HABER

Davutoğlu'nun siyasi yaşamından ilginç detaylar

Başbakanlık’a 2002’de ‘danışman’ olarak giren Ahmet Davutoğlu, artık o koltuğun sahibi. Tam 12 yıl boyunca AK Parti hükümetlerinin izlediği dış politikaya bazen ‘perde arkasında’ bazen de ‘sahnenin en önünde’ damgasını vurdu.

Davutoğlu'nun siyasi yaşamından ilginç detaylar

Başbakanlık’a 2002’de ‘danışman’ olarak giren Ahmet Davutoğlu, artık o koltuğun sahibi. Tam 12 yıl boyunca AK Parti hükümetlerinin izlediği dış politikaya bazen ‘perde arkasında’ bazen de ‘sahnenin en önünde’ damgasını vurdu.


Son yıllarda iyice keskinleşen ve Başbakanlığı esnasında da sürmesi muhtemel eleştiriler bir yana, 12 yılda üniversite kürsüsünden Başbakanlık koltuğuna uzanan bu siyasi kariyer dikkate değer...


Davutoğlu’nun bakanlık dışındaki özel hayatına dair, Recep Tayyip Erdoğan tarafından işaret edildiği günden beri pek çok şey yayınlandı. Ancak onun ‘danışmanlık’, yani ‘perde arkası’nda durduğu günlerle ilgili çok az şey biliyoruz.


Davutoğlu’nu yakından tanıyan, birçok gününe tanık olan Gazeteci Gürkan Zengin’in 2010’da yayımlanan ancak Davutoğlu’nun Başbakan adayı olarak çıkmasından sonra yeniden basılan “Hoca: Türk Dış Politikasında Davutoğlu Etkisi” başlıklı kitabı, o danışmanlık günlerine dair hayli ilginç bilgiler, anektodlar içeriyor. Yeni Başbakan’a dair o kitaptan dikkatlerden kaçan bir kaç küçük not....


Davutoğlu bozulan aracı nasıl çalıştırdı: Gazeteci Gürkan Zengin, Editör programı için Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ahmet Davutoğlu'nu konuk edecektir. CNN Türk'ün ulaştırma servisi 2001 yılının şubat ayında gece hocayı evinden alır.


Ne var ki araç, yoğun kar yağışı nedeniyle yolda kalır. Şoför, konuğu yayına yetiştirme telaşına kapılıp aracı tamir için iner. Bu esnada Davutoğlu da araçtan iner ve aracı itmeyi teklif eder. Şoför 'yapma hocam' dese de dinletemez. Davutoğlu aracı iterek çalıştırır.


İlk ‘Acil telefon’ Demirel'den geldi: 2001 yılında Stratejik Derinlik yeni yayınlanmıştı henüz. Üniversitede ders verikken acil telefon geldiği bildirilir. Telefondaki ses, ''Ben Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'' der.


Önce inanmaz ama kısa sürede ikna olur. Demirel, o sırada İsrail-Filistin geriliminde çözüm arayışında bulunmak üzere kurulan Mitchell Komisyonu'na kendisini de seçtiklerini iletir. Ve Davutoğlu hariciye dünyasında ilk kez bu komisyondaki performansıyla dikkat çeker.


İkinci ‘Acil telefon’ Abdullah Gül'den: Bir yıl sonra Davutoğlu yine ders verirken bir acil telefon daha gelir. Davutoğlu dersten çıkmadan telefona öğrencilerinin önünde yanıt verir. Arayan yeni Başbakan Abdullah Gül'dür. Irak savaşı kapıdadır ve Gül, Davutoğlu'ndan yardım istemektedir.Davutoğlu, kısa bir cevap verir: “İstanbul'a bir geldiğinizde görüşürüz.”


Rekor diplomasi trafiği: 60 saat havada kaldı.30 Ağustos 2009 günü Slovenya'daydı. Balkan ülkelerinin tamamının dışışleri bakanlarıyla görüştü. O günün gecesinde Suriye-Irak gerilimine müdahil olmak için Bağdat'a uçtu. Bağdatlı yetkililerle görüştükten hemen sonra aynı gün Şam'a geçti.


Şam yolundayken de Ermeni açılımı ile ilgili son düzenlemeleri yapıp kamuoyuna duyurdu. Şam'daki görüşme biter bitmez bu kez Kıbrıs'a doğru harekete geçti. Mehmet Ali Talat ile görüştükten sonra da rotasını aynı gün Kahire'ye çevirdi. Bu seyahatin 60 saati havada geçti.


Tam üç ay boyunca burada tek başına çalışır. Hocanın odası yoktur ama aynı günlerde dış politikada etkisini hissettirmeye başlayan Davutoğlu için The Economist, ''arka odadaki mimar'' tabirini kullanacaktır. 7 yıl danışmanlık görevini sürdüren Davutoğlu'na sadece bir sekreter ve bir de şoför dışında hiçbir personel tahsis edilmez.


Tam üç ay boyunca burada tek başına çalışır. Hocanın odası yoktur ama aynı günlerde dış politikada etkisini hissettirmeye başlayan Davutoğlu için The Economist, ''arka odadaki mimar'' tabirini kullanacaktır. 7 yıl danışmanlık görevini sürdüren Davutoğlu'na sadece bir sekreter ve bir de şoför dışında hiçbir personel tahsis edilmez.


1 Mart tezkeresi: ‘Ahmetciğim bütün vebal sende.’ 1 Mart tezkeresi oylaması esnasında dönemin Başbakanı Abdullah Gül milletvekillerine ''kararı vicdanınıza göre verin'' derken, AK Parti'nin o dönem Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan ise ''Kesinlikle evet denilmesi'' talimatını veriyordu. Oylama yapılırken CNN International'a çıkan Başbakan Gül'ün dış politika danışmanı Gürcan Türkoğlu, ''Tezkerenin geçtiğini'' söylüyordu. Ne var ki, danışman aceleci davrandı. Tezkere kabul edilmedi.


ABD-Türkiye ilişkilerindeki bu büyük kırılmanın sorumlusu kimdi peki? Kamuoyuna yansımasa da oklar bir anda Ahmet Davutoğlu'na dönmüştü. Hatta dışişlerinden üst düzey bir isim, Davutoğlu'na ''Ahmetciğim, bütün vebal senin omuzlarında. Herşey bitti. Herkes seni suçluyor ve haksız da değiller'' diyordu. Davutoğlu ise neredeyse istifanın eşiğinde bir ses tonuyla ''Ben bu göreve talip olmadım. Beni siz çağırdınız. İzlenen politikanın doğru olduğunu düşünüyorum'' dedi. Bu sözlerden bir yıl sonra da Davutoğlu Dışişleri Bakanı oldu.

(Radikal)

En Çok Aranan Haberler