HABER

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

1- CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, POROŞENKO İLE GÖRÜŞÜYOR İstanbul DHA Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ile görüşüyor.

1- CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, POROŞENKO İLE GÖRÜŞÜYOR

İstanbul DHA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ile görüşüyor. Vahdettin Köşkü'ndeki görüşme saat 10.30 sıralarında başladı.

Görüntü Dökümü:
---------
-Görüşmeden fotoğraflar
05.01.2019 - 11.12 Haber Kodu : 190105049

2 - YILDIRIM İLE İMAMOĞLU TELEFONDA GÖRÜŞTÜ

İstanbul DHA
AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu ile telefonda görüştü. Görüşmede Binali Yıldırım'ın Ekrem İmamoğlu'na "hayırlı olsun" dileklerinde bulunduğu öğrenildi.

======================

(ÖZEL)
3- POLİS HELİKOPTERİYLE YARIŞINCA...

* Tekirdağ'dan otomobili ile İstanbul yönüne ilerlerken üstünde gördüğü heliktopterle yarışan Alper Vurar, hız sınırını aşmak ve trafiği tehlikeye düşürmekten 470 TL ceza yedi.

* Alper Vurar "Helikopteri görünce heyecanlandım, yarıştım. Kenan Sofuoğlu F-16 ile yarışmıştı ondan esinlendim. Helikopteri geçtim ama polis helikopteriymiş. Helikopterden fotoğrafım çekilmiş, hızım tespit edilmiş." dedi

Haber-Kamera: Zeki GÜNAL/İSTANBUL, (DHA) TEKİRDAĞ'dan otomobili ile İstanbul yönüne ilerlerken üstünde gördüğü heliktopterle yarışan Alper Vurar, hız sınırını aşmak ve trafiği tehlikeye düşürmekten 470 TL ceza yedi. Alper Vurar "Helikopteri görünce heyecanlandım, yarıştım. Kenan Sofuoğlu F-16 ile yarışmıştı ondan esinlendim. Helikopteri geçtim ama polis helikopteriymiş. Helikopterden fotoğrafım çekilmiş, hızım tespit edilmiş." dedi
Olay 2018 yılının son günü 31 Aralık'ta yaşandı. Tekirdağ'dan otomobili ile İstanbul yönüne ilerleyen Alper Vurar, E-80 Kınalı mevkiinde üstünde uçan helikopteri görünce helikopterle yarışmaya başladı. Helikopteri geçtiğini düşünen 155 km hızla giden Vurar, birkaç kilometre sonra arkasından gelen polis ekipleri tarafından durduruldu. Kendisini durduran polislerin, trafik denetimi yapan helikopterden çekilen fotoğrafını cep telefonundan göstermesiyle şaşkına dönen Alper Vurar, yarıştığı helikopterin polis helikopteri olduğunu öğrendi. Alper Vurar'a hız sınırını aşmak ve trafiği tehlikeye düşürmekten 470 TL cezası uygulandı.

KENAN SOFUOĞLU F-16 İLE YARIŞMIŞTI, ONDAN ESİNLENDİM
Alper Vurar "Ben 31 Aralık akşamı Tekirdağ'dan dönerken Kınalı otobanda üstümde bir helikopter gördüm. Helikopter yolu takip ettiğinden dolayı açıkçası yarışıyordum, 'Acaba geçebilir miyim?' diyordum . Kenan Sofuoğlu F-16 ile yarışmıştı ben de ondan esinlenerek 'Geçebilir miyim?' diye düşündüm, geçtim ancak geçtikten sonra arkamdan benden daha hızlı bir ekip otosu geldi ve aracımı sağa çekti. Uygulama helikopteriymiş hızdan dolayı ceza yedim. Polis helikopteriymiş ben o kadar dikkat edemedim tabii ki sadece helikopteri görünce aklıma F-16 ile Kenan Sofuoğlu'nu ilişkilendirdim. Ben de acaba 'helikopterle aynı durumu yapabilir miyim?' dedim. Geçtim helikopteri ama cezası varmış, polis helikopteriymiş, uygulamaya takılmışım. Ekip otosu beni durdurdu, polis memurunun cep telefonunda polis helikopterinden çekilmiş benim aracımın fotoğrafı vardı. Hızımı da tespit etmişler, radar kontrolü yapılıyormuş ama radar kontrolü yapılan yerlerde bir uyarı levhası olması gerekiyor. "

"BANA BU CEZA GÖKYÜZÜNDEN İNDİ, UYARI LEVHASI GÖRMEDİM"
"Bana bu ceza gökyüzünden indi. Ben herhangi bir uyarı levhası görmedim. Gökyüzünde radarlı hız kontrolü yapılıyor tarzı herhangi bir şey görmedim" diyen Alper Vurar, " Ben sadece helikopteri görünce heyecanlandım ve yarıştım. Geçtim de açıkçası ama bir bedeli oldu bana. 470 TL ceza yedim. Hız cezası var ayrıca tehlikeli şerit ihlali diyor ama ben açıkçası altyapısı hazırlanmamış, herhangi bir uyarı olmayan gökyüzündeki bir radardan dolayı yediğim ceza, mutlu olmadım açıkçası. Ödedim ancak doğru olduğunu düşünmüyorum. Benim tarafımdan bir trafik ihlali var ama uygulama tarafından da altyapısı oluşturulmamış, şartlar gerçekleşmemiş bir uygulama var. İki tarafta da bence aksaklık var" diye konuştu.

Görüntü dökümü
-------
-Alper Vurar ile röportaj
-Genel ve detay görüntüler
-Fotoğraflar
-Helikopterli polis denetimi (arşiv)

=========================

4- SUUDİ GENÇ KIZ ÇENE ESTETİĞİ İÇİN GELDİĞİ İSTANBUL'DA KABUSU YAŞADI

Gökhan ÇELİK- Onur MERİÇ/ İSTANBUL, (DHA) ESTETİK çene ameliyatı için 3 yıl önce, 18 yaşındayken Türkiye'ye gelen Suudi genç kızın hayatı çene, estetik kalça ve belden yağ aldırma ameliyatlarının ardından kabusa döndü. Shoq Khlalid Alharbi'ye iddiaya göre ameliyatta bakteri bulaştı ve vücudunda deri kaybı oluşmaya başladı. Bir türlü tedavi edilemeyen enfeksiyon nedeniyle organ yetmezliği yaşamaya başlayan Alharbi, 3 yıl içerisinde tedavi olabilmek için 56 operasyon daha geçirdi. Genç kız daha sonra operasyonu gerçekleştiren doktor ve hastaneden şikayetçi oldu.
DHA'ya konuşan estetik cerrahı Ö.E, genç kızın operasyondan 1-2 gün sonra taburcu olduğunu olaydan sonra hep birlikte dışarıda yemek yediklerini bu sürede hiçbir sağlık sorununun olmadığını söyledi.

SADECE ÇENE AMELİYATI OLACAKTI
Londra'da bir üniversitede okuyan Shouq Khalid Alhabri , sosyal medyada paylaşılan estetik operasyonlardan etkilenerek İstanbul'da özel muayenehanesi olan estetik cerrahı Ö.E ile iletişime geçti. Daha sonra 27 Temmuz 2015'te annesi ve kız kardeşi ile İstanbul'a gelen Alharbi, başlangıçta sadece çene ameliyatı olmak üzere cerrahla görüştü. Görüşmede genç kızın, doktorun da yönlendirmesi ile belden yağ aldırma ve kalça silikon estetiği yaptırmaya karar verdiği iddia edildi. Toplam 10 bin dolara anlaşan Alharbi, 4 Ağustos 2015'de cerrahın anlaşması olduğu ileri sürülen özel bir hastanede gerekli tahliller ve tespitlerin yapılmasının ardından ameliyata girdi. Çene ve diğer ameliyatların ardından genç kızın sağlık durumu kötüleşmeye başladı. Narkozun etkisinden çıktıktan sonra durumu ağırlaşan Alharbi'nin operasyon geçirdiği bölgelerde koyu renkli yumru büyüklüğünde morarmalar ve çürümeler oluştu.

KONSOLOSLUĞUN GİRİŞİMİYLE BAŞKA HASTANEYE YATIRILDI
Dava dosyasında yer alan bilgilere göre, aile sağlık durumu giderek kötüleşen genç kızın tam teşekküllü bir hastaneye nakil edilmesini istedi. Ancak hastane yönetimi hastanın yüzde 80 hayati tehlikesinin olduğunu belirterek ailenin talebini geri çevirdi. Bunun üzerine aile, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu ile görüştü ve kızlarının hastaneye nakil edilmesi yardım istedi. Başkonsolosluğun da girişimi ile Alharbi'nin hastaneye yatışı yapıldı. Burada 1 ay içinde 21 ayrı ameliyata giren genç kızın tedavi masrafları toplam 519 bin 814 lira tuttu. Daha sonra hastanenin de yönlendirmesi ile genç kızın tedavisinin Almanya'da devam ettirilmesi kararlaştırıldı. 11 Eylül 2015'te Alharbi'nin nakli özel bir ambulans uçakla Almanya'daki hastaneye yapıldı.

TEDAVİSİ ALMANYA'DA SÜRÜYOR
Almanya'da da 36 kez ameliyat masasına yatan Shouq Khalid Alhabri'nin tedavi masrafları yaklaşık 60 bin Euro tuttu. Baba Alharbi'nin bu süreçte kızının tedavi masraflarını ödeyebilmek için Suudi Arabistan'da bulunan villa tipi 2 gayrimenkul ve 2 lüks aracını sattığı, üzerine bir de 2 milyon 500 bin riyal borç aldığı iddia edildi. Shouq Khalid Alhabri'nin halen tek başına hayatını idame ettiremiyor. Devam eden tedavi kapsamında birkaç operasyona daha girmesi gereken Alharbi'nin maddi imkansızlıklar nedeniyle ameliyat olamadığı ileri sürüldü.

TAZMİNAT DAVASI AÇTI
Genç kız, 3 yılın ardından mahkemeye başvurarak maddi ve manevi tazminat davası açtı. Davacı, haksız eylem nedeniyle uğradığı zararın giderilmesi için şimdilik, 539 bin 814 Türk Lirası 75 kuruş, 59 bin 114 Euro 32 sent ve 28 bin dolar maddi tazminat ile 200 bin lira olan manevi tazminatın davalılar tarafından ödenmesini istedi.
Shouq Khalid S. Alhabri'nin avukatı Madona Movsesyan yargı süreci hakkında DHA'ya bilgi verdi. Movsesyan, "Müvekkilimiz Suudi Arabistan'dan Türkiye'ye gelerek bir takım estetik operasyonları geçirmiştir. Bu operasyon sırasında vücudu bakteri kapmış ve sağlığına geri dönebilme adına 1 milyon Türk Lirası'na yakın bir tedavi masrafı yapmıştır. Şu an sağlığına henüz kavuşabilmiş değil. Her iki kalça lop ve bel bölgesinden et parçaları alınarak yerine suni deriler takılmış. Biz de bu operasyonu yapan ilgili hekime ve hastaneye karşı dava açmış bulunmaktayız. Yargılama sürecimiz devam etmektedir." dedi.

CERRAH Ö.E: TABURCU OLDUĞUNDA SAĞLIK SORUNU YOKTU
Öte yandan DHA'ya konuşan estetik cerrahı Ö.E, genç kızın operasyondan 1-2 gün sonra taburcu olduğunu olaydan sonra hep birlikte dışarıda yemek yediklerini bu sürede hiçbir sağlık sorununun olmadığını belirtti. Aynı ameliyatı Alharbi'nin diğer kız kardeşine de yaptığını belirten Ö.E, operasyondan yaklaşık 8 gün sonra Shouq Khalid Alhabr'ın şikayetlerinin başladığını söyledi. Söz konusu rahatsızlığın kalça bölgesindeki hijyen sorunlarından dolayı yaşanmış olabileceğini kaydeden Ö.E, ayrıca olaydan sonra ailenin kendisiyle irtibata da geçmediğini söyledi.

İLK DURUŞMA 5 MART'TA
Dava dosyasını inceleyen mahkeme, ön inceleme duruşmasının 5 Mart 2019 görülmesine karar verdi.

