HABER

Davutoğlu: Bildiride hiçbir terör örgütü yok

İçerik devam ediyor
İçerik devam ediyor

YÖK üyeleriyle toplantı yapan Başbakan, 'Akademisyenler bildirisini' eleştirdi: Türkçesi de felaket, Türkçeden de geçemez de akademisyen arkadaşlarımız niye böyle bir metne imza atar

Başbakan Ahmet Davutoğlu, İstanbul'da YÖK üyelerine hitap ediyor.Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları;

En önemli reform zihniyet reformudur. Bizde reformlar tepeden inme ve bir statükoyu koruma iddiasıyla tecelli etmiştir. YÖK'ün ilk kuruluş amacına baktığımızda 12 Eylül şartlarının getirdiği ve tek tipçi, reform mantığından çok empoze edici bir mantığı içeriyordu. Gerçek reformlar statükoya meydan okur. Bu açıdan üniversitelerimiz reformların direngi noktasıdır.

"ÜNİVERSİTELERİMİZ ZİHNİYET DEĞİŞİMİN EN ÖNEMLİ AYAĞI VE ODAĞI OLMALIDIR"

YÖK'ün ilk kuruluş aşamasına baktığımızda katılımcı bir süreçten çok 12 Eylül şartlarının getirdiği özünde teknikçi ve reform mantığından uzakta. Gerçek reformlar statükolara meydan okur. Bu açıdan üniversitelerimiz zihniyet reformumuzun en önemli ayağı. Her mezunumuzun görev aldığı kurumda kuruluşta doğrudan yansıyan bir sonuç doğurur. Bir anlamda üniversiteler mezun ettikleri o misyonun temsilcileri olarak topluma gönderirler. Üniversitelerimiz zihniyet değişimin en önemli ayağı ve odağı olmalıdır.

Genelde Milli Eğitim sistemimiz, özelde de üniversitelerde zihniyet reformu adım adım bir sonuç doğurur. Üniversitelerde zihniyet reformu için yapılanmışsa, o öğrenciler de onun temsilcileri olurlar. Ancak bizde bu olmadı.
Bizim nesil 27 Mayıs şartlarında doğdu. Bize öylesine dikte edilerek öğretmişlerdi ki, 27 Mayıs birileri için bayramken, bizim için nasıl bir travma oluşturduğunu gördük. Öğrencilik yıllarımızda büyük iddia ve ideallerle atıldığımızda 12 Eylül'ü üniversite öğrencisi olarak yaşadık.

"YÖK REFORMUNU GERÇEKLEŞTİRME SORUMLULUĞU İÇİNDE OLMALIYIZ"

Bizim en öncelikli atmamız gereken adımlardan birisi YÖK sistemini bugün kendi ekseninde reformcu bir anlayışla, bilim adamına güven anlayışı ile yeniden inşa etmek. İyi niyetli birçok adımlar atıldı. Her şey diyemeyeceğim ama birçok şeyi yaşadık bu süreçte. Bu dönemde özellikle 1 Kasım seçimleri sonrasında artık YÖK reformunu mutlaka gerçekleştirme sorumluluğu içinde olmalıyız.

Bizim her şeyden önce öğrencilerimizde tarih, mekan ve insan idrakini şekillendirecek perspektifi inşa edecek yapıyı görmemiz lazım. Her şeyle barışık ama gerektiğinde sorgulayabilecek bir öğrenci nesli yetiştirmektir görevimiz.
Gerçek bir bilimadamı önyargılardan vakayı anlamaya çalışır. Spekülasyonla, ideolojiyle yaklaşmaz; ne olduğunu anlamaya çalışır.

"TERÖRÜ FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ ÇERÇEVESİNDE MEŞRU KILAMAZSANIZ"

İlkesel duruşun esası fikir özgürlüğüdür. Fikir özgürlüğü akademik çalışma yaparken, bir sürü psikolojisi ile değil, tek başına gerçeği ifade etmesi gerekir. Kendi özgünlüğünü inşa edilememiş kişilerin biliminsanı olması zordur. Fikir özgürlüğü ahlaki sorumluluğu da beraberinde getirir. Her türlü fikri savunabilirsiniz ama şiddet, nefret, terörü fikir özgürlüğü çerçevesinde meşru kılamazsınız.

