HABER

Davutoğlu: Krizi Rusya tırmandırıyor

Davutoğlu, İran ve Rusya'nın fiilen uçaklarıyla ve askerleriyle Suriye'de olduğunu belirterek, Türkiye'ye dönük bir tehdit olduğu anda gerekli tedbirlerin alınacağını söyledi

Davutoğlu: Krizi Rusya tırmandırıyor

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu. "Türkiye'ye dönük bir tehdit oluştuğu anda gerekli tedbiri alırız." diyen Davutoğlu, "Suriye krizi herkesten çok Türkiye'yi etkiler ve Suriye'de krizin çözümüne de herkesten çok Türkiye katkıda bulunabilir." diye konuştu. Davutoğlu, Rusya'nın ekonomik yaptırımlarının Türkiye'yi nasıl etkileyeceği konusundaki bir soru üzerine "Telafi edici tedbirler, caydırıcı tedbirler ve yapısal tedbirler anlamında üç kategoride tedbir düşündük." dedi.

Caydırıcı tedbir almak istemediklerini vurgulayan Davutoğlu, böyle şeyler olmasını istemediklerini ancak karşılıklı bu tutum devam ederse, Türkiye'nin tedbirlerinin ne olacağını da düşündüklerini bildirdi.

Başbakan Davutoğlu, Rusya-Türkiye ilişkilerine dair şu değerlendirmede bulundu:

"Kriz konusunda hangi noktadayız? Bir, krize sebep teşkil eden olgusal boyutu var, diğeri de o krizi tırmandıran psikolojik boyutu var. Bazen psikolojik boyutu, olgusal boyutun çapını aşar. Öyle bir durumla karşı karşıyayız. Dolayısıyla öncelikle bu psikolojik kıskaçtan, çıkmazdan bir an önce uzaklaşmak lazım."

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov arasındaki görüşmeye ilişkin olarak da Başbakan Davutoğlu, "Bir görüşmede her meselenin çözülmesi zor. Psikolojik boyutu gittikçe artan dozda bir krizle karşı karşıyayız" dedi.

"SURİYE KRİZİNİN DE BİR AN ÖNCE ÇÖZÜLMESİ LAZIM"

Başbakan Davutoğlu, Suriye alanında da her an böyle yeni krizlerle karşılaşılabilecek durumlar söz konusu olduğunu belirterek şunları kaydetti:

"Çünkü Suriye hava sahasında o kadar çok ülke artık operasyon yapıyor ki o ülke uçaklarının karşılıklı olarak birbirine herhangi bir şekilde zarar vermemesi gittikçe güçleşiyor. Dolayısıyla Suriye krizinin de bir an önce çözülmesi lazım."

Davutoğlu, DAEŞ'in Fırat'ın batısından ve Türkiye sınırından temizlenmesi esnasında misilleme tarzında yapılacak her eylemin DAEŞ'e hizmet etmek anlamına geleceğini söyledi.

Suriye krizinin artık sadece oradaki çatışan grupların arasındaki bir iç kriz değil, uluslararası bir kriz haline geldiğini kaydeden Davutoğlu, "Ya hep beraber oturup bunu çözeceğiz ya da hep beraber olumsuz sonuçlara katlanmak zorunda kalacağız" dedi.

Davutoğlu, "Bütün gelişmeler herkese bir ders olacak mahiyette. Böylesine bir kontrolsüz bölge varken, kimse kendini emniyette hissedemez kolay kolay" şeklinde konuştu.

"SURİYE'NİN KANTONLAŞMASINA OLUMLU BAKMAYIZ"

Suriye'de kantonlaşma konusuna değinilerek, Türkmenlerin de Türkmen bölgelerinde kantonlaşma istemeleri durumunda Türkiye'nin tavrının ne olacağının sorulması üzerine Davutoğlu, "Biz Suriye'nin kantonlaşmasına prensip olarak olumlu bakmayız" ifadelerini kullandı.

RUSYA'YA YÖNELİK TEDBİRLER

Davutoğlu, Rusya'nın ekonomik yaptırımlarının Türkiye'yi nasıl etkileyeceği konusundaki bir soru üzerine, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerinde karşılıklı bağımlılık olduğunu belirterek, komşu ülkeler olarak iki tarafında birbirinden istifade ettiği alanlar bulunduğunu anımsattı.