Görüntü dökümü
------------------------
-Avukat Madona Movsesyan ile röportaj
-Movsesyan'den ayrıntı
-Shouq Khalid Alhabri
-Shouq Khalid Alhabri'den ayrıntılar
-Alharbi'nin vücudunda görülen çürüme (fotoğraf)
-Alhabri'nin vücudundaki ameliyat izleri(fotoğraf)
-Alharbi'nin ameliyat sonrası görüntüsü(fotoğraf)

============================

5- "ADALAR'DAN SONRA MARMARA ADASI'NDAKİ MERCANLARI DA ÖLDÜRDÜK"

Haber-Kamera: İhsan DÖRTKARDEŞ/İSTANBUL, (DHA)- İSTANBUL Üniversitesi, Su Bilimleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, İstanbul'da Adalar bölgesindeki mercan, sünger, pinnalar ve daha birçok deniz canlısının 4 yıl önce karasal kökenli çökelti sebebiyle öldüğünü bilimsel olarak kanıtladıklarını açıkladı. Bunun yanı sıra yeni gözlemler, Marmara Denizi'nin güneyinde bulunan Marmara Adası açıklarındaki mercanların da bu sene ölmeye başladığını gösterdi.
Doç.Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, İstanbul'un Anadolu Yakası'nın güney kıyılarının açıklarında, Marmara Denizi'nin kuzeydoğu kesiminde yer alan ve kısaca 'Adalar' olarak anılan Prens Takım Adaları'nda 2015 yılı Ağustos ayında belirledikleri mercan, sünger, pinnalar ve daha birçok deniz canlısının ölümüyle ilgili yaptıkları araştırmayı tamamladı. Doç.Dr. Topçu Eryalçın, uluslararası hakemli, İngiltere Deniz Biyoloji Derneği Dergisi'nde (Journal of the Marine Biological Association of the United Kingdom) yazdığı bilimsel makalede, bu canlıların çoğunluğunun karasal kökenli çökelti sebebiyle öldüğünü kanıtladıklarını söyledi. Doç.Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın ile Serço Ekşiyan'ın görüntülediği su altı çalışmalarında Prens Adaları Bölgesinde, 4 yıl önce bir araştırma projesi için yaptıkları dalış sırasında deniz zemini ve burada yaşayan mercan ve sünger gibi birçok canlının üzerini örten bir çamur tabakası olduğunu belirlediklerinisöyledi.

ÖLÜM NEDENİ: KARASAL KÖKENLİ ÇÖKELTİLER
Doç.Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, DHA muhabirine şu açıklamaları yaptı:
"Daldığımızda bir baktık ki sünger, mercanlarda, 'Pina' dediğimiz büyük çift kabuklu hayvanlarda toplu ölümler olmuş. Şok olduk. Çok hızlı bir şekilde gelişti. Orası düzenli olarak daldığımız bir noktaydı. Birkaç ay içerisinde belli ki böyle bir durum gelişmiş. Bütün zemin üstünün çamur, tortu tabakası ile kaplı olduğunu gözlemledik. Bunun akabinde hızlı gelişen fırsatçı canlılar var. Onlar çoğalmaya başladı. İstanbul'a yakın Prens Adaları Bölgesi'nde her tarafta tam bir bozulma yaşandı. Daha sonra biz burada çeşitli araştırmalar sürdürdük. Oradan, sudan ve hayvanlardan örnekler aldık. Teorik olarak Yassıada'daki inşaat, kurbağalı derenin rehabilitasyonu sırasında çamurun dökülmesi etkilemiş olabilir demiştik ve bu konuda haklı olduğumuzu gördük. Çünkü o bölgedeki silikat değerleri Marmara'nın geri kalanından inanılmaz yüksek çıktı. Silikat, denizel ortama sadece karasal kaynaklı olarak girebiliyor. Özellikle Yassıada Bölgesi'ndeki oranlar çok yüksek. Yassıada'daki inşaat ve dolgu faaliyetlerinden kaynaklanan bir durum olduğu besbelliydi. Bunlar zaten sabit, olduğu yerde yaşayan, kıpırdamayan canlılar. Çalı benzeri bir görüntüleri olmakla birlikte bitki değiller hayvanlar. Orta kısımda ağızları var, etrafındaki tentakülleri (Omurgasız hayvanlardaki dokunma, tutmaya yarayan hareketli uzantı) ile besleniyorlar. Dolayısı ile üstüne çamur indiği zaman ağız tıkanıyor, beslenme, oksijen, gaz alışverişi duruyor. Çok hızlı biçimde ölüm başlıyor. Büyük bir kısmı bu şekilde ölmüştü. Şu anda da çok az hayatta kalan popülasyon var."

