1- PENCEREDEN ATLAYAN KADINI YAKALAMAK İSTERKEN AĞIR YARALANDI
Alper KORKMAZ/İSTANBUL DHA - ZEYTİNBURNU'nda psikolojik sorunları olduğu belirtilen 32 yaşındaki Fulya B., pencereden atladı. Esnaf İbrahim Türkeli düşen kadını havada yakalamak isterken ağır yaralandı.
Olay, saat 15.00 sıralarında Yeşiltepe Mahallesi'nde meydana geldi. Görgü tanıklarının ifadesine göre, apartmanın 3. katında oturan Fulya B. bir süre önce sözlüsünden ayrıldı. Psikolojik sorunlar yaşadığı iddia edilen kadın sinir krizi geçirerek, kendini pencereden aşağıya attı. Kadının kendini aşağıya attığını gören esnaf İbrahim Türkeli, genç kadını yere düşmeden yakalamak istedi. Fulya B., İbrahim Türkeli'nin üstüne düştü. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Yaralılar olay yerinde yapılan ilk müdahalelerinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Fulya B. tedavi altına alınırken, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan İbrahim Türkeli'nin durumunun ağır olduğu öğrenildi. Polis ekipleri olayla ilgili soruşturma başlattı.
Görüntü Dökümü:
--------
-Olay yeri
-Görgü tanıkları röp
-Genel ve detaylar
===========================
(geniş haber)
2- ERDOĞAN: ULUSLARARASI MEDYA KURULUŞLARI KAMUOYUNU İSLAM'DAN SOĞUTMAYA ÇALIŞIYOR
Haber: Gülseli KENARLI - Kamera: İdris TİFTİKCİ / İstanbul DHA - CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Şüphesiz bu yürek dağlayıcı tablonun oluşmasında uzun yıllardır büyük güçlerin himayesinde yürütülen misyonerlik faaliyetlerinin çok ciddi etkisi vardır. Öyleyse görevimiz çok ağır. DEAŞ, Boko Haram, Eş-Şebab, FETÖ gibi terör örgütleri sebep oldukları kötülüklerle bu sürece katkı sunuyorlar. Uluslararası medya kuruluşları da yanlı, yanlış ve art niyetleri haberleriyle kamuoyunu İslam'dan soğutmaya çalışıyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3. Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi'ne katıldı.
Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen zirveye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş katıldı.
"ÖZGÜRLÜĞÜ SİZE VE BİZE ÇOK GÖRÜYORLAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıda yaptığı konuşmasında, "İstiyorlar ki Afrika halkları kendilerine bağımlı olmaya devam etsin. İstiyorlar ki Afrika'nın doğal kaynakları kıtayı değil batılı şirketleri, batılı devletleri zenginleştirsin. İstiyorlar ki Afrikalı çocuklar, daha ana kucağındaki bebekler açlık, fakirlik ve yoksulluğun kurbanı olsun. Afrika'nın ayağa kalkmasını, muazzam potansiyelini hayata geçirmesini, katının tamamında barışın hakim olmasını arzu etmiyorlar. Kendilerine, kendi vatandaşlarına hak gördüklerini, Afrika ve diğer coğrafyalar için lüks görüyorlar. Özgürlüğü size ve bize çok görüyorlar. Demokrasiyi size ve bize çok görüyorlar. Refah, huzur, ekonomik kalkınmayı size ve bize çok görüyorlar. Bunun için de etnik ve dini farklılıkların kışkırtılmasından darbelere, iç savaş tahrikinden yaptırımlara kadar ellerindeki her imkanı kullanıyorlar. Kıtanın tarihi birazda bundan dolayı yıkımların, soykırımların, çatışmanın tarihidir. 1994 yılında Ruanda soykırımında hangi sömürgeci devletin parmağı olduğunu herhalde sizler benden iyi biliyorsunuz. Batı dünyası ve BM, Ruanda'da tam üç ay boyunca 800 bin insanın vahşice öldürülmesini sadece seyretmiştir. Öyle ki Kagera nehri devasa bir kabristana dönüşmüş, sadece bir günde 60 bin insanın cesedi kıyıya vurmuştur. Barış Pınarı Harekatı'ndan dolayı bugün bize silah ambargosu uygulayanlar, o günlerde eli kanlı katilleri silah ve mühimmata boğmuştur" dedi.
"SÖMÜRGECİLİKLE LEKESİ VARDIR"
Erdoğan, "Sahada devam eden vahşete rağmen batılı devletler soykırımcılara silah satışını durdurmayı akıllarından dahi geçirmiyor. Aynı şekilde Somali'nin senelerce iç savaşla boğuşmasının arka planında kimlerin menfaati olduğu malumunuzdur. Çok uzun yıllar kıtanın en uzun ülkelerinden biri olan Orta Afrika Cumhuriyetini karıştıranlar da yine aynı odaklardır. Libya'nın istikrara kavuşmaması için savaş baronlarını destekleyenlerin kimler olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Kıtadaki birçok karışıklığın arkasından Batılı silah ve petrol şirketleri çıkıyor. Bugün bize hak, hukuk ve özgürlük dersi verenlerin neredeyse tamamının geçmişinde ya katliam ya işgal ya da sömürgecilikle lekesi vardır" dedi.
Erdoğan, William Churchill'in "Bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir" sözüne dikkat çekerek, "Bu cümle tarihi bir itiraf olarak halen geçerli" diye konuştu.
"AFRİKALI KARDEŞLERİMİZİN HAKKINI, HUKUKUNU DA O DENLİ SAVUNUYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ecdat yönettiği 22 milyon kilometrekarenin her karışında adaleti ve hakkaniyeti gözetti. Bunun için bizim binlerce yıllık tarihimizin hiçbir döneminde ırkçılık yoktur. Sömürgecilik yoktur. İşgal, zulüm, katliam yoktur. Ülke ve millet olarak hiçbir toplumun doğal kaynağı, alın teri, emeği ve kanı üzerinden refah devşirmenin peşinde koşmadık. Hiçbir insanı dilinden, renginden, inancından dolayı hor, hakir görmedik. emperyalistler gibi kıtaya altın, elmas, petrol penceresinden bakmadık. Tarih boyunca nereye gittiysek daima kazandırmak, kalkındırmak, ihya ve imar etmek için çalıştık. İşte bunun için bugün de Key Town'dan Sevakin adasına, Harar'dan Trablus'a kadar kıtanın neresine gitsek ata yadigarı camilerle, medreselerle, ilim ve irfan yuvalarıyla karşılaşıyoruz. Kıtanın hangi ülkesini ziyaret edersek edelim hem halk hem de devlet ricali özellikle samimi teveccüh gösteriyor. İnancımızdan, değerlerimizden ve kıtadaki bu eşsiz tarihimizden aldığımız ilhamla Türkiye olarak Afrika'da kapısı çalınmadık dost, yarası sarılmadık gönül, işbirliği yapılmadık devlet bırakmıyoruz. Uluslararası platformlarda kendimizinkini özellikle ne kadar önemsiyorsak özellikle Afrikalı kardeşlerimizin hakkını, hukukunu da o denli savunuyoruz" şeklinde konuştu.
"ASLA TASVİP ETMEDİK, ETMİYORUZ"
Erdoğan, "Hiç kimsenin ötekileştirilmediği, haksızlığa uğramadığı, kazan-kazan esasında yürüyen farklı bir işbirliğinin mümkün olduğuna inanıyoruz. Özellikle kıta ülkelerine yönelik Batılı devletlerin sergilediği o mütekebbir, müdahaleci, nobran tavırları asla tasvip etmedik, etmiyoruz. Biz, resul olmadan önce içinde yaşadığı toplumda el-emin sıfatıyla tanınan bir peygamberin ümmetiyiz. Bunun için Resul-i Kibriya Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz, ümmetini tarif ederken, 'Müslüman Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda kendisinden emin olduğu kişidir' buyuruyor. Nitekim dinimiz İslam'ın çok kısa sürede farklı bölgelere yayılmasının gerisinde bu kutlu tavsiyeye sıkıca sarılan Müslümanların bilhassa da Müslüman tüccarların ve alimlerin çabaları vardır. Güzel ahlak ve müsamaha sahibi bu Müslümanlar, hayatlarıyla örnek olmuş, daima adaleti, hakkaniyeti gözetmiştir. Afrika'nın İslamlaşmasına bunlar öncülük etmişler, hatta Mozambik gibi kıtadaki kimi ülkelerin isim babası olmuşlardır" dedi.
ULUSLARARASI MEDYA
Erdoğan, "19. yüzyılın başında kıta nüfusunun sadece yüzde 7'si Hristiyan iken bugün bu oran yüzde 55'lere yaklaşıyor. Bir dönem nüfusunun yüzde 70-80'i Müslüman olan Doğu ve Batı Afrika'daki birçok ülkede Müslüman artık azınlık durumundadır. Bizler de gittiğimiz yerlerde adı Mustafa, Ahmet, Abdullah olan ancak İslam'la bağını koparmış pek çok insana ne yazık ki rastlıyoruz. Şüphesiz bu yürek dağlayıcı tablonun oluşmasında uzun yıllardır büyük güçlerin himayesinde yürütülen misyonerlik faaliyetlerinin çok ciddi etkisi vardır. Öyleyse görevimiz çok ağır. DEAŞ, Boko Haram, Eş-Şebab, FETÖ gibi terör örgütleri sebep oldukları kötülüklerle bu sürece katkı sunuyorlar. Uluslararası medya kuruluşları da yanlı, yanlış ve art niyetleri haberleriyle kamuoyunu İslam'dan soğutmaya çalışıyor. Yaşanan her menfur hadise sonrasında hemen 'İslami terör' ifadesinin piyasaya sürülmesinin altında yatan sebep budur. Kelime anlamı itibarıyla barış olan İslam'a terörü yüklemek en büyük hakarettir. Bunu kabul etmemiz mümkün değil çünkü İslam bir barış dinidir. Bu medya kuruluşlarından hiçbiri Yeni Zelanda'daki cami saldırısı için 'Hristiyan terörü', Arakan'daki vahşet için 'Budist terörü' ifadelerini kullanmamıştır. Avrupa'da Müslümanların ibadethanelerini, iş yerlerini hedef alan saldırılara da 'Neonazi terörü' denildiğini göremezsiniz. Biz bunun tesadüf olmadığını, arkasında bilinçli bir İslam düşmanlığının yattığını çok iyi biliyoruz" diye konuştu.
"BİZ KENDİMİZİ DÜZELTİRSEK"
Erdoğan, "Ancak onlar ne yaparlarsa yapsın, İslam güneşinin balçıkla sıvanamayacağına tüm kalbimizle iman ediyoruz. Çünkü bu dinin sahibi alemleri Rabbi olan Allah'tır. Tabii bu bu hakikat bir Müslüman olarak bizi görevlerimizden azade kılmıyor. Her birimizin Kur'an ve sünnet rehberliğinde yeryüzünde hakkın, adaletin, barış ve huzurun hakim olması için mücadele etmesi gerekiyor. Biz kendimizi düzeltirsek, bir Müslümana yakışır şekilde hayatımızı idame ettirirsek, Rabbimiz de nusretiyle bize yardımcı olacaktır" dedi.
"ARAMIZDA ÇİZİLEN YAPAY SINIRLAR BİZİM UFKUMUZU BELİRLEYEMEZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Emperyalistlerin bizi Şii-Sünni, siyah-beyaz, Türk-Kürt, Arap-Farisi diye bölmesine müsaade etmeyeceğiz. Biz birbirimizi etnik kimliğinden, kabilesinden, ırkından dolayı değil, sadece ve sadece Allah için, Allah'ın rızası için seveceğiz. Müslümanlar olarak ümmet bilincini, kardeşlik ahlakı ve hukukunu daima gözeteceğiz. Aramızda çizilen yapay sınırlar bizim ufkumuzu belirleyemez. Ufkumuz, ülkelerimizden hareketle tüm Afrika'yı, Afrika'dan hareketle de tüm dünyayı kuşatmalıdır" şeklinde konuştu. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Erdoğan'a Afrikalı çocuklar tarafından yapılan ve üzerinde ayetlerin yazılı olduğu bir ahşap hediye etti.
Görüntü Dökümü:
--------------------
- Erdoğan'ın açıklamaları
- Detaylar
====================
3- CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'I ŞAŞIRTAN SEVGİ
Haber: Gülseli KENARLI - Kamera: İdris TİFTİKCİ / İstanbul DHA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3. Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi'ne katıldı. Zirvenin ardından Erdoğan salonda çıkarken, konuklara tek tek selam verdi. Bu sıra bir konuk, Erdoğan'a eline uzatarak selamlaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elini bir süre sıkan kişi, bir anda sarıldı. Erdoğan'ın, sarılan kişi uzaklaşırken gülümseyerek "Çok kuvvetli" dediği duyuldu.
Görüntü Dökümü:
-------------------
- Erdoğan'ın tokalaşması
- Konuğun boynuna atlaması
- Erdoğan'ın sözleri
- Erdoğan'ın salondan ayrılması
===============================
4-EMİNE ERDOĞAN: YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA YÖNELMEK HEPİMİZ İÇİN BİR ZARURETTİR
Haber-Kamera: Feridun AÇIKGÖZ/İSTANBUL,(DHA)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Geri Dönüşüm Çevre Teknolojileri ve Sıfır Atık Fuarı'nda yaptığı konuşmada, "Sıfır atık yönetim sisteminin 2023 yılına kadar tüm ülkede uygulamaya konulmasını sağlayarak, yıllık 20 milyar lira ekonomik kazanç, 100 bin kişiye istihdam ve yüzde 35 oranında geri kazanım bekliyoruz. Doğal kaynakları tüketmeden, yarına aktarılabilir şekilde bırakmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek hepimiz için bir zarurettir. İyi bir gelecek istiyorsak, yeşil ekonomiye geçişi en hızlı şekilde gerçekleştirmemiz lazım. Bu, sosyal, çevresel, ekonomik kalkınma ve yoksulluğun azaltılması bakımından da çok önemlidir. " dedi.
İstanbul'da Geri Dönüşüm Çevre Teknolojileri ve Sıfır Atık Fuarı ile eş zamanlı Sıfır Atık Forumu düzenlendi. CNR Expo İstanbul Fuar Merkezi'ndeki foruma Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da katıldı.
Burada konuşan Erdoğan, "Çevre bilinci, doğayı bir bütün olarak görmektir. Bu bakış açısında, ülkeler arasındaki sınırların hiçbir önemi yoktur. Kendi ülkemizin doğasını korumak istemek, aynı anda tüm dünyanın doğasını korumayı istemekle eştir. Kendi sınırlarımız içinde gerçekleştirdiğimiz geri dönüşümün, dünyanın her yerine nüfuz eden bir iyilik hareketi olduğunu biliyoruz. Birbirimize karşı sorumluluklarımızın son derece arttığı bir dönemden geçiyoruz. İyi ya da kötü, attığımız her adım, etrafımızdaki yaşamı şekillendiriyor. 21. yüzyılın teknoloji alanındaki başarılarıyla övünürken, tüm dünyayı devasa bir vahşi depolama alanına dönüştürecek kadar çöp üretiyoruz. Bazen bakıyorum da, o kadar gereksiz paketlemeler yapılıyor ki. Yarım kiloluk bir gıdanın kendisinden kat be kat ağırlıkta paketinin olduğunu görüyoruz. Aslında hepsi bir kaynak israfı! Üretim yaparken, ürettiğimiz şeyin çevreye maliyetini iyi hesaplamamız gerekiyor. Size Japonya'nın sıfır atık kasabası Kamikatsu'dan örnek vermek istiyorum. Bu küçük kasaba, çöpünün % 80'ini geri dönüştürüyor. Sadece %20'si, depolama alanına gidiyor. Japonya ziyaretim sırasında görüştüğüm belediye başkanı, 2020'de %100 geri dönüşüm hedeflediklerini söyledi. Kamikatsu'nun başarısının sırrı, yaşayan herkesin bu seferberliğe katılması. Çöplerini 45 kategoriye ayırıyorlar. Öyle ki, plastik şişeleri, plastik kategorisine koymadan önce, üzerindeki etiketi dahi söküyorlar. Hulasa, tüm yönleriyle yaşam biçimlerimizi yeniden gözden geçirmek durumundayız." dedi.
"BU SEFERBERLİĞİ, HERKESİN YAŞANABİLİR BİR DÜNYAYI MİRAS BIRAKMA İŞTİYAKI OLARAK OKUYORUZ"
Erdoğan şöyle devam etti:
"2017'de Sıfır Atık Projesini başlattığımızda, ilk hedefimiz kamu kurumlarımızda çöpleri kaynağında ayrıştırmayı başarmaktı. Haziran 2017 tarihinden itibaren, 25.000 hizmet binasında sıfır atık sistemine geçtik.
Sıfır Atık Yönetmeliği ile, 2020 yılının ilk yarısında tüm kamu kurumlarını sisteme entegre etmiş olacağız. İkinci yarısında ise, 250 binden fazla nüfusu olan ilçe belediyeleri, organize sanayi bölgeleri gibi büyük ölçekli yerler, sıfır atık yönetim sistemine dahil edilmiş olacak. Topladığımız atık miktarını ve yürütülen diğer çalışmaları kayıt altına almak için Sıfır Atık Bilgi Sistemini devreye soktuk. Bugüne kadar 22 bin 913 kurum ve kuruluş bu sisteme entegre oldu, veri girişi yapmaya başladı. Sıfır Atık Hareketinin, başladığı günden beri, yerel yönetimlerden, medyadan ve STK'lardan büyük destek görmesi bizi ziyadesiyle sevindiriyor. Bu seferberliği, herkesin yaşanabilir bir dünyayı miras bırakma iştiyakı olarak okuyoruz. Sıfır atığın büyük bir değişim hareketi olduğuna inanıyorum. Bildiğiniz gibi 1 Ocak 2019 itibariyle Türkiye'de plastik poşetleri ücretli hale getirdik. Ve ilk 8 ayda poşet tüketimi yüzde 78 oranında azaldı. Şimdi 2021'i hedefleyerek depozito uygulaması üzerinde titizlikle çalışıyoruz. Bu uygulama ile geri dönüşümde daha da büyük adımlar atıyor olacağız. Geçtiğimiz Haziran ayında, Sıfır Atık Projesinin bir diğer ayağı olan Sıfır Atık Mavi'yi yürürlüğe koyduk. Tüm yurtta deniz temizliği seferberliği başladı. Bu sayede 122 bin 193 metreküp deniz çöpü toplandı. Türkiye'nin önde gelen 760 kuruluşu "Sıfır Atık Mavi Sözü" vererek denizlerimizin kirlenmesinin engellenmesi için çalışma yapacağını taahhüt etti. "
"İYİ BİR GELECEK İSTİYORSAK, YEŞİL EKONOMİYE GEÇİŞİ EN HIZLI ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİRMEMİZ LAZIM"
Emine Erdoğan, "Sıklıkla kullandığımız doğasever kelimesi aslında çok yanlış bir bakış açısına işaret ediyor. Yaşamın devamlılığı için gereklilik olan doğayı sevmek bir seçenek değildir. Doğa, içinde var olabildiğimiz evimizdir. Sanayi devrimi, insani doğanın karşısına egemenlik kuran bir efendi gibi konumlandırdı. Bu kibrin bilançosu, bugün tükenmiş kaynaklar ve doğayı kendi eliyle mahvetmiş bir insanlık olarak karşımızda duruyor. O nedenle ne doğayı sevmek, ne de yeşil ekonominin yollarını aramak iki seçenekten biri değildir. Tek yoldur. Doğal kaynakları tüketmeden, yarına aktarılabilir şekilde bırakmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek hepimiz için bir zarurettir. İyi bir gelecek istiyorsak, yeşil ekonomiye geçişi en hızlı şekilde gerçekleştirmemiz lazım. Bu, sosyal, çevresel, ekonomik kalkınma ve yoksulluğun azaltılması bakımından da çok önemlidir. Yeşil bir ekonomiyle gelir ve istihdamı arttırabiliriz. Temiz suya ve enerjiye erişimi iyileştirebiliriz. Atıkların ve karbon salınımının azaltılması, biyolojik çeşitliliğin ve ekosistemlerin koruması mümkün olabilir. Biz sıfır atık yönetim sisteminin 2023 yılına kadar tüm ülkede uygulamaya konulmasını sağlayarak, yıllık 20 milyar lira ekonomik kazanç, 100 bin kişiye istihdam ve yüzde 35 oranında geri kazanım bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
"YERYÜZÜ SOFRASINDA BİZE SUNULANLAR, İNSANLIĞIN ORTAK MİRASIDIR"
Erdoğan, "Tabiatla kopardığımız bağları onarmak için, bilim ürettiğimiz kadar hayat bilgisi de üretmeliyiz. Çevre krizini önlemek, bilimin olduğu kadar edebiyatın, felsefenin ve sanatın da vazifesidir. Bilim bize karbon ayak izi bırakmanın zararlarını anlatırken, felsefe hayatın anlamını, edebiyat ise ruhun yücelmesinin ancak sadelikle başarılabileceğini anlatır. İnsanlar olarak bu sentezi içselleştirdiğimiz oranda davranışlarımız daha latif hale gelir. O nedenle çevre krizini yönetmede, beşeri bilimlerin de önemli bir rolü olduğunu unutmamalıyız. Yeryüzü sofrasında bize sunulanlar, insanlığın ortak mirasıdır. Bugün içtiğimiz sudan tutun, soluduğumuz havaya kadar her şeyi henüz doğmamış çocuklarla paylaşıyoruz. Yalnızca ihtiyacımız kadarını almak ve aldığımızı çoğaltarak geri koymak evrensel bir sorumluluktur. Bu hatırlatma ile sözlerime son vermek istiyorum. Geri dönüşüm, çevre teknolojileri ve sıfır atık fuarının çıktılarının, dünyanın parlak geleceğine katkı sağlamasını temenni ediyorum." şeklinde konuştu.
TAHTA KAŞIK OYDULAR
Programın ardından Emine Erdoğan ve Bakan Murat Kurum stantları gezdi. Erdoğan ve Kurum tahtadan mutfak gereçlerinin yapıldığı stantta tahta kaşık oydu.
Görüntü Dökümü:
----------------
-Emine Erdoğan'ın açıklamaları
-Erdoğan'a konuşmasının ardından tablo hediye edilmesi
-Erdoğan ve Kurum'un stantları gezmesi
-Tahta kaşık oymaları
-Genel ve detaylar
====================================================
5- İSTANBUL'DA KAYIP ÇİNLİ BİLMECESİ
Haber-Kamera: Çağatay KENARLI, Ali AKSOYER, Feridun AÇIKGÖZ İSTANBUL, (DHA) - İSTANBUL'da bir ithalat firmasında çalışan Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşı 31 yaşındaki Lisha Yu kayıp olduğu öne sürüldü.
Edinilen bilgiye göre, Lisha Yu'nun Uygur, Türk erkek arkadaşı Süleyman A., Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğüne giderek kız arkadaşının 2 Ekim'de 34 MM 6988 plakalı otomobiliyle maddi hasarlı bir trafik kazası yaptıktan sonra haber alamadığını söyledi. Süleyman A., emniyetteki ifadesinde Lisha Yu'nun kendisini saat 23.30 sıralarında arayarak kaza yaptığını, çarptığı araçtaki kişilerin de kendisiyle konuşmak istediğini söylediğini kaydetti. Süleyman A., telefon görüşmesinin kesilmesinin ardından kız arkadaşı Lisha Yu'ya bir daha ulaşamadığını vurguladı.
KAYIP ŞAHISLAR BÜRO AMİRLİĞİ GÖREVLİLERİNİN ÇALIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri Lisha Yu'nun yaşadığı 705 dairenin bulunduğu lüks siteye gelerek çevrede güvenlik kamera görüntülerini inceledi. Ancak sonuca varılamadı. Polis, konuyu daha kapsamlı olarak incelenmesi ve araştırılması için Asayiş Şube Müdürlüğü Kayıp Şahıslar Büro Amirliği'ne devretti. Kayıp Şahıslar Büro Amirliği ekipleri ise, Lisha Yu'nun bulunması için teknik ve fiziki çalışma başlattı. Polis ekiplerinin Lisha Yu'yu arama çalışmaları gece gündüz demeden aralıksız olarak sürüyor.
AİLE İSTANBUL'A GELDİ, KONSOLOSLUK POLİSLE TEMASA GEÇTİ
Lisha Yu'nun Çin'de yaşayan ailesi kızlarının kaybolduğunu öğrendikten sonra, yaklaşık 10 gün önce İstanbul'a geldi. Çin Halk Cumhuriyeti'nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlileri de Lisha Yu'nun bulunması için polis ekipleriyle temasa geçtiği öğrenildi.
Görüntü Dökümü
------------
-Lİsha Yu'nun yaşadığı siteden görüntü
-Siteye giren çıkan vatandaşlar
-Lisha Yu'nun fotoğrafları
DHA FEED
=============================
6 - KÜÇÜKÇEKMECE'DE KEDİLERE ZEHİR VERDİĞİ ÖNE SÜRÜLEN KİŞİ KONUŞTU
Haber-Kamera: Serdal ALTINTEPE / İSTANBUL,(DHA)
Küçükçekmece'de bir sitede kedileri zehirlediği iddia edilen Aytuğ Koyuncu kendini savundu. Koyuncu, "Çamaşır suyu, yağ sökücü, pas sökücü içeren bir karışımı apartmanın girişindeki alanı temizlemeye çalıştım. Orada zaten mama yoktu, mama kalıntısı vardı" dedi.
"ÇOK HASSAS BİRİSİYİM"
Cep telefonu kamerasıyla çekilen görüntülerde yer alan iş insanı Aytuğ Koyuncu yaşanan olaylarla ilgili DHA'ya açıklama yaptı. Kedi fobisinin olduğunu ve yoğun bir temizlik tutkusu olduğunu ifade eden Aytuğ Koyuncu apartman önlerine kedi maması dışında yemek artıklarının da döküldüğünü söyledi. Aylardır bu sorunla uğraştığını ifade eden Koyuncu, "Bu atfedilen suçlarla hiçbir ilgim yok. Sadece temizlik tutkum var ve etrafta çok fazla kedilere konulan yemek artığı var. Bu olayların başlangıcı çok öncesine dayanıyor. Şubat ayında sosyal medyaya verilen bir görüntü ile çıkarılan linç kampanyası sonrası üzerime gelmeye başladılar. Görüntülerde şiddet ya da hayvana eziyet falan yok. Ben sadece koku hassasiyeti olan, yediğiyle içtiğiyle çok hassas birisiyim. Bu kadar kedi popülasyonunun artması, bununla beraber yemek artıklarının artması benim kusmama, hasta olmama sebep oluyor. Aylardır bununla uğraşıyorum. Eve girdikten sonra en az 15 dakika rahatlamaya çalışıyorum. Bunu defalarca söyledik. Olayların geçmişi 2 yıl öncesine denk geliyor. Kafede yemek yerken yanıma gelen kediyi itmemle başladı. İddialar arasında o kadar saçma sapan şeyler var ki. Satanist, çocuk tacizcisi, hayvan düşmanı, kadın düşmanı. Benim sabıkam yok" dedi.
"İNSAN HAKLARIYLA KİMSE İLGİLENMİYOR"
12 yıldır site sakini olan Aytuğ Koyuncu, cep telefonuyla çekilen görüntüler hakkında da açıklama yaptı. Temizlik maddesi içeren karışımı mama üzerine dökmediğini savunan Koyuncu, "Çamaşır suyu, yağ sökücü, pas sökücü içeren bir karışımı apartmanın girişindeki alanı temizlemeye çalıştım. Orada zaten mama yoktu, mama kalıntısı vardı. O kahverengi şeyler sonrasında çok pislik bırakıyor ve ben her gün bunu görmek zorundayım. Bununla ilgili oldukça yoğun hassasiyetim var, bir kedi fobisi diyebiliriz. Temiz şekilde de yaşayabiliriz bu da mümkün. Bunu bu insanlara anlatmaya çalıştık maalesef dinlemiyorlar. Hayvan hakları adı altında bir çalışma var ama insan haklarıyla kimle ilgilenmiyor. Ben orada 12 senedir oturan birisiyim. Zehirli köfte konusu tam bir canilik, saçmalık. Bunun hapis cezası var" diye konuştu.
Koyuncu ayrıca yaşanan bu olayların nedeninin site arazisinde yapılan yolsuzlukları gün yüzüne çıkardığı için olduğunu belirtti. Site alanında çok sayıda yolsuzluğu ilgili makamlara belirttiğini söyleyen Koyuncu şöyle konuştu:
"Burası çok büyük bir bölge ve çok fazla usulsüzlük var. Ben bunların üzerine gidiyorum. Usulsüzlüklerin bazıları gerçekten çok ciddi. Afet toplanma alanlarına ulaşımı engelleyici yollar var, yapılaşmalar var. Bunlar planda yer almıyor. Ben bunları yetkili yerlere bildiriyorum. Kaçak kafelerin kapatılmasıyla ilgili uğraşıyorum. Bir tanesini kapattırdık. Orayı işleten kişi benim aleyhimde kampanya yapanlardan bir tanesi. Bir tanesi kapandı, yedi tanesi yolda. Bu insanların tekerine çomak sokunca daha fazla karşı kampanya yapıyorlar. Burada yapılan araştırmalarda hiçbir şekilde kedi ölüsü bulunmadı."
İş insanı Aytuğ Koyuncu haber bültenlerinde yer alan görüntülerin ardından çok sayıda ölüm tehdidi aldığını da sözlerine ekledi.
"ÖNCELİĞİMİZ HİJYENİ SAĞLAMAK"
Sitenin 5. Bölge Temsilciler Kurulu Başkanı Tuğrul Kocaimamoğlu da gündeme gelen olay hakkında konuştu. Yönetim olarak site arazisi içinde kedi evi yaptıklarını ve hayvanların burada beslenmesi konusunda bilgilendirilmeler yapıldığını ifade eden Kocaimamoğlu, "Sokak hayvanlarının doğru beslenmesi ve doğru bakıma alınması adı altında kendi bölgemiz içinde kesi evi tahsis ettik. Komşularımızı da bu yönde bilinçlendirdik. Bizim yönetim olarak öncelikli görevimiz, yaşayanlarımızın hijyen koşullarını, sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yaşamalarını sağlamak. Hayvanseverlerin hayvan sevgisini anlıyoruz, yönetim olarak hayvanseverlerin karşısında değiliz tam tersi ortak hareket ediyoruz. Buradaki olay tamamen ikili ilişkilerin yozlaşmasından kaynaklanan davranış bozukluklarıyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Hiçbir düşünce hiçbir tepki sahipsiz küçük dostlarımızın tekmelenmesine ve herhangi bir zarar verme hakkını vermez. Bu konuda biz de bu tür olayların karşısındayız. Kendi bölgemizde 1300 yaşayanımız var bunun 400'ünden fazlası çocuk. Kapı önlerine maalesef yemek artıkları koyuluyor. hayvan bir yere kadar yer ama yenmediği zaman da haşaratlar ortaya çıkıyor. Bizim hijyen dediğimiz olayın bu defa tam tersi doğuyor ve evlere kadar karafatma giriyor. Bizim amacımız sahipsiz küçük dostlarımızı doğru alanlarda doğru şekilde beslemek" dedi.
Görüntü Dökümü:
--------------------
-Aytuğ Koyuncu röp
-Tuğrul Kocaimamoğlu röp
-Diğer detaylar
=======================
7- SİS ALTINDAKİ YAVUZ SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ HAVADAN GÖRÜNTÜLENDİ
Haber-Kamera: Ali AKSOYER/İSTANBUL,(DHA) - İSTANBUL'da sabah saatlerinden itibaren sis etkili oldu. İstanbul'u üstüne çöken sis doyumsuz manzaralar da oluşturdu. İstanbul'un boğaz köprüleri sis altında kaldı. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim köprüsü havadan da görüntülendi.
Görüntü Dökümü:
---------
-Sis altındaki Yavuz Sultan Selim köprüsü
=============================
8- (ÖZEL) - BAHİS OYUNLARINDA ŞİKE DAVASINDA KARAR: 9 YILLIK DAVADA TÜM SANIKLAR BERAAT ETTİ
Ruken KADIOĞLU/ İstanbul, DHA- Bazı futbol müsabakalarına ilişkin bahis oyunlarında manipülasyon yaparak haksız kazanç sağladıkları iddiasıyla 2010 yılından bu yana yargılanan aralarında eski futbolcular Tanju Çolak, Fatih Akyel, Erkan Ergün ve öldürülen iş insanı Ali Rıza Gültekin'in de bulunduğu 71 sanıklı davada karar çıktı. Mahkeme, "Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve örgüte üye olmak" suçlarından tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi.
İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya sanıklar katılmazken, bazı sanık avukatları ve şikayetçi sıfatıyla Spor Toto Başkanlığı adına avukat Sercan Mumcu ve Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) avukatı Doğan Aydoğdu hazır bulundu.
SAVCI MÜTALAADA BERAAT İSTEDİ
Duruşma savcısı mahkemeye sunduğu esas hakkındaki mütalaada, 4 Eylül 2009 tarihinde ve öncesinde bazı futbol müsabakalarının sanıklar tarafından manipüle edilerek bu maçların konu edildiği bahis organizasyonlarında oynayıcıların algılarını yanılttıkları, sanıkların oyunları müdahalelerle kendi lehlerine olacak şekilde yönlendirdikleri, sanıkların haksız kazanç elde ettikleri iddiasıyla dava açıldığı belirtildi. Sanıklardan Erkan Ergün'ün Nurettin Günay'dan talimat aldığı, bu talimatlarla futbol müsabakalarını manipüle ettikleri, sanıkların bahis oyunlarında yer alan maçları manipüle ederek kamu kuruluşları olan TFF'nin zararına olacak şekilde haksız kazanç sağladıklarının iddiaları da mütalaada hatırlatıldı. Mütalaada, "Örgütün varlığının kabul edilmesi için hiyerarşik ilişki içindeki en az üç kişinin olması gerekir. Somut olayda, sanık beyanları, tutanaklar, soruşturma evrakları incelendiğinde sanıklar arasında hiyerarşik bir birlikteliği gösterir nitelikte delil bulunmadığının anlaşıldığı kaydedildi.
Ayrıca 29 Haziran 2012 tarihli bilirkişi raporuna olaya konu maçlarda, manipülasyon olduğuna dair herhangi bir tespitin yapılamadığı vurgulandı. Mütalaada bu nedenlerden dolayı, sanıkların "Örgüt kurma ve suç örgütüne üye olmak, nitelikli dolandırıcılık" suçlarından beraatlerine karar verilmesi talep edildi.
"ŞİKAYETİMİZ DEVAM EDİYOR"
Şikayetçi Spor Toto Başkanlığı avukatı ve şikayetçi TFF avukatı ise savcının mütalaasına karşı "Şikayetimiz devam ediyor" dedi.
Mahkeme başkanı, sanık avukatlarına esasa ilişkin son savunmaları için söz verdi. Sanık avukatları müvekkilleri hakkında mütalaa doğrultusunda beraat kararı verilmesini talep etti. Sanık Tanju Çolak'ın avukatı Nima Yari, " Mütalaaya katılmaktayız. Hiçbir evrakta müvekkilimin adı geçmemektedir. Ancak adına sadece iddianamede yer verilmiştir" dedi.
MAHKEME KARARINI AÇIKLADI
Mahkeme heyeti, sanıklar hakkındaki "Örgüt kurma ve üye olma" ve "Nitelikli dolandırıcılık" suçlarından somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği için tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi. Heyet, Beşiktaş'ta 2018 yılında bir apartman dairesinde kurşunlanarak öldürülen iş insanı Ali Rıza Gültekin hakkındaki suçlamanın da ölmüş olması nedeniyle düşürülmesine hükmetti.
İDDİANAME
İddianamede, şüphelilerin, uluslararası yasadışı bahis örgütünün faaliyetleri çerçevesinde, Türkiye'de oynanan bazı futbol karşılaşmaları ile bahis oyunlarında manipülasyon yapılması eylemine karıştıkları belirtiliyordu.
İddianamede, sanıklar Nurettin Günay ile Erkan Ergün'ün "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ve "Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık yapmak" suçlarından 4 ile 13'er yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyordu.
Aynı iddianamede, sanıklar Ali Rıza Gültekin ve Tanju Çolak'ın aralarında bulunduğu 69 sanığın ise "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüte üye olmak" ve "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık yapmak" suçlarından 3 ile 10'ar yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep ediliyordu.
Görüntü Dökümü;
-----------
-Arşiv
=========================
9- ESENYURT'TA İNTİKAM CİNAYETİ
Buse PEHLİVAN/İSTANBUL(DHA)- ESENYURT'ta işlenen cinayetin intikam nedeniyle gerçekleştiği belirlendi.
Esenyurt Pazar Yolu Mahallesi'nde 12 Ekim akşamı 25 yaşındaki Kerem Büte, bıçaklanarak ağır yaralanmış kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Olayın ardından çalışmalara başlayan Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, 7 yıl önce Büte'nin bir kişiyi bıçakla yaralayarak felç ettiğini belirledi. Bu yönde yoğunlaşan ekipler, felç kalan kişinin kardeşi Eren K.,'yı gözaltına aldı. Eren K.,"Kardeşim Ersel, 7 yıl önce tartıştığı bu kişi tarafından bıçaklanmıştı. Sonrasında da felç kaldı. Mahallemize geldiğini duyunca da aramızda tartıştık. Daha sonra da bıçakladım. Kardeşimin intikamını aldım" dediği öğrenildi.
Cinayet Büro Amirliği önceki gece eş zamanlı yaptığı operasyonla 18 Ekim'de Eren K'nın yanı sıra Büte'nin bıçaklandığı sırada yanında bulunan Halil İbrahim T.,(30), Sezer Y.(19)'yi de gözaltına aldı. Ayrıca Cinayetle bağlantısı olduğu tespit edilen Hazar T.(19) Kayseri'de yapılan operasyonla gözaltına alındı. Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği'ndeki sorgularının ardından şüpheliler adliyeye sevk edildi. Öte yandan öldürülen Büte'nin 11 suçtan poliste kaydı olduğu öğrenildi.
Görüntü Dökümü
------------------
-Şüphelilerin adliyeye sevk olması
-Öldürülen kişi
==================
10 - ESAD, REJİM YANLISI OLMAYANLARA ZULMEDİYOR
Hilal ÖZTÜRK- Ali ABLAY- Mertcan ÖZTÜRK/ İSTANBUL, (DHA) SURİYELİ mülteciler ve yerinden edilmiş kişilerin haklarını korumak amacıyla, Suriyeliler tarafından kurulan Suriye Vatandaşlık Onuru Derneği (SACD), rejim tarafından kontrol edilen bölgelerde neler yaşandığını ortaya koyan bir araştırma raporu yayınladı. Rapora göre Esad yönetiminde olan bölgelerde, muhalif gruplarla bağlantısı olmasa dahi rejim yanlısı olmadığı düşünülen Suriyelilere insan hakkı ihlalinin yapılmaya devam edildiği tespit edildi. Esad rejimi yanlısı olmadığı düşünülenlere keyfi tutuklamalar, zorla çalıştırma, zorla askere alma, haraç ve temel hizmetlerin sağlanmaması gibi insan hakları ihlallerinin yaygın ve sistematik bir şekilde işlenmeye devam ettiği belirtildi.
DERNEK ÜYESİ KHATTAM: 'SURİYE'YE DÖNENLERİN YÜZDE 60'I TUTUKLANDI
SACD yetkilisi Muhammed Khattam derneğin siyasi bir bağlantısı olmadığını ve taraf olmadan bu raporu hazırladıklarını belirterek çarpıcı bilgiler sundu ve şunları söyledi: "Bizim derneğimizin siyasi bağlantısı yoktur ve tamamen Suriye vatandaşları tarafından kurulmuş bir dernektir. Hiçbir siyasi taraf ile bağımız yoktur. Bu rapor 165 kişi baz alınarak ve farklı şehirlerden oluşan bir rapordur. Halep, Şam, Humus ve Guta'da yaşayan katılımcılar tarafından oluşturulmuştur. Böyle bir rapor daha önce hazırlanmadı. Raporumuz, rejim bölgesinde yaşayan Suriyelilerin neler yaşadıklarını ve Esad rejimi tarafından nasıl yaptırımlarla karşılaştıklarını anlatıyor. Biz hem bu 165 kişiyi hem de yakınlarını baz alarak hazırladık bu raporu ve rapordaki rakamlar birçok şeyi ifade ediyor. Suriye'ye dönenlerin yüzde 62'lik bir kısmı tutuklandı ya da yakınları tutuklandı. Suriye'ye bu durumda dönmek hiç iyi bir şey değil. Suriye'de yaşayan Suriyelilerin yüzde 60'lık bir kısmı Suriye'den çıkmak istiyorlar. Çünkü Esad sürekli daha fazla baskı yapıyor. Dönen Suriyeliler Esad rejimi tarafından tutuklanıyor ya da askere gönderiliyorlar. 2011'den 2016 yılına kadar Suriye'de olmasanız bile Esad rejimi elektrik, su, diğer hizmetleri vermese bile bu faturaları ödemek zorunda bırakıyor. Suriye'ye dönenlerin yüzde 65'i bu faturaları mecbur ödediler, çünkü Suriye hükümetinden bir belge almak istiyorsan önce bu faturaları ödemek zorunda bırakılıyorsunuz. Bir örnek vereyim 65 yaşındaki yaşlı bir adamın bütün çocukları Suriye'den çıktılar. Bir tane 18 yaşındaki oğlu kaldı yanında. Esad rejimi onun oğlunu aldı ve askere gönderdi" dedi.
'EVLERİMİZE VE MALIMIZA ZORLA EL KOYULUYOR'
Khattam, rejim bölgesinde yaşanan baskı ve işkenceleri şu sözlerle anlattı: "Hem Ruslar hem de İranlılar bizim yerlerimizi de evlerimizi de Esad rejimiyle birlikte yok ettiler. Sonrasında o bölgelere yeni evler yaptılar. Bu binalara Ruslar ve İranlılar yerleşti. Sizin eviniz oradaysa bile mülteci olarak yurtdışına gittiyseniz hak iddia edemiyorsunuz. Yakınınız yoksa Esad rejimi bu yeri alıp kullanabiliyor. Esad '10 numaralı kanun' diye bir kanun çıkarttı. Kanuna göre siz yoksanız ve yakınınız da yoksa Esad rejimi her şeyinize el koyuyor. Suriyeli vatandaşlar, evlerine ve iş yerlerine zarar gelmeden dönmek istediler ama dönünce de tutuklandılar ve hapislere koyuldular. Bildiğimiz her aileye Esad rejimi tarafından bir zarar geldi. Eğer zengin bir aileyseniz rüşvet vermek zorundasınız ama rüşvet veremiyorsanız ya çocuğunuz askere gidiyor ya da tutuklanıyor bir daha da haber alamıyorsunuz. Benim yakın bir arkadaşım var. 70 yaşında Türkiye'den Suriye'ye döndü, Suriye'de evi vardı. Döndüğünde Esad rejimi onu hapse attı, 1 ay nerede olduğunu kimse bilmiyordu. Neden hapse girdiğini bilmiyordu. Hapisten çıktıktan sonra Türkiye'ye döndü ve bize 100 kişilik koğuşlarda kalıp günlerce aç bırakıldığını söyledi bize. Esad rejimi polisleri gözlerinizi kapatarak sizinle konuşuyorlar ve tehdit ediyorlar, zarar vereceklerini söyleyerek kimsenin hapisten çıkamayacağını söylüyorlar."
