Eski İskandinav savaşçılarının kullandığı bir teknik olan kan kartalı, Vikinglerin en vahşi yanını ortaya koyuyordu. Bu idam şeklinde ilk önce kurbanın sırtı omurilik belli olana kadar kesilirdi. Daha sonrasında ise omurilikteki kemikler kopartılıp vücuttan dışarı bakana kadar zorla bükülürdü. Böylece aslında kanada benzeyen bir görüntü elde edilirdi.
19.yüzyıla kadar Asya ülkelerinde kullanılan bu idam yöntemi oldukça acı vericiydi. Ölüm cezası alan kişi sımsıkı bir şekilde hareket etmesini önlemek amacıyla bağlanırdı ve üstünde binicisi olan bir fil tarafından ezilirdi. Bu idam şekli genellikle halka açık olarak yapılırdı. Yaklaşık 4 tonluk fil tarafından ölüm cezası alan kişinin vücudundaki bütün kemikler kırılırdı.
Korkunç idam yöntemleri arasında yer alan kazığa oturtma, birçok farklı kültürde en büyük ölüm cezası olarka kabul ediliyordu. Kazık veya sivri bir nesne ile kişinin infaz edilmesi esasına dayanıyordu. Genellikle devlete karşı suç işleyen kişiler kazığa oturtularak infaz ediliyordu. Ayrıca kazığa oturtma yöntemi bazen işkence etmek için kullanılırdı. Savaş zamanlarında isyanları bastırmak, hainleri, işbirlikçilerini, ve askeri disiplin ihlalleri yapanları cezalandırmak için kazığa oturtma yöntemi uygulanırdı.
Bu infaz yöntemi tarihte vatan hainlerine uygulanırdı. Suç işlemiş olan mahkumun uzuvları iple sıkı bir şekilde atlara bağlanırdı. Daha sonra üstündeki bilimciler tarafından dört farklı yöne koşturulan atlar mahkumun uzuvlarını koparırlardı. Mahkum ölmeden önce çok büyük bir acı çekerdi.
Antik Yunan kültüründe uygulanan bu yöntemde ölüm cezasına çarptırılan mahkum metalden veya pirinçten yapılan bir boğanın içine konuyordu. Daha sonra ise boğanın alt kısmı yakılıyordu. Boğanın içi ısındıkça mahkum büyük bir acı çekerdi ve ölümü yavaş olurdu. Ayrıca boğanın ağız kısmında bir açıklık bulunurdu. Bu açıklık sayesinde acı çekmekte olan mahkumun çığlıkları duyulabilirdi. Başrolünde Henry Cavill’in oynadığı 2011 yapımı Ölümsüzler filmini izleyenler bu ölüm cezasını hatırlayacaktır.
Canlı canlı deri yüzme yönteminin geçmişi Asurlular’a kadar uzanıyordu. Bu yöntem tarih boyunca birçok farklı imparatorlukta kullanılmıştır. Farklı şekillerde infaz gerçekleştirilse de temelde asıl nokta kurban ölmeden önce derisini yüzmektir.
Bu infaz yöntemi Eski Roma’da kullanılıyordu. Suçlular çıplak ve silahsız halde vahşi hayvanların önüne atılırdı ve onlar büyük bir acı içinde ölürken halk bundan keyif alırdı. Ayrıca bunu kendini kanıtlamak için yapanlar da vardı.
Bu infaz yönteminde mahkum büyük bir tekere bağlanırdı ve kemikleri kırılıncaya kadar tekerlek döndürülürdü. Orta Çağ’da kullanılan Catherine tekerleği yöntemi çok acı vericiydi. Öyle ki, bu infaz yöntemine maruz kalan kişinin acı dolu çığlıkları diğerlerinin suç işlemesini dahi önlüyordu.
Taşlayarak idam etme yöntemi, kişinin bir grup tarafından ölünceye dek taşlanmasını içeriyordu. Bu idam yöntemine maruz kalan kişi, bazen dakikalar bazen de saatler boyunca acı çektikten sonra ölüyordu.
Diri diri yakarak idam etme yöntemi neredeyse tüm kültürlerde vardı. İdam edilecek kişi altında bolca ağaç parçaları olan bir kazığa bağlandıktan sonra yakılıyordu.