"MARMARA ADASI'DAKİ MERCANLARDA TAM KIRILMA"
Doç.Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, çok yakın zamana kadar ve son olarak 2017 yılında dalış yaptıkları, nispeten sağlıklı olarak baktıkları güneydeki Marmara Adası bölgesinde nüfus yoğunluğu ve şehirleşmenin çok yoğun olmamasına rağmen mercan popülasyonunun hızla yok olduğunu kısa süre önce tespit ettiklerini açıkladı. Doç.Dr. Topçu Eryalçın, "Sağlıklı popülasyonlarda hangi bakterilerin bulunduğunu, hastalandıklarında neler olduğunu kıyaslayabilmek açısından 2018 yılı sonbaharında yeni proje başlattık. 2017'de sağlıklı durumda olan buradaki mercanlarda da tam bir kırılma olduğunu gördük. Yani tam bir şok oldu. Mercanlar neredeyse hiç kalmamış, bitmişti. Bu seferki durumda bir çökelti, herhangi bir tortu yok. Fakat hayvanlarda sadece iskelet görüntüsü var. Hepsinin üzerindeki canlı dokuları gitmiş sadece geriye iskeletleri kalmış. Bunun sebebinin ne olabileceğini araştırıyoruz. Henüz bütün sonuçlarımızı almadık. Ama hastalık kaynaklı olduğu görülüyor. Belli ki, Marmara'da başlayan kötü gidişat daha önce Prens Adaları'nda bulduğumuz karasal kaynaklı olduğunu tespit ettiğimiz mantar ve bakteri enfeksiyonları muhtemelen devam ediyor. Bunun araştırmasını yapıyoruz" diye konuştu.

Doç.Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, Prens Adaları bölgesinde ve benzeri Marmara Adaları bölgesinde daha önce zengin mercan popülasyonu bulunduğunu, sürekli dalış yaptıkları noktaların dışındaki durum ile ilgili bilgileri olmadığını anlatırken, "Ne yapılabilir?" sorusuna, şöyle yanıt verdi:

"Şu an gidişat, durum o kadar kötü ki, ne yapılabilir ben de şaşırmış durumdayım. Denize her türlü katı atık, tortu, çökelti girdisi, karasal girdilerin kesilmesi lazım. Denize kendisini döngüsü, sirkülasyonu ile temizleyebilmesi için fırsat verilmesi lazım. Atık suların arıtılması lazım. Belediye şu anda tam bir arıtma yaptığını söylüyor. Ama sanayi, tarımsal atıklar var. Bunların da bitmesi lazım ama en önemlisi şunu unutmamamız lazım. Bu hayvanlar aralarında binlerce veya yüzlerce yıl yaşayabilen türler var. Bir bölümü Osmanlı'yı görmüş. Bir anda 2015 yılında biz bu hayvanları yok ediyoruz. 2015'e kadar gelmişler ve insan eliyle yok oldular. Orada denizel ortamda bilinmeyen mikroplar giriyor, Üstlerine bir çökelti çöküyor bir şekilde yok oluyorlar. Şimdi de bu hastalık muhtemelen Marmara genelinde yayılıyor, Marmara'da bundan sonra mercan görebilecek miyiz soru işareti, umarım durum değişir. Hayatta kalanlar, mikroba dirençli olanlardan bir çoğalma olur mu belli değil. Bunların da döngüleri, üremeleri, tekrar büyümeleri çok yavaş oluyor. Tabii ki umut kesilmez. Umarım bütün negatif faktörler sonlanır ve Marmara'ya mercanlara kendilerini yenilemeleri için fırsat tanınır. Ama çok çabalamamız lazım."

Görüntü Dökümü;
----------------
-Doç.Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın'ın dalışlarından ve su altındaki ölü mercanlardan görüntüler
-Mercanlardan görüntüler
-Doç.Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, DHA'ya açıklama yaparken
-Doç.Dr. Nur Eda Topçu Eryalçın, laboratuvarda çalışırken
05.01.2019 - 09.55 Haber Kodu : 190105025_

6- TİBETLİ KADIN YOLCU THY'NİN TARİHİNE GEÇTİ....

* 102 yaşındaki Tibetli Ang Phurba Sherpini, 85 yıllık tarihiyle THY'nin uçurduğu "en yaşlı yolcu" oldu...

* En yaşlı yolcu, Katmandu-İstanbul- Boston hattında yaklaşık 48 saati bulan uçuşu sırasında aynı zamanda üç kıtaya da ayak basarak, dikkat çekici bir seyahati gerçekleştirdi.

