YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Değişen Dünya, Değişen Van ve Biz

Değişim ve dönüşüm teknoloji çağının hızına uygun bir şekilde her şeyde sürüyor. Dünya değişiyor, Van değişiyor, biz insanlar değişiyoruz.

Dünyamız artık internet ve uydu bağlantıları sayesinde haberleşmenin saniyeler içinde gerçekleştiği bir yer.

Çocukluk zamanlarımın iletişim sorunları olan zamanları şimdiki çocukların anlamayacakları ve inanamayacakları o uzak yerlerinde kaldı.

Karın yolları kapattığı kış günlerinde Van şehir merkezine üç günlük gazetenin yollar açıldıktan sonra geldiğini anımsarım. Yetmişli yılların başlarında vekil öğretmenlik yaptığım köyde birkaç günlük gazeteyi bir anda aldığımı ve yine birkaç günde okuduğumu da.

Postanelerde telgraf ve telefon kuyruklarını hatırlarım. Şehirlerarası telefon bağlantılarının postanelerdeki görevli santral memur ve memureleri aracılığıyla sağlandığı zamanları. İnsanların bayramlarda birbirlerine tebrik kartı gönderdikleri, bizim arkadaşlarla Van Merkez Postanesi önünde tebrik kartı sattığımız günleri.

O günlerde bayram harçlıklarımızı kartpostal satarak çıkarırdık ve farklı türlerde kartpostallar satardık Çeşit çeşit çiçek resimleri, ressamlar tarafından çizilmiş tabloların resimleri, tanınmış sinema sanatçılarının türlü pozlarda ve pozisyonlarda resimleri. Van manzaraları ile Van kedisi resimleri. Ayetli olanları da vardı, çıplak kadın fotoğrafları bulunanları da. Belki o bayramlarda askerleri en mutlu eden şeyler bütün bu resimlerden kafalarına uyanlarının arkadaşları tarafından gönderilmeleri idi.

Postane demişken o günlerde yaz aylarında aylak kalmayalım diye babamın bizi Van Merkez Postanesinin çaycılığını yapan bir akrabamın yanına çırak olarak verdiği günleri anımsıyorum. Postayla, telefonla çok işim olmadığı o zamanlarda kurumda çok sayıda santral görevlisi bayanın vardiyalı olarak yirmi dört saat şehirlerarası telefonları bağlamak için görev yaptıklarından da haberim vardı. Onların bulunduğu kata biz küçükler çay götürmezdik. Bizden biraz daha büyük olan bir başka çalışan, bir başka akrabamız bu işi yapardı.

Geleneksel yapının kadın erkek iletişimini sınırladığı o zamanlarda çocukluktan beri yaşadıklarımız ve aldığımız tembihler bizi biraz hassas, kırılgan ve içine kapanık hale getirirdi. O santrale çay götüre ağabeyimiz de bizden birkaç yaş büyük olmasına rağmen bizim gibi saf ve utangaçtı. Doğal olarak çay verdiği santral memureleri de bunun farkındaydılar ve o memurelerden muzip olan bir tanesi bir sabah işlerindeki monotonluğu gidermek için bunu kullanmaya karar vermişti. Telefonla çay ocağından çay istenmiş, muzip olanı diğer arkadaşlarına benim çayımı dinlenme odamıza gönderin diyerek tembihledikten sonra normalde girilmesi yasak olan dinlenme odasına gidip yatağa biraz serbest bir şekilde uzanmıştı.

Genç garsonumuz çalışmakta olanların yönlendirmesi ile biraz tereddütlü de olsa yasak olduğunu bildiği odaya girmiş, gördüğü manzaradan çok etkilenmiş ve elindeki terazi dediğimiz çay tepsisini yere düşürmüştü. Terazinin düşmesiyle çıkan gürültü kulakları çaycıda olan santral memurelerinin kahkaha tufanı ile karşılanınca çay dağıtan arkadaşımız utanıp koşarak aşağı inmişti.

