Türkiye'deki konjöktür müsait olduğu sürece her zaman bir darbe olabileceğine dikkat çeken Birgün, o eski derin yapılanmanın henüz tam olarak etkisiz hale getirilmediğini baskılandığını, pasivize edildiğini ama tamamen ortadan kaldırılmadığını vurguladı.
"Ben bu zihniyetin ne kadar etkin olduğunu da Sayın Ecevit'in zamanında zaten yaşadım. Onun için böyle bir grup vardır, böyle bir yapı vardır diye ilk günden beri söylüyorum." diyen Birgün, bunu inkar etmenin çok doğru olmadığını kaydetti. Ergenekon davasında tanıklık yapan Şemdin Sakık'ın anlattıklarını ise Güneydoğu'da terörle ilgili birimde bir sene görev yapan her kamu görevlisinin bildiğinin altını çizdi.
Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) konuşan Birgün, Ergenekon'dan Balyoz kararlarına, darbeden Şemdin Sakık'ın tanıklığına kadar birçok konuda dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Sakık'ın gizli tanık olmasının kendisi için sürpriz ve şaşırtıcı olmadığını dile getiren Birgün, Ergenekon davasında Sakık'tan daha önemli isimlerin gizli tanık olduğuna inandığını vurguladı.
Ergenekon davasında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensuplarının Güneydoğu'da verdikleri görevden dolayı yargılanmış olsalardı CHP ve CHP gibi düşünenlerin itirazlarını haklı bulacağını dile getiren Birgün, bu davada terörle ilgili verdikleri mücadeleden dolayı yargılanmadıklarına dikkat çekti.
"SAKIK'IN DAVADA TANIK OLMASINI ANLAMLI VE GEREKLİ BULUYORUM"
"Tam tersine neredeyse bu teröre, zaman zaman teşvik veren, zaman zaman yön veren, zaman zaman da kontrol eden bir güç olarak yargılanıyorlar." diyen Recai Birgün, şöyle devam etti: "Tabi başka konuları da var yargılandıkları ama bu illegal faaliyetleri yürütürken bazen bu terör örgütünü kullandıkları yönündeki şüpheden dolayı da yargılanıyorlar. CHP ve CHP gibi düşünenler, halen içerdekileri, TSK mensubu gibi düşünmezlerse aslında bizim gibi düşünecekler. Ama onlar, ısrarla içerdekilerin 'TSK mensupları olduğunu ve yaptıkları çok üstün görevleri olduğunu, bundan dolayı da bunların terörle ilgili bir suç işleyemeyecekleri' gibi çok anlaşılmaz, hukuksal olmayan, bilimsel bir altyapısı olmayan bir şeye dayanıyor. İşte 'Sayın Haberal dünya çapında bir cerrahtır, böyle bir şey yapmaz' mantığına dayanan bir bakış açısı. Asla doğru değildir. Bir insan dünyanın en iyi doktoru olabilir, dünyanın en iyi komutanı, askeri olabilir ama illegal bir takım faaliyetleri de olabilir. Bu onun önünde bir engel değildir. Bu anlamda ben Sakık'ın böyle bir davada tanık olmasını çok anlamlı buluyorum açıkçası. Çünkü gerekli de buluyorum. Eğer Güneydoğu'da birtakım illegal faaliyetler yapılmışsa; o illegal faaliyetleri de siz haliyle devletin kurumlarıyla yapmayacaksınız. Oradaki birtakım illegal insanlarla yapacaksınız. Çetelerle yapacaksınız, terör örgütü bağlantılarıyla yapacaksınız."
"SAKIK'IN SÖYLEDİKLERİNİN YÜZDE 90'ININ DOĞRU OLDUĞUNU BÖLGEDE GÖREV YAPAN BİLİR"
"Güneydoğu'da bir sene, fazla değil en az bir sene görev yapan ve terörle ilgili birimde çalışan her kamu görevlisi, aslında Sakık'ın anlattıklarının yüzde 90'ının doğru olduğunu bilir. Tahmin eder demiyorum bilir." diyen Birgün şöyle devam etti: "Çünkü biz yaşadık. Ben Güneydoğu'da hem jandarma komando asteğmen olarak Şırnak'ta görev yaptım hem özel hareket birimlerinde görev yaptım. Batı'ya geldikten sonra da zaman zaman Güneydoğu'ya bu görevlerle ilgili gittim. O bölgede çalışan herkes bu kirli ilişkiyi, bu karanlık irtibatları, yönlendirmeleri bazısı bilir, bazısı da çok kuvvetli bir şekilde tahmin eder. Onun için Sakık ve Sakık gibilerin bu davada bence tanıklığı önemlidir. Tabi her şeye de 'körü körüne doğrudur' diye inanmamak gerekir. Bu bir gerçektir ama söyledikleriyle başka söylemleri, yaşanan olayları değerlendirip çapraz bir sorgulamaya tuttuğunuzda, söylediklerinin birçoğunun doğru olduğunu zaten anlıyorsunuz." dedi.
"ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARI SİYASİ DEĞİL"
Balyoz ve Ergenekon gibi davalarda Türk halkının iki gruba ayrılmasını doğru bulmadığını, yanlış bulduğunu dile getiren Birgün, davaların siyasi bir dava olmadığını vurguladı. TSK mensubu olmaktan ve görevlerinden dolayı yapılan bir yargılama olmadığına dikkat çeken Birgün, şunları söyledi: "Bu yargılamalarda insanları 'kahraman, şu kadar madalya sahibi' diye birtakım perdelerin arkasına koyup Balyoz'da veya Ergenekon'daki gibi illegal faaliyette bulunmadığını göstermeye çalışmak, biraz aldatmaca gibi geliyor bana. Balyoz kararını doğru buluyorum açıkçası. Teknik olarak bir iki tarafı belki eleştirilebilir. Genel anlamda kararı doğru buluyorum. Ayrıca bu kararda şöyle bir mantık yürütüyorlar: 'Evet, paşalara, generallere bu kadar ceza verdiniz doğru, ama işte burda teğmeni de var sekreteri de var. Bunlarla aynı ceza olması doğru mu?' Bence bu da doğru aslında. Belki biraz sert bir yaklaşım ama çünkü bu bir hiyerajik silsile içerisinde işlenen bir suç ve bu suç da, suç olduğunu bile bile işlenen bir suç. Yani kanunsuz bir emir verilmiş ve bu emri yerine getirmiş o kişi. Demek ki buna öyle ya da böyle bir şekilde dahli vardır bu kişinin. İstekli veya isteksiz, ama bir dahli vardır. Bence burda cezaların da dağılımı adildir. Ama bu işi sulandırmak isteyenler hep böyle birtakım açıklar bularak; 'Evet işte generale verdiniz bu kadar, ama bir sekreterin günahı nedir; mecbur yazdı' gibi birtakım hafifletici sebepler ileri sürmesi çok gerçekçi bir yaklaşım değil. Bir de bu davalar büyük davalardır. Gerçekten küçük, basit çeteler değildir bunlar. Bu davaların görülmesinde sürenin uzun olması, birtakım hukuki şeylerin gözardı edilmesi olayları vardır. Bunları da kabul etmek lazım. Ancak bu kadar büyük davalarda bu tip ufak tefek hataların, yanlışların yapılması da biraz hoş görülmeli diye düşünüyorum açıkçası."
"DERİN YAPININ ÇOK AZ BİR KISMI ORTAYA ÇIKARILDI"
Merhum Başbakan Bülent Ecevit'in koruma amiri ve eski DSP Milletvekili Recai Birgün, 'Türkiye'de yeniden bir darbe olur mu?' sorusuna şu cevabı verdi: "Birazcık bu yapıyı bilen bir kişi olarak söylüyorum, bu operasyonu yapan bir arkadaşımla konuşmamda gördüğüm de o zaten, çok az bir kısmının bu eski derin devlet yapısının çok az bir kısmının ortaya çıkarıldığını, aslında büyük bir kısmının halen uykuda olduğunu, beklemede olduğunu, bunlardan bir kısmını kendini ifşa ettiğini, açık açık medya kanalıyla veya çeşitli vesilelerle ortaya koyup bu mücadeleyi kendilerine göre devam ettirdiklerini görüyoruz açıkçası. Türkiye'de bir darbe olur mu? Türkiye'de her zaman bir darbe olabilir. Türkiye'deki konjönktür buna müsait olduğu sürece her zaman olur. Çünkü burda TSK'yı suçlamak gibi asla bir niyetim yok, ama zihniyet değişmiş değil. O okuldan mezun olanların aldığı eğitim, onlar halen bu meslekte çalışıyorlar. Yarın belki konjöktür, ortam, şartlar müsait olduğunda yine aynı şey olmayacak diye bir kaide, bir sitem, bir şart yoktur maalesef. Çünkü Türkiye'de o eski derin yapılanma henüz tam olarak etkisiz hale getirilmiş değil. Evet, baskılanmıştır, pasifize edilmiştir, ama tamamen ortadan kaldırılmamıştır kesinlikle. Görünürde yok gibi görünüyor böyle bir şey. Tamam bunlar alındı artık, bu derin devlet tasfiye oldu gibi görünüyor, ama ben tasfiye olduğuna asla inanmıyorum. Evet baskılanmıştır, büyük oranda gücü törpülenmiştir, ama bu Türkiye'de şartlar olgunlaştığında, ortam müsait olduğunda tekrar böyle bir şey olmayacağını asla göstermez."
"TSK'DA KLASİK CHP ZİHNİYETİ VAR"
Genelkurmay Başkanlığı'nın "Biz darbe dersi vermiyoruz" yönündeki açıklamasını da değerlendiren Birgün, zaten açık açık darbe dersi verilmeyeceğini ifade etti. "Benim çok yakın ilkokul arkadaşım harp okulundan mezun. Onunla konuştuğumuzda, 1986'lı yıllarda harp okulunda herhalde sadece buna yönelik bir eğitim veriliyor diye düşünmüştüm." diyen Birgün, TSK derken asla tamamını kastetmediğinin altını çizdi.
"Orada bir jakoben zihniyet var. Ben ona klasik CHP zihniyeti diyorum ne yazık ki. O zihniyet orada olduğu sürece bu devam edecektir." diyen Birgün, şöyle devam etti: "Maalesef o zihniyetin TSK'nın belli bir grubun içinde halen var olduğuna inanıyorum. Açık açık darbe dersi zaten verilmez. Ama oradaki verilen yönlendirme, eğitim sistemi, bakış açısı o yapıyı zaten kişilerde oluşturuyor. En son benim yeğenim o okuldan mezun oldu. O da bu yapıyı orada gördü ve bırakmak zorunda kaldı okulu. Açık açık böyle bir ders verilmeyebilir, ama oradaki yönlendirme, öğrencilere verilen psikolojik yükleme, herhalde böyle bir sonuç doğuruyor oradan mezun olanlarda. 'Bu millet kendi kendini yönetemez, bu siyasetçiler hiçbir şeyden anlamaz, bunları birilerinin yönetmesi lazım, hizaya sokması lazım, evet oy versinler, siyasi partiler gelsin ama onların da belli bir kanalda tutulması gerekir, çok da serbest bırakmamak gerekir.' Ben bu zihniyetin ne kadar etkin olduğunu da Sayın Ecevit'in zamanında zaten yaşadım. Onun için ben böyle bir grup vardır, böyle bir yapı vardır diye ilk günden beri söylüyorum. Bunu hiç inkar etmemek lazım. Bunu inkar etmek çok doğru değil."
"ERGENEKON'UN KARŞISINDA DURMAK YERİNE YANLIŞLAR ELEŞTİRİLMELİ"
Ergenekon'un karşısında durmak yerine bazı hatalar varsa bunların eleştirebileceğini anlatan Birgün, "Bazı hukuksuzluklar varsa bunları eleştirebilirsiniz, ama Ergenekon diye bir yapılanma yoktur dediğiniz anda bütün güvenirliğinizi, bütün inanırlığınızı kaybedersiniz. Türk halkı da size sırtını döner. Böyle bir yapı vardır. Bunu inkar etmenin hiçbir faydası yoktur. Önemli olan böyle bir yapıyı artık nasıl yok edebiliriz Türkiye'de; bunun belki mücadelesi verilmelidir. Böyle bir yapı vardır. Askerdeki belli bir grup bakış açısı, tamamen budur: 'Türkiye böyle yönetilmelidir, siyasetçiler bir şey anlamazlar, bu millet de zaten verdiği oyun nereye gittiğini bilmez.' Onun için Türkiye'deki rejimi korumak için, ama bu rejim kendi kafalarında yarattığı bir rejimdir, Türkiye Cumhuriyeti rejimi değildir. Onların kendi kafasına göre bir rejim vardır. Türkiye'de olmalıdır. Laiklik onların kendi kafasına göre olmalıdır. Siyasetçiler, demokrasi hep bir çizgide tutulmalıdır. O çizgi evrensel standartlara uygun olmayan, kendi iç dünyalarına göre bir çizgidir ne yazık ki." diye konuştu.
"SİYASETE ŞARTLAR OLGUNLAŞIRSA TEKRAR DÖNMEK İSTERİM"
Tekrar siyasete dönüp dönmeyeceğine ilişkin ise Birgün, seçimlere gitmeden önce bir teklif aldığını söyledi. Fakat o zamanki konjönktür ve şartların, kendi duruşunun teklife 'evet' demesini engellediğini anlatan Birgün, "Siyaset doğrusu sevilmeyecek bir şey değil çok da eğlenceli bir şey. Eğer bundan rant beklemiyorsanız, bir menfaat beklemiyorsanız, düşündüğünüzü özgürce söyleme yeteneğine sahipseniz; bence siyaset her Türk vatandaşının yapması gereken bir şey. Ama 'siyasete ben devam ediyorum, devam edeceğim' demek de Türkiye şartlarında mümkün değil. Bir yerden birinin sizi tekrar davet etmesi gerekiyor. Ben siyasetten uzaklaşmış değilim. Hep zaten dibinde duruyorum. Şartlar olgunlaştığında tekrar dönmeyi istiyorum tabi." şeklinde sözlerini tamamladı.
(CİHAN)