Dün Çınar'da terör tüm iğrenç yüzünü gözler önüne koydu. Bu akademisyenlere muhtemelen belli bir önyargıları ortadan kaldırabilmek için bir meslektaşları olarak seslenmek istiyorum. Bu bildiriyi 3 temel prensip açısından değerlendirelim. Akademisyenlerin anatomisini çıkaralım. Sonra da hep beraber nasıl bir bilim dünyasında yaşıyoruz gözden geçirelim.
Bu bildiriye baktığınızda halkları katleden bir devlet var. Bir gün kafasına estiği için, katliam yapma iradesiyle bir devlet mekanizması var, karşısında da masum ve hiçbir gücü olmayan mağdur edilmiş bir kesim var. Şimdi olgusal olarak bakalım vaka böyle mi?

"BİLDİRİDE TERÖR ÖRGÜTLERİNDEN BAHSEDİLMİYOR"

O devlet bir yılda 2 seçim geçirdi ve bu seçimlerle ilgili şüphe uyanmadı. Dünyanın en katılımcı ve temsil gücü en yüksek Meclis'i oluştu. Türkiye'de bir değil, 3 terör örgütü senkronize bir şekilde harekete geçti. DAEŞ, PKK ve DHKP-C harekete geçti. Bildiride bunlar yok. Ülke güllük gülistanlık iken ceberrut devletin baskı yaptığı bir ortam çıktı. Bir resim çekseler Cizre, Silopi, Sur'da tablo bu mu? Daha dün Çınar'da şehit çocuklar var.

Erdoğan: Kapkaranlık insanlar, zalimler, alçaklar

Terör saldırısının gerçekleştiği Sultanahmet'e giderek olay yerine karanfil bırakan Cumhurbaşkanı Erdoğan, DAEŞ'in şu ana kadar Türkiye'de 10 eylemi olduğunu söyledi.

Erdoğan, bildiri yayımlayan akademisyenlere de bir kez daha tepki gösterdi.

Erdoğan'ın o sözleri;

Bütün bu olan olaylar karşısında kalkıp da kapkara bir bildiri yayınlayıp, o katliamların altına imzayı koyan akademisyenleri özellikle tekrar kınıyorum, şiddetle kınıyorum. Milletimizin kimin kim olduğunu çok daha yakından anlamalarını, yani önünde bir profesör, doçent bilmem ne olması kimseyi aydın yapmaz, bunlar kapkaranlık insanlardır. Bunlar zalimdir, alçaktır, çünkü zalimlerle birlikte olanlar zalimdir. Katliam yapanlarla beraber olanlar katliam içerisinde oldukları için onlar da aynı suçu işlemişlerdir.

Siyaset yapamıyorlarsa gitsinler hendek kazsınlar ya da dağa çıksınlar.

Melih Gökçek'ten ABD elçisine: Ülkene dön

ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, tartışma yaratan akademisyen bildirisiyle ilgili "Şiddetle ilgili endişelerin ifade edilmesi teröre destek vermek ile eşdeğer değildir" demişti.

Bass'ın bu sözlerine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'ten cevap geldi

Gökçek, Büyükelçi Bass'a "Türkiye'de ABD için yanlış tercihsin, ülkene dön" çağrısı yaptı.

AKADEMİSYENLERE OPERASYON BAŞLADI

"Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin yayımladığı bildiride imzaları bulunduğu gerekçesiyle Kocaeli Üniversitesinde (KOÜ) görevli 21 akademisyenden 14'ü gözaltına alındı, 7 akademisyen hakkında da gözaltı işlemleri devam ediyor. Bursa Uludağ Üniversitesi'nde de 3 akademisyen odalarında gözaltına alındı. Bolu'da 3 akademisyenin evinde arama yapıldı. Giresun Üniversitesi, imzacı öğretim üyesini görevden uzaklaştırdı. Gaziantep'te 4, Batman'da 5, Van'da 4, Konya Selçuk Üniversitesi'nde 1, Akdeniz Üniversitesi'nde 9, Çukurova Üniversitesi'nde 2, Trakya Üniversitesi'nde 2 akademisyen ile bir doktora öğrencisine, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde 6, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde 4 ve Mersin'de 20 akademisyene idari soruşturma açıldı. Saat 11.30 itibariyle sıcak bir gelişme daha yaşandı. İstanbul'da Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın da imzacı 123 akademisyen hakkında re'sen soruşturma başlattığı öğrenildi.

AKADEMİSYENLERİN PAYLAŞTIĞI BİLDİRGE

Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!

Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.

Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye'nin kendi hukukunun ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.

Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.

Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.

Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz."

En Çok Aranan Haberler