DESAM Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Gürkan Avcı, “İslam ülkeleri hem zenginleşmeyi hem de gerçek demokrasi ve özgürlükleri at başı götürmek zorundadır” dedi.Avcı, DESAM’ın yenilik stratejisi, ‘yeni eğitim ve yeni siyaset’ geribildiriminin anlatılması ve son gelişmeler hakkında yaptığı sunumun ardından akademi, basın, kamu ve özel sektör dünyasından katılımcıların bulunduğu yuvarlak masa toplantısını başlattı. Ekim ayı yuvarlak masa toplantısıyla ilgili konuşan Avcı, “Piyasacı eğitim sistemimiz adalete giden yolu eğitimde fırsat eşitliği olarak tanımlıyor. Bu çok yanlış bir tanımdır. Sermaye, bürokrasi ve siyasetin elitleri hariç vatandaş daraltılmış fırsatlar dünyasında yeni fırsatlar yaratamadığı için kendisini suçlu hissediyor ve adaletsizlikler karşısında suskunlaşıyor. Eğitim sistemimiz değil bu duruma çare üretmek, bu derin sorunun farkında dahi değildir. Türkiye’de adaletin bireysel mücadele ile elde edilmesinin kesinlikle mümkün olmadığını söylemek istiyorum. Türkiye’de sınıf farkındalığı yok ama siyasi kamplaşmaların dayattığı kör bir ideolojik farkındalık var. Türkiye’deki sözde adalet ve eşitliğin nedenlerinden birisi de vatandaşların sınıf çıkarlarına değil bireysel çıkarlara dönük bir bilince sahip olmasından kaynaklanıyor” dedi.Milyonlarca işsiz, borçlu, dar ve sabit gelirli vatandaşın sınıf bilincine sahip olmadan adalet ve eşitlik mücadelesi vermesinin hayal olduğuna inandığını kaydeden Avcı, “Bu bağlamda Türk eğitim sisteminin bilgi ve farkındalığa hizmet etmediğini belirtmek istiyorum. Halk adalet, eşitlik, şeffaflık, dürüstlük, onurlu yaşam gibi temel ve elzem taleplere karşı kayıtsız yahut yeterince ısrarcı olamıyor. İşbirlikçi kapitalizm ve acımasız neoliberal ekonomik politikalar manevi yoksullaşmayı da beraberinde getirmiştir. Ahlaki ve etik değerlerimiz uluslararası sermaye ve petrodolarlar tarafından boğularak öldürülmek istenmektedir. Erdem ve değerlerimiz adına ne varsa mali narsisizmin diktatörlüğü altında kalmıştır. Gelir dağılımı uçurumu, yolsuzluk ve torpil gibi konularda en geri ülkelerle yarışan Türkiye’de bireycil gelecek umutları, kadercilik ve öte dünya vaatleri ile halkın meşru tepkilerinin önü kesilmiştir. Uluslararası egemen sınıflar ve onların yerli işbirlikçileri tarafından sulandırılan, ılımanlaştırılan İslam da sömürgecilerin çıkarlarına hizmet eder hale getirilmiştir. Müslüman halk egemen sınıfların insafına kalmıştır. Böyle bir İslam zerk edilmiş fakir ve emekçi halkta sadece egemenlerin siyasetlerine ve lütuflarına uymak zorunda bırakılmıştır. Bugün samimi Müslümanların kendilerini savunacak bir siyasete taşıyacak ne bir bilgisi ne de bu siyaseti oluşturacak zaman ve takati vardır. Medya ve bilim egemenlerin ve siyasilerin çıkarlarını sürdürmesi için vardır. Bunun için Müslüman ülkelerde her geçen gün adalet azalır, sömürü ve kölelik artar” diye konuştu.Bugün İslam ülkelerinde 1900’lerden beter işsizlik, adaletsizlik, eşitsizlik, kayırma ve gelir dağılımı uçurumunun devam ettiğini kaydeden Avcı, “Emperyalist merkezler ya sahte siyasi örgütlenmeler ile halkın örgütlülüğünü engellemiş yahut yarattığı sahte umutlar, sahte gelecek vaatleri, kadercilik ve öte dünyada iyi yaşama vaatleri ile halkın örgütlenmesinin önünü kesmiştir. Yani bugün adaletin önü kesilmiştir. Emperyalizm, sınıf, sınıf çıkarı gibi sözcüklerden korkan ve anlamaya çalışmayan Müslüman aydın değildir. Haksızlık ve adalet diye üzerinde durduğumuz ve anlamaya çalıştığımız kitlesel haksızlıktır. Bir sınıfın öteki sınıf üzerinde kurduğu tahakkümdür. Bu bağlamda adalet ve eşitlik mücadelesi, bir sınıf mücadelesidir. Emperyalizm dünya hakimiyetini sürdürmesi, bir başka deyişle dünya denetimini elinde tutması için ‘İslam terörü ile savaş’ adı altında İslam ülkelerinde yeni düzen arayışına girmiştir. Batı’nın elindeki büyük savaş stoklarının kazanca, kara, paraya dönüştürmesinin adı terörle savaş olmuştur. Savaş yaşamayan çok az İslam ülkesi kalmıştır. Bazı İslam ülkeleri emperyalizmin tüm kurum ve kuruluşları ile ekonomik ve askeri entegrasyona maruz kaldığı için bu ülkelerde doğrudan savaş yaşanmamaktadır. Başka ülkeler sanayileşmesin, kendi kendine yeterli hale gelmesin diye yapılan bir operasyondur bu. Göreceli demokrasiyi gelişmemiş ülkelere karşı bir silah gibi kullanarak, hemen hemen her kavramı manipüle etme olanağını elde edebilen bir Batı vardır karşımızda. Bazı ülkelerin içinde bu ‘demokrasi aracını’ kullandırtabilecek taşeron da bulununca, manipülasyon Batı için daha da kolaylaşmaktadır. Sahte demokrasi manipülasyonu, İslam ülkelerinde hemen hemen her konuda tartışma konusu haline gelmiştir. İslam ülkelerinde demokrasi sözcüğü ile tartışmaya başlayan her kişi, tartışmaya bir sıfır önde başlamaktadır. Batı’ya önce demokrasi, sonra zenginlik gelmiş değildir. Bugün mali ve ekonomik krizler nedeniyle Batı’da sosyal haklar budanmaya ve demokraside geri gidişler yaşanmaya başlanmıştır. Irkçılık güçlenmiştir. Bu nedenle İslam ülkeleri hem zenginleşmeyi hem de gerçek demokrasi ve özgürlükleri at başı götürmek zorundadır” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz