HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 'nin Tunceli ziyareti için "Dersim'in değerlerine hakaret ettikten sonra Dersim'e gitmek Başbakan'a değil Dersim'e meydan okumaktır" dedi.
Demirtaş, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Tunceli ziyaretiyle ilgili soruya şöyle cevap verdi:
"Dersim'in değerlerine hakaret ettikten sonra Dersim'e gitmek Başbakan'a değil Dersim'e meydan okumaktır. Protesto çağrımız ya da tavrımız yoktur. Bunu herkesin bilmesi lazım. MHP ya da başka bir parti istediği il ve ilçeye gider, siyasi çalışmasını yürütür. Bu bizi ilgilendiren bir konu değil.
Fakat durum siyasi bir faaliyeti ve ziyareti aşmış durumda. Zaten Dersim'deki tepkinin nedeni de bu. Bunun anlaşılması algılanması lazım. Dersimli'nin acısı, tarihi yarasıyla ilgili bu kadar ağır konuşma veya değerlerine hakaret yapıldıktan sonra gidip bunları Dersim'de tekrarlama iddiası Başbakan'a meydan okuma değil, Dersimliye meydan okumaktır.
Çünkü siz onları acısıyla ilgili onların yaşadığı bir tarihi dramla ilgili sert sözlerle, onların değerleriyle ilgili hakaretvari bir söylemde bulundunuz. Başbakan'a meydan okuyacaksınız bunun yeri gidip Dersim'de onları tekrarlamak, Dersimliye bir kez daha yüzüne hakaret etmek değildir. Bu uygun bir tutum olmamıştır.
MHP'nin bu söylemi Dersim gerçeği ile uyuşmamaktadır. Ve bu şekilde ifade edilmesi kesinlikle yanlıştır. Gidip bir kez daha bunu Dersim'de söylemek, Başbakan'ın provokasyonuna gelmektir. Bunların doğru bir şekilde hesap edilmesi gerekir. Dersimlinin bu konudaki hassasiyeti görülmelidir.
CNN TÜRK'te "Ne Oluyor?" programında Şirin Payzın'ın sorularını yanıtlayan Demirtaş'ın açıklamalarının önemli satırbaşları şöyle:
4 ESKİ BAKAN HAKKINDA SORUŞTURMA
Dört bakan hakkındaki komisyon son derece önemli. Dört ay önce kuruldu ama usul nedeniyle iki ay çalıştırılmadı. Biz dört bakan hakkındaki komisyona üye verirken kamuoyundan bir şey gizlensin diye değil, kamuoyuna açık olsun diye üye verdik.
Biz dört bakan hakkındaki komisyonda kalarak, doğru düzgün çalışıyormuş gibi davranarak o işe payanda olamazdık. Aklama faaliyetlerini meşrulaştırmaktan öteye gidemeyeceğini gördük. Bu, komisyonda olacakların bizi ilgilendirmediği anlamında değildir.
Komisyon yayın yasağı için karar alırken, savcılık gibi davranırken neden dinlenmesi gerekenleri çağırmıyor?Anlatılan ne olabilir ki halkımızdan gizlenen? Ben olsam canlı yayında anlatmak isterim. Bir şey çalmamışsın rüşvet yememişsin komisyona vereceğim ifade canlı yayınlansın isterim.
Komisyon üyelerine dosya örnekleri verilmedi, bu büyük bir sorun. Dosya ancak tek nüsha Bakın sanıklar o dosyayı alabiliyor, savcılıkta var ama milletvekillerinde yok! Komisyon başkanı bazı milletvekillerinin bilgi sızdırdığını söylüyor da, milletvekilinin işi budur!
"DEVLET SIRRI MI?"
Vekil bilecek de millet bilmeyecek mi? O belgelerdekiler devlet sırrı mı?!
Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ortaya çıktı ki yolsuzluklar, hırsızlıklar konusunda ciddi bir sıkıntı var. Ancak AKP seçmeni AKP'nin yolsuzluk nedeniyle düşmesini de içine sindiremiyor.
Oy vermesi seçmen yolsuzluğu içine sindirdi demek olmuyor. Halkı suçlamak yerine durumu anlamaya çalışan bir açıyla bakıyoruz. Dört bakanı, bürokratları ciddi şekilde rüşvet yolsuzluk suçlamaları karşısında olan ve bunun hesabını vermemiş bir hükümet var.
Bu Hükümet seçmen karşısında zor durumda olacaktır. Önümüzdeki seçimin temel konularından biri elbette bu olacaktır. Davutoğlu Hükümetinin yolsuzluk hırsızlık meselesine daha ciddi yaklaşacağına dair bir belirti yok elimizde. Bizzat yapmamış olsa da tüm AKP’liler ve medyadaki destekçileri sessiz kaldıkları için yolsuzluktan, hırsızlıktan sorumludur.
