Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, arabuluculuğun boyutlarını, Türkiye’nin son yıllarda elde ettiği tecrübeler eşliğinde anlattı.
İstanbul’da düzenlenen Arabuluculuk Konferansı’nın açılışında konuşan Davutoğlu, Türkiye’nin son 30 yılda, çevresindeki krizlere karşı diplomasinin etkin olarak kullanılması taraftarı olduğuna dikkat çekti. Davutoğlu, “Neden bu Türkiye için bu kadar önemli? Çünkü biz tüm bu depremlerin ortasındayız. Balkanlardan Orta Asya’ya tüm jeopolitik depremlerde Türkiye merkezde. Bu krizler, doğrudan ya da dolaylı, tarihi ya da kültürel olarak Türkiye’yle ilgili.” dedi.
“Bosna’da bir kriz olduğunda bunun mağdurları Türkiye’ye kaçmaya çalıştı. Karabağ’daki krizden, herkesten önce etkilendik. Afganistan ve Irak müdahalelerinde de Türkiye merkezdeydi. Şimdi Suriye’deki tüm mülteciler kurtulmak için yüzlerini Türkiye’ye çeviriyor. Libya, Tunus ve Mısır krizlerinde de Türkiye, önemli rol oynamaya çalışan ülkeler arasında geldi.” şeklinde konuşan Davutoğlu, Finlandiya ile başlattıkları arabuluculuk girişiminin, Medeniyetler İttifakı projesi kadar önemli gördüklerini dile getirdi.
"YÜZDE 10 BAŞARI İHTİMALİ, DİPLOMASİ İÇİN BÜYÜK BİR İHTİMAL"
Arabuluculuğun; psikolojik, entelektüel, etik ve metodolojik boyutları olduğunu belirten Davutoğlu, psikolojik boyutun unsurları arasında taraflarla arabulucu arasında karşılıklı güven ve empati kurulmasının yer aldığını ifade etti. Bakan Davutoğlu, arabulucunun, kendisini tarafların yerine koyması ve onlar tarafından ‘kendilerinden biri’ olarak görülmesi gerektiğini dile getirdi.
Çözüme inanmak ve kendine güvenin de psikolojik unsurlar arasında yer aldığını kaydeden Davutoğlu, “Fakat bu inanç realist analizle desteklenmeli.” dedi.
Başarı ihtimalinin yüzde 10 olmasının diplomatik çabalara başlamak için iyi bir ihtimal olduğunu ifade eden Davutoğlu, “Yüzde 50-60 ihtimal olsa diplomasiye ihtiyaç olmaz herkes bunu başarabilir.” dedi.
Bakan Davutoğlu, tarafları bir araya getirmeden önce psikolojik olarak hazırlamanın da önemine değindi.
Entelektüel boyutun unsurlarını sıralayan Davutoğlu, “Arabulucu, konunun detaylarını, anlaşamayan iki taraftan daha iyi bilmeli. Arabulucunun vizyonu olmalı ve taraflarla paylaşmalı. Uluslararası ve bölgesel konteksti de dikkate alınmalı.” diye devam etti.
“ÇOĞU ARABULCUNUN HEDEFİ NOBEL ÖDÜLÜ ALMAKTIR”
Etik boyuta değinen Davutoğlu, değer odaklı yaklaşımın önemine dikkat çekti ve “Arabulucunun bu konuyla ilgili çıkarı olmamalı. Ciddiyet ve dürüstlükten ayrılmamalı.” dedi.
Arabuluculuğun cezbeden yönünün başarı olduğunu ifade eden Ahmet Davutoğlu, “Çoğu arabulucu Nobel barış ödülünü almak ister. Bunu anlayışla karşılayabiliriz. Bu iyi bir hedef olabilir. Ama başarılı olma hissi bazen sizi tarafları ikna için beyaz yalanlara sevk edebilir. Bu yalanlarla bir gün iki tarafı aynı noktaya getirebileceğinizi düşünürsünüz. Ama bu yalanlar size duyulan güveni yok eder.” şeklinde konuştu.
NÜKLEER MÜZAKERELERDE NASREDDİN HOCA FIKRASI
Arabuluculuğun metodolojik boyutuna da değinen Bakan Davutoğlu, İran’ın P5+1 ülkeleriyle İstanbul’da yaptığı nükleer müzakereler öncesinde taraflara bir Nasreddin Hoca fıkrası anlattığını aktardı. Nasreddin Hoca’nın “Sen de haklısın” fıkrasını bir kez daha anlatan Davutoğlu, arabulucunun anlaşmazlık içinde olan tarafları, tarafsızlık için dinlemesi fakat halkı olup olmadıklarına dair görüş bildirirken objektif olması gerektiğini vurguladı.
Bakan Davutoğlu; doğru zamanlama, ilgili tüm tarafları masaya getirmek, müzakerelerin yoğunluğunu sağlamak ve dış faktörlerin kontrol altına alınmasının da önemine dikkat çekti.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz