Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, medya kuruluşlarının temsilcilerine gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. BBP lideri Destici, Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekileri taşıyan helikopterin düştüğü gün bulunduğuna yönelik iddiaların doğru olduğunu teyit etti. Destici, Malatya Cumhuriyet Savcılığı'na böyle bir iddiayı doğrulayacak belgenin ulaştığını öğrendiklerini ve kendilerinin de Çankaya Köşkü'ne söz konusu iddiaya ilişkin belgeyi daha önce sunduklarını aktardı. Savcılığın konuyu açıklığa kavuşturmasını beklediklerini bildiren Destici, hava araçlarının olay günü kaza yerine ulaştığına dair belgelerin bulunduğunu teyit etti. Bu konuda kendilerine yönelik bilgi ve belgelerin akmaya devam ettiğini belirten Destici, ''Düştüğü zaman bulunduğuna dair bilgiler var." dedi. Destici, kazanın üzerine gittikçe bir takım çevrelerden de uyarılar gelmeye başladığını dile getirerek, ''Özellikle emekli askerler uyarı mahiyetinde, 'Neden bu kadar üzerine düşüyorsunuz? Bu bir kaza, altında bir şey aramayın' diyorlar.'' dedi.
"ORDU, İHTİLAL ORDUSU DÜZENİNDEN ÇIKARIP SINIRLARA KAYDIRILMALI"
Sivil demokratik anayasa istediklerini belirten Destici, askeri birliklerin konumlarıyla ilgili eleştirilerde bulundu. "Ordunun ne savunma ne de taarruz ordusu" olduğunu belirten Destici, “Darbeye göre kurgulanmış. Anadolu’nun her şehrine ona göre yerleştirme yapılmış. İhtilal ordusu düzeninden çıkarıp sınırlara kaydırılmalı. Devleti milletten koruma değil, ülkeyi dışarıdan koruyacak şekilde sınırlara kaydırılmalı." diye konuştu.
"TÜRK GAZETECİLER Şİİ/NUSAYRİ KÖYÜNDE"
Suriye'de kayıp iki gazeteci hakkında da konuşan Destici kendilerine ulaşan bilgileri aktardı: ''Suriye yönetimi bizi diğer partiler gibi Şam'a davet etti. Biz de kan döken bir yönetimin davetini kabul etmedik. Ancak ondan sonra kaçırılan ya da kaybolan gazeteciler oldu. Biz de Türkiye'de bulunan bizi daha önce davet eden Esed yanlılarını arayarak bu gazetecilerin akıbetlerini sorduk. Onlar da bize, ''Türk gazeteciler bir Şii köyünde... Onları teslim almak istiyorsanız, Türkiye'nin bunun karşılığında Hatay'da bulunan bir muhalif albayı Esed yönetimine teslim etmesi gerekiyor' dediler. Biz de Türkiye'ye sığınan hiç kimsenin bu ülke tarafından teslim edilemeyeceğini söyledik. Araştırdığımızda gazeteci arkadaşlarımızın Sünni köylerinin ortasında kalan bir Şii/Nusayri köyünde Esed'in köylü milislerinin elinde bulunduğunu öğrendik. Bunlar gazetecileri Esed'in askerlerine teslim etmek istiyorlar. Ancak askerler Sünni köylerinden ötürü buraya gelemiyor, bu Şiiler de dışarı çıkamıyor. Yalnız köylüler bu gazetecilerin başına bir şey gelmesin diye korkuyorlar. Gazetecilere bir şey olursa takasta kullanmak isteyen Esed güçleri canımıza okur düşüncesindeler. Esed'in askerleri köye bir kaç gün içinde ulaşır ve teslim alırlar öyle görünüyor. Sağlıkları iyi... İki gün önceki bilgi bu şekilde. İnşallah gazetecilerimize kavuşuruz.''
"DARBE VATANA İHANETTİR"
Destici, 12 Eylül davasıyla ilgili olarak darbe yapmanın vatana ihanet suçu olduğunu dile getirdi. Destici, ''Darbeciler vatana ihanetten yargılanmalılar.'' diye konuştu.
Destici, ''Darbeler vatana ihanettir. Biz darbeyi vatana ihanet olarak görüyoruz. Darbe olduğu zaman ülke 20–30 yıl geriye gidiyor, bunun faturasını millet ödemek zorunda kalıyor. Darbe millete karşı yapıldığı için vatana ihanet suçu işlenmektedir.'' dedi.
12 Eylül davasında sadece Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın değil bir zihniyetin yargılandığını belirten Destici, ''Evren ve arkadaşlarının işledikleri cürüm ve mensubu oldukları zihniyet bugün Sıhhiye'deki adliyede yargılanmaktadır.'' açıklamasını yaptı.
Evren ve Şahinkaya'nın mahkemeye getirilmesini isteyen Destici, ''104 yaşındaki teyze, oğlu için geliyor da onlar neden gelmiyor. Bu iddianame onların yüzüne okunmalı. Yaptıklarının ne gibi sonuçlar doğurduğunu milletin ne gibi bedeller ödediğini görmeleri gerekir.'' şeklinde konuştu.
Destici, dava sürecinde Evren ve Şahinkaya'nın rütbesinin sökülebileceğini ya da ev hapsine alınabileceklerini bunun toplum tarafından beklendiğini anlattı.
"CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKAN'IN AKADEMİDE KONUŞMASI ÖNEMLİ"
Destici, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geleceğin komuta kademesini oluşturacak subayların öğrenim gördüğü Harp Akademisi'nde yaptıkları konuşmayı önemli bulduklarını kaydetti. Ordunun ihtilal mantığından kurtarılması ve uzaklaştırılması gerektiğini belirten Destici, ''Bu kapsamda Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanımızın Harp Akademisi'nde yaptığı konuşma demokrasi ve TSK'nın demokrasiye bağlılığı açısından son derece olumludur. Sivil yönetimler askere yön verecek ki, asker görevini layıkıyla bilsin ve yapsın.'' açıklamasında bulundu.
"PARAYLA EVETÇİ OLMAKLA BİZİ İTHAM ETTİLER"
Darbecilerin yargılanmasının önüne açan 12 Eylül referandumuna 'evet' dedikleri için ağır ithamlara maruz kaldıklarını söyleyen Destici, ''2010 yılındaki referandumda evet diyeceğimizi açıklamamızdan itibaren birçok iftiraya maruz kaldık. Bize, 'Siz iktidarla 6–7 vekil karşılığında anlaştınız. Parayla sizi satın aldılar.' diyerek türlü türlü iftiralarda bulundular. 'Evet' diyen ülkücüleri tahrik için de, 'sizi iktidara kuyruk yapıyorlar' dediler. Ancak bunların hepsi boş çıktı. Bizim kendi irademizle evet dediğimizi, ülkücülerin sağduyusunu kullandığını bize bu iftiraları atanlarda gördü. Bunun en güzel kanıtı bugün herkesin aynı çizgiye gelmesi, Ankara Adliyesi önüne hayır diyenlerin de hak aramak için gitmiş olmalarıdır.'' dedi.
"CHP, 'NEDEN EVET VERİYORSUNUZ, EVREN YARGILANAMAZ' DEDİ"
Destici, referandum öncesinde CHP'ye yaptıkları ziyarette, anayasa değişiklik paketinin de gündeme geldiğini söyleyerek o günleri şöyle anlattı: ''CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, bize ''Neden evet veriyorsunuz? diye sordular. Biz de geçici 15. madde başta olmak üzere bir daha Türkiye'de darbelerin yaşanmaması ve demokrasinin sağlamlaşması adına 'evet' dediğimizi söyledik. Onlarda bize, 'Evren yargılanamaz, zaman aşımı var. Bu olmaz, iktidar sizi kandırıyor, bunu yapamazlar' dediler. Biz de kararlılığımızı gösterdik.
Zaman bizi haklı çıkardı.''
"DEMİREL'E ELEŞTİRİ"
Demirel'in davaya müdahil olmamasını eleştiren Destici, ''Ancak bu bizim için sürpriz olmadı. 'Ben 12 Eylül ile hesaplaştım' diyor. Tabii hesaplaştı, daha sonra Başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu. Koltuklara oturmaya devam etti. Millet adına hesaplaşma olmadı ama anlaşılan o ki makamları tekrar elde edince kendisi bireysel olarak hesaplaşmış. Bu durum neden müdahil olmadığını ortaya koyuyor. Kendini düşünen milleti düşünmeyen neden müdahil olsun ki, o nedenle müdahil olmamasını yadırgamadım.'' ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz