Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Sinan Ekici, idrar rengindeki değişikliğin böbrek kanseri habercisi olabileceğini vurguladı.Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Sinan Ekici, her yıl 10 bin kişiden birine böbrek kanseri tanısı konulduğunu söyleyerek 1-7 Nisan Kanser Haftası’nda bu hastalık ile ilgili bilgi verdi. Hastalığın belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi veren Ekici, "Değişen idrar rengi böbrek kanseri habercisi olabilir" dedi.Ekici, erken evrede belirti vermeyen böbrek kanserinin fark edilmesi için düzenli kontrolün gerektiğini söyleyerek tedavisinin ise bireyselleştirilerek vakaya uygun yöntemlerle yapılabildiğini belirtti. Sigara kullanımı, obezite, hareketsiz yaşam, et ve süt ürünlerinin fazla tüketilmesi gibi faktörlerin böbrek kanseri riskini artırdığını belirten Ekici, "Her yıl 10 bin kişiden birine böbrek kanseri tanısı konulmakla birlikte böbrek kanseri sinsi bir seyir gösterdiğinden dolayı tanı konulduğunda, hastaların yüzde 25’inde hastalık ilerlemiş ve yayılmış olmaktadır. Böbrek kanserlerinin yüzde 90’ı “renal hücreli kanser” tipindedir. Erkeklerde 2-3 kat daha fazla görülebilen hastalık, idrar oluşumunu sağlayan böbrek dokusundan köken alır. Genetik geçişli hastalığı olanlarda daha erken yaşlarda görülmektedir. En sık 50-70 yaş aralığında görülen hastalıkta, 45 yaşından sonra düzenli kontrol yaptırmak hayati önem taşımaktadır" dedi."HASTALIK BELİRTİ VERMEDEN SİNSİCE İLERLEYEBİLİYOR"Ultrasonografinin yaygın olarak kullanılmasıyla birlikte, herhangi bir nedenle yapılan ultrasonografide rastlantısal olarak, hiç bir şikayet nedeni değilken, kolaylıkla bir böbrek kanserinden şüphe duyulabildiğini ve bu sayede hastalığın erken yakalanabilmekte olduğunu dile getiren Ekici, "Önemli olan, hastanın hiçbir şikayeti olmadan böbrek kanserinin erken yakalanabilir. Çünkü erken evrede yakalanırsa, kanserden tamamen kurtulma şansı çok yüksektir. Kanserin evresine bağlı olarak belirtiler ortaya çıkabilir. İdrarda çıplak gözle görülebilen ya da tetkiklerde ortaya çıkan kanama veya idrar renginde değişme, böbrek bölgesinde ele gelen kitle ve ağrı, genel halsizlik, yorgunluk hissi, iştahsızlık, kilo kaybı, tekrarlayan yüksek ateş, kansızlık (anemi), yüksek tansiyon, karaciğer fonksiyon bozukluğu, çarpıntı, bacaklarda şişlik ve kanserin yayılım yaptığı organa göre ağrı, öksürük, nefes darlığı, kanlı balgam çıkarma, kemik ağrısı, baş ağrısı, şuur kaybı, felç gibi belirtiler görülebilir. Yılda bir böbrek ultrasonografisi ve tam idrar analizi yaptırmak, böbrek kanserinin erken tanısı için önerilecek en önemli yöntemdir. Özellikle, kanser gelişimi için risk faktörlerine sahip insanların mutlaka ürolojik onkolojide uzman bir üroloji doktoruna gitmeleri hayati önem taşımaktadır" şeklinde konuştu."TEDAVİ YÖNTEMİ HASTANIN DURUMUNA GÖRE BELİRLENİYOR"Ekici, böbrek kanserlerinde en etkili tedavi yönteminin ameliyat olduğunu söyleyerek "Ameliyatın tipi hastanın tıbbi durumu, kanserin yerleşimi, evresi, büyüklüğü ve sayısına göre ya radikal ameliyat ile böbrek, böbrek üstü bezi ve etrafındaki kılıf ve yağ tabakaları ile birlikte tamamen çıkarılması ya da kısmi olarak sadece kanserli dokunun çıkarılarak böbreğin kalan kısmının korunması şeklinde yapılır. Amaç, sadece kanserli dokuyu çıkartırken