HABER

Davalar neden zaman aşımına uğruyor

Davalar neden zaman aşımına uğruyor

ANKARA (ANKA)- Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Yönetim Kurulu, davaların zamanaşımına uğramasının ana nedeninin son yıllarda yasalarda yapılan değişiklikler olduğunu açıkladı.

Zamanaşımından dolayı yargı organlarının eleştirilmesinin yanlış olduğunun altı çizilen YARSAV Yönetim Kurulu açıklamasında, "Yargı organlarının özellikle iş yükü ile ilgili sorunlarının çözümü konusunda gerçekçi adımların atılmaması, zamanaşımı konusunun gündemden düşmemesine neden olmaktadır. Ancak yaşanan bu süreçteki en önemli etkenin, yeniden yapılan temel yasalar ile bu temel yasalarda kısa süre içerisinde gidilen değişiklikler olduğu bilinmelidir" denildi.

2005 tarihinden önce kesinleşen davaların, yeni yasalar nedeniyle uyarlama yargılamasına konu edildiğini hatırlatılan YARSAV açıklamasında, bu kapsamda bulunan tüm dosyaların yeniden ele alınarak incelendiğini kaydederek, Yargıdaki işlere birde incelenen bu dosyalar ve temel yasaların yarattığı belirsizlikler de eklenince, geçmişteki ve aynı olanaklarla çalışan yargının iş yükü katlanarak artmış, ancak konunun yasal düzenleme ile çözümüne yönelik hiçbir gerçekçi adım atılmamıştır." görüşü savunuldu.

YARSAV'ın açıklamasında davaların zamanaşımına uğramasının nedenlerini şöyle sıralandı:
* Yeni temel yasaların söz konusu olduğu dönemde Yargıtay'ın, yeni yasalar nedeniyle yaşanan sorunların çözümüne içtihatlarıyla kapsamında yaşanan katkı sağlaması beklenirken, bu durum tam tersine Yargıtay'ın "işin esasına girebildiği" dosya sayısını azaltmış, yeni temel yasaların yarattığı belirsizlikleri giderecek içtihatların yeterince ortaya çıkamamasına neden olmuştur.
* Yeni temel yasalarla zamanaşımı süreleri uzatılmış ise de, 01.6.2005 tarihinden önce işlenen suçlarla ilgili olarak devam eden davalarda, yürürlükten kalkan 765 sayılı TCY'nın zamanaşımı ile ilgili hükümleri, halen "lehe yasa boyutuyla" uygulanmakta olup, 01.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY'nin zamanaşımı ile ilgili hükümleri bu davalarda uygulanamamaktadır.
* İHAM, Belçika hakkında verdiği "Coeme ve diğerleri/Belçika" kararında, "yasa değişikliği ile zamanaşımının uzatılması durumunda, "uzayan zamanaşımı hükümlerinin" devam eden davalarda da uygulanabilmesini sağlayan hükümlerin, zamanaşımının maddi ceza değil yargılama hukuku kurumu olduğundan hareketle İHAS'ne aykırı olmadığına" hükmetmiştir.
* Ülkemizde yeni temel yasalar yapılırken, İHAM kararlarına paralel düzenlemelerin yapıldığı belirtilmesine rağmen, aksi yönde hareket edilmesi önemli bir eksikliktir. Bu durum, yasa yapımında evrensel hukukun en azından ciddi biçimde izlenmediğini ve kalitenin azalmasını ortaya koymaktadır. Anayasa'nın 38/2 nci maddesindeki, "zamanaşımı konusunda lehe yasanın uygulanacağı yolundaki düzenlemenin kaldırılmaması", Anayasa'daki bu olumsuz düzenlemenin Özbudun taslağı olarak bilinen Anayasa taslağında bile korunması; uzayan zamanaşımı hükümlerinin önceki olaylara uygulanması yolunda irade taşınmadığını göstermektedir. Bu sonuç zamanaşımına uğrayan dava sayısını artırmıştır ki, bu durum kamu vicdanını yaralamakta, "adı konulmamış bir genel af benzeri" tabloyu ortaya çıkarmaktadır.
*Sonuçta yargı organları, hukuksal sorunların adil bir çözüme kavuşturulmasını sağlayan ve toplumsal barışa katkısı olan kurumlar olmaktan uzaklaştırılarak, toplumdaki hukuk ve adalet algısı erozyona uğratılmış, toplumda çözümlerin yargı dışında ya da yürütme merkezli aranmasına neden olunmuştur.
*Yeni TCY ile zamanaşımı uzatılmış ise de, bu değişikliğin 01.6.2005 tarihi itibarıyla devam eden davalara da uygulanabilmesini sağlayan hükümler getirilmeden, bu bağlamda Anayasa değişikliğine gidilmeden, "aşırı yasama uygulamasıyla" hükmün esasına girilmesini engelleyen ve yeni yeni bozma nedenleri yaratan yasal değişikliklerin üst üste yapılması, "yargı organlarının etkili denetim olanaklarını" ortadan kaldırılmıştır.
*İşte bu süreç 01.6.2005 ten önce işlenen suçlarda zamanaşımının fazlasıyla söz konusu olmasına neden olmuştur.
*Yargı organlarının zamanaşımının dolması nedeniyle verdikleri düşme kararları eleştirilirken, konunun normatif boyutunun da gözetilmesi, hukuk literatüründe "aşırı yasama faaliyeti" olarak isimlendirilen duraksız, eleştirisiz ve hızlı yasa değişikliklerinin adil yargılanma hakkını zedeleyici sonuçlar yarattığının, yasaların kamuoyunca bilinirliğini azalttığının, belirsizlikleri ve zamanaşımı uygulamalarını artırdığının bilinmesi; bu olumsuzlukları önleyici yasal düzenlemelere, sivil toplum nezdinde gerekli tartışma ve araştırma koşulları yaratılarak gidilmesi gerektiğinin görülmesi, yargı organları hakkında yaratılmak istenen birtakım önyargıları ve yanlış anlamaları önleyecektir.

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler