'Cizre yanıyorsa heryer yanıyordur' diyen Demirtaş, "Zannediyor musunuz Bodrum Cizre'ye çok uzak. Cizre yanarken Bodrum'daki mutlu olabilir mi? " dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İdil'de gerçekleştirdiği Meclis Grup toplantısında konuştu.
Türkiye'de barış kavramını ağzına almaya cesareti olmayan siyasetçilere cesur denilemeyeceğini savunan Demirtaş, "Çözüm süreci için baldıran zehri içmeye hazırım, kefenimi yanıma aldım diyenlerin bunu ispatlama günüdür işte. Ateşkes günlerinde, her şeyin normal olduğu, barış sürecinin büyük bir mutlulukla gittiği günlerde baldıran zehri içmek kolay. Tam baldıran zehrinin içileceği günlere gelindi, tam da o cesaretin, fedakârlığın yapılacağı günlere gelindi birde bakıyorsunuz baldıran zehircileri ortada yok. Hani ne olursa olsun vazgeçilmeyecek, ne olursa olsun dönülmeyecekti? Bedeli ne olursa olsun canımızla bile olsa ödemeye hazırız deniyordu? Nerde o siyasetçiler. E o günler kolaydı. Barışın heyecanı Türkiye'nin batısından doğusundan, kuzeyinden güneyine, ülkenin yüzde 95'i çözüm sürecinin arkasında bahtiyar, mutlu bir havayla barışı desteklerken, kürsülerden baldıran zehri içmek kolay. Siyasetçiler bunu bu güneler için söylerler. Hadi baldıran zehri içelim siyasetçiler olarak. Biz hazırız" dedi.
-"BİZLER BARIŞIN NE KADAR ACİL, NE KADAR ÖNEMLİ, NE KADAR HAYATİ OLDUĞUNU YAŞAYARAK ÖĞRENDİK"-
Sadece 9 gündür Cizre'de olağanüstü durum var diye barış arayışını taktik bir söylem olarak dile getirmediklerini belirten Demirtaş, "Bizler ne kadar acil, ne kadar önemli, ne kadar hayati olduğunu yaşayarak öğrendik. Barış bizim için bir slogandan çok öte bir şeydir. Kimileri barış kavramını kullanırken o kadar rahat bir şekilde kullanabiliyor ki bazen biz de hayret ediyoruz. Oysa bu topraklarda barış arayan insanlar tam da yangının en yakıcı olduğu yerde barış söyleminin karşılığının tam da insan hayatıyla özdeş olduğu yerde barış mücadelesi yürütüyorlar. Bu vesileyle burada yaşayan insanlarımızın barışa dair çığlıkları ve söylemlerinin ne kadar kıymetli olduğunun iyi anlaşılması lazım" dedi.
"KÜRT HALKINA HADDİNİ BİLDİRME, DİZ ÇÖKTÜRME OPERASYONUDUR"-
"Sırf bindiği otobüs Türkiye'nin doğrusundan geliyor ya da doğusuna gidiyor diye yolcuları indirip hakaret ettiler" diyen Demirtaş, "Kimlik kontrolü yapıp Türkiye'nin doğusunda doğmuş olma gibi bir suç işlemiş olanlara tehditler savurdular, dövdüler, linç ettiler. Beraber lokanta esnafı olanlar bir akşam baktılar ki esnaf komşuları dükkanlarını yakıyor. Mevsimlik işçi dedikleri yüzyılımızın köleleri haline getirilmiş insanlarımız bu zengin coğrafya, bu hazinelerin üzerinde fakir fukaralığa mahkum edildikleri için Karadeniz'e, Çukurova'ya, Marmara'ya gidenler sırf geldikleri yerden dolayı, sırf Allah onları Kürt yarattı diye saldırıya uğradılar. Çocuklarıyla birlikte evleri, çadırları, minibüsleri ateşe verildi. Bu dünyanın her yerinde faşizm olarak adlandırılır. Bu faşizmi bütün Türkiye cumhurbaşkanıyla, başbakanıyla izlediler. Bütün Türkiye, Türkiye Nüfusunun üçte birini oluşturan Kürt halkına olmadık hakaretler yapılırken ben hukuk devleti, ileri demokrasiyim diyen Türkiye Cumhuriyetinin bütün kurumaları izlediler. Çünkü 1915'te Ermenilere yapıldığı gibi, 6-7 Eylül olaylarında Rumlara yapıldığı gibi. Bu topraklarda, devletin resmi ideolojisini, tek dili ve tek dini kabul etmeyen herkese boyun eğdirilmesi istendi. Ve bu saldırılar boyun eğmeyen Kürt halkına haddini bildirme, diz çöktürme operasyonuydu" ifadelerini kullandı.
"TÜRK CEZA KANUNU'NUN BİR MADDESİNİ HATIRLATTIM DİYE BANA SORUŞTURMA AÇTILAR"-
Parti olarak 400 yerde saldırıya uğradıklarını belirten Demirtaş, "Ve çok şükür bütün bu olup bitenlerden sonra bir kişiye soruşturma açıldı. Kime? Bana açıldı. Ne demişim açıklamamda? Türk Ceza Kanunu'nun 25.maddesi 1.Fıkrasını hatırlatmışım. Ben bir hukukçu olmakla birlikte, bu partinin genel başkanı olarak bize oy verenlerin bize güvenenlerin temsilcisiyim aynı zamanda. Dedim ki kendinizi savunma hakkınız var. Türk Ceza Kanunu'nun bir maddesini hatırlattım diye bana soruşturma açtılar" dedi.
"CİZRE YANARKEN BODRUM'DAKİ MUTLU, HUZURLU OLABİLİR Mİ?"-
Konuşmasında, "Cizre yanarken Bodrum'daki mutlu, huzurlu olabilir mi?" diye soran Demirtaş, "Bir aciziyetten, sıkışmışlıktan, korkudan dolayı değil inandığımız için, barış gelmezse ne kadar büyük felaketlerin insanlığın başına geleceğini bildiğimiz için barış yürüyüşündeyiz. Eğer ki Türkiye'nin batısında yaşayanlar bugün Cizre'nin başına getirilenlere sessiz kalsak, yaşanan savaşın sona ermesi için yollarda olmazsak inanın ki bu ateş her tarafı yakar. Zannediyor musunuz ki Bodrum Cizre'ye çok uzaktır. Her tarafı yakar. Cizre yanarken Bodrum'daki mutlu, huzurlu olabilir mi? İstanbul'daki, Edirne'deki Cizre'ye sessiz kalırsa, Cizre'deki trajediyi görmezse yarın bir gün kardeşlikten nasıl, huzurdan nasıl söz edecek" ifadelerini kullandı.
"OLANLAR HER GÜN TABUTLARLA TAŞIDIĞIMIZ GENCECİK BEDENLERE OLACAK"-
Çatışmaların, ölümün, cenazelerin olmadığı günlerde barışı sağlamanın barış samimiyeti açısından yeterli olmadığına vurgu yapan Demirtaş, "Ülkenin cumhurbaşkanı özellikle, sizler de samimiyseniz buyurun el ele verelim beraber önce bu kanı bir durduralım. Çağrılara, girişimlere olumlu cevap verin. Operasyonlar son terörist kalıncaya kadar devam edecek demek yerine, iki yıl önce halka verdiğiniz sözleri hatırlayın. Ne diyordunuz 'Geçmiş hükümetlerin yaptıkları hataları yapmayacağız' diyordunuz. Ne değişti? Çiller'den daha sert politikayla yeniden güvenlik politikalarına sarıldınız. Müzakere, diyalog, çözüm arayışı dediğimiz şey tam olarak kutsal bir arayış olarak ortaya koyduğumuz şeye ulaşmanın biricik yoludur. Silahla barışa ulaşılır mı? Silah er geç susar ve devre dışı kalır. Savaşların çözümü yok. Yüz yıl daha sürse PKK, PKK olarak orada kalacak ve Türkiye Cumhuriyeti devleti ordusu olarak orada kalacak. Olanlar her gün tabutlarla taşıdığımız gencecik bedenlere, gencecik çocuklara olacak. Masadan kaçmak masayı devirmek erdem değildir" dedi.
-"ÇOK YAKLAŞMIŞTIK"-
"Baldıran zehri içmeye hazır olduğunu gösterebilseydi bunlar başarabilirdik, çok yaklaşmıştık çünkü" diyen Demirtaş, "28 Şubat Dolmabahçe Deklarasyonundan sonra bir hafta içerisinde Türkiye'nin bu 120 yıllık Kürt sorunu en ciddi çözüm noktasına gelebilirdi. Biz yeniden bu noktaya gelmedikçe ülkemizdeki kaosun her tarafa yayılma ihtimali maalesef ki her geçen gün artarak devam edecektir. Cizre'de 9 gündür yaşanan şeyler öyle tesadüfen çıkmış bir asayiş sorunu değildir. Cizre'yi inşallah bugün yarın çözeriz, çözeceğiz. Fakat sorun bitmiş olmuyor. Cizre'de insanlar sokağa çıkınca da sokakta özgürlüğe, demokrasiye doğru yürümüyorlar. Sorun bitmiyor. Sorunları çözmek konusunda demokratik siyasetin daha fazla rol alması konusunda hep birlikte çok daha fazla çaba sarf etmek zorundayız. Bizler gençlerimizin silah kullanmasına değil, demokratik siyasetle sonuç almasını istiyoruz" dedi.