İki ülke arasındaki ticaretin birbirini tamamlayıcı mahiyette olduğunu ifade eden Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Burada yaş sebze ve meyve ile ilgili daha sonra kapılar açıldı. Ciddi bir sıkıntı şu ana kadar yaşanmadı ama yaşanmış olsaydı, arkadaşlarla zaten son Bakanlar Kurulu'nda hem ticaret, hem ulaştırma ve enerji açısından olabilecek durumları değerlendirdik. Mehmet Bey'in başkanlığında alınabilecek tedbirleri ele aldık. Telafi edici tedbirler, caydırıcı tedbirler ve yapısal tedbirler anlamında üç kategoride tedbir düşündük. Dosyaları da mevcut.

Telafi edici tedbirler, bu ticarette bizde herhangi bir zarar olacak olursa o kesimleri, burada yaş ve meyve sebze ihracatçılarını nasıl destekleyeceğimizden başlamak üzere, turizmcilerimizi nasıl destekleyeceğimizden başlamak üzere, alınacak tedbirler. Mesela, 30 Kasım'da daha önce turizmcilere verdiğimiz desteği uzattık. Gerektiğinde bu destekleri açıklayacağız."

"CAYDIRICI TEDBİR ALMAK İSTEMİYORUZ"

Caydırıcı tedbir almak istemediklerini vurgulayan Davutoğlu, böyle şeyler olmasını istemediklerini ancak karşılıklı bu tutum devam ederse, Türkiye'nin tedbirlerinin ne olacağını da düşündüklerini bildirdi.

Türkiye'nin enerji alanında herhangi bir ülkeye büyük ölçekte bağımlılığını azaltacak tedbirleri de ele aldıklarını anlatan Başbakan Davutoğlu, "Her düzeyde dikkat ederseniz. TANAP Projesi'ni Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev'le görüşmemizde olabilecek en erkene çektik. 16 milyar metreküpün 6 milyarı Türkiye, 10 milyarı Avrupa iken, Türkiye'nin ihtiyacı olması durumunda bu kompozisyonda değişebilir" diye konuştu.

Enerji bağlamında alınabilecek tedbirlerin uluslararası hukuk boyutu olduğuna dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, bunların uluslararası anlaşmalarla teminat altına alındığını belirterek, şöyle devam etti:

"Bu konularda atılacak adımların da uluslararası hukuk sonuçlarını da hepsini değerlendiriyoruz. Türkiye her türlü olumsuz etkiye, yan etkiye hazırlıklı olmak için her türlü çalışmayı yapıyor. Ambargolar öyle bir şeydir ki döner ambargoyu yapanı da bulur. Ayrıca Ukrayna konusunda, Rusya'ya uygulanan ambargo konusunda, Türkiye bu konulara katılmadı. Genel olarak da biz ekonomik ambargoların fayda getireceğine inanmıyoruz. İran'a dönük ambargolarda da yine aynı ilkeli tutumu takındık."

"TÜRKİYE'NİN BİRİNCİ GÜNDEM MADDESİ BU DEĞİL"

Bir gazetecinin, "Partili cumhurbaşkanlığı AK Parti'nin gündeminde mi" şeklinde sorusu üzerine Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da kendisinin de bu konuda çok sayıda açıklama yaptıklarını anımsatarak, şu görüşlerini paylaştı:

"Cumhurbaşkanımıza da soruldu. Öncelikle şu anki sistemin, 12 Eylül'le ortaya çıkan sistemin büyük yetki ve sorumluluk karmaşası doğurduğunu hep söyledik. Bunun düzeltilmesi için de bir anayasa reformuna ihtiyaç duyulduğunu söyledik. Gerçekten yetki kimdeyse sorumluluk da onda olmalı. Ama 12 Eylül'ün şartları öylesine bir keşmekeş doğurdu ki daha sonraki dönemde sıkıntılar yaşandı. Onun için biz suhuletle hep beraber oturup bu meselelerin açık bir şekilde konuşulmasını ve Türkiye'de tekrar tekrar değişmeyecek daha kalıcı ve net bir sistem başkanlık diyoruz.

