Demokrat Yargı Derneği Yönetim Kurulu, tarafından Erzincan’da yaşanan son olayla ilgili yapılan yazılı açıklamada, “Türkiye’de yargıç ve savcılar üzerinde yürütülen soruşturmaların bugün geldiği aşama yargının kendi içi dünyasını sarsacak bir hal aldığına” dikkat çekildi. “Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in çalışma odası ve evinin aranması ve ardından gözaltına alınmasının, bir çok kesimi haklı olarak kaygıya sürüklediği” belirtilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
“Bu kaygı kuskusuz ki ‘yargı mensupları suç işleyemez’ biçiminde asla kabul edilemeyecek bir yaklaşımdan değil, maalesef Türkiye’deki hukuk ve yargı geleneğinin, bizzat kendi mensupları bakımından dahi öngörülebilir bir gelecek üretememesinden kaynaklanmaktadır. Bu huzursuzluk ve kaygının sebebi, toplumun ve kamuoyu denetiminin daima dışında kalmayı esas alan Türk yargı geleneğinin ve bu geleneği süreklileştiren hiyerarşik ve demokrasiden uzak yapısının bizzat kendisidir. Şemdinli olayını soruşturan Savcı Ferhat Sarıkaya’nın meslekten atılması, bu yapının yıkıcılığını tüm açıklığıyla gözler önüne sermektedir. Bu gelenek, yargının her tür iktidar odaklarıyla ilişkisini görünmez ve denetlenemez bir süreç olarak bugüne kadar sürdürmesine ve toplumun da devam ede gelen soruşturmaları şaşkınlık ve huzursuzluk içinde takip etmesine yol açmıştır. Bundan en fazla zarar görenlerin kürsü yargıçları ve savcıların olması ise şaşırtıcı olmamalıdır.
Hukuk ve yargı topluma öngörülebilir bir gelecek sunan, toplumun huzursuzluk ve kaygılarını en aza indiren temel araçlardır. Oysa Türkiye de yargı ve hukuk asli işlevinin tam tersine bir belirsizliğin kaynağı olarak kendi geleneğini sürdürmekte, toplumun bilgilenme hakkı elinden alınmaktadır. Bugün bu geleneğin yargının kendi mensupları açısından dahi travma yaratacak hale gelmesi hepimiz açısından öğretici olmalıdır. Türkiye bu geleneğe son vermeli ve belirsizlik duygusu önlenmelidir. Demokrat Yargı Derneği, yargı sisteminin çağdaş standartlara göre yeniden yapılandırılmasının ortak aklın gereği olduğuna yönelik inancını toplum ile paylaşmayı görev bilmektedir.” (ANKA)