İzmir'de yaşayan, CNC operatörlüğü yaparak geçimi sağlayan 2 çocuk babası Enver Akgöz, biriktirdiği parayla ev almak için emlakçı A.A.'ya başvurdu. A.A., Akgöz'e, Bornova ilçesine bağlı Yeşilova semtinde bulunan bir evi gezdirdi. Akgöz, beğendiği evi satın almak için ev sahibi ve emlakçı A.A. ile anlaştı. Anlaşma sonrasında taraflar arasında sözleşme imzalandı ve Torbalı Tapu Müdürlüğü'nden 30 Ekim 2020 tarihinde devir işlemleri için randevu alındı.
Ancak, devir işlemlerinin gerçekleşeceği gün 117 kişinin hayatını kaybettiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı İzmir depremi meydana gelince, taraflar devri ertelemek zorunda kaldı. Akgöz, ilerleyen süreçte satın almak istediği evin de hasar aldığını fark edince hem sahibi hem de emlakçıya belediyeden gelecek olan hasar raporunu beklemek istediğini söyledi. Bornova Belediyesi'nden evin az hasarlı olduğuna dair rapor gelince, Akgöz daireyi almaktan vazgeçti.
Bunun üzerine emlakçı A.A., sözleşmede, anlaşmadan vazgeçildiği takdirde, vazgeçen tarafından hem kendi hem de karşı tarafın ödemesi gereken komisyon tutarını ödemesi gerektiğine dair madde bulunduğunu belirterek, Akgöz hakkında dava açtı ve 30 bin TL'lik komisyonu talep etti. İzmir 5'inci Tüketici Mahkemesi'nde, geçen 24 Mayıs'ta görülen ilk duruşmada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na yazı gönderilerek söz konusu bina hakkındaki hasar raporunun istenmesine karar verilerek, duruşma ertelendi.
Akgöz, 30 Ekim 2020'de önce bankaya gittiğini ve buradaki işlemlerini hallettikten sonra altınlarını bozdurmak için kuyumcuda olduğu sırada deprem olduğunu belirterek, "Sonradan öğrendim ki evde de zarar olmuş. Bu arada biz emlakçıyla sözleşmeyi yapmıştık. Biz bu evi satın almaya giden süreçte hep emlakçıyla muhatap olduk. Vazgeçtiğimi söylediğimde mal sahibi bana, 'Haklısın, benim de bu evi şu durumda satmaya gönlüm el vermezdi. Senin yerinde olsam ben de almazdım' dedi. İlk başta emlakçı da iki taraf için herhangi bir sorun yoksa kendisi için de bir problem olmadığını söyledi. Hatta daha sonra bana başka evler gösterip onları satabileceğini söyledi ancak sonradan benim hakkımda davacı oldu. Mal sahibi olayı oldukça hoşgörüyle karşıladı ve kabullendi hatta kapora olarak verdiğim parayı da geri gönderdi. Bu doğal bir afet. Kimse hasarlı bir ev almak istemez. Benden 30 bin TL komisyon isteniyor. Yıllarca biriktirdiğim parayla neden hasarlı bir ev alayım, anlamıyorum" ifadelerini kullandı.
Akgöz'ün avukatı Nagihan Çelik de depremin herkesin kabul etmesi gereken bir doğal afet olduğunu dile getirerek "Bu doğal afet önlenemez ve çoğu zaman da öngörülemezdir. Tarafların bunu öngörmesi beklenemez. Ortada bir mücbir sebep var. Hasarın derecesine göre emlak komisyonunun geçerli mi geçersiz mi olacak tartışmasını da doğru bulmuyoruz. Hasar ne kadar olursa olsun böyle bir durumda müvekkilimin cayma hakkının olduğunu, bir mücbir sebep bulunduğunu düşünüyoruz. Evet, ortada bir emlak komisyon sözleşmesi var ve bu sözleşmeye göre cayan tarafın hem kendi komisyon payını hem de karşı tarafın payını ödemesi öngörülüyor. Ancak mücbir sebep bütün sözleşmeler için tartışılabilir. Başa geldiği zaman mahkemenin de tarafların da tartışması gereken hakkaniyetin gündeme geldiği bir hukuki terimdir. Öngörülemez ve tarafların önleyemeyeceği olaylar için mevzu bahistir ve deprem de bu konuya bizde direkt bir örnektir" diye konuştu.
Avukat Çelik, "Emlakçıya, 'Kendimize düşen komisyon payını ödeyelim ve anlaşalım' dedik. Ancak karşı taraftan olumlu bir cevap alamadık, karşı tarafın iyi niyetli olduğunu düşünmüyoruz. Adalete güveniyoruz" dedi. (DHA)