Acıbadem Fulya Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Büşra Sübay “Yalnızlık, hemen herkesin hayatı boyunca en az bir dönem deneyimlediği, acı veren, sosyal ilişkilerinden mahrum bırakan, pek de istenmeyen bir süreç. Pandemi ile birlikte yaklaşık iki yıldır hayatımızda çok daha fazla hissediliyor. İnsan, hayatta kalabilmek için sosyalleşmeye ve ilişki kurmaya gereksinim duyan bir canlı türü. Bilimsel araştırmalar, iletişim eksikliği/yoksunluğu ve sosyal ilişkilerden uzak kalmanın beden ve ruh sağlığını olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor. Yalnızlık, beyinden kalp damar hastalıklarına, depresyondan anksiyete bozukluklarına ve demansa dek birçok soruna yol açabiliyor” diyor.
“Yalnız hissediyor olabilirsiniz. Yalnızlık; hüzün, acı, kaybolmuş gibi hissetme, hiçlik, çaresizlik ve yabancılaşma gibi pek çok farklı duyguyu barındırabilir. Yaşadığımız tüm duyguların geçici olduğunu, her daim bizimle kalamayacaklarını unutmayın” diyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Büşra Sübay sözlerine şöyle devam ediyor: “Yalnızlık sizde hangi duyguyu barındırıyor, ilk adımı bu duygunuzu keşfetmekle atabilirsiniz. Biliyoruz ki, duygular biz onlara kulak verip fark ettiğimizde, bize olan etkisini azaltmaya başlarlar. Bu duyguları keşfetmek için kendimize odaklanmalıyız. Belki duyguları yazıya dökmeyi deneyebilirsiniz.”
Yalnızlık, sosyal ilişkilerden mahrumiyeti barındırır. Bazen anlaşılmadığımızı düşündüğümüz bir ilişkinin bitişi bu mahremiyete sürükleyebilir, bazen de yalnızlığın getirdiği boşluktaymış gibi hissetme nedeniyle insanlardan uzak kalmak yeğlenir. Yalnızlık daha da artar. Aslında oluşan kısır döngü, daha önceden iletişim kurduğunuzda mutlu hissettiğiniz kişilerle birlikte vakit geçirmeyi deneyerek kırılabilir. Bu nedenle sevdiklerinizle mutlaka iletişimde olun; pandemi sürecinde görüntülü konuşmalar yapmak hem size, hem de sevdiklerinize iyi gelecektir.
Gerçekten neye ihtiyacınız var? Kendinize bu soruyu sorun. Bazen rahatsızlık verici duygularımızla başa çıkmak için, ihtiyaç olmadığı halde alışveriş yapmak, aç değilken yemek yemek gibi, rahatsızlık veren duyguyu bastıracak eylemler yaparız. Yalnızlık hissettiğimizde, içimizdeki o boşluğu başka şeylerle doldurmak yerine o duyguyu hissetmek, kendimizi anlamamıza ve gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu keşfetmeye yarayacaktır. Bu ihtiyaçların tek bir basit formülü olmadığı gibi, kendi ihtiyaçlarımız zamana ve duruma göre değişiklik gösterebilir. Bir ebeveyn nasıl ki çocuğunun ihtiyaçlarını karşılamak için çocuğunu takip eder (Aç mı, susadı mı? Uykusu mu geldi?), biz de kendimizi takip etmeliyiz. Bazen sevdiğimiz birisinin kaybı bizde üzüntü ve yalnızlık hislerini yaratabilir. Bu durumda kaybımızla ilgili hissettiklerimizi ifade edebileceğimiz bir alan yaratmak ihtiyacımızı karşılayacaktır.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Büşra Sübay “Kendimizi zaman zaman hiç bir yere ait değilmiş gibi hissedebiliriz. Sanki kimse bizim sürecimizi, iletişim kurabilecek insanları bulmak imkansız değil. Bu adım, aidiyet hissinin artmasına yardımcı olacaktır. Ortak ilgi alanlarına sahip olma potansiyeli olan etkinliklere, kulüp veya toplantılara katılabilirsiniz” diyor.
Ortak noktanızın olduğu kişilerle yapılan rutin toplantı/etkinliklere katılın. Sevdiğiniz, size iyi geldiğini bildiğiniz şeyleri düzenli olarak yapmaya çalışın. Birlikte oluşturulan rutinler aidiyet duygusunu artıracağından, yalnızlığın getirdiği rahatsızlığı azaltacaktır.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Büşra Sübay “Doğayla olan ilişkinin, aslında kendimize ulaşmamıza yardımcı olduğunu biliyoruz. Doğadayken şehir hayatının koşuşturmacasında bizi yalnızlığa iten o tempodan uzak kalmak, kendimizle olan yakınlığımızı artıracak ve kendi ihtiyaçlarımızı fark etmemiz kolaylaşacaktır” diyor.