Haber-Kamera: Enver ALAS - İSTANBUL / DHA
Türk Hava Yolları(THY)'nın İstanbul aktarmalı Katmandu-Boston seferini yapan uçağının yolcularından 102 yaşındaki Tibetli Ang Phurba Sherpini, 85 yıllık geçmişi olan THY'nin taşıdığı "en yaşlı yolcu" olarak tarihe geçti. 102'nci yaşını uçakta, ailesi ve uçuş ekibiyle pasta keserek kutlayan Sherpini, Atatürk Havalimanı'nda da kıyafetleri ve elinden bırakmadığı tesbihiyle ilgi odağı oldu. Uzun yaşamasının sırrını çok fazla tereyağı yemesine bağlayan Sherpini, sağlıklı olmasını ise "İnsanlara yardım etmek, iyi kalpli olmak ve güzel yaşamak" sözleriyle açıkladı.
Ang Phurba Sherpini, 1917'de Tibet'te dünyaya geldi. 1959 yılına kadar burada yaşayan ve 10 çocuk dünyaya getiren Sherpini, Çin'in Tibet'i işgali sonrası Nepal'e bağlı Namche Bazaar'a yerleşti. 1999 yılında ise oğlunun yanına ABD'ye giden Sherpini, iki yıl önce de pasaport alarak bu ülkenin vatandaşı oldu.

99 YAŞINDAKİ KIZ KARDEŞİNİ ZİYARETE GİTTİ
Tibetli Sherpini, geçen Kasım'da, oğlu Ngawang Norbu Sherpa ve gelini Dawa Dolma Sherpa ile birilkte ABD'nin Boston kentinden İstanbul aktarmalı, kendisinden 3 yaş küçük ve Nepal'de yaşayan kız kardeşini ziyaret etmek için Katmandu'ya gitti. Uzun süredir görmediği ve hasta olan kardeşiyle hasret gideren Sherpini, yaklaşık bir buçuk ay onun yanında kaldı. Ziyaretin ardından Tibetli aile, dönüş yolculuğunu da İstanbul üzerinden yaptı.

102'NCİ YAŞ GÜNÜ UÇAKTA KUTLANDI
Doğum günü olan 3 Ocak'ta THY'nin tarifeli seferiyle Katmandu'dan İstanbul' gelen Sherpini, 102'nci yaşını da uçakta kutladı. Sherpini, THY'nin 85 yıllık tarihinde "en yaşlı yolcu" olarak kayıtlara geçti. THY'nin bu özel yolcusu için uçuş ekibi, yolculuk boyunca seferber olurken uçakta da kendisi için 102. yaş günü pastası kesildi. Sherpini de kendisine gösterilen ilgiden dolayı uçuş ekibine Nepal'e özgü, beyaz renkli geleneksel bir şal hediye etti. Uçağın Atatürk Havalimanı'na inişinin ardından, bir sonraki uçuşunu beklemek üzere İstanbul'da bir otele yerleştirilen Sherpini ve ailesi, Boston'a gitmek üzere dün tekrar Atatürk Havalimanı'na geldi.

ATATÜRK HAVALİMANI'NDA GÖRENLER MERAK ETTİ
Terminale tekerlekli sandalye ile getirilen THY'nin en yaşlı yolcusu, THY ve TGS personeli tarafından kapıda özel olarak karşılandı. Üzerinde Nepal'in geleneksel kıyafetleri bulunan Sherpini, sıcak görüntüleriyle kim olduğu hakkında görenlerde merak uyandırdı. THY'nin özel yolcusu, çalışanların yanı sıra diğer yolcuların da ilgi odağı oldu.

UZUN YAŞAMANIN SIRRI
Tibetli Sherpini, oğlunun tercümanlığıyla basın mensuplarına yaptığı açıklamada, yaptığı uçuş ile THY tarihine adını yazdırmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti belirtti. Sherpini, "Katmandu'da yaşayan 99 yaşındaki kız kardeşimi ziyaret ettim. Sağlığımızda bir kez daha görüşmemiz beni mutlu etti. Çok duygusal anlar yaşadık" dedi.
Sherpini, uzun yaşamasını hem çok tereyağı yemek olduğunu hem de Budizm inanışına bağladı. Sherpini, "Budist inanışına göre, 'güzel yaşamak', 'insanlara yardım etmek', 'iyi kalpli olmak'; bunlar uzun ve sağlıklı yaşamının sırlarından kabul edilir. Tibet'te yaşarken de çok tereyağı yerdik. Ayrıca sigara içmedik, alkol kullanmadık. Bunlar da uzun yaşamanın temeli oluyor." diye konuştu.

