HABER

Detaylı Çölyak Hastalığı Rehberi: Nedir? Belirtileri Neler? Testi Nasıl Yapılır?

Bağışıklık sistemi, metabolizmanın işleyişinde herhangi bir aksaklık olduğunda ya da dışarıdan gelen bir tehdit algıladığında, savunma mekanizmalarını harekete geçirerek vücudu hastalıklardan korur. Örneğin, gözümüze toz kaçtığında gözyaşı salgısını artırarak bu yabancı maddeleri gözden uzaklaştırır. Ya da parmağımız kesildiğinde kanın pıhtılaşmasını sağlayarak kanamayı durdurur.

Detaylı Çölyak Hastalığı Rehberi: Nedir? Belirtileri Neler? Testi Nasıl Yapılır?

Yüksek ateş, terleme, öksürme, burun akıntısı, kusma gibi belirtilerin her biri vücudun birer savunma refleksidir. Fakat bağışıklık sistemi her zaman isabetli kararlar vermeyebilir. Bazen tam olarak bilemediğimiz nedenlerle, metabolizmanın kendisine ait hücreler ya da aslında vücut için faydalı olması gereken şeyler, bağışıklık sistemi tarafından tehlike olarak algılanır. Alerji olarak isimlendirilen bu durum kimi zaman domatesten, kimi zaman ciltle temas eden yünlü giysilerden, kimi zaman da basit bir sinek ısırığından kaynaklanabilir. Alerjen olarak adlandırılan alerji sebebinden uzak durduğunuz sürece, hayatınızı sorunsuz bir şekilde sürdürebilirsiniz. Fakat bazı alerjiler vardır ki, alerjenden uzak durmak sanıldığı kadar kolay olmaz. Kısaca bir çeşit besin alerjisi olarak tanımlayabileceğimiz çölyak hastalığı da, kaynağından uzak durmanın -hele ki geleneksel beslenme alışkanlıklarımız dikkate alındığında- neredeyse imkansız olduğu, genetik bir hastalık.

Çölyak hastalığının kaynağı, tahıl ürünlerinde bulunan glüten ve glüten benzeri bazı proteinler. Önceleri nadir bir hastalık olarak neredeyse sadece kuzey ve batı Avrupa’da rastlanan çölyak hastalığı, bugün artık tüm dünya nüfusunun yaklaşık olarak %1'ini ilgilendiren, yaygın bir hastalık. 6-17 yaş arası çocuk nüfusta görülme sıklığı ise, yetişkinlerden çok daha fazla.

ÇÖLYAK HASTALIĞI NEDİR?

Görsel 1

Çölyak hastalığı (glüten enteropatisi), ince bağırsaktan kaynaklanan ve ömür boyu süren bir alerjidir. Çölyak hastalarının ince bağırsakları, başta buğdaydaki glüten olmak üzere, arpa, çavdar ve yulafta bulunan glüten benzeri tahıl proteinlerinin emiliminde sorun yaşar. Bu kişiler glüten ve benzeri proteinleri içeren gıdaları tükettiklerinde sindirim sistemleri şişkinlik, karın ağrısı, mide bulantısı, iştahsızlık ve ishal gibi çeşitli biçimlerde reaksiyon gösterir. Bu reaksiyonlar, vücudun savunma sistemi tarafından geliştirilir. Kısaca, çölyak hastalarının sindirim sistemi, tahıl proteinlerini tehdit olarak algılar ve onları vücuttan uzaklaştırmak için muhtelif savunma tedbirleri alır. Fakat bu tedbirler en çok ince bağırsaklara, yani vücudun kendisine zarar verir.

Çölyak hastalığı ömür boyu süren bir hastalıktır. Hastalar glüten ve benzeri protein içeren tahıl tüketmedikleri sürece hiçbir sorun yaşamazlar. Fakat tahılın geleneksel beslenme düzenimizdeki yeri ve alışkanlıklarımız bir yana, dengeli bir beslenme planında en fazla tüketmemiz gereken besin grubunun tahıllar olduğunu düşünecek olursak, bunları hayatımızdan çıkarmanın güçlüğü gayet açıktır.

ÇÖLYAK HASTALIĞI ÖLÜMCÜL MÜDÜR?

Hastalığın kendisi öldürücü değildir. Fakat bağışıklık sisteminin tahıl proteinlerine gösterdiği tepki sadece sindirim sistemini değil, vücuttaki diğer sistemleri de etkiler. Hastalar, vücudun sağlıklı çalışması için besinlerden almaları gereken maddeleri alamazlar. Bu da zaman içinde metabolizmada kalıcı hasarlara sebep olur. Başta kemik erimesi olmak üzere çocuklarda gelişme bozukluğu, kalp-damar hastalıkları, üreme sorunları, nörolojik rahatsızlıklar ve lenfomaya kadar uzanan, bazısı ölümcül çok başka hastalıklara yol açar.

ÇÖLYAK HASTALARI ENGELLİ SAYILIR MI?

Ülkemizde son yıllarda hastalığın görülme sıklığındaki artış, TBMM'de bir araştırma komisyonu kurulmasını gerekli kılacak boyutlara ulaşmıştır. Komisyon, çölyak hastalarının beslenmede yaşadıkları zorlukları dikkate alarak hastalara, askerlikten muaf tutulmalarından vergi muafiyeti sağlanmasına ve beslenme engelli sayılmalarına kadar bir dizi ayrıcalık sağlanması için çalışmalarını sürdürüyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile Amerikan Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 1998’de kilogramında 200 ppm'den az glüten içeren gıdaları glütensiz kabul ederken, 2007 yılında bu sınır aşağı çekilmiştir. Günümüzde, Türkiye tarafından da kabul edilen uygulama gereğince, kilogramında 20 ppm'den az glüten içeren gıdalar glütensiz kabul edilir. Bu da demektir ki, piyasada glütensiz etiketiyle satışa çıkan ürünlerin hiçbiri tam anlamıyla glütensiz değildir ve bu durum çölyak hastalarının hayatını daha da zorlaştırmaktadır.

ÇÖLYAK HASTALIĞI NEDEN OLUR?

Arkeolojik kazılar ve yazılı tarih kaynaklarından anlaşıldığına göre çölyak ilk defa, Anadolu'yu da içine alan coğrafyada, tarım yapılmaya başlanan neolitik çağda (M.Ö. 10000) ortaya çıkmıştır. Bir başka deyişle, daha çok verim almak için iyileştirilen tahıl tohumlarıyla yapılan tarım, insanoğlunun bağışıklık sisteminde 12000 yıldır nesilden nesle aktarılarak gelen bir tepkiye neden olmuştur.

İnce bağırsakta, besin ögelerinin emilimini sağlayan, parmak şeklinde çok küçük çıkıntılar vardır. Villus adı verilen bu yapılar, yiyeceklerdeki besin ögelerinin emilimini yaparak kan dolaşımına karışmasını sağlar. Hastaların bağışıklık sistemi, tahıl proteinlerine karşı alerjik reaksiyon gösterir ve bağırsaklardaki villusların yapısını bozar. Çölyaklı hastalar glütenli besinler aldıkları zaman bağışıklık sistemi tepki verir ve bağırsağın iç yüzeyinde enflamasyon (iltihap) oluşturur. Zaman içinde villuslar düzleşir, kaybolur ve görevlerini yapamaz hale gelirler. Yiyecekler, sindirilmeden dışarı atılır, kişi çok fazla yemek yenmesine rağmen tam olarak beslenme gerçekleşmez.

Çölyak hastalığı kalıtsaldır ama hastalığın ortaya çıkmasında viral enfeksiyonlar, sigara kullanımı, işlenmiş ve katlı maddeli gıda ürünlerinin tüketilmesi gibi çevresel faktörler de oldukça önemli bir yer tutar. Diyete buğday, dolayısıyla içindeki glüten girmediği sürece hastalık görülmez. Hastalık önceleri, beslenme kültüründe buğdayın önemli yer tuttuğu toplumlarda görülürken bugün beslenme alışkanlıklarının değişerek hazır gıda ürünlerinin tüketiminin arttığı toplumlarda da daha sık görülmeye başlamıştır.

ÇÖLYAK HASTALIĞI GENETİK MİDİR?

Çölyak hastalığın oluşmasında genetik faktörler etkilidir ama hastalığın ortaya çıkmasında çevresel faktörler de önemli rol oynar. Tek yumurta ikizlerinde genetik yatkınlık %100'e yakın, birinci derece akrabalarda ise %5 civarındadır.

ÇÖLYAK BELİRTİLERİ NELERDİR?

Görsel 2

Çölyak, çok çeşitli klinik bulgularla ortaya çıkan bir hastalıktır. Çölyak hastalığına ait belirtiler, başka pek çok hastalıkla karıştırılabilecek belirtilerdir. Öte yandan hastalık bazen, sindirim sistemi dışında belirtiler gösterir ve dikkatlerin başka sistemlere yönelmesine sebep olur. Bu yüzden aslında çok sık rastlanan bir hastalık olmasına rağmen toplumda hastalıkla ilgili farkındalık çok yüksek değildir. Bireylerin genetik yatkınlığı olup olmadığının tespiti, hastalığın erken teşhisi açısından büyük önem taşır.

Çölyak hastalığı sık sık "glüten hassasiyeti" olarak adlandırılan durumla karıştırılır. Çölyak hastalığı, en ileri derecede bir glüten hassasiyetidir. Ama bu, glüten hassasiyetinin ileride çölyak hastalığına dönüşeceği anlamına gelmez. Çölyak, ancak genetik yatkınlığı olan bireylerde ortaya çıkar.

ÇÖLYAK NASIL ANLAŞILIR?

Glütene karşı bağışıklık sisteminin yarattığı enflamasyon, besin maddelerinin sentezlenip kana karışmasını engeller. Bu da çölyaklı hastaları D vitamini, demir gibi hayati besin ögelerinden mahrum bırakır, bunların eksikliğinden kaynaklanan hastalıklara yol açar. Çölyakla ilgili bulguların çoğu, başka hastalıklarla da benzerlik gösterir. Ayırıcı tanı için;

Ailede çölyaklı birey olup olmadığı,
Şikayetlerin glütenli gıda tüketiminden sonra görülüp görülmediği,
Geni tetikleyici faktörlerin (enfeksiyon, travma, ameliyat, stres gibi) varlığı sorgulanır.

YETİŞKİNLERDE ÇÖLYAK HASTALIĞI BELİRTİLERİ NELERDİR?

Yetişkin bireylerde görülen;

Gaz şikayetleri ve şişkinlik,
Kaslarda zayıflık,
Eklem ve kas ağrıları,
Kansızlık,
Dışkılama ihtiyacında artış,
Anormal dışkı,
Kusma,
Halsizlik, bezginlik,
İştahsızlık,
Ağız içinde yaralar, başka hastalıklarla birlikte mutlaka çölyak açısından da değerlendirilmelidir.

ÇOCUKLARDA ÇÖLYAK HASTALIĞI BELİRTİLERİ NELERDİR?

Genetik olarak çölyak yatkınlığı bulunan bebekler, anne sütünden sonra normal beslenmeye geçip tahıl proteinleri ile karşılaşmadıkça, hastalığa bağlı hiçbir belirti göstermezler. Bebeğin ne kadar süre anne sütüyle beslendiği, glütenli besinlerle ilk ne zaman tanıştığı ve ne sıklıkla tükettiği, çölyak hastalığının oluşumunda dikkat çekici faktörlerdir. Uzun süre anne sütüyle beslenen kişilerde, hastalık belirtilerinin çok daha geç ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Hastalık çocuklarda;

Huzursuzluk,
İştahsızlık,
Karın ağrısı,
Gaz,
Ağız içinde yaralar,
Ciltte kızarıklık ve kaşıntı,
Büyüme geriliği,
Yaşıtlarına göre düşük kilo gibi belirtilerle kendini gösterir.

Burada sözü geçen tüm belirtiler çölyak hastalığı için ayırt edici olmasa da tipik belirtileridir. Bu belirtilerden birkaçı ile sağlık kurumlarına başvuran hastalar için çölyak ihtimali de mutlaka değerlendirilmeli, hastalığı benzer belirtiler veren diğer hastalıklardan ayırmak için ayırt edici testler ve tetkikler yapılmalıdır. Öte yandan son yıllarda hastalığa ait atipik belirtilerin tipik belirtilerden daha sık ortaya çıktığı görülür. Özellikle obezite ile birlikte görülmesi son derece dikkat çekicidir. Zira hastalığın doğası gereği, hastalarda kilo kaybı görülmesi beklenir. Bu konuda yeterli çalışma bulunmamakla birlikte, çölyak hastalığının sebep olduğu demir ve diğer mikro besin eksikliğinin kişide yeme isteğini arttırarak obeziteye yol açtığı düşünülmektedir.

ÇÖLYAK HASTALIĞINA HANGİ BÖLÜM BAKAR?

Çölyak hastalığında kişinin bağışıklık sistemi, yabancı ve zararlı bir organizmaya değil direkt olarak vücudun kendisine zarar verir. Bu yönüyle çölyak, bir oto-immün sistem hastalığı olarak değerlendirilir. Fakat hastalık aynı zamanda besinlerin sindirimiyle ilgili bir sorun olduğundan sindirim sistemini, salgı bezlerini ve nihayetinde tüm metabolizmanın işleyişini de etkiler. Bu yüzden çölyak hastalığı aynı anda Endokrinoloji, Gastroentroloji ve Metabolizma bölümlerinin ilgi alanına girer. Hastalık doğru şekilde teşhis edildikten sonra ise tedavi, Beslenme ve Diyet uzmanlarının kontrolünde sağlanır.

ÇÖLYAK HASTALIĞI TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Görsel 3

Çölyak hastalığının çok tipik belirtileri olmakla birlikte, bu belirtiler aynı zamanda pek çok başka hastalığın da işaretidir. Bu yüzden hastalığı teşhis etmek zordur ve çoğu zaman ancak diğer ihtimalleri teker teker elemek yoluyla teşhis edilebilir. Teşhisi güçlendiren en önemli bulgu, hastanın genetik yatkınlığının olup olmamasıdır. Bir kişiye çölyak teşhisi konması, birinci derece akrabalarının da çölyak yatkınlığı olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Böylece diğer aile bireyleri hastalık belirtileri ortaya çıkmadan önlem almaya başlayabilirler.

Çölyak hastalığının teşhisinde çeşitli kan testleri ve girişimsel görüntüleme teknikleri kullanılır. Çölyak testi olarak ilk tercih edilen, doku transglutaminaz olarak da bilinen Anti-tTG antikoru testidir. İki yaşından büyük hastalara uygulanabilen bu test pozitif çıkarsa hastaya diyet verilir ve diyetin 3. ve 12. aylarında test tekrarlanır. Antikor düzeyinde tespit edilen düzenli düşüş, tedavinin başarılı olduğunu gösterir. Test bundan sonra da, yılda bir kere tekrar edilmelidir.

Bir diğer çölyak kan testi olan gA Endomysial testi ise Anti-tTG'ye kıyasla daha yüksek duyarlılığa sahiptir ama hem yapılması zor hem de maliyeti çok yüksek olduğu için tercih edilmez.

Hastalığa kesin tanı koymakta kullanılan bir diğer yöntem de, deneyimli bir gastroenteroloji uzmanı tarafından yapılan ince bağırsak biyopsisidir.

Çölyak hastalığının tek tedavisi, hayat boyu sürecek olan sıkı bir glütensiz diyettir. Bu tedavi çölyak hastalığını iyileştirmek için değil, hastalığın vücuda zarar vermesini önlemek, eğer bağırsaklarda emilim sorunu başladıysa, bundan kaynaklanan tahribatı gidermeye yöneliktir. Hastaların besinlerden alamadıkları vitamin, mineral ve diğer besin ögeleri takviye edilir.

