Demirtaş, tutuklu olmasına neden olan dava dosyası çerçevesinde Çarşamba günü Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde savunmasına devam etti.
Demirtaş, 14-15-16 Şubat’taki duruşmalarda başladığı savunmasında, İmralı’da tutuklu Abdullah Öcalan ile tamamiyle AKP Hükümeti’nin bilgisi dahilinde görüşmeler gerçekleştirdiklerini açıklamıştı.
Demirtaş, ayrıca 10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde aday olunmasından duyulan rahatsızlık ve Öcalan’la yapılan pazarlıklara ilişkin de detaylı bilgiler vermişti. Mahkeme ise, Demirtaş’ın tutuklu kalmasına karar vererek, davayı Çarşamba gününe ertelemişti.
Demirtaş, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava dosyasında “terör örgütü yöneticiliği, üyeliği” gibi pek çok suçlamayı kapsayan birleştirilmiş iddianame dolayısıyla 142 yıl hapis cezası talebiyle yargılanıyor.
Demirtaş ise, 15 Temmuz darbe girişimine rağmen halen mevcut iddianameyle yargılanmasını eleştiriyor ve daha önceki dava dosyalarında olduğu üzere Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu oldukları ortaya çıkmış yargı ve Emniyet mensuplarınca hazırlanmış dosyalar olduğunu ifade ediyor. Demirtaş’ın eleştirdiği iddianamede TBMM’ye gönderilmiş 31 fezleke birleştirilmiş durumda bulunuyor.
Demirtaş, savunmasında da “kumpas” niteliğindeki fezlekeler ile yargılandığını belirterek, “Avukat arkadaşlarım, usulle ilgili ne tür hukuksuzluklar yapıldığını detaylı bir şekilde ifade etti. Bu ülkenin mahkemeleri, savcıları, polisleri bu ülkenin yurttaşları ile ilgili neden bir kumpas kurma ihtiyacı duyarlar. Geçen celsede size Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili 5 yıl önce, 6 yıl önce, 8 yıl önce bizzat yaptığım uyarıları burada okudum. Niye kumpas yapar hakim, savcı, polis? Yani dertleri ne? Amaçları ne, durup dururken?” sorusunu Mahkeme’ye yöneltti.
Barış Süreci’ne yönelik olarak “kumpas” kurulduğunu ve bunun bölgedeki gelişmeleri de yakından etkilediğini anlatan Demirtaş, “Kürt sorununun savaş, şiddet, silah dışı yöntemlerle çözümünün devreye girdiği, arayışlarının olduğu her dönemde, gerek Türkiye içinden gerek dışından her zaman müdahaleler oldu, provokasyonlar oldu. Çözüm sürecini bitirecek girişimler oldu. Neden? Türkiye Kürt sorununu çözerse, PKK silah bırakırsa, Türkiye’de şiddet olmazsa, ne asker ne sivil ne PKK’lı yaşamını yitirirse, Türkiye’de iç barış ortamı oluşmuş olacak. Bu da sadece kendi içinde değil bütün bölgedeki Kürt halkıyla önemli bir stratejik ittifaka doğru gidebilir. Bu, bütün küresel dengeleri etkileyebilecek bir mesele, o nedenle cemaatin bir savcısının, polisinin, kendisinin ne yaptığının farkında olmayabilir, onu yönlendiren aygıt kesinlikle bu amaçla hareket etmiştir” dedi.
Hükümet’in yargı ile ordu ile ve nihayetinde Kürt siyaseti ile karşı karşıya getirildiğini savunan Demirtaş, mesela “Akil İnsanlar Heyeti” fikrinin Öcalan’a ait olduğunu da ama bunu Hükümet’in uyguladığını anımsattı.
“PKK’dan talimat alacak zavallı değiliz”
PKK’dan talimat aldığı iddialarını kesinlikle reddettiğini söyleyen Demirtaş, fezlekede konu olan ortam ve telefon dinleme kayıtlarında “kes-yapıştır” işlemleri yapılarak, konuşmalarda çarpıtma yapıldığını da anlattı. Demirtaş, “Dinleme kayıtlarında öyle bir tezgah kurulmuş ki, ben sanki yasa dışı örgüt üyeleriyle sürekli görüşme yapmışım. Görüşme içerikleri de çarpıtılmış ama görüştüğüm kişiler de yanlış yansıtılmış. Dinlemeyi yapan dinlemenin de bazı kısımları alınıyor, hepsi alınmıyor. Allah aşkına biz hiçbirimize ‘Alo, merhaba, nasılsın’ dememiş miyiz. Konuşmaların tamamı ortadan başlıyor, pat diye de bitiyor. Başı nerede, sonu nerede, yok” dedi. Bunun örnekleri olarak parti hiyerarşisi içerisinde parti yönetimi konusunda aldığı veya verdiği talimatlar konusunda çarpıtmalar yapıldığını anlatan Demirtaş, genel başkan olmadan öncesinde grup başkanvekiliyken görevi gereği yaptığı telefon görüşmelerinde görüştüğü şahısların o dönem veya bu dönem seçilmiş vekiller olduğunu da anımsattı.
Kürtçe yaptığı konuşmalar için de iddianamede “PKK’nın talimatı” denildiğini belirten Demirtaş, Kürtçe’nin kendi ana dili olduğunu ve ne kendisi ne de mesela Ahmet Türk’ün Kürtçe konuşmasına talimat denilmesi için sadece “ayıp” diyebileceğini söyledi. Demirtaş, “Bugüne kadar siyasi hayatım boyunca ne bir PKK üyesinden ne yöneticisinden bana talimat gelmiştir, gelse kabul etmezdim, herkes beni bu yönüyle de tanır. O kadar iradesiz, o kadar siyaset konusunda söz söyleyemeyecek kadar iktidarın yaratmak istediği algı gibi zavallı da değiliz. Kimse kusura bakmasın” diye konuştu.
İddianamede geçtiği gibi değil Ahmet Türk’ün önce Meclis kürsüsünde Kürtçe konuştuğunu ve sonra eş genel başkan iken Kürtçe konuştuğunu anlatan Demirtaş, “Demek istediğim kumpas kuruyorsunuz bize hakaret etmeyin bari. Ayıp bir şey, böyle bir şey olmamıştır, bunların tamamı yalandır, düzmecedir. Böyle bir tanık var mı yok, mahkemeniz istiyor, gelmiyor da, keşke gelse gizli mi açık mı, keşke gelse kapalı salondan konuşsun da sesini duyalım. Sen kimsin de bize talimat verdirmişsin de biz Kürtçe konuşmuşuz, ben de bir sorayım kendisine” ifadelerini kullandı.
Basın toplantısında yaptığı konuşma için bile iddianamede ortam kaydı gibi değerlendirme yapıldığını belirten Demirtaş, Mahkeme Başkanı’nın okuduğu ses çözümlemelerine de itiraz etti. Mahkeme’den yeniden ses çözümlemesi yapılmasını talep eden Demirtaş, “Bu ortam dinlemesi değil, bir basın toplantısıdır. Ama görünen o ki mikrofonu içeride unuttukları için bunun bir basın toplantısı olduğunu atlamışlar. Bütün basın huzurunda yaptığım bir konuşmadır. Basın toplantısı olduğu için söylediklerim açık bir şekilde kamuoyuna yansımıştır ama madem ortamı dinlemişler yeniden bir çözüm yapalım. Bu şekilde kabul etmiyorum” şeklinde itirazını dillendirdi.
Diyarbakır’da BDP binasına giriş