Hemen her yaş aralığında görülmesi mümkün olan bu hastalık, yoğun olarak 20-30 yaş aralığındaki gençleri etkiler. Hastalığın coğrafi dağılımına bakıldığı zaman İpek Yolu üzerindeki ülkelerde daha sık rastlandığı görülür. Yani Akdeniz, Orta Doğu ve Doğu Asya ülkeleri risk grubundadır.
Behçet hastalığı, ataklar şeklinde ortaya çıkan ve vücudun birçok kısmında tutulum gösteren bir rahatsızlıktır. Ağız ve kasık bölgesinde ortaya çıkması muhtemel Behçet hastalığı yaraları kalp damarları, beyin, göz ve eklemlerde iltihaplanmaya yol açabilir. Hastalığın kesin nedeni tam olarak ortaya çıkarılamamış olsa da vücudun savunma sistemini etkileyen durumlara bağlı olarak meydana geldiğine dair ortak bir görüş mevcuttur.
Hastalığa yol açan nedenler, tam olarak kesinleşmiş değildir. Ancak otoimmün bir bozukluk nedeniyle oluştuğuna dair düşünceler hakimdir. Bağışıklık sisteminde meydana gelen sorunun çevresel ve genetik faktörlere bağlı olduğu düşünülür. Behçet hastalığına duyarlı genleri olanlarda virüs ya da bakteriler aracılığıyla hastalık tetiklenebilir. Behçet hastalığı risk faktörleri ise şu şekildedir:
Yaş: Genel olarak risk grubu, 20-30 yaş aralığıdır. Ancak bu yaş aralığının dışında kalan kişilerde de Behçet hastalığının gelişmesi mümkündür.
Cinsiyet: Hastalığın erkeklerde görülme şiddeti ve sıklığı kadınlara göre daha fazladır.
Coğrafi dağılım: Orta Doğu, Türkiye, İran, Japonya, Çin ülkelerinde yaşayan insanların Behçet hastalığına yakalanma riski yüksektir. Avrupa ve Amerika'da ise hastalığın görülme sıklığı çok daha azdır.
Genler: Bazı genler, hastalığın oluşma riskini artırır. Uzun yıllardır yapılan çalışmaların bazıları, Behçet hastalığı genetik midir sorusuna yanıt bulmaya yöneliktir. Çalışmalarda özellikle HLA-B51 geni ile hastalık arasında bir bağlantı kurulmuştur.
Behçet hastalığı bulaşıcı değildir. Dolayısıyla "Behçet hastalığı nasıl bulaşır?" sorusunun bir yanıtı yoktur. Hastalığın, hasta birinden başkasına bulaşma riski bulunmaz. Her ne kadar deri üzerinde görülen lezyonların dışarıdan bakıldığında kötü bir görünümü olsa da hastalar ile temas içinde olmak risk teşkil etmez. Hastalık, bağışıklık sisteminin verdiği bir tepki nedeniyle meydana gelir. Bu bilgilerin ışığında "Behçet hastalığı cinsel yolla bulaşır mı?" sorusu da hayır olarak yanıt bulur. Cinsel bölgelerde oluşum gösteren yaraların sebep olduğu sorun, cinsel ilişki sırasında ağrıya sebep olmalarıdır.
Behçet hastalığına ait belirtiler çoğu hastada ağız, deri ve genital bölgelerde kendini gösteren yaralar, döküntüler şeklinde ortaya çıkar. Behçet hastalığı resimleri incelendiğinde çok farklı organlara ait görsellerle karşılaşılabilir. Hastalarda görülen belirtiler bunlarla sınırlı değildir. Hastalık, diğer organları da etkileyebilir.
Hastalık yaşamsal organları etkilemediği sürece genel olarak kontrol edilebilir. Yaralar için kullanılacak ilaçlar ile tedavi başarılı bir şekilde yürütülür. Hastalığın genel seyri semptomların alevlenme ve yatışma süreçleri şeklinde olur. İki yıl boyunca hastada belirtiler ortaya çıkmaz ise ilaç tedavisi sonlandırılır. Bu süreçten sonra ise hastanın takibine geçilir. Göz tutulumu olan hastalarda tedavi daha uzun sürebilir. Zaman içerisinde göz ile ilgili sorunların görülme riski de azalır.
Behçet hastalığı ile ilgili beklenen en olumsuz sonuç, görme kaybıdır. Hastanın ilaç kullanımı son bulmuş ise düzenli olarak göz kontrolleri devam ettirilir. Beyin ve kan dolaşım sistemi etkilenen hastalarda da iyileşme süreci içinde olunsa bile kontrollerin devamı istenir.
Behçet hastalığı kişinin yaşamını etkilemez. İş ve okul yaşamı devam ettirilebilir. Tek sorun tutulum yaşanan bölgeye göre yaşam kalitesinin düşmesidir. Göz tutulumu olan hastalarda görme problemlerinden dolayı, eklem tutulumu olan hastalarda hareket kısıtlamasından dolayı sıkıntılar çıkabilir. Hastaların tıbbi tedavilerine devam etmeleri, tedavi süresince bilinçsiz bir şekilde başka ilaçların kullanımından kaçınmaları önemlidir. Tedavide kullanılan ilaçlar, diğer ilaçlar veya alternatif tedavi yöntemlerinde kullanılan ürünler ile reaksiyon göstererek olumsuz etkilere sebep olabilir.
1. Ağız yaraları
Behçet hastalığının ilk belirtisi, ağız bölgesinde afta benzer şekilde varlık gösteren yaralardır. Hastaların %75-90'ında bu yaralar görülür. Yaralar, yemek yemeyi ve konuşmayı engelleyecek kadar yoğun olabilir. Görüntü olarak yuvarlak, oval, sarımsı veya beyaz renkte görülmesi mümkün olan yaraların etrafında kızarıklık söz konusu olabilir. Dudak, dil ve yanak içlerinde ortaya çıkan bu yaralar, nadiren damar ve boğaz kısmında da görülebilir. İyileşmenin ardından cilt üzerinde iz kalabilir.
Behçet hastalığından bahsedebilmek için yaraların ne sıklıkta çıktığına bakılır. Yaraların cilt üzerinde varlık göstermiş olması, Behçet hastalığı tanısının konması için yeterli değildir. Yaralar, diğer klinik bulgular ile birlikte değerlendirilir.
2. Genital ülserler
Behçet hastalarının büyük bir bölümünün cinsel bölgelerinde ülser görülür. Cinsel organda Behçet hastalığı, tıpkı ağız aftlarına benzeyen lezyonlar şeklinde kendini gösterir ve bu yaralar, iyileştikten sonra iz bırakırlar. Daha derin oluşumlar haline gelmeleri de mümkündür. Kadınlarda yaralar, vajene ve rahim ağzına kadar ilerleyebilir ve cinsel ilişki sırasında ağrı ve akıntıya yol açabilir. Erkeklerde ise peniste ve testislerde ortaya çıkabilir.
3. Eklemlerde şişlik ve ağrı
Ayak ve el bilekleri ile dirsekler ve dizler hastalıktan yoğun olarak etkilenir. Eklemlerde şişlik, ağrı ve hareketlerde zorlanma, eklem tutulumu sonrası oluşan semptomlardır. Bu bölgelerde oluşan iltihaplar hastada rahatsızlığa yol açar. Eklemlerde meydana gelen tutulum, 3-4 hafta içerisinde kendiliğinden geçer. Sonrasında eklemlerde sorun yaşanmaması adına hastaya kas güçlendirici egzersizler tavsiye edilebilir.
4. Kan dolaşımı sorunları
Eklemlerde meydana gelen tutulumla birlikte iltihaplanma ve kanda pıhtılaşma söz konusu olur. Şişme ve kızarıklığın yanı sıra kol ve bacaklarda ağrı görülmesi, damarların hastalıktan etkilendiğinin işaretidir. Ağrılar hastanın günlük yaşamını etkileyecek kadar yoğun olabilir. Damar tutulumu anevrizmalara, damarların daralmasına ve tıkanmasına yol açabilir.
5. Göz tutulumu
Behçet hastalığı göz tutulumu, hastaların yarısından fazlasında görülebilir. Göz tutulumunun söz konusu olması halinde gözün bütün tabakalarında iltihaplanma oluşur. İltihaplanmanın başlamasıyla beraber bulanık görme, kızarıklık ve gözlerde hassasiyet meydana gelir. Tutulum artarsa şikayetler daha belirgin bir hal alır. Görme bozukluğu zamanla görme kaybına kadar ilerleyebilir. Hastalığın başlangıç evresinden sonraki üç yıl içerisinde herhangi bir zamanda görülmesi mümkün olan göz tutulumunun kronik bir hal alması da muhtemeldir.
6. Deri döküntüleri
Deri döküntüleri kişiden kişiye değişiklik gösterir. Ciltte, sivilce benzeri lezyonlar gelişebileceği gibi kızarıklık, şişlik, kabarma gibi şikayetler de söz konusu olabilir. Bazı hastaların bacaklarında yaraya dönük daha hassas lezyonlar gelişebilir.
7. Beyin tutulumu
Beyin tutulumu, santral sinir sistemi ve beyin toplardamarı üzerinde görülür. Behçet hastalığı beyni etkilediği zaman baş ağrısı, ense bölgesinde sertleşme, denge kaybı, oryantasyonda bozukluk gibi problemlere yol açabilir.
8. Sindirim sistemi sorunları
Behçet hastalığı sindirim sistemini de etkiler. Sindirim sistemindeki tahribata bağlı oluşan belirtiler ishal, karın ağrısı, kanama gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bu belirtilerin çoğunlukla sindirim sistemi hastalıkları dolayısıyla ortaya çıktığı düşünülür.
9. Akciğer tutulumu
Behçet hastalığının sebep olduğu akciğer tutulumu, sonucu en tehlikeli durumlar arasında yer alır. Akciğer tutulumuna bağlı olarak aniden gelişecek bir anevrizma, kanama başlangıcına neden olur. Kanama ise hastanın yaşamını tehlikeye atabilir.
Behçet hastalığının teşhis edilmesini sağlayan bir laboratuvar incelemesinden bahsetmek mümkün değildir. Genel olarak klinik bulguların değerlendirilmesi ile teşhis konulur. Behçet hastalığı tanı kriterleri değerlendirilirken hastanın bütün bulguları için farklı tetkik yöntemleri uygulanır ve semptomların her biri tek tek değerlendirilir. Kan tahlili gibi teşhis yöntemleri, Behçet hastalığı için bir tanı ortaya koymaz.
Behçet hastalığının teşhisinde paterji testinden faydalanılır. Ancak test, her hastada kesin sonuç vermeyebilir. Yine aynı şekilde testin negatif çıkması, Behçet hastalığının söz konusu olmadığı anlamına gelmez.
Paterji testi için hastanın ön kol derisine steril bir iğne batırılır. İğnenin batırıldığı yerde 24-48 saat içerisinde kızarıklık, kabarıklık veya iltihaplı sivilce oluşup oluşmadığına bakılır. Eğer bu belirtiler ortaya çıkmış ise testin sonucu pozitiftir. Testin Akdeniz ülkeleri, Japonya ve Türkiye'de pozitif sonuç oranı %50 ile %80 arasındadır. Kısaca test tanının bir parçası olsa bile net bir sonuç vermediği için sonuç, diğer klinik tanılar ile birlikte değerlendirilir.
Behçet Hastalığına Hangi Bölüm Bakar?
Behçet hastalığının ilk belirtileri genellikle ağız, genital bölgeler ve vücudun çeşitli bölgelerindeki cilt üzerinde çıkan yaralar olduğu için öncelikle başvurulması gereken dal dermatolojidir. Ancak hastalık çok fazla sayıda bölgeyi etkilediği için birçok doktorun birlikte çalıştığı bir tedavi sistemi yürütülmesi gerekebilir. Ayrıca hastalık, her zaman dermatologların ilgi alanı olan alanlarda oluşmaz. Gözde sorunlara neden olursa göz doktoruna, damarlarda sorun oluşması halinde kalp ve damar uzmanlarına gidilebilir. Hastalığın tutulum yerine göre romatoloji, iç hastalıkları, göğüs hastalıkları, nöroloji, diş hekimliği gibi farklı tıp birimleri tedavi sürecine katılabilir.
Behçet hastalığının tedavisi için uygulanan yöntem, hastalığın tutuluma sebep olduğu bölgeye göre değişkenlik gösterir. Tedavi programı, özellikle belirtilerin şiddetini hafifletmeye yönelik planlanır.
1. İlaçla tedavi
Behçet hastalığı ilaçları hastalığın tutulum gösterdiği bölgeye ve şiddetine göre belirlenir. Bu nedenle tek bir ilaçtan bahsetmek mümkün değildir.
Genital bölge yaralarında kullanılan ilaçlar: Kortikosteroid kremler, anti-enflamatuar ilaçlar, topikal kremler kullanılır. Hastanın ağrılarını hafifletmek için anestezik krem de bunların arasına eklenebilir.
Ağız yaralarının tedavisinde kullanılan ilaçlar: Ağız bölgesinde oluşan yaraların iyileşmesi için ağız hijyenine dikkat edilmelidir. Kullanılacak ilaçlar, yaraların şiddetine göre belirlenir. Kortikosteroidler ve özel gargaralar ile tedavi sürdürülür. Ağız yaralarında iki hedef vardır. Oluşan lezyonları geçirmek ve hastanın ağrılarını hafifletmek. İlaçlar buna göre belirlenir.
