Depremler hayatımızın gerçeğidir ve depremle yaşayıp bu konuda bilinçli olmak son derece önemlidir. Türkiye, deprem açısından risk altında bulunan ülkelerden biridir. Yer kabuğunda yaşanan kırılmalar sonucunda beklenmedik bir sismik dalga ortaya çıkmaktadır. Bu dalgalar yer yüzeyine doğru yayılarak kimi zaman az kimi zaman ise ciddi hissedilen depremlerin oluşmasına neden olur. Oluşan depremlerin büyüklüğü ve şiddeti, tehlike arz edip etmemesi açısından büyük önem taşır.
Dünya üzerinde geçmişte çok sayıda deprem olmuştur. Bu depremlerin bazıları yıkıcı etkiye sahip değilken bazılarında ise ciddi yıkımlar yaşanmış ve çok sayıda insan yaşamlarını yitirmiştir. Bu yüzden deprem kaçtan sonra tehlikeli konusunun detaylı bir şekilde ele alınması önemlidir.
Yer kabuğunun üst bölümünde yer alan kısım litosfer olarak ifade edilmektedir. Bu litosfer üzerinde hem okyanuslar hem de kıtalar bulunmaktadır. Bu litosfer sabit bir şekilde durmayan devamlı olarak hareketli olan levhalardan meydana gelmektedir. Bu hareketli olan levhalar bazen birbirlerine yaklaşmakta bazen ise çarpışma yaşamaktadır. Bu yaklaşma, çarpışma veya yer değiştirme gibi durumlar neticesinde bu bölgede var olan enerji aniden boşalmakta ve ortaya deprem denilen sarsıntılar çıkmaktadır.
Depremin büyüklüğünü ölçmek için bazı yöntemlerden faydalanılır. Bu yöntemler baz alındığında depremin büyüklüğü 7 ve üstü olduğunda son derece riskli olmaktadır. Ancak buradaki en önemli nokta depremin büyüklüğüyle beraber bu sarsıntının yeryüzü üzerindeki canlı ve cansız varlıklara yaptığı etkidir. Kimi insanlar depremi hissetmezken kimisi ise çok fazla hissedebilir. Bu durum depremin büyüklüğüyle beraber şiddetine de bağlıdır.
Meydana gelen depremlerin büyüklüğü ve şiddeti, tehlike arz edip etmemesi adına son derece önemli bir konudur. Ayrıca bazı depremler düşük şiddete sahip olsa da asıl depremden önce haberci deprem niteliğinde olabilir. Ana depremden önce meydana gelen sarsıntılar öncü olarak tanımlanırken, ana depremden sonra oluşan sarsıntılar artçı olarak ifade edilir. Dünya üzerinde bazı bölgeler depreme karşı daha duyarlıyken bazı bölgeler ise depreme karşı daha dayanıklıdır.
Dayanıklı olunmasındaki etkenler arasında binaların sağlam yapılmış olması, zeminin sağlamlığı, deprem izolatörü sisteminin kullanılması gibi etkenler sıralanabilir. Depremlerin bazıları yalnızca hafif sallanma hissedilmesine neden olurken kimisi ise ciddi hasarlara ve yıkımlara neden olabilir. Depremin büyüklüğünü ölçmede yaygın olarak kullanılan moment tekniğine göre 7 ve daha üzeri olan sarsıntılar yıkıcı etkiye sahiptir. Yollarda ve birçok yerde çatlaklıklar meydana gelebilir ve bu durum neticesinde toprak kayması gibi olaylar da oluşabilir.
Depremlerin büyüklüğü kadar hissettirdiği sarsıntı şiddeti de önemli olmaktadır. 3 ve daha altında ölçülen depremlerde herhangi bir hasar meydana gelmez ve çoğu insan bu depremi hissetmeyebilir. 6 büyüklüğünde ölçülen depremler ise binaların sağlamlığına göre farklı etkiler gösterebilir. Kimi binalarda çok ciddi hasarlar oluşurken kimi binalar daha az hasar alabilir. Ancak hiç dayanıklı olmayan yapılarda risk daha fazla olur ve bu yapılar yıkılabilir.
7 ve üzeri depremlerle birlikte 8 büyüklüğünde olan depremler ise evlerin yıkılmasına ve hatta tsunami, hortum gibi olayların yaşanmasına neden olabilir. Bu yüzden deprem olsun olmasın, depreme dayanıklı binalar inşa etmek ve insanları deprem konusunda bilinçlendirmek son derece önemlidir.