HABER

Depresyonunuzun sebebi olmayın

Depresyon çağın hastalıklarından biri ve tüm dünyada çok sayıda kişiyi etkiliyor. Peki depresyonla nasıl savaşabiliriz?

Depresyonunuzun sebebi olmayın

Depresyon vakalarının büyük ekseriyetinde sebep üç temele dayanıyor:

1. Beyaz güneş ışığı eksikliği

2. Şeker ağırlıklı beslenme

3. Tatmin edici bir beraberlikten uzak kalma

Eskiden birçok insan günlerinin önemli bir kısmını açık havada, gün ışığında çalışarak geçirirdi. Köylüler ve işçiler çiftliklerde, inşaatlarda, yol yapımlarında çalışırlardı. Tezgâhtarlar, memurlar, iş adamları da uzun uzun yürür ya da ata binerlerdi. Kısacası hergün muazzam bir egzersiz içerisindeydiler.

Rafine şeker kullanımına gelince: Bugün tıp dünyası, şeker ağırlıklı beslenmenin, gut, böbrek hastalıkları, şeker hastalığı ve hipoglisemin (kan şekerinin düşmesiyle oluşan karbonhidrat metabolizması bozukluğu) gibi hastalıkların önemli bir sebebi olduğunu bildiriyor.

Üçüncü depresyon kaynağı son yıllarda ortaya çıktı. Artık toplumun her kesimindeki insanlar toplumdan ve sosyal ilişkilerinden kopar hale geliyorlar. Kalabalıklar arasında bir tür yalnızlık yaşıyorlar.

Yaşlılar arasında yapılan incelemelerde, emekli olduktan sonra pasif bir hayatın içine düşenlerin işten ayrılmalarının üçüncü senesine ulaşmadan hayata veda ettikleri kaydediliyor. İşlerinden nefret etseler, emekliliklerini iple çekseler ve pasif hayatı özleseler de aslında çalışma hayatı onların vazgeçemeyecekleri birşey.

Peki çözüm ne?

Yaşam tarzımızı değiştirmek.

Cep telefonu çalınca açan kişinin tansiyonunun bir derece yükselmesi, iş hayatının baskıları bizi ilâç kullanmaya yöneltiyor. Kullandığımız bu ilâçlar ise kimyasal madde özelliği taşıyor.

Kendimizi mi kandırıyoruz? Kitleler halinde dünyanın parasını vererek sağlık kulüplerinde oksijenden mahrum "adale sporu" yapıyoruz, gün ışığında koşmak dururken.

Binaları yüksek yaparken havalanmayı ihmal ediyor, "air condition" kullanıyor ve mikrop, polen ve allerjen maddeleri solumaya başlıyoruz.

Kimyasal işlem gören yiyeceklere bayılıyoruz.

Mahalle pazarı yerine ithal besinlere yöneliyoruz.

İçme suyumuz başlı başına bir mesele.

Her zaman pişirmeye , kızartmaya, doğal yiyeceklerin doğallığını bozmaya çalışıyoruz.

Canımız sıkılınca doktorumuz bize bir mutluluk hapı yazıyor. Bu bir müddet kendimizi iyi hissettiriyor, ama içme suyumuzu, oturma şeklimizi, uykumuzu, siyah ekmeğimizi, iş ortamımızı, güneşimizi nereye kadar ihmal edeceğiz?

En Çok Aranan Haberler