Cüzzam tamamen kontrol altında

TTB'den 30 Ocak Dünya Cüzzam Günü nedeniyle yapılan yazılı açıklamada, yoksulluklar ve yoksunlukların hem insanların hem de toplumların sağlığını bozarak birçok hastalığa yol açtığı vurgulandı.

İnsanlık tarihinde kaydedilen en büyük salgın hastalıkların yoksulluk ve yoksunlukların olduğu dönemlerde görüldüğü ifade edilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Doğal afetleri bir yana koyarsak yoksulluk ve yoksunlukların en büyük nedeni savaşlar ve göçlerdir. Her ikisi de aslında kapitalist kar hırsının bir sonucudur. Yoksulluk ve yoksunlukların anası kapitalizmdir. Çünkü insanlar ve sınıflar arasındaki adaletsiz gelir dağılımı ve eşitsizlik temelinde varolur, insanları kar için çatıştırır, güçsüz bırakır ve sömürür. 'Daha çok kar etme' mantığı, insanların en temel yaşama hakkını anlamlı kılan sağlık hakkını ortadan kaldırmaktadır. Ülkemizde de sağlık alanında yapılan son düzenlemeler, sağlık hizmetlerini bir hak olmaktan çıkarıp yalnız bedeli ödenince alınan tanı ve tedavi hizmetlerine dönüştürmektedir. Ancak sağlık hizmetleri tanı ve tedavi hizmetiyle sınırlı hizmetler değildir. Bir çok hastalık sağlık hizmetinin bütüncül bir yaklaşımla verilmesi halinde ortadan kaldırılabilir ve insanlık için sorun almaktan çıkarılabilir.

"2000 YILI TAMAMLANMADAN KONTROL ALTINA ALINMIŞTIR"

İnsan soyunun, tarihi boyunca gerçekleştirdiği bilimsel ve teknolojik gelişmeler birçok hastalığa çözüm bulmuş, hatta bazılarının ortadan kalkmasını sağlayabilmiştir. Bu hastalıklar arasında sayılan bir hastalık da 'artık çağ dışı' kabul edilen cüzzam hastalığıdır. Cüzzam bir mikrobun yaptığı hastalık olduğu halde aslında bir yoksulluk ve yoksunluk hastalığıdır ve yalnız tanı ve tedavi, hatta bakım hizmetleri verilerek ortadan kaldırılamaz. Bugün cüzzamın 'epidemiyolojik yönden bir halk sağlığı sorunu' olarak kabul edildiği ülke sayısı 6'ya inmiştir. Bu ülkelerin içinde nüfusu yoğun ve çok sosyal bakımdan eşitsizliklerin büyük olduğu, ekonomik yoksullukların ve adaletsizliklerin yoğun olduğu ülkeler yer almaktadır. Brezilya, Hindistan bunlar arasındadır. Ülkemizde 1960'larda Dr. Ethem Utku tarafından başlatılan lepra savaş çalışmaları, kısa bir kesinti döneminden sonra 1970'i yılların sonundan başlayarak bugüne kadar Prof. Dr. Türkan Saylan'ın oluşturduğu 'gönüllü' bir ekibin çabasıyla süreklileşen, Prof. Dr. Hamdi Aytekin'in destek verdiği alan çalışmalarıyla ülkenin her yanında hastalara ulaşan bir süreçten sonra 2000 yılı tamamlanmadan kontrol altına alınmıştır. Bu hedefe alan çalışmalarıyla desteklenmiş yerleşik sağlık kuruluşlarının verdiği hizmetle, bilimsel araştırma ve eğitim çalışmalarıyla ulaşılmıştır."