Burası kesinlikle iyi yaşama sanatını mükemmelleştirmiş bir yer. Başkenti Kopenhag olan Danimarka ortalama 5.6 milyonluk bir nüfusa sahip ve ülkenin resmi anadili Danimarka’ca.
Danimarka, İskandinavya ve kuzey Avrupa arasında bir köprü görevi görüyor. Geri kalan diğer İskandinavlara göre Danimarkalılar eğlenceyi seven, partilere bayılan, liberal ve yenilikçi bir ırk. Kültürleri, mutfakları, mimarileri ve tüketime olan açlıklarını güneydeki komşuları Almanya’dan ve kuzeydeki eski kolonileri İsveç, Norveç ve İzlanda’dan almış gibi görünüyorlar.
Şaşırtıcı müzeleri, mağazaları, barları, gece hayatı ve ödüllü restoranlarıyla Danimarka’nın başkenti Kopenhag Avrupa’da bulunan en havalı ve ulaşılabilir şehirlerinden biri. Bir yandan da ülkenin Odense ve Aarhus gibi diğer şehirleri kendi kültürel hazinelerini gururla sunmaya devam ediyor. Fotojenik kırsal bölgeler, göz alıcı sahil şeritleri ve cilalı taş devrinden kalma mezar odaları, demir çağından kalma çok iyi korunmuş insan bedenleri ve etkileyici Viking kalıntıları bunlardan sadece bir kaçı.
İskandinavya’nın en havalı başkentinde yaşayan Kopenhaglıları kıskanmak çok normal. 850 yıllık bu liman kenti hala tarihi güzelliğini korurken, odak noktası yenilikleri yakalamak ve yaratmak. Şehrin dizayn konusundaki başarısı, fütüristik metro sistemi, temiz ve yeşil bir şehir yaratmadaki başarısı tartışılmaz. Sokaklarda ise havalı dükkanları, kafeleri, barları, birinci sınıf müzeleri ve sanat koleksiyonları, cesur yeni mimarileri ve tabii ki Michelin yıldızı restoranlarıyla şüphesiz oldukça etkileyici.
Disneyland “Dünyadaki en mutlu yer!” sloganının sahibi olabilir ancak Legoland, boyut olarak daha küçük olsa da, bu slogana eş derecede layık olabilecek yerlerden biri. 2000 yılında Fortune Dergisi’nin yüzyılın oyuncağı seçtiği Lego bir Danimarka icadı. Bu yüzden Danimarka’ya “Dünyanın en mutlu ulusu” deniyor. Bütün bu sebeplerden ötürü “Legoland” eğlence parkının özel bir yer olduğuna inanabilirsiniz. Ülkenin en çok turist çeken yeri burası ama ülkede daha bir çok eğlence parkı olduğunu da söylemeden geçmeyelim.
Helsingor’da 16. yüzyıldan kalma ihtişamlı bir kale olan Kronborg’un asıl amacı asillere yuva olmaktan ziyade Danimarka ve İsveç arasında ticaret yapan gemilerden alınan vergilerinin toplandığı ve diğer bu konulardaki devlet işlerinin görüldüğü bir yer olarak kullanılıyordu. Shakespeare seviyorsanız Hamlet eserinden hatırlayacağınız bu yer edebiyatsever turistlerin en sevdiği ziyaret noktalarından biri.
Aarhus şehri turist çekmek bakımından Kopenhag’ın gölgesinde kalsa da birkaç gün geçirmek için harika bir seçim. Harika yemekler yiyebileceğiniz yerleri, heyecan verici gece hayatı, fotojenik doğası, uzun sahilleri ve ülkenin en iyi müzeleri ile zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.
Skagen oldukça etkileyici bir şehir. Danimarka’nın kuzey ucunda bulunan bu yerin nüfusu yazın oldukça artıyor. Şehir çok kalabalıklaştığında bile büyüsünü kaybetmiyor. 19. yüzyılın sonlarında birçok sanatçı buraya akın etti ve sonuç olarak mimarisinden sokaklarına kadar estetik bir şehir oluştu. Şimdi turistler bu güzelliklerin, lezzetli deniz mahsullerinin ve güzel kumsalların tadını çıkarmak için buraya geliyor.
Ana karanın 200 km açığında bulunan Bornholm tam bir Baltık harikası. Bu sihirli ada Danimarkalıların kalbinde özel bir yere sahip. Güneş ışığının, etkileyici kumsalların, yuvarlak kiliselerin, bisiklet yollarının, balık kokan huzurlu köylerin bolca bulunduğu bu adanın sanatçılarının da meşhur olduğunu söylemeden geçmeyelim. Eğer hala size çekici gelmediyse belki sıra dışı lokantaları ve lezzetli menüleri sizi kandırabilir.
Kartpostallardan fırlamış bir görüntüye sahip Danimarka’nın en eski kenti Ribe, ülkenin altın geçmişine adeta ışık tutuyor. 12. yüzyıldan kalma bir katedral, paket taşlı sokaklar, yarı ahşap evler ve yemyeşil çimleriyle oldukça çekici bir yer. Buraya geldiğinizde mutlaka bir gece konaklayın, tarihin ve doğanın güzelliklerinin, kentin gece bekçisinin rehberliğinde bedava yapılan yürüyüş turlarına katılarak tadını çıkarın.
Danimarka’nın kuzey iklimi etkisi altındaki mutfağını mutlaka deneyimlemelisiniz. “Sild” ve “Smorrebrod” bunların başta gelenleri. Tatlı severler mutlaka “Kanelsnegl” denemeli. Bolca taze deniz mahsulü yiyebileceğiniz Danimarka’nın en sevilen iki içkisi “Aktavit” ve tabii ki yerel biralar.
Festivaller, konserler ve eğlence parklarının açık olduğu, gündüzleri havanın daha uzun süre aydınlık olduğu dönem temmuz ve ağustos ayları arasındaki dönem. Kamp bölgeleri genellikle dolu, sahillerin kalabalık olduğu bu dönemde yol masrafları oldukça artış gösteriyor. Daha az kalabalık olan ve havanın yine ılıman olduğu mayıs, ağustos ve eylül aylarında doğa oldukça cömert kareler sunuyor. Ekim ve nisan ayları arası oldukça ıslak ve soğuk bir hava ülkeye hakim oluyor. Gün içerisinde göreceğiniz gün ışığı da oldukça sınırlı. Büyük şehirlerde Noel ışıkları ve buz pateni görüntüleri insanın içini bir nebze olsun ısıtıyor. Genellikle bu dönemde açık hava etkinlikleri yapılamıyor.