Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

Devlet, Acılara Yol Açan Evrensel Birliği Tehdit Eden İnsanlık Dışı Bir Kurumdur

Devlet, Acılara Yol Açan Evrensel Birliği Tehdit Eden İnsanlık Dışı Bir Kurumdur

"Devlet, özgürlüğü ortɑdɑn kɑldırɑn soyut bir cɑnɑvɑr ve ɑcılɑrɑ yol ɑçtığı için evrensel birliği yok eden insɑnlık dışı bir kurumdur."
\- Bakunin

Devlet Kimdur?

12. sınıftayız. Yarı politik, birikimsiz ama farkındalık sahibi gençleriz. Zaman zaman partiye gidiyor, fişleniyoruz yeni yeni, taze taze. Okul müdürümüz ülkücü. Bir dönem önce, müdür yardımcımızın odasında, okulda, Alparslan Türkeş tablosu vardı, Atatürk’ün hemen yanında, gençliğe hitabenin berisinde.

O dönem güzel bir sınıf arkadaşımız cezaevine girdi. Mahkemelerini kalabalıklar halinde takip etmeye çalışıyor, mektuplaşıp arkadaşlarına haberler iletiyor, sınıf aramalarında mendebur müdüre cezaevi mektubu yakalatıp burun buruna geliyoruz. Diğer yandan, durumlar kötü, ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. As kadrodan bir iki arkadaş bir araya gelip, para bulmanın yolunu düşündük. Cezaevinden gelen fotoğrafı çoğaltıp, okulda satıp, gelen parayı aktarıcaz arkadaşa. Bir katkımız olacak. 11. Sınıftaki siyasi yargılanmadan dolayı zaten mimliyim müdürden ve bir kaç faşodan.

Neyse, üçüydü, beşiydi bakmaksızın fotoğraf satıyoruz, öğrencilere, bazı yardımcı olmak isteyen hocalara. Müdür durumu öğrenmiş. Özellikle saklamaya çalıştığımız bir şey de yok ya, öğrenmiş ve salça olacak belli. Ben ve o dönem yakın olan dostumu idareye çağırdı. Güzel giyinmeye çalışan temiz çocuklardık. İkimizi de karşısına aldı başladı tüm kinini kusmaya.

-Sizin eğitim hayatınızı yakacağım!

-Siz teröristleri bu okulda barındırmayacağım!

-Şimdi polisi arayacağım ve sizi zorla para toplamak ve gasptan cezaevine postalattıracağım!

-Sadece sizi mi? Hayır! Okulda ki diğerlerini de! (Kürtler)

Buraya kadar normal nefret dolu, anlayışsız göbekli kel tipik bir memurdu. Ama burdan sonra söyledikleri O’nun aslında devleti oluşturan legolardan bir parça olduğunu kanıtlıyordu.

- Sizden korktuğumu mu sanıyorsunuz?

- Siz sivil hayatta beni tanıyor musunuz?

- Bizim de kendimizce cemiyetlerimiz var! (A dan Z ye yaptığı her şeyi, gittiği yerleri biliyorduk)

Müdürümüz o an bizzat bizim devletimiz olduğunu hissettirmişti. Gözlerinin içi titriyor, gözlerimize bakamıyor, korkuyor, başına bir şey gelmesinden endişe ediyordu ama dilindeki saldırganlığı ve tehditleri hiç bırakmıyordu.

Devlet ve devleti oluşturan aygıtlar öylesine saçma ve aptalca fikirler üzerine inşa edilmiş ki; öylesine kırılgan ve hassaslar. Narin bir cam parçası gibi aslında, bir taş ile tuzbuz oluyor o koca görkemli devlet. Belki bu yüzden 8 yaşında çelikten araçlarına taş atan çocukları, elleri kadar büyük mermilerle vuruyorlar. O taşın araca bir zarar vermeyeceğini elbette onlar da biliyor. Ama taşı atan çocuk muhtemelen devleti temelinden sarstığını bilmiyor. İşte bunu da onlar çok iyi biliyor.

Çok iyi biliyorlar, o minicik taşın, sahte, yapay, imitasyon cam sarayları darma dağın edebileceğini. Bunu bir tek biz bilmiyoruz.

Bir gün öfkeli çocuklar daha kalabalık bir şekilde bu gerçekliği farkettiğinde, tam isabetli minicik taşları ile o merhametsiz saraylarınızı, yalnızca kendinize adalet sağladığınız o adliyelerinizi, yaşam alanlarını yaşanmaz hale getirip adına sonradan Yaşam Merkezi dediğiniz koca AVM lerinizi, kurumlarınızı tuz ile buz, yer ile yeksan edecekler.

Devlet Kimdur ? diyordu Havva Ana. Devlet sizin kocanız, karınız, müdürünüz, komşunuz, bakkalınız, çocuklarınızı taciz eden sapıklar, evinizi soyup sonra ki gün çay içmeye gelen akrabanız. Devlet sizsiniz. Biziz. Ve biz kutsal değilsek, devlet de değil. Elleriniz ile yaptığınız şeylere tapmaktan vazgeçmiştiniz hani İbrahim ile? O halde nedir size kutsal gelen, overlock makinesi ile kenarlarını düzlediğiniz bayraklarınız mı? Size ait bile olmayan işleyemediğiniz topraklar mı? Devleti kurup teslim ettiğiniz vatansever politikacılarınızın çocukları; henüz siz bilgisayar başında site site dolaşıp "29" da iken, aynı anlarda, havuzunda güzel kadınlar ve güzel içkiler ile boğaz manzaralı parti veren 17 yaşındaki, 20’sinde tezkeresi hazır müdüriyet garantisi olan ***ler için ölmek mi kutsal? Cesedinize 18.000 TL fiyat biçen, bu kadar miktarınız yoksa, ailelerinizin kapısını çalıp, bedava şehadet şerbeti ikram eden subayların tuttuğu şerbet kadehleri midir kutsal olan?

İbrahim’in izinde Muhammed'in dinine mensup olduğu ile övünen sizler, asırlardır elleriniz ile yarattıklarınıza tapmaya devam ediyorsunuz. Tanrı’nın yarattığına iman ettiğiniz bir ineğe tapan Hindu ile mi dalga geçiyorsunuz? Sanırım sağlam olan bir şey varsa o da cehaletiniz. Asırlardır zincir tutmaz bir vahşi yaratık gibi aydınlıklara, ışıklara savaş halindesiniz. Ölebileceğinizi bilsem, yüzünüze iki sayfa kitap okur, hayatınıza son verirdim.

Not: Okuldan yine atamadılar bizi. Polis çağırması halinde, bize yardım eden öğretmenleri de örgütleyip peşime takacağım hususunda minik bir tehdit ettim. İşe yaradı.

Mürşit Barto
www.bartolog.com

En Çok Aranan Haberler