Göz tutulumu halinde kullanılan ilaçlar: Kortikosteroid veya anti-enflamatuar özellikli göz damlaları ile iltihabın kontrol altına alınması amaçlanır. Bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaçlar da kullanılabilir.
Bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar: Hastalığın temel nedeninin bağışıklık sisteminin sağlıklı hücrelere saldırması ile ilişkilendirilmesi sebebiyle immün baskılayıcı ilaçlar kullanılabilir. Ancak immün baskılayıcı ilaçlar, bağışıklık sisteminin çalışmasını etkilediği için enfeksiyon riskini de artırır. Hastalığın tedavisinde immün baskılayıcı ilaçlar önemli bir tedavi şekli olsa da yarattığı etkilerden dolayı hastaya sürekli kan tahlili yapılarak durumun takibi gerekebilir.
Bağışıklık sisteminin tepkisini değiştiren ilaçlar: Bağışıklık sisteminin iltihaplanmayı kontrol eden mekanizması bu ilaçlar ile yeniden aktif edilmeye çalışılır. Cilt yaralarında, göz tutulumunda ve eklemlerde ortaya çıkan iltihaplarda bir ya da birden fazla ilaç kullanımı söz konusu olabilir.
2. Fizik tedavi
Eklem tutulumunun söz konusu olduğu hastalar için fizik tedavi önerilir. Bu sayede kasların güç kaybetmesinin önüne geçmeye çalışılır. Hastanın rehabilitasyonu da bu şekilde sağlanırken fizyoterapist ile planlanan tedavi programındaki temel amaç; hastanın hareket yetilerinin kısıtlanmasını engellemektir. Hastanın yaşam kalitesini artırmaya yönelik uygulanan fizik tedavi programının aksatılmaması, tedavi sürecinin başarıyla sonuçlanması adına önemlidir.
3. Psikolojik destek
Neredeyse bütün hastalıkları tetiklediği bilinen stres, Behçet hastalarının da maruz kalmaktan kaçınması gereken bir faktördür. Hastalık ile ilgili halk arasında dolaşan yanlış bilgiler, hastanın stres seviyesini yükseltebilir. Hastanın doktoruyla açık bir şekilde konuşması ve konuyla alakalı bilgilenmesi, süreci daha iyi yönetebilmesini sağlar. Tedavi sürecini yöneten doktor tarafından hastanın bir psikiyatrist ile görüşmesi talep edilebilir. Hastalığın durumuna ve hastanın psikolojisine göre destek alınıp alınmayacağına karar verilir. Uzun süren tedavilerde, hastanın sağlıklı bir şekilde tedavi sürecine olumlu yanıt vermesi adına destek alması şarttır.
Behçet hastalığının tedavi sürecinde, ailenin de hastaya anlayışlı bir şekilde yaklaşması ve yanında olduklarını hissettirmesi önemli bir artıdır. Hastanın psikolojisini yüksekte tutmasının bir diğer yolu ise sağlıklı bir yaşam sürmesinden geçer. Özellikle yeteri kadar dinlenmek, tedavi sürecini destekler.
4. Cerrahi tedavi
Cerrahi tedavi, hastalığın durumuna göre seçenekler arasına girebilir. Anevrizma oluştuğu durumlarda hastayı risk altından çıkartmak için ameliyata başvurulabilir. Bağırsaklarda tutulum olmuşsa ve iltihap ilaçlar ile giderilemiyorsa yine cerrahi seçenekler söz konusu olabilir. Gerekli görüldüğü durumlarda bağırsakların etkilenen bölgesi çıkartılarak hastanın tedavisine devam edilir.
5. Sağlıklı beslenme
Birçok hastalıkta olduğu gibi Behçet hastalığının tedavisinde de sağlıklı beslenmenin önemi büyüktür. Vücudun direncini artıracak besinler, yeşil yapraklı sebzeler, kırmızı meyveler ve sebzeler hastalığa karşı verilen mücadelede önemli bir yere sahiptir. Özellikle fast food türü yiyeceklerden uzak durmak damar sağlığını koruyarak tedaviye yardımcı olur.
Behçet hastalığının kadınların doğurganlığı üzerinde olumsuz bir etkisi yoktur ancak kullanılan ilaçlar erkeklerin doğurganlığını etkileyebilir. Behçet hastalığının tedavisi sırasında ise gebelik önerilmez. Tedavi sırasında kullanılan bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, doğum kusurlarının oluşmasına, yani fetüsün sağlığının olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Dolayısıyla gebelik için en uygun zamana doktor ile birlikte karar verilmesi önerilir.