HABER

Davutoğlu'ndan açıklamalar

Başbakan Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecinin bir grup içindeki negatif unsurların provokatif eylemelerine kurban edilmemesi gerektiğini söyledi.

ŞANLIURFA(ANKA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecinin bir grup içindeki negatif unsurların provokatif eylemelerine kurban edilmemesi gerektiğini söyleyerek, "Bu kurban etmemenin yolu sadece siyasi iktidarın yapacağı çalışmalardan geçmez. Toplumun ve sosyal hayatın içindeki bütün aktörlerin STK'ların, diğer siyasi partilerin herkesin bu süreci benimsemesi, bu süreci sahiplenmesi lazım. Bütün bir toplum aslında akil insanlar heyetidir. Çünkü bu hepimizin meselesi artık" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Nevali Otel'de STK temsilcileriyle yemekte bir araya geldi. Burada bir konuşma yapan Davutoğlu, bugün Şanlıurfa'daki izlenimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Geçtiğimiz günlerde yaptığı yurtiçi ve dışı ziyaretlerine ilişkin izlenimlerini kaleme almış olsaydı "bir tarihi kritik aşamada olduğumuzu ifade edecek çok geniş bir resim çizme imkanı olacağını" söyledi. Suriye ve Irak'ta ortak kader bilicinin sarsıldığını ifade eden Davutoğlu, "Ortak kader bilinci üzerine inşa edilmesi gereken yani siyasi yaklaşımların dayandığı psikolojik zemin" dedi.

-"ABADİ VE BARZANİ İLE GÖRÜŞTÜM"-

Yemeğe katılmadan önce Irak Başbakanı Haydar el-Abadi ve IKBY Başkanı Mesut Barzani ile Kerkük'teki durumu görüştüğünü belirten Davutoğlu, "Kerkük'te IŞİD saldırıları olağanüstü arttı. Bunun üzerine bugün bazı tedbirler alınması icap etti" ifadelerini kullandı.

Dersim olayları konusunda ifade ettiği insani ve vicdani hususların tepkilere neden olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Dersim'de yaşananları savunanlar ya da bunları unutalım diyenler ve Dersim olayları etrafında bir muhasebe yapma çağrısını neredeyse vatana ihanet olarak algılayanlar hep bu bir hafta içinde on gün içinde hepimizin gözleri önünde oldu. Halbuki bizim yapmak istediğimiz şey şu; acı varsa hepimizin acısı, yanlış varsa hepimizin veya bu yanlış içinde ortak bir ders hepimizin gelecek arayışı var. Bulunması gereken çözüm, hepimizin çözümü. Sonunda bir çözüm oluştuğunda, ülkede barış ve demokratik bir atmosfer yerleştiğinde, kökleştiğinde bunan istifade edecek olan yine bizleriz" diye konuştu.

Iraklı ve Suriye'nin başının dara düştüğünde Türkiye'ye sığına bildiğini belirten Davutoğlu, Türkiye'de birinin başının dara düşmesi halinde sığınabileceği bir yer olmadığını söyledi.

-"6-7 EKİM OLAYLARI KARABASAN GİBİ ÜLKEMİZİN ÜZERİNE ÇÖKTÜ"-

Çözüm sürecine ilişkin yapılan çalışmaların tarihi sürecini anlatan Davutoğlu, "12 yıl içinde AK Parti iktidarlarının siyasi iradesinden ve iyi niyetinden kimsenin tereddüttü olmamalıdır. İç ve dış birçok provokasyona rağmen Türkiye içinde kalıcı barışı temin etmek için ne yoğun çabalar sarf ettiğimize herkes şahittir" dedi.