-"BU İNSANLARA DAĞIN YOLUNU GÖSTERMEKTİR"-
AKP'nin yapmaya çalıştığının HDP'yi işlevsizleştirerek halkın HDP'ye olan umudunu kırmaya çalışmak olduğunu ileri sürerek şunları kaydetti:
"Bu insanlara dağın yolunu göstermektir. Devletin ve hükümetin yaptığı en büyük hatalardan biri budur. Birkaç gün sonra veya birkaç yıl sonra araştırmacılar yazıp çizecekler. İşsizdiler, yoksuldurlar, fakirdiler, kandırıldılar... Hiç öyle uzatmaya gerek yok. Gelin bakın Cizre'ye gençlerin dağa niye çıktığını anlarsınız. Şimdi o gençleri nasıl demokratik siyaset yapsınlar. Bizler gençleri demokratik siyasete yaklaştırmaya çalıştıkça devletin politikaları ısrarla gençleri dağa itmeye çalışıyor. Sonra da niye 10 bin kişi dağa çıktı. Bizim suçumuz mu? Bizim yanlış politikalarımız mı? Ben ilk defa şahsen 30 yaşında olağanüstü hal dışında rahat nefes aldım. Yaşamımızın tamamı olağanüstü hal ve sıkıyönetimlerle geçti. Onun içinde büyümüş çocuklarız biz işte. Cizre'ye şimdi bunu yapıyorlar. Güvenlikçi yanlış ve hatalı politikalar böyledir işte. Cizre yanıyorsa her yer yanıyor demektir. Yarın öbür gün yeniden barış sürecini dönelim dediğimizde her yerde yakılmış parti binaları, şehitliklerde çoğalmış mezarlılar ve kırılmış halkların yüreği kalacak. Yeniden barış masasına oturalım dediğimizde öyle kolay olmayacak bu iş. Her yara kanadığı sürece biz yeniden barış aramakta zorlanıyoruz. Kanamayı durdurmadan ameliyatı da yapamazsınız."
-"YAPTIĞIMIZ ÇAĞRILARA KCK'DAN OLUMLU YANITLAR GELİYOR"-
"Ortada hükümet olmadığı için Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum" diye konuşan Demirtaş, "Eğer sizler yaptığımız çağrılara olumlu yaklaşıp, yaptığımız çağrılara kapıları aralarsanız işte halkımızın tümü müzakerelere ve barış konusunda hazır olduğunu hep ifade ediyor. Yaptığımız çağrılara KCK'dan olumlu yanıtlar geliyor. Biz tam olarak silahları susturmaya ve müzakereleri sürdürmeye hazırız diyorlar. Bir taraf çağrılara bu tür yanıtlar vermişken Ankara'ya düşen şey silahta, çatışmada ısrar etmek olmamalı artık. Parlementonun 'Biz bu halka ne veriyoruz' diye düşünüp kendini feshetmesi lazımdır" ifadelerini kullandı.
-"BU GÜN ŞIRNAK VALİSİNİN YERİNDE OLSAM..."-
"Bu gün Şırnak Valisinin yerinde olsam şuanda kara kara düşünürdüm" diyen Demirtaş, "Biz AK Parti giderse ne yapacağız. Çünkü hukuken hesap sorulacak sizden. Ne yapacaksınız. Hadi yasadışı karar aldın sokağa çıkma yasağı ilan ettin. Sokağa çıkma yasağını ihlal etmenin cezası 100 TL'dir. Şu anda Cizre'de sokağa çıkmanın cezası infazdır. Sokağa çıkanı keskin nişancılar öldürüyorlar. Cezası 100 TL olan şeyi Kürt halkına ölümle ödetiyorlar. Burada ölen sivillerin isimlerini okuyorum. Mehmet Emin Levent, Sait Çağlı, Osman Çağlı, Maşallah Edin, Cemile Çağırgan, Meryem Süner, Özgür Taşkın, Eşref Erdinç, Bahattin Sevinik, Suphi Saral ve Sait Naici" dedi.