normal böbrek dokusunu da koruyabilmek olmalıdır. Çünkü böbreğin tümü çıkarıldığında kalan diğer böbrek, vücudun yükünü tek başına taşımak zorunda kalacak ve zaman içinde kronik böbrek yetmezliği ve kalp-damar hastalıkları gelişme riski artacaktır. Özet olarak, yapılacak ameliyatın tipinin belirlenmesi, her hastaya özgü yapılacak detaylı değerlendirme sonucunda alınacak bir karardır" dedi."TÜMÖRÜN YAYILIM DERECESİ VE EVRESİ İLE AMELİYAT YÖNTEMİ BELİRLENİYOR""Ameliyat yöntemini belirlerken hastalığın evresi önemli bir kriterdir" ifadesini kullanan Ekici, "Günümüzde laparoskopik veya robot yardımlı yöntemlerin sıklıkla kullanılmasına rağmen, ilerlemiş evredeki hastalıkta halen açık cerrahi tercih edilmektedir. Bu yöntemlerin seçiminde, kansere ve hastaya ait faktörler rol oynar. Tanıyı kesinleştirmek için, çıkarılan örnekler patolojik yöntemlerle incelenir ve tümörün cinsi, karakteri ve yayılım derecesi belirlenir. Sonuca göre, bazı hastalarda cerrahi sonrası ek bir tedavi gerekebilmektedir. Nüks riskinin yüksek olması nedeniyle bu hastalar yakın takip edilmelidir. Böbrek kanserlerinin yüzde 80’i şeffaf hücreli kanser tipinde olup, kemoterapiye ve radyoterapiye dirençli olmakla birlikte cevap vermezler. Cerrahi sonrasında gerek görüldüğünde veya ilerlemiş hastalık durumunda cerrahiye ek olarak biyolojik tedaviler kullanılır. Böbrek kanserinde şu an için en etkili biyolojik tedavi “hedefe yönelik tedaviler”dir. Kanserli dokunun damarlanması ve çoğalmasında görev alan mikromoleküllerin oluşumunu veya etkilerinin ortaya çıkmasını engelleyen ilaçlar kullanılır. Hastaya ait faktörler ve kanserin patolojik tipi ilaç seçiminde önemlidir. Yan etkileri nedeniyle deneyimli merkezlerde uygulanması gereklidir" diye konuştu.Böbrek kanserli hastaların tedavi sonrası sık ve düzenli olarak kontrol altında olmalarının çok önemli vurgulayan Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Sinan Ekici, "Kontrol sıklığı ve içeriğinin her hastaya göre ayrı ayrı belirlenmesi daha akılcı bir yoldur. Cerrahi tedavi ile kanserli doku tamamıyla çıkartılmış olsa dahi yüzde 20-30 oranında kanserin nüksetme riski vardır. Bu ihtimali azaltacak bir önlem şu an için yoktur. Bu nedenle, hastalıkta bir nüks oluşursa bunun hemen fark edilmesi ve tedavi edilmesi için düzenli kontrollere devam etmek hayati öneme sahiptir. Her kanser hastalığında olduğu gibi böbrek kanserinde de beslenme şekli önem taşımaktadır. Kanserin başlıca sorumlularından biri sigara kullanımıdır. Sigara alışkanlığı, böbrek kanseri oluşumunda en önemli faktördür. İçinde birçok kimyasal ve kansere yol açabilecek maddeler bulunduran sigaradan uzak durmak ve kullanılıyorsa en yakın sürede bırakmak kansere karşı alınabilecek önlemler arasında en başta gelmelidir. Beslenme şeklinde uzun süreli yüksek kalorili yağlı beslenilmesi veya diyet yapılması, et ve süt ürünleri gibi yüksek protein içeren besinlerin fazlaca tüketilmesi kansere yol açabilmektedir. Ayrıca uzun süreli radyasyon, hemodiyaliz ve kimyasal maddelere maruz kalma durumu böbrek kanseri risk faktörünü artıran nedenlerdendir. Aile öyküsünde kanser hastalığına yakalanmış kişilerin kansere yakalanma riski 2 kat daha fazladır. Bu nedenle mutlaka düzenli olarak muayene olmaları gerekmektedir" şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz