HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

1-BÜYÜKÇEKMECE'DE BİNADA PATLAMA SONRASI YANGIN (2) - Patlamanın meydana geldiği işyerinde sahte içki imal edildiği öne sürüldü.

1-BÜYÜKÇEKMECE'DE BİNADA PATLAMA SONRASI YANGIN (2)

- Patlamanın meydana geldiği işyerinde sahte içki imal edildiği öne sürüldü.

Haber-Kamera: Alper KORKMAZ - İstanbul DHA
Büyükçekmece'de bir binada patlama sonrası çıkan yangında 1'i ağır 2 kişi yaralandı.
Güzelce Mahallesi Hayat Caddesi'nde bulunan 4 katlı binanın en alt katında henüz bilinmeyen nedenle patlama geldi. Patlama sonrası alt katı alevler sardı. Yangına müdahale için çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi. Yangında yaralanan 1'i ağır 2 kişi ambulansla hastaneye gönderildi. Yangın söndürülürken binada ve bina önünde park halindeki araçlar da hasar oluştu. Patlamanın meydana geldiği işyerinde sahte içki imal edildiği öne sürülürken polis ve itfaiyenin incelemesi sürüyor.

Görüntü Dökümü:
----------
-Yangından alevli görüntü
-İtfaiyenin müdahalesi
-Binadaki hasar
-Araçlardaki hasar
-Röportaj
-Detaylar

=========================================

2-İSTANBUL'A ÇAMUR YAĞDI (2)

- Oto yıkamacılarda yoğunluk oluştu

Haber-Kamera: Alper KORKMAZ-Soner HASIRCIOĞLU / İSTANBUL , (DHA)
İstanbul'da gece saatlerinde yağmurla birlikte çamur yağdı. Sabah uyandıklarında araçlarını çamur kaplı görenler oto yıkamacılara akın etti.
İstanbul genelinde gece saatlerinde yağmurla birlikte çamur yağdı. Özellikle otomobillerin üzeri çamurla kaplandı. Sabah uyandıklarında araçlarının çamurla kaplı olduğunu gören sürücülerden bazıları kendi imkânlarıyla araçlarını temizlerken kimileri ise oto yıkamacılarının yolunu tuttu.

"TEMİZ BIRAKTIK ÇAMUR İÇİNDE BULDUK"
Bir çok vatandaş araçlarını yıkatmak için oto yıkamacılara geldi. İşe gitmek için aracının başına geldiğinde aracının çamurla kaplı olduğunu gören İmdat Kadiroğlu , " Daha dün yıkatmıştım, sabah kalktım çamur yağmış. Bazı yerlerde yıkamacı bulamadık. Şimdi geldik burada aracımızı yıkatıyoruz" diye konuştu. Yoğunluktan memnun olduğunu anlatan oto yıkamacı Nazım Bayram ise " Normalde bu kadar yoğun olmazdı çamur yağdığı için bir yoğunluk var. Eskisi gibi pek iş olmuyor çamurdan dolayı bir yoğunluk oldu" dedi.

METEOROLOJİ UYARMIŞTI
Meteoroloji, dün Marmara, Ege ve Batı Akdeniz'i toz taşınımı ve çamur şeklinde yağış konusunda uyarmıştı.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, "Yapılan son değerlendirmelere göre, Kuzey Afrika kaynaklı toz taşınımının güneybatılı akışlarla birlikte ülkemizin batı kesimlerini etkilemesi beklemektedir. Toz taşınımının başta güneybatı kıyılarımız olmak üzere Marmara, Ege ve Batı Akdeniz'de yer yer etkili olacağı tahmin edilmektedir. Toz taşınımı sebebiyle, bu bölgelerde gerçekleşecek yağışların yer yer çamur şeklinde olması beklendiğinden meydana gelebilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir" denilmişti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Çamurlu araçlardan görüntü
-Oto yıkamacıdan görüntü
-Vatandaşlar ile röportaj
-Oto yıkamacı ile röportaj
-Diğer detaylar

=====================================

(ÖZEL)
3- D-100'DE YATAKLI YOLCULUK

İstanbul DHA
D-100 Karayolu Maltepe mevkiinde bir kişinin, trafik güvenliğini hiçe sayarak römorka yüklediği çok sayıda yatağı ATV adı verilen aracıyla çekerek yaptığı yolculuğu kameraya yansıdı.
Maltepe D-100 Karayolu'nda, dün akşam saatlerinde ATV adı verilen aracın sürücüsü, trafiğin yoğun olduğu saatlerde römorka çok sayıda yatak yükleyerek yola çıktı. Bir süre D-100 Karayolu Kadıköy yönünde ilerleyen sürücü, kendisinin kameraya çekildiğini fark edince emniyet şeridine girerek yoluna devam etti. Sürücüsü, zaman zaman D-100 Karayolu'nda tehlikeli anlar yaşadı. Sürücü bir süre sonra gözden kayboldu. Tehlikeli yolculuk kameraya saniye saniye yansıdı.

Görüntü Dökümü:
------------------------
-ATV sürücüsünün D 100 Karayolun'da yolculuk yapması
-ATV sürücüsünün emniyet şeridinden gitmesi
-ATV sürücüsünün üst geçitten görüntülenmesi
-Genel ve detaylar

=============================

4- ÇALDILAR, HIRSIZLIK YAPTILAR, YAKTILAR...

Haber-Kamera: Emin YEŞİL/ İSTANBUL, DHA
İstanbul'da otomobil çalan hırsızlar Maltepe'de bir iş yerini soyduktan sonra otomobili Sultangazi'de yaktı
Sultangazi bağlı Cebeci Köyü'nde tarihi Güzelce Kemeri yakınlarında plakası olmayan otomobilden şüphelenen bir kişi durumu polise bildirdi. İhbarı değerlendiren polis, kısa sürede olay yerine geldi. Otomobilin içerisinde arama yapan ekipler, otomobilin içeriden yakıldığını fark etti. Çalışmalarını genişleten ekipler, çevrede yaptığı aramalarda otomobile ait ruhsata ulaştı. Yapılan çalışmalar sonucunda otomobilin çalıntı olduğunu ve Maltepe'de bir hırsızlık olayında kullanıldığını belirledi.

Görüntü Dökümü:
---------
-Araçtan görüntü
-Polisin çevrede arama yapması
-Aracın içinden görüntü
-Aracın götürülmesi
-Genel ve detaylar

===================================

5- ATATÜRK HAVALİMANI'NDA UYUŞTURUCU OPERASYONU

İstanbul DHA
Atatürk Havalimanı'nda İspanyol bir yolcunun bagajında uyuşturucu ele geçirdi
Atatürk Havalimanı'na 21 Ocak'ta yurt dış dışına çıkmak için gelen İspanyol uyruklu J.A.G.M. (28)'den şüphelenen polis takibe başladı.
Terminal içerisinde takip edilen yolcunun uçağa verdiği bagaj da incelendi. Yapılan incelemeden valizin tabanına gizlenmiş 1 kilo 798 gram metemfetamin ele geçirdi. Polis tarafından gözaltına alınan J.A.G.M. çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Görüntü Dökümü:
------
-Yolcununun güvenlik kamerası görüntüleri
-Valizdeki inceleme

=========================

6- TUZLA'DA 2 MİLYON DEĞERİNDEKİ DEĞERLİ MADENİ ÇALAN ŞÜPHELİLER YAKALANDI

Haber: Cengiz ÇOBAN-İSTANBUL-DHA
Tuzla'da bir işyerinden çalınan yüklü miktardaki volfram madenini piyasaya sürmeye hazırlanan şüpheliler polisin operasyonu ile yakalandı. Ele geçirilen madeninin piyasa değerinin yaklaşık 2 milyon liraya olduğu belirtildi.
Tuzla'da 8 Ocak günü bir işyerinden yüklü miktarda toz kimyasal maddenin çalındığı ihbarı üzerine polis harekete geçti. İş yeri sahibi İsrail İ., çalınan kimyasal toz hammaddeyi piyasaya sürmeye çalışan kişiye ait telefon numarasını polis ekiplerine verdi. Şüphelinin yakalanması için alıcı gibi davranan polis, şüpheliye ait telefonu aradı. Asayiş Büro Amirliği'ne bağlı ekipler, yaptığı çalışmalarda şüphelinin lise öğrencisi 2003 doğumlu F.Y. olduğunu tespit etti. Ayrıca Yavaş'ın bir süre önce okuduğu liseden ayrıldığı belirlendi. Şahsın adresine giden ekipler, şüpheliyi evinde gözaltına aldı.
Şüpheli, kendisine çalıntı malzemeler sorulduğunda, mahalleden tanıdığı E.Ü isimli kişinin çalıntı malzemelerin fotoğraflarını kendi telefonuyla çekip üçüncü bir kişiye gönderdiğini ifade etti. Adı geçen E.Ü. isimli kişinin tespiti için polis tarafından yapılan çalışmalar sonucunda E.Ü.'nün çeşitli suçlardan sabıkası olduğu ve hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan arama kararı olduğu tespit edildi. Bunun üzerine polis ekipleri E.Ü'nün yakalanması ve değeri yaklaşık 2 milyon lirayı bulan çalıntı kimyasal maddenin ele geçirilmesi için şahsın Ertuğrul Gazi Mahallesi'ndeki adresine operasyon düzenledi. E.Ü operasyon sırasında evin arka penceresinden atlayarak kaçmaya çalıştı. Kovalamaca sonucu polis ekipleri şüpheliyi yakalayarak gözaltına aldı. Evde yapılan aramada ise kömürlükte 11 adet farklı ebatlarda plastik bidonlar içerisinde söz konusu çalıntı volfram madeni ele geçirildi. Polis maddeye el koydu. Gözaltına alınan E.Ü. çıkartıldığı mahkemece tutuklanarak Maltepe 1 Nolu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na sevk edildi.

Görüntü Dökümü:
-------------------------
-Şüpheli ve ele geçen malzemelerin fotoğrafları

============================

(ÖZEL)
7- 7 YAŞINDA TÜRKMEN ÇOCUK İLK KEZ TÜRKİYE'DE DUYDU

- Türkmenistanlı Ümit'in annesinin yıllardır umutla beklediği o an Türkiye'de gerçekleşti. 7 yaşında ilk kez "anne" diyen Ümit, annesini gözyaşlarına boğdu...

Gül KABA-Özgür KUMANOVALI/İSTANBUL, (DHA) - Türkmenistan'da 6 aylıkken geçirdiği havale sonrası duyma yetisini kaybeden küçük Ümit, doktorların imkansız demesine rağmen Türkiye'de yapılan operasyonla ilk kez duyup konuşmaya başladı. Anne Güzel, "Konuşmasını beklemiyorduk. İlk 'anne' dediğinde hüngür hüngür ağladım" dedi.
Türkmenistan'da 6 aylıkken havale geçiren 7 yaşındaki Ümit Bahtiyarow duyma ve konuşma yetisini kaybetti. Aile Ümit'in duymadığını 1,5 yaşında fark edip birçok doktora götürdü, sonuç alamayınca tedavi için Türkiye'ye geldi. Ülkesinde doktorların bir daha duymasının imkansız dedikleri küçük Ümit, 7 ay önce özel bir hastanede Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Özcan Öztürk tarafından yapılan Koklear İmplant (Biyonik Kulak) ameliyatıyla duymaya ve konuşmaya başladı.

TÜRKİYE'DE OKULA BAŞLADI
7 yaşında yeni doğmuş bebek gibi harfleri, sayıları, renkleri öğrenen Ümit için ailesi tedavi süreci tamamlana kadar Türkiye'ye yerleşti. Ailesinin 'evden dışarı çıkmazdı,hiç arkadaşı yoktu' dediği Ümit, şimdi okula gidiyor, arkadaşlarıyla oyun oynamayı ve şarkı söylemeyi ise çok seviyor. Ümit'in ilk dönem karnesindeki bütün notları çok iyi, başarısından dolayı öğretmenleri ona madalya verdi.

İLK 'ANNE' DEDİĞİNDE HÜNGÜR HÜNDÜR AĞLADIM
Oğlunun daha önce hiç konuşmadığını, derdini el hareketleriyle anlattığını söyleyen Anne Güzel Bahtiyarow, "İlk duymaya başladığında çok sevindik, doktorlar çok yardımcı oldu. Şimdi iyi, konuşabiliyor,istediğini söyleyip, anlatıyor. Türkiye'den çok memnunuz. Önceden konuşmadığı için çok üzülüyorduk. Arkadaş edinemiyordu, insan içine çıkmak istemiyordu. Evde oturmayı seviyordu. Şimdi evde oturmayı hiç sevmiyor. Okula başladı, öğretmenler de iyi olduğunu söyledi, karnesi de iyi geldi. Boş zamanlarında hep okula gitmek istiyor. İlk 'anne' dediğinde hüngür hüngür ağladım. Konuşmasını hiç beklemiyorduk. İlk başlarda işitsin yeter diyorduk ama şimdi konuşmasını çok istiyoruz" dedi.

"DOKTORLAR 'HİÇ DUYMAZ' DEMİŞTİ"
3 yıl Türkmenistan'da işaret dili eğitimi aldığını söyleyen Baba Bahtiyar Bahtiyarow ise, "6 aylıkken ateşli bir rahatsızlık geçirdi. 1 buçuk yaşına geldiğinde işitmediğini fark ettik. Türkmenistan'da birçok hastaneye götürdük,tedavi aldı. Doktorlar hiç duymayacağını ve konuşmayacağını söyledi. Derdini hareketlerle anlatıyordu. Yemek yemek istediğinde karnını gösteriyordu. Çok zorlandık, konuşturmak istedik. Doktorlar da konuşmayacağını söyleyince daha da üzüldük. Şimdi iyi, 'anne,baba' diyor. Çok iyi işitiyor, öğrenmesinde de çok ilerleme var. İlk işitme cihazı takıldığında uçak veya araba sesi duyduğu zaman implantı çıkarıyordu, onlar geçtikten sonra tekrar takıyordu. Doktor, metrobüste, kalabalık yerlerde yürümemiz gerektiğini söyledi. Alıştı şimdi uyandığı zaman kulak implantını takıyor" diye konuştu.

KÜÇÜK ÜMİT ZORU BAŞARDI
Ameliyat sırasında ve sonrasında hiçbir sıkıntı olmadığını söyleyen Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Özcan Öztürk de, ilk işitme testti yaptıklarında iki kulakta da ileri düzeyde işitme kaybı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Öztürk, "Bu düzeyde işitme kaybı olduğu zaman en kısa sürede çocuğa müdahale edilip cihaz takılması gerekiyor. Biz 6 aydan itibaren işitme cihazı kullanmalarını öneriyoruz. 1 yaşından itibaren de biyonik kulak işleminin uygulanması gerekiyor. Ümit geç kalmış, 7 yaşına kadar hiçbir işlem yapılmamış. 7 yaşından sonra bu operasyon yapıldığında, sadece sesi duyması konuşmaya dönüştürememesi beklenir. Fakat Ümit çok dışa dönük, pozitif, ailenin, çevrenin desteği de çok yüksek ve şanlı bir çocuk. Biyonik kulak yerleştirme işlemi yapıldıktan sonra 7 ay içerisinde konuşmada beklenenin ötesinde gelişme kaydetti" ifadelerini kullandı.

"ÖĞRENME SÜRECİ DAHA HIZLI OLACAK"
İşitme testlerini yapıp süreci takip eden Odyolog Emel Çetin ise, "Ameliyattan sonra neyi nasıl duyduğunu anlatan cihaz ve cihaza yüklenen programla konuşmaya başladı. Burada önemli olan işitme cihazına yüklenen programın kişiye özel olması. Bundan sonra öğrenme çok hızlı olacak, ilk önce kalın harfleri öğrendi. En net söylediği kelime 'anne ve baba' oldu. Şimdi onun yanına kelime ekleyip ifade edebileceği küçük cümleler kuruyor. Şarkı söylemenin zevkine erdi, şarkı söylüyor. Bu bir süreç Ümit'in kaliteli duymasını sağlayınca, öğrenmeye de açık olduğu için ortaya böyle güzel bir tablo çıktı " dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Anne Güzel Bahtiyarow röp.
-Annenin ağlama detayı
- Baba Bahtiyar Bahtiyarow röp.
- Prof. Dr. Özcan Öztürk röp.
- Odyolog Emel Çetin röp.
- Ümit'in kitap okuma,şarkı söyleme detayları
- İşitme testinden detaylar
- Detaylar
-Ümit'in 'anne ve baba' deme detayı

=========================

(ÖZEL)
8- YEŞİLÇAM'IN ÇINARLARI AYNI ÇATI ALTINDA YAŞIYOR

Hüseyin ÇAKMAK/ İSTANBUL, (DHA)- YEŞİLÇAM'ın unutulmaz isimleri yıllar sonra bir çatı altında buluştu. Unutulmaz filmlere hayat veren sanatçılar Mehtap Anıl, Atilla Pekdemir, Hikmet Karagöz, Meral Küçükerol Kartal'da bulunan Sanatçı Yaşam Evi'nde hayatlarını sürdürüyor.
Türkiye'nin ilk ve tek Sanatçı Yaşam Evi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Darülaceze Müdürlüğü tarafından, 2011'de açıldı. 11 kadın ve 19 erkek olmak üzere toplam 30 sanatçının bulunduğu Sanatçı Yaşam Evi'nde Türk Sineması ve tiyatrosunun önemli baş yapıtlarında rol almış bir döneme damga vurmuş sanatçılar yaşıyor.

"BU ZAMANA KADAR HEP YALNIZDIM"
Sanattan hiç kopmadan dolu dolu bir 52 yıl geçirdiğini söyleyen Meral Küçükerol bu sanatçılardan birisi. Son 2 yıldır Sanatçı Yaşam Evi'nde yaşadığını belirten Meral Küçükerol, "Burası İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı. Buradan çok memnunum ve her şey çok güzel. Gün içinde kültürel ve sosyal birçok faaliyetimiz oluyor. Bir hayvansever olarak burada kedilerle ilgileniyor, onları besliyorum. Kendimi kedilere adadım. Böyle mutlu mesut yaşıyoruz. Bu zamana kadar hep yalnız yaşadım. Yalnızlıktan nefret ederim. Burada sanatçı arkadaşlarım, güzel dostlarım var. Onlarla bir arada hoşça vakit geçiriyoruz" dedi.

SANAT AŞKI HUKUK FAKÜLTESİNİ BIRAKTIRDI
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3'üncü sınıf öğrencisiyken sanat aşkı nedeniyle konservatuara gitmeye karar veren usta oyuncu Atilla Pekdemir sınav zamanı turnelerde olduğu için okulu bırakmak zorunda kaldığını söyledi. 1963'te tiyatroyla birlikte sanat hayatının başladığını anlatan Atilla Pekdemir, "Hemen hemen oynamadığım tiyatro kalmadı. Tiyatroya profesyonel olarak 'General Çöpçatan' ve 'Generalin Aşkı' oyunları ve Münir Özkul ile birlikte başladım. Hala tiyatro aşkım devam ediyor. Sinema filmlerinin çoğunu Zeki Alasya, Metin Akpınar ve bizim kadroyla birlikte Devekuşu Kabare tiyatrosuyla çektik. Onun haricinde Eşkıya, Devrim, son zamanlarda Düğün Dernek'te oynadım. En son TRT'de Adını Sen Koy dizisinde oynuyordum. Çocuklar beni hala Selena dizisinden tanıyor. Yolumu kesip 'Muktedir Amca, Muktedir Amca' diye sesleniyorlar" ifadelerini kullandı.
Pekdemir, Sanatçı Yaşam Evi'nde kalmayı tercih etmesinin sebebini ise şu sözlerle açıkladı:
"Burada yaşayan arkadaşlar benim '100 yıllık' diye tabir edebileceğim can ciğer sanatçı arkadaşlarım. Bir gün Meral Küçükerol'u ziyarete geldim. Baktım ki burada çok güzel bir yaşam var. Burası gerçekten bir yaşam evi. Buraya gelince çok şaşırdım. 5 yıldızlı bir otel gibi. Her sabah tansiyonumuzu ölçüyorlar. Sağlığımızı kontrol ediyorlar. Ben bunları gözlemledim. Her şeyden önce sağlıkla ilgileniyorlar."

"HER GÜN SAĞLIK KONTROLÜMÜZ YAPILIYOR"
Bizimkiler, Yeditepe İstanbul, son olarak da Çukur gibi popüler dizilerde rol alan Hikmet Karagöz, felç geçirdikten sonra Sanatçı Yaşam Evi'nde kalmaya başladığını söyledi. Karagöz, "1964 yılında 18 yaşında profesyonel oldum. Haldun Taner'in 'Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım' oyunuyla profesyonel hayata başladım. Uzun yıllar Bodrum'da yaşadım. Zaten tüberküloz atlatmıştım. Oradayken sol bacağıma felç geldi. Ben nereye bacak oraya durumuna geldim. Sonra buraya gelmemi söylediler. Burası çok güzel hastanesi, hemşireleri var. Her gün sağlık kontrolümüz yapılıyor. Kızım da onay verdi. Beni buraya yerleştirdiler. Ben şimdi çok memnunum" dedi.

"ANLAYIŞSIZ FİLMCİLER VAR"
Mahallenin Muhtarları'nın Kemikkıran Kadriyesi Sanatçı Yaşam Evi'nde hayatını senaryo okuyarak geçtiğini ifade eden Mehtap Anıl, "Beni fotoromana seçtiler. Fotoromanın ardından hemen bir film teklifi geldi. Ayşecik Zeynep Değirmencioğlu ile birlikte. Sık sık film teklifleri aldım. Her tiplemeyi yaptım. Her milletin şivesiyle birlikte muvaffak oldum. Burada monoton bir hayat var. Odanda oturuyorsun, televizyon seyrediyorsun, senaryo okuyorsun. Burada bir iki tane film yaptım. Fakat burasını Darülaceze olduğunu biliyorlardı. Amerika'ya çağırıldım ama uçağa binemediğim için vazgeçtim. Sonra onlar da bana 'zaten biz Darülaceze'den oyuncu alamayız' dediler. Senaryo da yukarıda. Bu bana çok koydu. Bu kadar anlayışsız filmci olursa diğer insanlar ne yapar" diye konuştu.

Görüntü Dökümü
-----------
-Meral Küçükerol Röp
-Atilla Pekdemir Röp
-Hikmet Karagöz Röp
-Mehtap Anıl Röp
-Bilardo oynama detayı
-Tavla oynama detayı
-Spor salonunda egzersiz detayı
-Çicek sulanması detayı
-Kedilerin beslenmesi detayı
-Bahçede yürüme detayı
-Sanatçıların birlikte sohbet detayları

========================

9- ÖNCE VATAN İÇİN GAZİ OLDU SONRA DAYISINA HAYAT VERDİ

İlknur SARGUT-Hüseyin ÇAKMAK/İSTANBUL, (DHA)- Gazi Yılmaz Aşık, 15 Temmuz gecesi vatan için canını ortaya koydu. Elinden vurulan ve platinle hayatına devam eden Gazi Aşık, bu kez de böbrek yetmezliği hastası dayısına hayat verdi. Çocuğu olmayan ve yeğenini yıllarca oğlu yerine koyan dayı Ramazan Dağlı, "Bu fedakarlığından dolayı yeğenimle gurur duyuyorum" dedi.
İstanbul'da yaşayan Yılmaz Aşık (32) 15 Temmuz darbe girişimini engellemek isteyen milyonlarca insan gibi o gece sokaktaydı. Darbe girişimine Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) önünde direnen Yılmaz Aşık, o gece önce arkadaşını kaybetti, ardından elinden vuruldu. Aşık'ın koluna platin takıldı. 15 Temmuz'da vatan için canını ortaya koyan Gazi Yılmaz Aşık, bu kez de ailesi için bir fedakarlık yaptı. 5 yıldır böbrek yetmezliğiyle mücadele eden dayısı Ramazan Dağlı'ya (51) böbreğini veren Gazi Aşık, "15 Temmuz vatan meselesiydi, bu da aile meselesi" dedi.

"DAYIMIN O HALİNİ GÖRÜNCE İÇİM CIZ EDİYORDU"
Dayısı Ramazan Dağlı'nın haftanın 3 günü diyaliz tedavisi gördüğünü ve bu duruma çok üzüldüğünü belirten Gazi Yılmaz Aşık, "Dayımın diyaliz sonrası yaşadığı halsizlik, bitkinlik beni çok üzdü. O halini gördüğümde içim bir cız ediyordu. Ailede kimsenin böbreği uygun değildi. Böbreğimi vermeye karar verdim. Dayımın elinde büyüdüm. Yıllarca onu baba gibi gördüm. 15 Temmuz vatan meselesiydi bu da aile meselesi diyorum. Böbrek bağışını herkese tavsiye ederim. Bir can vermek güzel bir şey. 2 günlük bir acıdan bir şey olmaz. Sağlıklılarsa 2 gün o acıyı çekecekler. Ben hiçbir sıkıntı yaşamadım" diye konuştu.