Bu olay, santral görevlisi muzip bayan başta olmak üzere çalışanlar için sıradan bir eğlenceydi. Santralcilik işinin monoton yanını böyle bir şaka ile aşmışlardı ama garson açısından durum hiç de öyle değildi. Bir kere hem patronu, hem babası olan, işini büyük bir ciddiyetle yapan ve olayın gerçek boyutlarını bilmeyen babasından çayları dökecek, bardakları kıracak kadar dikkatsiz olduğu için, daha da önemlisi çalışanları rahatsız edip (!) ortalığı kirlettiği için fırça yemişti. Ayrıca gururu da incinmiş ve bir süre o bölüme çay servisi yapmamıştı.

Elbette çocukluk yıllarımda ulaşım da Van için düşünüldüğünde bugünkü kadar rahat değildi. Gerçi ben babamın anlattığı zamanları, hali vakti yerinde insanların Şamranaltı semtinden meşhur beyaz Şam eşekleri ile çarşıya, Cuma namazına geldikleri günleri bilmem ama şehirde öküz arabası dediğimiz kağnılara son binen kuşaktan olduğumu düşünürüm. Bizden sonraki kuşak en azından şehir merkezinde artık kağnıya binmedi. Kağnı tekerleklerinin yağsız kalması ile çıkardığı kesik ve sürekli cırıltıları işitmedi.

Şehirdeki taşıt sayısı şimdiki ile kıyaslanamayacak kadar azdı. Şehrin iki önemli sinemasının yakınında olan Merkez Postanesinin çay ocağında çalışırken sabah saat 10.00, öğlenden sonra saat 14.15 ve akşam saatlerindeki sinema gösterimlerinden önce çalınan müzikler dışında her yerde yüksek sesle müzik çalınmazdı. O zamanki teknolojinin en iyi ürünleri plaklardı. En çok çalınan, şu an bile kulaklarımda olan şarkılar “İstanbul Sokakları, Estarabim, Samanyolu” adlı parçalardı. Sinemaların olduğu o sokaklardaki gösterim öncesi müziklerden uzaklaşılınca hemen sessizlikle buluşulabilirdi. Şehir şimdikine göre çok daha sessizdi.

Plaklar süratle yerlerini kasetlere, kasetler de zaman içinde dijital medya çalıcılara bıraktı. Herkesin eline geçmeyen 8 mm sinema makineleri küçük ve büyük kasetli (betamax ve vhs) video oynatıcılarının piyasaya girmesi ile tahtlarını kaybettiler. Sinema da giderek popülerliğini yitirdi. Sinema kültürü gelişmelerden zarar gördü. Son yirmi yıl içinde video cihazları da rafa kalktı. Önce cd oynatıcılar, sonra dvd cihazları ve bluraylar çıktı. Dijital, sabit diskli medya oynatıcıların ardından insanların bütün gereksinimlerini karşılayan akıllı telefonlar her tarafı sardı.

Bu arada televizyon, uydu teknolojileri, bilgisayarlardaki ve internet ağlarındaki baş döndürücü gelişmeler her şeyi, her an dönüştürmeye, eskilerini hallaç pamuğu gibi atıp devreden çıkarmaya başladı.

Elbette otomotiv sektörü de boş durmadı. O çocukluğumun Murat 124'leri, şu anda adını unuttuğum kamyonları piyasadan kalktılar. Şimdi ülkemizde montajı yapılan ve bayileri aracılığıyla ilimizde pazarlanan kaç araba markası var bilmiyorum ama sayıları hiç de az değil.

Artık Van cadde ve sokaklarında düşük model araba görmek bile kolay değil.

Ekonominin çarkları durumundaki bankalar da bu arada ciddi değişiklikler yaşadı. Seksenli yıllarda tamamen klasik yöntemlerle yürütülen bankacılık tamamıyla elektronik araçlarla yürütülen, havale ve provizyonlar ile her türlü yatırım işleminin saniyeler içinde gerçekleştiği sektör oldu. Paranın bu kadar kolay akışı ona bağlı olan bütün ekonomik aktivitelere de hız kazandırdı. Katılım Bankaları klasik bankaların ekonomiye aktaramadığı fonları dolaşıma soktu.

Bütün bu baş döndürücü gelişmeler doğal olarak her yeri olduğu gibi Van'ı da değiştirdi, dönüştürdü ve bu değişim hızla devam ediyor.

