktır" şeklinde konuştu.

Tüm haberler

En Çok Aranan Haberler