İSTANBUL (İHA) - Deloitte'un yayımladığı, "İleriyi Düşünerek Yönetmek: Kamu Liderleri için Yeni Yönelimler" başlıklı rapor 21. yüzyılda devletin vatandaşlarının beklentilerine cevap vermekte karşılaştığı zorlukları ele alıyor. Özel sektör hizmet kalitesinde çıtayı sürekli yükseltirken, vatandaşlar devletten de aynı özen ve verimliliği bekliyorlar. Yaşlanan nüfus, artan terör tehlikesi ve küresel rekabet birçok devleti geleneksel bürokrasiyi terk ederek yaratıcı ve yenilikçi yollara başvurmaya zorluyor.
Denetim, vergi, yönetim danışmanlığı ve kurumsal finansman hizmetlerinde dünyanın önde gelen kuruluşlarından Deloitte, yayımladığı "İleriyi Düşünerek Yönetmek: Kamu Liderleri için Yeni Yönelimler" başlıklı rapor ile devletlerin 21. yüzyılda vatandaşlarına verdiği hizmetlerde karşılaştıkları zorlukları ve bunlara cevaben geliştirdikleri çözümleri ele alıyor. Kamu hizmetlerinde reformu zorunlu hale getiren sebeplerin başında nüfus ve işgücünün yaşlanması ve hızla yükselen sağlık harcamaları geliyor. Uzun zamandır süregelen bu sorunlar, artık kriz boyutlarına ulaşıyor. Son 50 yıl içinde, küresel doğum oranları neredeyse yarı yarıya düşerken, sanayileşmiş ülkelerde nüfus azalmaya başlamıştır. Yaşlanan nüfus daha fazla bakım, destek ve sağlık harcamasına ihtiyaç duyarken, azalan genç nüfusun bu ihtiyaçları karşılaması ise gitgide güçleşiyor. Deneyimli çalışanlarını kaybeden kamu sektörü ise, özel sektör ile girdiği rekabet yüzünden yeni yetenekler almakta da zorlanıyor.
Devlet, sağladığı en önemli hizmetler arasında yer alan güvenlikte de sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Özellikle New York, Bali, Madrid, İstanbul, Londra ve diğer birçok şehirde gerçekleştirilen büyük çaplı terör saldırılarının ardından dünyada meydana gelen değişim, güvenliği de gündemin tepesine oturtmuş durumda. Öte yandan, bir yandan daha katı yasa ve sınır kontrolleri ile güvenliği artırmaya çalışan devletler, küresel pazarın mal ve hizmetlerin sınırlar arasında serbest geçişine de engel olmamak zorundalar. Uluslararası gruplar üzerinden ortaya çıkan küresel güvenlik standartları ise devletler için olumlu bir gelişme olarak görülüyor. Çalışmada, 2005 yılında, "hiçbir şeyin birçok devletin bir dizi öngörülemeyen doğal afet karşısındaki aczi kadar çarpıcı olmadığına" da dikkat çekiliyor. 2004 sonunda Güneydoğu Asya'da yaşanan tsunami, ABD'deki Katrina Kasırgası ve Pakistan'daki deprem, geleneksel bürokrasinin çok sayıda alanı kapsayan sorun ve felaketlerle başa çıkmasının ne kadar zor olduğunu gözler önüne serdi. İnsanların devletten beklentilerinin hızla artması da bir diğer büyük meydan okumayı oluşturuyor. Bilhassa özel sektörün hizmet standartlarını yükseltmesi, aynı yüksek hizmet, kişiselleştirme ve verimliliğin devletten de beklenmesine neden oluyor.
DAHA FAZLA ŞEFFAFLIK, VATANDAŞA DAHA FAZLA SÖZ HAKKI Bu zorluklar karşısında, topluma daha iyi hizmet sunabilmek için yenilikçi yollar bulan devletlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu devletler, daha az bürokratik ve daha esnek bir yapıya kavuşurken, kimi durumlarda, yüzyıllar boyunca egemen olmuş geleneksel uygulamaları, yapıları ve sistemleri de terk ediyorlar. Bu devletler, hizmetlerini vatandaşlarının ihtiyaçlarına göre şekillendiriyor, vatandaşına karar mercilerine sesini duyurabileceği daha fazla iletişim kanalı, daha fazla seçenek ve kritik kararlar üzerinde daha fazla söz hakkı sunuyor ve özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapıyorlar. Performans, artık sorunu çözmek için ne kadar para harcandığı ile değil, elde edilen sonuçlarla ölçülüyor. Uygulamada şeffaflık ile de, halka daha açık bir yönetim sergileniyor. 1980'lerde bilgi edinme özgürlüğünün bulunduğu OECD üyesi ülkelerin oranı yüzde 20 iken 2000 yılında bu oran yüzde 80'e ulaşmış.
Deloitte'un raporuna göre, bütün bunların altında çağımızı tanımlayan muazzam ekonomik, teknolojik ve demografik değişimlerin kamu sektörünün uzun süredir izlediği birçok yolu da geçersiz hale getirmiş olması yatıyor. Çalışma, reforma girişmek isteyen kamu yetkililerini mevcut sistemin dar çerçevesi içinde kısıtlı kalmak yerine, kendilerine şu soruyu sormaya çağırıyor: "Eğer her şeye sıfırdan başlasaydık, önümüzde beyaz bir sayfa olsaydı, politika hedeflerimizi nasıl yerine getirir, hizmetleri nasıl sunardık? Önümüzdeki dönemde devletleri büyük zorlukların beklediğini ifade eden Deloitte Türkiye Danışmanlık Ortağı Sibel Çetinkaya, birçok alanda uygulama ve yaklaşımların önemli ölçüde değişebileceğini söyledi. Çetinkaya, "Zor kararların eşiğinde olan devletlerin bunlara vereceği cevaplar, geleceğin dünyasının şekillenmesinde büyük rol oynayacak. Yapılacak seçimlerde, karşıt eğilimler arasında bir denge bulunması da kritik önemde olacak. Nüfustaki yaşlanma sonucunda artan işgücü açığı yüzünden kapılarını dışarıdan göçe daha fazla açmaya zorlanan gelişmiş ülkeler, vatandaşlarının göçmenlere verdiği tepkiyi de dikkate almak zorundalar. Aynı şekilde, yasadışı mal ve insan kaçakçılığına karşı alınan tedbirler, küresel ticareti de sekteye uğratıyor. Önümüzdeki dönemde, bu dengeyi bulabilen, vatandaşlarının talep ve ihtiyaçlarını karşılayabilen, vatandaşları karar süreçlerine dahil eden ve sonuç odaklı devletler, bir adım öne geçeceklerdir."
Öte yandan denetim, vergi, yönetim danışmanlığı ve kurumsal finansman hizmetlerinde dünyanın en büyük kurulureeyin birçok devletin bir dizi şlarından biri olan Deloitte, 150 ülkede, 700 ofiste, 135 bin personeli ile faaliyet gösteriyor. Deloitte'un 2005 yılı cirosu 20 milyar dolar. İleri teknoloji kullanan, değişik alanlardaki bilgi ve becerilerini bir araya getiren Deloitte, dünya çapındaki tüm müşterilerine aynı yüksek kaliteli hizmeti sunmayı ilke edinmiş. Müşteri portföyündeki ülke, dil, para birimi ve kültür farklılıkları, kuruluşun gelişmekte olan pazarlardaki liderliğinin bir göstergesini oluşturuyor. Türkiye'de çalışmalarına 1986 yılında başlayan Deloitte faaliyetlerini İstanbul ve Ankara'da 700 çalışanıyla sürdürüyor. Deloitte'un Türkiye'de denetim, vergi, yönetim danışmanlığı, kurumsal finansman ve kurumsal risk alanlarında hizmet veren 5 şirketi bulunuyor.