"ANNEM BOSTON'DA YAŞAYAN TİBETLİLER ARASINDA DA EN YAŞLISI"
Oğlu Ngawang Norbu Sherpa ise annesine çok iyi bakıldığını aktararak, şunları söyledi:
"Eşimle birlikte anneme çok iyi bakıyoruz. Kendisi çok fazla tereyağı yiyor. Her yemekte bir kaşık tereyağı yer mutlaka. Boston'daki doktoru da sordu; 'tereyağı' dedik. Doktor da annemde tereyağı yemesini sürdürmesini istedi. Boston'da yaşayan Tibetliler arasında da annem en yaşlısı oluyor. Boston'da bine yakın Tibetli var. Biz de ortalama yaş 95. Bölgemizde halen daha 95 yaşında birkaç çift var."
Annesinin daha önce de uçak yolculuğu yaptığın ancak Katmandu'dan Boston'a gerçekleşecek uçuşun en uzun uçuş olduğunu dile getiren Norbu Sherpa, THY ile seyahet etmekten duydukları memnuniyeti vurguladı. Sherpa, "THY'yi, hem en iyi fiyatı hem de en iyi bağlantıyı sunduğu için tercih ettik. 2013'de bir kez uçmuş ve çok memnun kalmıştım. Bilet almaya gittiğimizde annemin 102 yaşında olduğunu söyledim ve yetkililerden yardım istedim. THY'nin Boston yetkilileri annemi 'business class'ta uçurabileceklerini söyleyerek bize çok yardımcı oldular. Uçakta çok iyi zaman geçirdi. Uçuş ekibi çok nazikti ve tüm personel çok anlayışlıydı. Hepsine teşekkür ediyorum" dedi.

48 SAATTE 3 FARKLI KITAYA AYAK BASTI
Pasaport işlemlerinin ardından Tibetli aile, TK-81 sefer sayılı İstanbul- Boston uçuşuyla Türkiye'den ayrıldı. 102 yaşındaki Ang Phurba Sherpini, 48 saati bulan uçuş süresi içinde aynı zamanda üç kıtaya da ayak basarak, dikkat çekici bir seyahati gerçekleştirdi.

İKİ KIZ KARDEŞİN DUYGUSAL BULUŞMASI
Öte yandan iki kardeşin Nepal'deki buluşması ise duygusal anlara neden oldu. Ang Phurba Sherpini'nin uzun zaman sonra hasta yatağında gördüğü kız kardeşine sarılarak, hasret giderdiği o anlar cep telefonuna yansıdı.

Görüntü Dökümü
-------------------
-102 ve 99 yaşındaki kardeşlerin Nepal'de buluşması(cep telefonu)
-İki kardeşin hasret gidermesi(cep telefonu)
-Dönüş yolunda uçakta pasta kesilmesi (cep telefonu)
-Uçuş ekibinin en yaşlı yolcu ile ilgilenmesi (cep telefonu)
-Kabin ve kokpit ekibinin en yaşlı yolcu ile fotoğraf çektirmesi
-102 yaşındaki yolcunun uçaktan terminale girişi
-THY'nin diğer kaptanları ve hosteslerinin el sallaması
-Yer personelinin yakın ilgisi
-Boston'a gidiş öncesi yeniden Atatürk Havalimanı'na gelişi
-Yolcuların yaşlı kadına ilgisi
-Fotoğraf çekenler
-Elindeki tesbihi
-Tekerlekli sandalyede pasaporta götürülmesi
-Üzerindeki geleneksel nepal kıyafetlerinden görüntüler
-En yaşlı yolcu ile röp
-Oğlunun İngilizce tercümanlık yapması
-Oğlunun açıklamaları
-Basın mensuplarına el sallaması
-Pasaporta gidişleri
-Genel ve detaylar

05.01.2019 - 09.36 Haber Kodu : 190105020

En Çok Aranan Haberler