Başkanlık sistemiyse net bir başkanlık, parlamenter sistemse net bir sistem ama bizim teklif ettiğimiz başkanlık. Bunu da muhalefetle konuşalım. Türkiye karma sistemleri kaldırmıyor. Şu anda bu sistem içindeki aksaklıklar, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamında birbirini anlayan ve ona göre davranan insanlar olduğu için yürüyor.

Peki bunu konuşurken kaçınılması gereken, olmaması gereken durum ne? Bir kere şu anda Türkiye'nin birinci gündem maddesi bu değil. Bunu bizim tartışabilmemiz için Meclis'te muhalefetle hep beraber AK Parti'nin yapabileceği matematik söz konusu değil. Sürekli bu konuları konuşarak bunu bir ayrılık noktası olarak görmemek lazım. Şimdi Türkiye, Suriye krizi ile uğraşıyor. Rusya ile gerilim yaşıyoruz, arkasından halkın beklediği vaatlerimiz var. Bizim öncelikle bunları süratle çözüme kavuşturmamız, bu konularda adım atmamız, sonra da hiçbir şekilde ön yargı olmaksızın, meseleler şahsileşmeden hep beraber oturup Türkiye için en doğru sistemi birlikte tartışıp çözmemiz lazım... Halbuki bu konu, çözüleceği zaman, kesin bir çözümle birlikte gündeme gelmeli. Yoksa var olan sistemi de işletemez duruma düşeriz. Halbuki halkın şu anki sistem için yüzde 49,5'la verdiği güçlü bir destek var. Bu desteğin gereğini yaparız ve halkımıza vaatlerimizi yerine getiririz, reformları yerine getiririz, gereken adımları atarız, Rusya ile gerilimi nasıl aşacağımızı, Suriye ile ilgili krizden nasıl olumsuz etkilenmeyeceğimizi konuşuruz."

Ankara'ya döndüğünde önünde acil çözüm bekleyen dosyalar bulunduğunu anlatan Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Meclis matematiği izin vermiş olsa önce bunu çözerdik. Meclis matematiği izin vermediğine göre, şu önümüzdeki acil sorunları çözeceğiz. Muhalefetle oturacağız. Muhalefete de çağrıda bulunuyorum. Gelin, hiçbir ön yargı olmadan oturalım, konuşalım ve yarın, hepimiz 10, 20, 30 sene sonra, Allah bilir ne zaman olacağını ama 30, 40 sene sonra bugün siyasi liderlerin hepsi tarihi şahsiyetler olarak anılacak. Çocuklarımıza nasıl bir Türkiye bırakacağımızı ve hangi siyasal sistemle Türkiye'nin 10, 20 yılı değil 100 yılı, 200 yılı bir anlamda sürdürebilir, değişme ihtiyacı hissetmeden hangi sistem Türkiye'yi ileriye taşırsa onu hep beraber konuşup çözelim."

Önlerindeki dosyaların gereğinin hakkıyla yapılması, daha sonra da muhalefetle bir çözüme ulaşacak şekilde adımların atılması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, "Ama Cumhurbaşkanı'nın dediği doğru. Prensipte yetki ve sorumluluk ilişkisinin doğru kurulması lazım sistemde. Ama Anayasa'nın da bu çerçevede tanımlanması lazım. Mesele bir idari, yönetim ve yürütme meselesi değil sadece. Türkiye'nin Anayasasının yapısı, felsefesi ve dokusu bozuk" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, var olan anayasayı işletmeye çalıştıklarını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hepimiz buna bağlılık yemini de ettik. Bunu işletmeye çalışıyoruz. Bütünüyle yeniden yazımına ihtiyaç olan bir tablo. Ama bunu o kadar çok söyledik ki tekrar tekrar gündemde tutulmasındansa bir an önce tansiyonu düşürelim, elimizdeki sorunlarla hakkıyla mücadele edelim. Sonrasında da muhalefet partilerini dolaşacağım, hepsiyle bir arada oturalım. Türkiye için en uygun nedir, bunu tartışalım. Ama halk bize çok güçlü bir yetki vermiş olsaydı, bugün ilk yapacağımız iş o olurdu. Kaldı ki o durumda dahi muhalefet ile konuşmayı tercih ederdim. Yani anayasayı tek başına değiştirme yetkisi bile olsa Meclis'teki muhalefet ile toplumsal kesimlerle konuşarak bunu yapmayı doğru görürüm. Anayasada bütün toplum kesimlerinin barındırabilmesi lazım."