"YÜKSEK TANSİYON SONUCU BÖBREĞİMİ KAYBETTİM"
Bundan 5 yıl önce üşütme şikayetiyle doktora başvurduğunu anlatan Ramazan Dağlı, ise yapılan tetkikler sonucu böbrek yetmezliği teşhisi aldığını ifade etti. 2014'ten bu yana ilaç tedavisi görmeye başladığını anlatan Dağlı, "Yüksek tansiyon ve şekerim vardı. Doktorlar bunlardan dolayı böbreklerimin iflas ettiğini söylediler. İlaç tedavileri yanıt vermeyince 2 ay önce diyalize girmeye başladım" ifadelerini kullandı.

"ONU YILLARCA EVLADIM YERİNE KOYDUM"
Yeğeni Yılmaz Aşık'ın diyaliz sürecinde hep yanında olduğunu kaydeden Dağlı, "Yeğenim durumuma üzüldü ve bana böbreğini verdi. Hastanede tedavi süresince de yanımdaydı. Doktorumuz da nakil olman lazım deyince yeğenim hemen 'böbreğimi ben veririm' dedi. Ben küçüklüğünden bu yana yeğenimi severim. O da dayısı olarak beni sever. Çocuğum da olmadığından evladım gibi sevdiğimden o da bu fedakarlığı yaptı. Ameliyat sonrası kendimi çok iyi hissediyorum. Hiçbir şey olmamış gibi gayet sağlıklıyım. Bu süreci yaşayan bilir. Diyaliz sürecinde yaşadığım zorlukları bir ben bilirim. O yüzden çok mutluyum. Bu fedakarlığından dolayı yeğenimle de gurur duyuyorum" dedi.

"YÜKSEK TANSİYON 10 YILDA BÖBREKLERİ BİTİRİYOR"
Ramazan Dağlı'nın böbrek nakli Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Muzaffer Sarıyar ve ekibi tarafından gerçekleştirildi.
Ramazan Dağlı'nın nakil olmasına karar veren Medicana Sağlık Grubu Organ Nakli Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer, hastanın hipertansiyonu (yüksek tansiyon) olduğunu belirterek bu durumun böbrekler üzerindeki olumsuz etkilerini şöyle sıraladı:
"Böbrek yetmezliği hastalarımızın 3'te 1'i şeker hastası, yüzde 20'si hipertansiyon hastası. Toplumumuzda çok sayıda tansiyon hastası var. Tansiyon hastalarının tansiyon ilacı kullanması yetmiyor. Tansiyon hastası olan birisinin tansiyonu büyük 13, küçük 8'in altına inmediği sürece uç organ hasarı dediğimiz böbrek yetmezliği, kalp krizi, beyin kanamasını engellemek mümkün değil. Türkiye'de tansiyon hastalarının yüzde 70'i ilaç kullanmalarına rağmen tansiyonları yüksek geziyorlar. Bir insanın tansiyonu 10 yılı aşkın bir süre yüksek devam ederse ve ideal seviyelerde gitmezse idrarda protein atılımıyla birlikte böbrek yetmezliği ortaya çıkabiliyor. Bir tansiyon hastası ilaç kullansa dahi tansiyonun olumsuz etkilerinden kurtulamıyor. Kurtulabilmesi için tansiyonunun ideal seviyelere inmesi lazım."
İstanbul'da yapılan böbrek nakillerinin tüm Türkiye'de yapılan nakillerin neredeyse 2 katını oluşturduğunu belirten Tuncer, "Son diyaliz hastası kalana kadar çalışmaya devam edeceğiz. Şu anki teknolojilerle herkese nakil yapabilecek durumdayız" dedi.

Görüntü Dökümü:
--------------
-Aşık ve dayısı Dağlı'nın hastane odasından detayları
-Dayı Ramazan Dağlı röportajı
-Yılmaz Aşık röportajı
-Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Tuncer röportajı
-Doktor ve hasta detayları

En Çok Aranan Haberler