Çözüm sürecinde atılan adımlardan en önemlisinin bu sene Haziran ayında yapılan yasal düzenleme olduğunu belirten Davutoğlu, "TBMM çözüm sürecini yasal teminat altına alan bir yasa çıkardı. Şimdi bizim bütün bu gayretler sonrasında beklediğimiz ve arzu ettiğimiz silahları ve nefret dilinin ve şiddet dilinin uygulamadan kalkmasıydı. Ve bu inançla hemen 62. Hükümet kurulur kurulmaz bir çözüm süreci mekanizmasını kurduk Bakanlar Kurulu kararı çıkardık. Herkesi resmen görevlendirdik, kurumları ve HDP yetkilileri yaptığımız görüşmelerle ve diğer temaslarla yoğun tempoyla biran önce Irak ve Suriye'de yangın varken, Türkiye'ye bu yangının sıçramasına engel olmak için güçlü bir irade ile yola çıktık. Olumlu bir görüşmeler oldu, pozitif bir ortam vardı. Ta ki 6-7 Ekim'de Kobani olayları bahane edilerek ülkemizin en güzel şehirlerinin ateş içinde kalması. Kamu binalarının, parti binalarının, alternatif düşünen neredeyse herkesin tümüyle tehdit altına alınması, baskı altına alınması 2-3 günlük açıkçası hepimizi büyük üzüntüye sevk eden, karabasan gibi ülkemizin üzerine çöken bir tecrübe yaşadık" diye konuştu.

-"MESELE DE FACTO BİR GÜÇ ALANLARI OLUŞTURMAK"-

Kendi görevlerinin, çözüm süreciyle ülkenin ve gelecek nesillerin istikbalini teminat altına almak olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Gençlerimin bir tanesinin bile o veya bu gerekçeyle kaybolmasını istemiyoruz, kaybetmek istemiyoruz. Ama aynı zamanda çözüm süreciyle birlikte kamu düzeni içinde halkımızın huzurunu teminat altına almak" ifadelerini kullandı.

6-7 Ekim'de bir türbülans yaşandığını ve herkesin bundan gereken dersleri çıkarması gerektiğini anlatan Davutoğlu, "Birinci önemli ders tekrar çözüm sürecinin psikolojik ortamını tahkim etmek durumundayız. Psikolojik zemini güçlendirmek durumundayız" diye konuştu.

6-7 Ekim olaylarının hem hükümet hem de bir çok kesim açısından bir irade tereddüttü doğurduğunu belirten Davutoğlu, "Niyet demokratik haklar içinde, demokratik sistem içinde hakların teminat altına alçak, herkesin haklarını korurken, hiçbir kesimin etnik ve mezhebi ayrıma tabi tutulmadan eşit vatandaşlık haklarından istifade etmesini sağlayacak, barışçıl, çoğulu bir istişare süreci yürütmek mi ve sonunda buna ulaşmak mı? Yoksa çözüm sürecinin getirdiği psikolojik ortamı kullanarak alanda de facto bir durum yaratmak mı? bu konuda bizim önümüzde 1 Ekim'de Demirtaş ile yaptığımız görüşmede çok berrak bir şekilde beraber çok ciddi bir yol alacağız diye düşünürken, ondan bir hafta sonra yaşadığımız olaylar üzerine bu soruyu sorma ihtiyacı hissettik. Ve bazı uygulamalara baktığımızda maalesef ikici kanaatin belli yerlerde ağırlık taşımaya başladığını hissettik. Mesele biran önce demokrasiyi derinleştirerek bir yerlere ulaşmak değil, de facto bir güç alanları oluşturmak" değerlendirmesinde bulundu.

-"YENİ TÜRKİYE: TEK TİPÇİ, DAYATMACI VE TANIMLAYICI SİYASET VE DEVLET ANLAYIŞINDAN UZAKLAŞMAK"-

Paralel yapının milli irade dışında bir güç oluşturmak istemesi gibi bazı kesimlerin de çözüm sürecini istismar ederek başka bir paralel yapı oluşturmak istediğini kaydetti. Davutoğlu, "İşte bu notada bizim tekrar herkesin, çözüm sürecine taraf olan herkesin yeni ve güçlü bir psikolojik irade beyanına ve bunu yansıtacak davranışlara ihtiyacımız var" dedi. Bu olumlu yönde son günlerde atılan adımları gördüklerini söyleyen Davutoğlu, bu nedenle son yapılan çözüm süreci mekanizması toplantısında bazı yeni adımların atıldığını belirtti.

Psikolojik ortamı destekleyecek bir diğer unsurun ise sosyal zemin olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Çözüm süreci sadece bir tarafla, hükümet arasında yürütülecek bir süreç değildir. Çözüm sürecinden bizim kast ettiğimiz; Türkiye'nin bir bütün olarak tek tipçi, dayatmacı ve tanımlayıcı siyaset ve devlet anlayışından; çoğulcu, herkese saygı gösteren, demokratik bir devlet anlayışa geçişin mücadelesini veriyoruz. Biz yeni Türkiye'den bunu kast ediyoruz" diye konuştu.

-"BU MİLLİ, YERLİ, ÖZGÜN BİR SÜREÇTİR"-

Çözüm sürecini bir grup içindeki negatif unsurların provokatif eylemelerine kurban edilmemesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, "Bu kurban etmemenin yolu sadece siyasi iktidarın yapacağı çalışmalardan geçmez. Toplumun ve sosyal hayatın içindeki bütün aktörlerin STK'ların, diğer siyasi partilerin herkesin bu süreci benimsemesi, bu süreci sahiplenmesi lazım. Sizlerle bugün istişare edeceğim ikinci husus; bu sahiplenmeyi nasıl sağlayabiliriz. Akil insanlarla da bunu konuştuk. Bütün bir toplum aslında akil insanlar heyetidir. Çünkü bu hepimizin meselesi artık. Onun için şimdi, ülkenin bütün sathında gerektiğinde yerel olarak akil insanlar heyeti oluşturarak, meseleyi devletin yürüttüğü bir proje olmaktan çıkarıp, toplumun bütün kesimlerinin benimsediği ve biri bu yoldan saptığında veya provokasyona yöneldiğinde sadece devletin sesisin çıkması değil. Diğer toplumsal kesimlerin de 'hayır, bir dakika bu ülkenin ve bizlerin tek temsilcisi siz değilsiniz' belirleyici olan da bir tek siz değilsiniz diyerek, bu süreci benimsemesi. Ve böylece toplumsal sahiplenmeyle ileri adımlar atılması. Biz her halükarda bunu sahiplendik ve yürüteceğiz. Kim ne yaparsa yapsın yürüteceğiz. Çünkü bu bizim için ilkesel bir konudur. Taktik bir konu değildir ve bunun doğru olduğuna inandığımız için yapıyoruz birlerini takdir etmek ya da getirebileceği bazı negatif unsurlardan kaçınmak için değil" diye konuştu.

Çözüm sürecinde psikolojik ortamın yeniden inşa edilmesi, sosyal zeminin ve sahiplenmenin artırılması, kamu düzenin sahiplenilmesi gerektiğini belirterek, "Bunu geçici, konjektürel proje olarak görmemek lazım. Konjektürel bir inisiyatif olarak görmemek lazım. Tavır değiştirmemek lazım 'ben geçmişte çözüm sürecini benimsemiştim, şimdi durum değişti, durumumu değiştireyim' hayır. Akil insanlar heyetinde söylediğim gibi, bu milli, yerli, özgün bir süreçtir. Millilikten kastım; bütün bir toplumun benimsemesi yani dışarıda herhangi bir yok burada. Biz bizeyiz. Bir aile olarak biz bizeyiz. Suriye ve Irak'taki konjoktüre bağlı tutmaya başlarsak çözüm süreci anlamını kaybetmeye başlar. Dış faktörlere bağımlı olmaması lazım" şeklinde konuştu. (ANKA)

En Çok Aranan Haberler