"Partili Cumhurbaşkanlığı" konusundaki bir başka soru üzerine Davutoğlu, "Ama onun için de anayasa değişikliği gerekiyor. Tüm anayasal sistemin bütününü değiştirmek gerekiyor. Şu anki anayasa çerçevesinde bunu yapmanın mümkün değil. Bu da muhalefet ile konuşarak yapabileceğimiz bir tablo. Ama o dahi, Cumhurbaşkanının dediği gibi, geçici bir formül gibi. O dahi nihai kertede Türkiye'nin 1982 Anayasa'sının tüm dengesizliklerini ortadan kaldıracak bir adım gerekiyor, yeni bir anayasayı hazırlamak için" diye konuştu.

Merkez Bankasının yapısının değiştirilmesi veya bağımsızlığına yönelik herhangi bir düşüncesinin olup olmadığına ilişkin soru üzerine de Başbakan Davutoğlu, bu konunun şu anda gündemde olmadığını, bunların yapısal reformlar gerektirdiğini kaydetti.

Davutoğlu, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin hayatını kaybettiği, 2 polisin şehit edildiği terör saldırısına ilişkin soruşturmada herhangi bir gelişme olup olmadığına yönelik soru üzerine ise olayla ilgili tüm senaryoların savcılığa intikal ederek araştırıldığını belirtti.

Başbakan Davutoğlu, "Ama tabii olayın hemen akabinde oraya soruşturmaya, incelemeye giden başsavcı ve ekibi biliyorsunuz roket saldırısına uğradı, arkasında bombalı saldırıya uğradı. Bölge terörize edilmeye çalışıldı ki neredeyse, baroda olan delillerin dahi yok edilmesine dönük bir tablo ortaya çıktı" dedi.

Olay yaşandığı zaman yaptığı açıklamalara, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın itirazlarının olduğunu anımsatan Başbakan Davutoğlu, "O gün olayın başlangıcında iki polisimiz şehit edildi. O polisimizi şehit eden teröristler ile güvenlik birimleri arasında çıkan çatışma görüntüleri ve rahmetliTahir Elçi'de o çatışmanın arasındaki olan bir bölgede. Bunun için 'PKKmüsebbibidir' diyorum. O bölgede hendekler kazılmamış olsaydı, barikatlar olmamış olsaydı, polisimize saldırılmamış olsaydı, herhalde tüm bu acı olaylar arka arkaya yaşanmazdı. Müsebbibi unutup, o konuda tedbir alanları suçlamak kimseye yakışmaz" değerlendirmesini yaptı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Diyarbakır ziyareti sırasında "Bu barikatları ve hendekleri kazan arkadaşlar bunları yapmasınlar" dediğini aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Doğrusu herhalde sehven söylenmiş bir sözdür öyle ümit ediyorum. Kimse kamu düzenini bozan, halkın ulaşım hakkını yok eden, günlük hayatı tarumar ve yok eden böylesi hendekleri kazanlar için 'arkadaş' ifadesini kullanmaz. Bütün müsebbibi bu hendekleri kazanlar, barikatları kuranlar, terör örgütleri ve unsurlarıdır. Kesinlikle bunlara göz yumulmayacak. Bunların 'sanki masum bir iş yapmışlar' gibi bunlardan ricacı olunması ve 'arkadaşlar' ibaresi de kullanılması da anamuhalefet partisi liderinin yapmaması gereken ve kullanmaması gereken bir dil olduğunu düşünüyorum. Rahmetli Elçi'nin karşı çıktığı hususlardı bunlar. Sonunda elimizden gelen tüm imkanlarla olayın aydınlatılması için çaba sarf edeceğiz. Ümit ederiz ki bu anlamda deliller konusunda yargı olumlu neticelere ulaşır."

/

En Çok Aranan Haberler