Deprem ve doğal afetler hem sağlığı hem de psikolojiyi derinden etkiliyor. Uzun süreli travmalara neden olabilen depremlerden ötürü birçok kişi uyku problemleri yaşıyor. Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Belma Doğan Güngen, "Deprem gibi doğal afetler toplumda ortak bir korku yaratır. Depremin kişilerde yarattığı kaygı durumlarında ciddi psikolojik bozukluklar ve uyku bozuklukları oluşabilir. Stres verici olayların boyutları yalnız bireyi ya da yakın çevresini etkileyebildiği gibi bazen uzak çevresini de etkileyebilecek boyutta olabilir. Bu durumda toplumsal psikolojik problemler ve uyku bozukluklarının görülme oranı artabilir" dedi.
Uykusuzluğun tanımını yapan Doç. Dr. Güngen, “Birçok uykusuzluk tipi mevcut olmakla birlikte, uykusuzluk genel olarak akut ve kronik olarak sınıflandırılabilir. Akut uykusuzluk daha çok stresle tetiklenir, çoğu zaman stres kaynağı ile birlikte ortadan kalkar. Toplumun yarısına yakınında akut uykusuzluk görülmüştür. Akut uykusuzlukta kadın olmak, ileri yaş, psikiyatrik hastalık öyküsü, kronik hastalık öyküsü, sorunla baş etme stratejileri zayıf olmak riski artırmaktadır. 3-6 ayı geçen kronik uykusuzluk ise uzun süreli sağlık sorunları ile ilişkilidir ve nüfusun yaklaşık yüzde 5-10’unu etkiler. Genel olarak ise 10 kişiden 1’i uykusuzluk çekmektedir” ifadelerini kullandı.
Uyku bozukluklarının bireye etkilerinden ve uykusuzluğun neden olduğu sorunlardan bahseden Doç. Dr. Güngen, “Kısa süreli uykusuzluk yorgunluk, depresyon, stres, baş ağrısı yaparken; uzun süreli uykusuzluk kalp damar hastalıkları, demans, obezite, sindirim sistemi bozuklukları, anksiyete bozukluğu ve diyabet gibi birçok kronik hastalık oluşumuna neden olabilir. Kanserden korunmak için de uyku sağlığı çok önemlidir” şeklinde konuştu.
Deprem ve doğal afetlerden sonra bireyde uyku bozukluğunun görülebileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Güngen, “Deprem gibi doğal afetler toplumda ortak bir korku yaratır. Depremin kişilerde yarattığı kaygı durumlarında ciddi psikolojik bozukluklar ve uyku bozuklukları oluşmaktadır. Stres verici olayların boyutları yalnız bireyi ya da yakın çevresini etkileyebildiği gibi zaman zaman yakın ve uzak çevresini hatta bütün destek sistemlerini de etkileyebilecek boyutta olabilir. Bu durumda toplumsal psikolojik problemler ve uyku bozukluklarının görülme oranı artabilir” diye konuştu.
Doç. Dr. Belma Doğan Güngen, uykusuzluğa iyi gelecek önerileri şu şekilde sıraladı:
Farklı yaşlara göre uyku miktarının ne kadar olması gerektiğine değinen Doç. Dr. Güngen, “Sağlıklı genç bir erişkin, ışıklar kapatıldığında 20 dakika içinde uyuyabilir. İnsanlar için ideal uyku 7 ile 9 saat arasıdır. Yaşlılar, kronik hastalık ve genetik bazı uyku sorunlarında bu süre belirgin azalmaktadır. Yenidoğan bebekler günde 14-16 saat kadar uyuyabilir. Erişkinlerin günde ortalama 7-9 saat uyku ihtiyacı varken, ileri yaşlarda uyku süresi 6 saate kadar azalır. Uykusuzluk kadar kaliteli uyku da önemlidir. 7-9 saat olan ideal uyku saati için mutlaka 23.00-03.00’ü uykuda geçirmek önemlidir. Uykusuzluk kadar günde 9 saatten fazla uyumak da sağlık için tehlikelidir” açıklamasında bulundu.
Karanlıkta uyuyamama korkusundan kurtulmanın mümkün olduğunu dile getiren Doç. Dr. Güngen, “Karanlık korkusunun arkasında tehlike düşüncesi vardır. Çocuklarda sıklığı daha fazla olmakla beraber erişkinlerde de olmaktadır” dedi.
Doç. Dr. Güngen, karanlıkta uyuyamama korkusunu atlatmak için önerilerini şöyle sıraladı:
(DHA)