Bebeklere uzun süre anne sütü verilmesinin çölyak hastalığını geciktirdiği, yapılan klinik çalışmalarla anlaşılmıştır. Tahıl içeren ek gıdalara geçiş için ideal zamanın, anne sütünün de verilmeye devam ettiği 4 ile 7. aylar arası olduğu tespit edilmiştir.

ÇÖLYAK HASTALIĞI NASIL GEÇER?

Çölyak yaşam boyu süren bir hastalıktır; geçmesinden, iyileşmesinden söz edilemez. Hastalar, glütenden uzak durdukları sürece hiçbir sıkıntı yaşamazlar. Hastalığın en büyük zorluğu, glütensiz gıdalara erişimin büyük çaba gerektirmesinden kaynaklanır.

ÇÖLYAK DİYETİ

Görsel 4

Çölyak hastaları glüten içeren hiçbir besin maddesini tüketmemelidirler. Yulaf, glüten ve glüten benzeri protein içermediği için aslında güvenli bir gıdadır ama diğer tahıllarla karışma ihtimali çok yüksek olduğundan, tüketilmesi risklidir.

ÇÖLYAK HASTALARININ YEMEMESİ GEREKEN BESİNLER

Bütün buğday türleri (siyez, dpelt, tritikale, kamut, vb)
Buğday ürünleri (bulgur, makarna, kuskus, irmik, şehriye vb)
Arpa
Malt
Çavdar

ÇÖLYAK HASTALARI NE YEMELİ?

Pirinç
Mısır
Karabuğday
Darı
Nohut
Patates
Patates nişastası
Kinoa
Amarant (tohumları yenebilen bir süs bitkisi)
Meyve ve sebzeler
Kuru baklagiller
Kuru yemişler,
Bitkisel yağlar
Tereyağı
Süt ve süt ürünleri
Et, tavuk, balık
Yumurta

ÇÖLYAK HASTALARI İÇİN RİSKLİ BESİNLER

Modifiye nişasta
Dekstrin
Aroma vericiler
Hidrolize bitkisel protein
Hidrolize sebze proteini
Yulaf
Soslar
Baharatlar
Paketli ürünler
Kaplamalı kuru yemişler

Çölyak tanısı aldıysanız ya da genetik yatkınlığınız varsa, satın aldığınız gıda ürünlerinin etiketlerini çok dikkatli okumalısınız. Etiketinde "glüten içermez" ibaresi bulunan ürünlerin bile 20 ppm'e kadar glüten içerdiğini aklınızdan çıkarmayın. Aslında beslenmenizde glüten içeren tahılların yerine koyabileceğiniz çok sayıda besin maddesi var. Fakat bunların işlenmemiş, glüten içeren katkı maddeleriyle kaplanmamış olanlarını bulmak oldukça zor. Hastaların yaşadığı bu ve benzeri zorluklar, ülkemizde ve dünyada çok sayıda çölyak derneği kurulmasına sebep olmuştur.

ÇÖLYAK TEDAVİ EDİLMEZSE NE OLUR?

Çölyak hastalığının tedavisi, hastalığı ortadan kaldırmaya değil, sebep olduğu tahribatı gidermeye yöneliktir. Hastalığın ince bağırsakta kalıcı hasara yol açmadan önce teşhis edilmesi ve glütensiz diyete uyulması halinde iyileşme şansı son derece yüksektir. Hastalık tedavi edilmezse, yani sıkı bir glütensiz diyet uygulanmazsa hastalar;

Emilim bozukluğundan (malabsorbsiyon) kaynaklanan kalsiyum ve D vitamini eksikliği,
Büyüme geriliği,
Demir eksikliğine bağlı kansızlık (anemi),
Osteoporoz,
Kısırlık, düşük,
Depresyon, demans, migren, ataksi ve epilepsi gibi nörolojik hastalıklar,
Safra kesesi hastalıkları,
Bağırsak lenfomaları,
Siroz,
Pankreas hastalıkları gibi bazısı hayati riskler taşıyan hastalıklarla karşı karşıya kalabilirler.
Hastalığın teşhisi ne kadar ileri yaşta ve geç konursa, çölyak hastalığına yukarıdaki hastalıkların eşlik etme riski de o kadar artar.

En Çok Aranan Haberler