Dünyaca ünlü 'Science' bilim dergisinde yayımlanan bir makale tüm dünyada gündem oldu. Fransız bilim insanları, GPS tarafından kaydedilen çok küçük yer değiştirmeleri analiz etti ve büyük bir deprem meydana gelmeden saatler önce başlayan bir öncül aşama tespit ettiğini duyurdu. Fransız sismolog Quentin Bletery ile meslektaşı Jean-Mathieu Nocquet, Reno'daki Nevada Üniversitesi'nin tuttuğu bir veri setini analiz ederek, büyüklüğü 7.0 veya daha yüksek olan bilinen deprem bölgelerinin yakınındaki GPS istasyonlarına odaklandı. Gerçek hareketi depremin neden olduğu beklenen hareketle karşılaştırarak, her depremden önceki 48 saat içinde bu istasyonların kaydedilen konumlarını inceledi. İki bilim insanı, bir depremden önceki son 2 saatte, yer hareketinin genellikle beklenen hareketle aynı hizaya gelmeye başladığını ve deprem zamanı yaklaştıkça yoğunlaştığını ortaya çıkardı. Bu bulgulardan yola çıkan bilim insanları, son 2 saatte gözlenen hareketin deprem habercisi olabileceğini belirtti.
Fransız bilim insanlarının çalışmasını değerlendiren DEÜ DAUM Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, "Öncelikle şunu bilmek gerekiyor. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda depremi önceden bilmek gibi bir şey görülmüş değildir. Deprem uyarı sistemleri mevcut. Bu uyarı sisteminde depremden sonra ortaya çıkan dalgaların hız farklarından yararlanılıyor. Dalganın gelişinden itibaren geçen süre içinde depremle ilgili olarak belirli bir hazırlık zamanı kazanılabiliyor. Bu da 8 ile 20 saniye arasında değişebiliyor. Özellikle insanlardan daha çok yapılara zaman kazandıran bir şey. Deprem tahmini denilen yöntem var. Bunlarda köpeğin sesinden tutun da sudaki, havadaki kayadaki değişimleri örnek verebiliriz. Bunların hepsi deprem tahmin parametrelerinde kullanıyor" dedi.
GPS'in erken uyarı değil de deprem tahmini yöntemi içerisinde yer aldığını belirten Prof. Dr. Hasan Sözbilir, "Günümüzde GPS konum belirleme aracı olarak kullanılıyor. Fay etrafında belli oranda istasyonlar kurulursa zaman içindeki yamulma ve stres miktarında değişimler gerçekleşiyor. Bu değişimler normalin üzerine çıktığı zaman bölgede bir kırılma gerçekleşebileceği düşünülebilir. Bu anlamda geliştirilen yöntemler var. Benzer çalışmalar Türkiye'de de yapılıyor. Milimetrik aletlerle çok hassas çalışmalar yapılıyor. Ancak bu tür çalışmalar Türkiye için çok geçerli değil" dedi.
Türkiye'de çok fazla fay olduğunu belirten Prof. Dr. Hasan Sözbilir, "Örneğin İzmir'de 17 fay var. Mesela İzmir'de biz buna benzeyen bir çalışma yaptık. DEÜ, Afyon Kocatepe Üniversitesi ile jeofizik tabanlı. İzmir'deki GPS ağları ölçüldü. Belli bölgelerde yamulma miktarının arttığı ortaya çıktı. Örneğin 70 yıl içinde 6.5 büyüklüğünde bir deprem olabileceği ortaya çıktı. İzmir'de bu deprem de oldu. Ancak İzmir’de bu fay bazlı yapılamaz. Çünkü İzmir'de çok sayıda fay var. Bölge bazlı yapılabilir. Bu bölgede 5 faydan biri kırılabilir denebilir. Fay bazlı çalışmanın tek yolu hendek kazıp, inceleme yapmaktır. Şu anki cihaz hassasiyeti de yeterli değil. Çıkan haberde de buna değinilmiş. Alet hassasiyeti buna yeterli değil. En az 50 kat daha hassas alet olmalı. Bu da elektronik ve mekanik çalışmanın yetersiz olduğu anlamına gelir. O nedenle daha bekleyeceğiz" dedi.
Kaynak: DHA