Nüfus hareketleri sonucu Van'dan gidenler, Van'a gelenler oldu.

Yeni siyasal eğilimler etkili hale gelmeye başladı. Kimilerine göre taşlar yerine oturdu, kimilerine göre şehrin tadı kaçtı.

Geçen yirmi, otuz yıl boyunca şehir merkezinde ciddi anlamda değer kazanan yerlerden pay almak için her türlü kuralı, yasayı delmeye çalışan kesimler de boş durmadılar. Şehrin çehresi zaman içerisinde değişti.

Deprem sonrası Van'ın önemli yapıları olan Atatürk Lisesi, Ticaret Meslek Lisesi, Kız Meslek Lisesi, Van Devlet Hastanesi ile Bayram Oteli, Paris Oteli gibi kamuya ya da yurttaşlara ait pek çok yapı aldıkları hasarlar nedeniyle yıkıldılar. Ticaret Meslek Lisesi'nin yerine yeni ve modern bir yapı olan Van - Şişli Öğretmen Evi, Kız Meslek Lisesi'nin yerine de özel sektör kuruluşlarımızdan biri tarafından yeni ve modern bir okul yapıldı. Onların dışında kalan ve hasar görmüş olan pek çok okul da, Türkiye'nin seçkin firmaları tarafından yenilenip halkın hizmetine sunuldu.

Yeni şehir planı ile şehrin fiziki anlamda ciddi değişiklikler yaşayacağı da artık kesinleşti.

Elbette insan eliyle gerçekleşen bütün bu değişmeler dünyanın her yerinde olduğu gibi Van'da da, insanları da değiştirdi.

Gençlik yıllarımda tamamen bakımsız bırakılmış olan Akdamar Adasında kayaların arasına attığım karpuz kabuğunu getirip gözümün önünde tutan ve bana “yazık, burası sizin ülkeniz, kirletmeyin” diyen turistin o zaman için de demek istediğini anlamakta güçlük çeken ben bugün elindeki çöpü çöp kutusuna atmaya özen gösteren ve tabii gereken her yerde de çöp kutusu bulabilen bir kuşakla birlikte yaşıyorum.

Şimdi toplu taşım araçlarında, yollarda, merdiven basamaklarında yani bulundukları her yerde ellerindeki akıllı telefonlarla yüzlerce farklı şeyi yapabilen genç yaşta insanlarla birlikteyiz.

İnsanların ellerindeki telefonlar gibi bakış açıları da, dünya görüşleri de, eğilimleri de, merak ve ilgi alanları da, bilgi düzeyleri de hızla değişiyor.

Değişim artık anlaşılamayacak ve inanılamayacak kadar hızlı gerçekleşiyor.

Bu hızlı değişim bazen bizleri insanlığın ve dünyanın sonuna daha büyük bir hızla mı yaklaşıyoruz sorusuyla da karşı karşıya getiriyor.

Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, Van değişiyor, çevre ve kullanılan araçlar değişiyor, insanlar değişiyor. Yaşanan yerler değişiyor. Van'ımızın nüfusu hızla artıyor. Nüfus yapısı değişiyor.

Bütün bu değişmeler bizi tahmin edebildiğimiz ve edemediğimiz yerlere doğru hızla sürüklüyor.

Bu hızlı akışın bir parçası olduğumuzun bilincindeyiz. Yaşanan değişim ve dönüşümlerin barış, kardeşlik, hoşgörü, yardımlaşma eğilimlerini arttırmasını; insanlık temelinde sağlam ve sağlıklı ilişkiler kurulmasına katkı sağlamasını diliyorum. Hızla gelişen olumlu değişimlerin yeni kazanımlar sağladığı toplum kesimlerinin bu kazanımların değerini bilmelerini, diğer kesimleri zora sokacak şekilde başka kazanımların ardına düşüp sistemleri, insanları ve yönetimleri zorlamayacaklarını umuyorum.

Dünyada, ülkemizde ve Van'ımızda bu hızlı değişim ve dönüşümün herkese, her insana, kuruma, sisteme, devlete pozitif katkılar sağlamasını temenni ediyorum.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler