HABER

Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: (4) - "(Bülent Arınç'ın açıklamaları) Öncelikle Bülent Bey'in açıklamaları, kendi şahsi görüşleridir, Yüksek İstişare Kurulu adına yapılmış bir açıklama değildir. KHK'ler 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bir tercih değil, bir zorunluluk haline gelmiş bir uygulamadır" - "Terör örgütünün böyle bir saldırısıyla karşı karşıya kaldığınızda, binlerce militanıyla devletin her yerine sızmış bir örgüte karşı mücadele etmek durumunda kaldığınızda siz de olağanüstü tedbirler almak zorundasınız. Zaten kanun hükmünde kararnamelerin temel mantığı da budur. Normal şartlar altında, normal yasal prosedürlerle yapılır, bir kere bunun altını çizmemiz lazım. KHK'ler, durup dururken gündeme alınmış bir şey değildir"

G Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç'ın kanun hükmündeki kararnamelere (KHK) yönelik açıklamalarına ilişkin, "Öncelikle Bülent Bey'in açıklamaları, kendi şahsi görüşleridir, Yüksek İstişare Kurulu adına yapılmış bir açıklama değildir. KHK'ler 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bir tercih değil, bir zorunluluk haline gelmiş bir uygulamadır." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, "Sayın Bülent Arınç'ın birkaç gündür yaptığı açıklamalar gündemde. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra KHK ile görevden atılanlar ve ayrılmak zorunda bırakılanlar için 'KHK bir faciadır' açıklamasında bulundu. Muhalefetten 'FETÖ propagandası yapılıyor' yorumları geldi. AK Parti'li Şamil Tayyar'dan da 'Savcıları göreve çağırıyorum' şeklinde açıklama geldi. Sayın Arınç'ın açıklamaları Cumhurbaşkanlığının görüşlerini yansıtmakta mıdır, yansıtmamakta mıdır?" sorusu üzerine "Öncelikle Bülent Bey'in açıklamaları, kendi şahsi görüşleridir, Yüksek İstişare Kurulu adına yapılmış bir açıklama değildir." diye konuştu.

Kalın, KHK'lerin, o günün, o olağanüstü şartların altında, içerisinde hayata geçirilen bir uygulama olduğunu belirterek, "KHK'ler 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bir tercih değil, bir zorunluluk haline gelmiş bir uygulamadır." vurgusunu yaptı.

Sözcü Kalın, şöyle devam etti:

"Zira siz böyle bir terör örgütünün böyle bir saldırısıyla karşı karşıya kaldığınızda, binlerce militanıyla devletin her yerine sızmış bir örgüte karşı mücadele etmek durumunda kaldığınızda siz de olağanüstü tedbirler almak zorundasınız. Zaten kanun hükmünde kararnamelerin temel mantığı da budur. Normal şartlar altında, normal yasal prosedürlerle yapılır. Bir kere bunun altını çizmemiz lazım. KHK'ler, durup dururken gündeme alınmış bir şey değildir.

O gece yaşadıklarımızı, ondan önce ve sonra yaşadıklarımızı hepimiz biliyoruz. O gece, Cumhurbaşkanımız ve ailesini dahi öldürmeye kasıt niyetiyle yola çıkanların hamdolsun milletimizin direnişiyle, Cumhurbaşkanımızın dirayeti ve liderliğiyle oyunlarının boşa çıkartıldığını, planlarının başlarına geçirildiğini hep birlikte gördük. Olayı orada bırakmak devlet açısından da millet açısından da büyük bir zaaf olurdu. Zira 251 insanımızı şehit eden, 1193 insanımızı gazi bırakan, sakat bırakan, yaralayan bir terör örgütüne karşı hiçbir şey yapmayalım elbette hiçbir devlet diyemezdi. O günün o şartları içerisinde de bu tedbirler uygulanmıştır. Süreç içerisinde KHK'nin aldığı kararlar çerçevesinde görevinden uzaklaştırılan, yahut mağdur olanlar varsa bununla ilgili de mekanizmalar kurulmuştur. Oralara da binlerce başvuru yapılmıştır. Bunların da çok önemli bir kısmı neticelendirilmiştir. Görevlerine iade edilenler olmuştur, edilmeyenler olmuştur. Burada her bir vakanın nevi şahsına münhasır olduğunu da akılda tutmak gerekir.

Bir genelleme yaptığınızda, 'bir faciadır' dediğinizde, 15 Temmuz darbe girişimi faciasını adeta gölgeleyen bir tutum sergiler gibi algılanırsınız doğal olarak. Bunun yerine KHK'ler ile ilgili alınan kararların hukuk zemini çerçevesinde yargı yoluna götürülmesi, başvuru yapılması yönünde neler yapılabilir, bunlar üzerinde durulmuştur ve bununla ilgili mekanizmalar da zaten kurulmuştur."

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bu mekanizmaların işlemekte olduğuna işaret ederek, "Dolayısıyla, bunu böyle bir külli hükümle zemmetmeye çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Kendi şahsi görüşleridir dediğim gibi." şeklinde konuştu.

- "Türkiye'yi ileriye taşıyan siyasi hareketin adresi bellidir"

"Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun 'Toplumsal bir anlaşma imzalayalım' şeklinde açıklamaları oldu. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Kalın, şu açıklamalarda bulundu:

" 'Toplumsal bir sözleşme imzalayalım' açıklaması, eğer kendi siyasi gündeminin ötesine geçebilecek derinlikte, mahiyette bir açıklama ise o zaman şunu belki hatırlatmak lazım; Sayın Cumhurbaşkanımız, çeşitli vesilelerle Türkiye ortak paydası üzerinde zaten durmaktadır ve bunu da AK Parti'nin 17 yıllık iktidar süreci içerisinde azami ölçüde de hayata geçirmiş bir liderdir. Bu süreç içerisinde tabii ki pek çok siyasi değerlendirmeler yapılmıştır, farklı kavramlar üretilmiştir ama sürekliliği olan ve Türkiye'yi her gün bir adım ileriye taşıyan siyasi hareketin adresi de bellidir, siyasi liderin ismi, kimliği de bellidir.

Türkiye ortak paydası içerisinde yürütülen bu çalışmaların en önemli sonuçlarından bir tanesi de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmuştur. Milletimiz, buna yüzde 50'den fazla destek vermek suretiyle de hayata geçirmiştir. Dahası Sayın Cumhurbaşkanımız kendi siyasi hayatında çok önemli bir karar almış, 50+1'i çıta olarak koymuştur. Yani, parlamenter sistemde çok daha az 30, 35, 40, yüzde 43 gibi oy oranıyla tek başına iktidar olmak varken 50+1 gibi yeni bir çıta, yeni bir hedef koymuştur. 'İttifaklar dönemi kapansın' veya 'ihtilaflar değil ittifaklar üzerinden gidelim' gibi ifadeler de kullanılıyor. Bunun da yolu açıktır. Diğer siyasi partiler de bir ittifak kurmuştur."

Kalın, demokratik kurallar çerçevesinde insanların, siyasi partilerin, vatandaşın, seçmenin farklı tercihler yapmasının önünü açacak yolların da mevcut olduğunu dile getirerek, "Dolayısıyla burada Türkiye ortak paydası çerçevesinde milli ve yerli bir bakış açısıyla ama dünyaya da kendimizi kapatmadan tarihi, kültürel mirasımızı dünyanın bugünkü kazanımlarıyla mezcederek bir perspektif geliştirmek zaten mümkündür. Bu da büyük oranda hayata geçirilmektedir." dedi.

- "Türkiye, bugüne kadar hiçkimseyi kapıya koymamıştır"

Bir gazetecinin, "Sayın Cumhurbaşkanı BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'i kabul etti. Görüşmede, Güvenli Bölge'ye ilişkin olarak Uluslararası Donörler Toplantısı gündeme geldi mi?" sorusuna Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın Guterres ile yaptığı toplantıda bu konuyu gündeme getirdi. Zira külfet paylaşımı noktasında hem BM'nin hem de uluslararası aktörlerin devreye girmesi bizim açımızdan da önem arz ediyor." yanıtını verdi.

Kalın, bu konunun sadece Türkiye'nin meselesi olmadığının altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Sayın Guterres de özellikle bu külfet paylaşımı ve mültecilerin geri dönüşüyle ilgili uluslararası toplumun sorumluluk alması konusunda son derece pozitif tutum ve yaklaşım sergiledi. Bu konuda çalışmalara destek vereceğini de ifade etti. Şu anda BM Mülteciler Yüksek Komiseri ile de Dışişleri Bakanımızın bir görüşmesi olacak. Daha önce Dışişleri Bakan Yardımcımız görüşmüştü.

Dolayısıyla bu süreci BM çatısı altında nasıl ilerleteceğimize dair detaylı çalışmalar şu anda yapılıyor. Ben tekrar bu vesileyle şu hususun altını çizmek istiyorum; Türkiye, bugüne kadar hiçkimseyi kapıya koymamıştır, tam tersine biz açık kapı politikasıyla ki bu Cumhurbaşkanımızın resen kendi siyasi iradesi ve vicdanıyla ortaya koyduğu çok önemli insani bir politikadır. Biz geçtiğimiz 6-7-8 yıl içerisinde Suriye'den binlerce insanın hayatını bu politika sayesinde kurtardık.

Türkiye'de bulunmaları zaman zaman tartışma konusu oluyor ama bu insanların cehennem ateşinden kaçarak bu topraklara geldiğini akıldan çıkartmayalım. Bu sayede insanlara biz kapılarımızı, gönüllerimizi açtık ve hamdolsun bu insanlar en azından can ve mal güvenlikleri sağlanan bir yerde hayatlarını idame ettiriyorlar. Elbette eninde sonunda ülkelerine döneceklerdir."

Bunun şartlarını oluşturmak için şu anda da çalışmaların sürdüğünü aktaran Kalın, şunları kaydetti:

"Bunun gönüllü, güvenli, insan onuruna yakışır bir şekilde gerçekleşmesi için de biz çalışmalarımızı yoğun bir şekilde devam ettireceğiz. Uluslararası toplum bu konuda defalarca sınıfta kaldı. Biz tekrar çağrı yapıyoruz; bu insanlara sırtlarını dönmesinler. Bunlar en az bir Avrupalı, bir Amerikalı kadar insan onuruna layık, özgürlük, barış, huzur ve refah içerisinde yaşamayı hak eden insanlardır. Bunların hayatlarına katkı sağlayacak bir zeminin, şartların oluşması için sorumluluk herkestedir. Hem siyasi bir sorumluluktur hem ahlaki bir sorumluluktur hem de insani bir mesuliyettir. Bu mesuliyetten kaçmamaları kendi insanlıkları açısından bir zaruriyettir."

(Bitti)

En Çok Aranan Haberler