Sezona "Üç yıl üst üste şampiyonluk" parolasıyla giren Fenerbahçe, Luis Aragones dönemindeki karamsar havayı Christoph Daum'la attı.
Geçtiğimiz perşembe günü UEFA Avrupa Ligi'nde konuk ettiği Macaristan'ın Honved takımını 5-1'le uğurlayan sarı lacivertli ekip, sadece üç gün sonra TFF Süper Kupa finalinde ezeli rakibi Beşiktaş'ı 2-0 devirdi.
Bu maçların kazanılması Fenerbahçe için tabii ki önemliydi. Ama asıl önemli olan futbolcuların ruh hali ve performanslarıydı. Aragones döneminde sahada çoğu zaman hayalet gibi dolaşan Kazım, Alex ve Güiza gerek Honved gerekse Beşiktaş maçlarında fırtına gibiydiler. Sadece onlar mı diğer futbolcular da inanılmaz bir hırs ve arzuyla mücadele etti. İşte bu görüntüler Fenerbahçeli taraftarların yeni sezona daha bir umutla ve heyecanla bakmasını sağladı.
Bu güzel tablonun mimarı hiç şüphe yok ki, teknik direktör Christoph Daum. Sert, otoriter ve karşısındaki insanın ruh halini hiç önemsemeyen Luis Aragones'ten sonra, yine otoriter ama sevgi dolu Daum, Fenerbahçeli futbolcuların yüzünü tekrar güldürdü. Türkiye'ye Avrupa Şampiyonu apoletiyle gelen Aragones için Şükrü Saracoğlu Stadı'nda yapılan imza törenini izleyen herkesin konuştuğu tek konu, onun asık suratıydı. İlk antrenmanından itibaren bir sürü yasak koydu. Aragones döneminde futbolcular, takım görevlileri hatta gazeteciler bile mutsuzdu.
"Bugün kimin doğum günü?"
Bir antrenmanda yan sahaya kaçan topu malzemeci Dursun'dan getirmesini isteyen Aragones, İspanyolca "Balon (top)" diye bağırınca, haklı olarak bunu anlamayan Dursun'un eli ayağı birbirine dolaşmış ve resmen yüzünden kan çekilmişti. Daum ise yeni adı Samandıra Can Bartu Tesisleri'ndeki ilk antrenmanda futbolculara sordu: "Bugün kimin doğum günü?" Oyunculardan ses gelmeyince malzemeci Dursun'u takımın ortasına alıp alkışlattı ve, "Bakın Dursun'un doğum günüymüş" dedi. Tek başına bu olay bile Aragones ile Daum arasındaki mantalite farkını ortaya koymaya yetiyor.
Şimdi Fenerbahçe'de 100. yıl motivasyonu gibi bir durum yaşanıyor. Arthur Zico dönemindeki gibi arkadaşlık en uç noktaya çıktı. İspanyol, Brezilyalı, Türk ve Almanlar 40 yıllık arkadaş gibi anlaşabiliyor. Başkanın "Üç yıl üst üste şampiyon" olacağız sözleri adeta ezberlendi. Herkes bu hedefe ulaşmak için çaba harcıyor. Kimse bu sözleri dilinden düşürmüyor. Kadroya giren veya girmeyen kim olursa olsun, aynı heyecan içinde sahaya çıkarak motive oluyor.
Aragones ile Daum arasındaki farklar
1-) YASAKÇI-EĞLENCELİ
Aragones döneminde Avusturya'nın Kitzbühel kasabasında yapılan hazırlık kampı baştan sona yasaklarla doluydu. Önce, Zico zamanında yapılan yumurtalı unlu doğum günü kutlamaları yasaklandı. Futbolcular doğum günlerini birlikte kutlayamaz hale geldi. Kimse İspanyol hocadan izin almadan adım bile atamıyordu.
Daum, Almanya'nın Bad Wörishoffen kasabasındaki kampta bu yasakların büyük bölümünü kaldırdı. Futbolcuları lunaparka götürdü, kendi cebinden para verip onlara hediyeler aldı. Tüm futbolculara, üzerlerinde isimlerinin yer aldığı minik kupalar yaptırdı ve bunları doğum günlerinde onlara armağan etmeye başladı.
2-) ACIMASIZ-SEVECEN
Aragones her antrenmandan önce futbolcularıyla saha içinde toplantı yapıp, gazetecilerin gözü önünde onlara hatalarını söylüyor, bariz hatası olanları özellikle bir kenara çekip fırçalayarak adeta suçluyu ilan ediyordu.
Daum da her idmandan önce aynı şekilde toplantı yapıyor. Ancak onun toplantılarında alkış sesleri, parmak şıkırdatmalar ve bonibon şekerlerin sesleri geliyor.
3-) ÖFKELİ-SAHİPLENİCİ
Aragones, tam bir megalomandı. Karşısındakinin ruh halini hiç önemsemezdi. Kaybedilen maçlardan sonra bol bol nasihat verir, çoğu zaman öfkeli bir ses tonuyla konuşurdu.
Daum, antrenman maçlarında yenilen her gol için 30 şınav cezası veriyor. İşin ilginç tarafı bu cezayı kendisine de uyguluyor ve futbolcularıyla birlikte şınav çekiyor. Böylelikle, "Biz bir takımız. Ben de bu takımın parçasıyım" mesajı veriyor.
4-) STATÜKOCU-YARATICI
Aragones, elindeki futbolcuların yeteneklerini gözardı edip, onları kendi kafasındaki oyun şablonuna uydurmaşa çalışırdı. Kazım, Alex, Volkan Demirel hatta kendi vatandaşları Josico ile Güiza'yı dahi bu yüzden küstürdü.
Daum, her oyuncuyu ayrı değerlendiriyor, yeteneklerine göre görevlendiriyor.
5-) SOĞUK-SICAK
Aragones, Fenerbahçe'de çalıştığı dönemde gazetecilere bir kez olsun "Günaydın" ya da "İyi akşamlar" demedi. Bir kez Kurban Bayramı'nda basın mensuplarının yanına gelerek bayramlarını kutlayınca gazeteciler gözlerine inanamadı. Bir defasında İspanya'dan röportaj yapmak için gelen gazetecileri bile hakaret ederek kovdu. Maçlar dışında hiç basın toplantısı yapmazdı.
Daum her antrenmanda el sallayarak basın mensuplarına "Günaydın", "Her şey yolunda mı?" diye soruyor. Sık sık basın toplantısı düzenleyerek gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularını cevaplıyor.
6-) TEK ADAMCI-PAYLAŞIMCI
Aragones, kaptan olarak bir tek Alex'i tanırdı.
Daum, hazırlık döneminde oynanan her maça farklı bir futbolcuyu kaptan çıkarıp, hepsine aynı değeri verdiğini gösterdi ve sorumluluk almalarını sağladı. Ayrıca, idmanlardaki her maç sonrası futbolcular arasında maçın adamını seçtirerek, onu arkadaşlarının omuzlarında taşıtıp alkışlatıyor.