Görüşmenin ardından gazeteclierin sorularını yanıtlayan Demirtaş, şu açıklamalarda bulundu:
"Basın üzerinde yürüyen tartışmalar yanlış anlaşılmalara mahal verebilir. Bu durumun Sayın Meclis Başkanı'nın gereksiz bir şekilde taraf olmasına ve yıranmasına neden olabileceğini düşündüm. Dolayısıyla Meclis Başkanı'nı ziyaret ederek kendi düşüncelerimiz paylaştık, hem de basın üzerinden tartışma yürütmenin yanlış olabileceğini, tüm sorunların yüzyüze çözülebileceğine dair inancımızı paylaştık.
"Mecliste grubu bulunan bir parti olarak tüm tartışmaları dikkatle izlediğimizi ve çözüm projesi ortaya çıkacaksa da yasal düzenlemelerle parlamentoda çıkacağını ifade ettik. Sayın Meclis Başkanı da parlamentonun çözüm yeri olduğunu daha önce açıkladığını, bunu önemsediğini söyledi. Siyasi partilerin, özellikle Türkiye'nin ciddi sorunlarına çözüm arayışına son verilmemesi, şiddet ve ırkçılık içermedikçe tartışmaların özgür bırakılması gerektiği, barış umutlarının güçlendiği dönemde demokratik çözümlerin önemli olacağını belirttik. Eğer partimizin çalışmalarında yanlış anlaşılmalar varsa yüzyüze konuşarak halledebileceğimizi söyledik.
"Çözüm önerisinden ne anladığımızı Sayın Meclis Başkanı'na ifade ettik. Sayın Meclis Başkanı'na siyasi bir tarafının olmadığını ve siyasi tartışmaların tarafının sivil toplum örgütleri, toplum, medya, siyasi partiler olduğunu ifade ettik. Doğrudan siyasi partileri hedef alan açıklamalarının partilere zarar vereceğini belirttik. Bundan sonra diyalog içinde birbirimizi daha fazla anlayarak sürece katkıda bulunacağız."
"TBMM'DE İKİ DİL TALEBİMİZ YOK"
"Bizim TBMM'de iki dil gibi bir talebimiz yok. Genel kurulda Kürtçe veya başka dillerde konuşma yapacağız talebimiz, hatta meydan okuma deniyor ki; böyle bir tarzımız yok. Sadece Kürtçe'yle ilgili bir sorun var, o soruna dikkat çekmek için birkaç cümle Kürtçe konuştular, bu böyle anlaşılmalı. Anadil elbette Türkçe'dir, ama bütün diller özgür olmalı, basın yayın alanında, kamuda, eğitimde kullanılmalıdır. Bunu siyasi program olarak ortaya koyuyoruz.
"YERİNDEN YÖNETİM MODELİ VAAD EDİYORUZ"
"Demokratik özerklik konusunda yerinden yönetim modeli olarak öneriyoruz, parti programımızın parçasıdır. Sonuçta yerel yönetim modeline Türkiye geçecekse bu bir anayasa değişikliği gerektiriyor yoksa mümkün değildir. Bu bizim talebimiz, ısrarımızdır. Biz Türkiye'ye BDP olarak yerinden yönetim modeli vaad ediyoruz. Çok kültürlü, çok etnisiteli, çok dilli bir ülke. Yerinden yönetimle demokrasiyi halka taşıyabiliriz.
"Siyasetin diliyle çözüm ararken bunu başka yerlere çekmenin anlamı yok. Bu ülkede Kürt halkı var, anadili var. Bu anadilini kullanma özgürlüğünü talep etmesi, diğer yurttaşlar kadar en doğal hakkıdır. Çözüm olacaksa Türkiye'nin birliği temel alınarak, kardeşlik ve hukuk içerisinde olacaktır. Bütün yazılıp çizilenleri, konuşulanları dikkatle izliyor ve faydalanıyoruz. Ama önünü kesmeye yönelik ve tehditvari açıklamaların bunun önünü keseceğine inanıyoruz. Sayın Meclis Başkanı'yla da konuştuk, birbirimizi daha iyi anladığımızı düşünüyorum. Bunun doğrudan muhattabı siyasi paritlerdir, meclistir.
"KÜFÜRLER NORMAL KARŞILANIYOR DA KÜRTÇE İÇİN KIYAMET KOPUYOR"
"BDP'li vekillerin Kürtçe konuşma dayatması, ısrarı yoktur. Bir soruna dikkat çekmek istemişlerdir. Meclis kürsüsünde vekiller sorunlarını dile getirirken ana dilinde birkaç cümle ifade etmeleri kıyameti koparmaz. O kürsü Kürtlerin de kürsüsüdür. Bu kadar tahammülsüzülüğü ben yadırgıyorum. Orada, afedersiniz ama, ne küfürler savuruluyor. Bu normal karşılanıyor da 20 milyonluk bir halkın dili konuşulunca kıyamet kopuyor, neredeyse darbe olacak. Meclis kürsüsünde vekiller gayet dikkatlidir, sadece dertlerini anlatmaya çalışıyorlar. Bütün sorunlarını meclis kürsüsünden dile getiriyorlar. Parti politikalarını, Türkiye için önerdikleri tüm çözümleri özgürce paylaştıkları bir platformdur. Arkadaşlar da bunun hassasiyetiyle bunları dile getiriyorlar."
İHA