ARINÇ'A YANIT
Sayın Bülent Arınç tüm gazetecilerin olduğu bir yerde benim nerede olduğumu bildiğini söyledi, keşke bir gazeteci de sorsaydı. Bir buçuk aydır nerede olduğumu partim bilir. Bir grup toplantımız 29 Ekim nedeniyle zaten olmadı, benim sıram geldiğinde de rahatsızdım. Bunun dışında tüm parti çalışmalarındaydım. Sayın Arınç’ın bildiği bir şey varsa açıklasın, şaibe yaratmaya gerek yok.
"NE PENSİLVANYA NE DE PENTAGON'DA GÖRÜŞMEM OLDU"
ABD ziyaretim 6 ay önceden planlanmış bir konferanstı. Ne Pensilvanya ne de Pentagon’da görüşmem oldu. Sayın Davutoğlu’nun endirekt görüşme mesajı da gelince ziyaretimizi kısa kesip Türkiye’ye döndüm ve kendisiyle görüştüm.
"HATİP DİCLE HEYETTE YER ALACAK"
Hatip Dicle İmralı Heyetinde olacak. Ancak başvurumuz DÖKH Sözcüsü Ceylan Bağrıyanık’ın da heyette olması şeklindeydi. Hükümet bize Ceylan Bağrıyanık için somut bir yanıt vermedi. Çözümü bulamadığımız her gün, her ay, her yıl iş daha da zorlaşıyor. Hükümet bizim olmamış şeyleri söylediğimiz iddiasında ama biz İmralı’da konuşulanlardan farklı bir şey söylemiyoruz. Sayın Öcalan örgütünden ve halktan yetkiyi almış, müzakereyi yürüten kişidir. Hükümet de buna itiraz etmemiştir başından bu yana.
"YENİ TUTUKLULARIN ADAYA SEVK EDİLMESİ GEREKİYOR"
Kendisi, “Diyalog aşamasını geçtik, müzakere noktasına geldik” diyor. Ama aylardır bu moddayız. Heyetimizin genişletilmesi ve siyasi olarak güçlendirilmesi gerek. Sayın Öcalan’ın yanındaki tutukluların değişerek kendisine sekreterya desteği verecek yeni tutukluların adaya sevk edilmesi gerekiyor. Üçüncüsü de, tüm görüşmeleri izleyecek bir gözlemci güç. Bütün bunlar İmralı’da konuşuldu, yetkililer bunlara “Olmaz, olamaz” demedi.
"HÜKÜMETTEN BİRBİRİYLE ÇELİŞEN AÇIKLAMALAR GELİYOR"
Bunlar da nereden çıktı” gibi işi laçkalaştıran bir yaklaşım sürecin ciddiyetine yakışmıyor. Yasası var, meşruiyeti var, halk destekliyor, o halde müzakereye neden geçilmiyor? Bu sorunun yanıtını net olarak alamadık. Hükümetten birbiriyle çelişen çok farklı açıklamalar yapılıyor. Öyle ki bazen Sayın Arınç kendini tekzip edebiliyor. Bizim ortaya attığımız şeyler uçuk talepler değil ki. Son derece makul, meşru, olağan şeylerden söz ediyoruz. Bunlar Hükümeti zora sokuyorsa demek ki Hükümetin süreçten anladığı başka bir şey. Gizli kapaklı yürüyeceğini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Tam tersine, şeffaf olmalıdır. İsteyen istediğini yazıyor da, ne Sayın Öcalan’ın ne de Hükümetin heyetimizle ilgili bir tartışması yoktur.
İMRALI'YA SEKRETARYA TALEBİ
Sekreterya, özel ve lüks bir talep değil. Sayın Öcalan yaşı ve gözündeki sorun nedeniyle uzun not yazamıyor. Sekreterya dediğimiz kendisine danışmanlık yapabilecek bazı tutukluların İmralı’ya sevk edilmesidir. Müzakerede bir tarafın baş aktörüyle ilgili basit düzenlemeleri yapmak zor olmasa gerek. Bundan kaçınan bir Hükümetle nasıl olacak, ben de merak ediyorum doğrusu. Sayın Öcalan baş aktör, evet, diğer taraftaki baş aktör de Sayın Erdoğan’dır. Sayın Öcalan ile görüşen heyetin genişleyip bürokratlar heyetinden çıkarak biraz siyasi bir hale dönüşmesi gerekir.
CHP 'NİN SÜRECE KATKISI
CHP’nin iki şekilde sürece dahil olabilme şekli var: 1-İmralı’ya milletvekili, 2-İzleme Kurulu'na katılım. CHP’nin katılımı müzakerenin çok taraflı yürümesini ve şeffaflaşmasını sağlar. Sürece eleştirilerini sağlıklı bir şekilde yapar. Bu önemli, süreçten her ne çıkarsa parlamentoya gelecek. CHP’ye bir kere daha çağrı yapmak istiyorum, önerimizi elinin tersiyle itmesinler. Erdemli bir şey yapıyoruz. Eğer süreçte yanlış giden bir şeyler varsa dışında kalarak değil, içinde olup müdahale ederek düzeltebilir CHP.