DÖNEN SURİYELİLERİN YÜZDE 13'Ü TÜRKİYE'YE GELMEK İSTİYOR
İstatistik verileri de aktaran Khattam, "Dönen Suriyelilerin yüzde 75'i tekrar Suriye'den ayrılmak istiyorlar. Yüzde 10'u İdlib'e gitmek istiyor. Yüzde 31'i Türkiye'ye gelmek istiyor. Yüzde 31'i Avrupa'ya gitmek istiyor. Yüzde 13'ü Arap ülkelerine gitmek istiyor. Yüzde 14'ü Türkiye'nin kurduğu güvenli bölgede yaşamak istiyor. Yüzde 1'i YPG'nin bulunduğu bölgede yaşamak istiyor. Yüzde 84'lük kesim kimsenin Suriye'ye dönmesini tavsiye etmiyor. Yüzde 13'lük bir kesim ise 'Suriye'ye dönülebilir' diyor. Raporumuzun rakamları bu şekilde" diye konuştu.
'EN ÇOK İNSANI YARDIM YAPANLAR TUTUKLANIYOR'
Suriye'ye gidip gelen ve orada İnsanı Yardım vakfında çalışan Fadi Nzhat, "Çok şey yaşadık. İnsani yardım yapanların hepsi Esad rejimi tarafından en çok baskıyı görüyor. Benim de bir kardeşim 1 yıl Suriye'de tutuklu kaldı. Çünkü kardeşim hastanede insanlara yardım etmeye çalışıyordu. Tutuklananların da büyük bir kısmı insani yardım yapmaya çalışanlardan oluşuyor" dedi.
'BİR YAKINIM SURİYE'YE DÖNDÜ FAKAT HAVAALANINDA TUTUKLANDI'
Birçok yakınının halen Suriye'de olduğunu belirten Shaima Bouti ise, "Biz Suriye'den çıkıp Türkiye'ye geldik, güven ve istikrar içerisinde yaşadık. Benim bir yakınım Suriye'ye dönmek istedi fakat havaalanında tutuklandı. Ailesi ve arkadaşları göremedi. Uzun zamandır hapishanede kalıyor. Suriye'de kalanlar Esad rejimi için savaşmak zorunda bırakılıyor ve silahınızı bırakırken Esad rejimiyle bir anlaşma imzalıyorsunuz. Rejim size 'Artık kalabilirsiniz Suriye'de' diyor fakat 1-2 ay sonra gelip tekrar 'Bizim için savaşmalısınız' diyor. Yaşamak için temel ihtiyaçları Suriye'de Esad rejimi vermiyor, elektrik, su vermiyor. Ekmek bile bulamıyor orada birçok insan. Yakınım olan bir kadının eşi Esad rejimi tarafından tutuklandı, sürekli gezdirildi birçok polis karakoluna götürüldü, kendisinden rüşvet istendi ama ödeyemediği için eşi hala tutuklu durumda" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
-------------
Muhabir Anonsu ( Ali ABLAY )
Muhammed Khattam röp
Fadi Nzhat röp
Shaima Bouti röp
Rapor detayı
Genel ve detay
======================
11- ELEKTRONİK SİGARAYI BİRKAÇ DAKİKA SOLUMAK BİLE AKCİĞERDE HASAR YARATIYOR
Haber- Kamera: Özlem YURTÇU KARABULUT- Kubilay ÖZEV/İSTANBUL, (DHA)- ELEKTRONİK sigara kullanımı her geçen gün daha da popüler hale gelirken akciğerde yarattığı ölümcül hasarlar nedeniyle dünyanın gündeminden düşmüyor. Son bir buçuk ayda ölüm vakalarının 7'den 33'e yükseldiğini belirten Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Banu Musaffa Salepçi, 13 yaşında vaka bildirimi dahi olduğunu vurgulayarak "2018 Mart ve Eylül ayları arasında ortalama yaşı 24 olan sağlıklı, sigara kullanmayan 31 gönüllü ile bir çalışma yapılmış. Bu kişilere 2-3 dakika sadece elektronik sigarayı solutmuşlar. Arkasından da MR çekimleri yapılmış. MR'la damarlardaki hasarlara bakılmış. Çok ciddi akut (hızlı) etkileri olduğu gösterilmiş. Çünkü ısıtılmış tütün ürünü olması daha hızlı bir şekilde akciğerlere ve oradan da damarlara ulaşmasına yol açıyor. Serbest radikaller, oksidanlar ortaya çıkıyor. Bunlar direkt akciğer hücrelerinde de hasara yol açıp inflamasyon dediğimiz, farklı hücrelerin birikimi ile akciğerde oksijenin kana geçişinin bozulmasına, bu şekilde de solunum yetmezliğine sebep oluyor. Sonuçta akciğerdeki gaz alışverişinin bozulması ile dokulara da yeterindce oksijen ulaşamıyor ve hasta solunum yetmezliği ile kaybediliyor.
VAKALARIN ÇOĞU ERKEK, 13 YAŞINDA VAKA BİLE VAR
Türk Toraks Derneği Tütün Çalışma Grubu'nda da yer alan Doç. Dr. Salepçi, elektronik sigaranın zararlarının çalışmalarla her geçen gün daha da fazla ortaya konduğunu anlatarak "Hiç sigarayı içmeyi düşünmeyen gençler bile elektronik sigaraya yönelmiş durumdalar. Çünkü ciddi reklam kampanyaları var bu konuda. Son aylarda bildirilen solunum yetmezlikli vakalar genellikle 20'li yaş civarında erkekler. Bildirilen vakaların yüzde 79'u erkek ve bunların yüzde 75'i de 35 yaş altı. 13 yaşında bildirilmiş vaka var, bu kadar üzücü ve yaygın ne yazık ki. Çocuklar bazen elektronik sigaraların likid kartuşları ortada bırakıldığında içebiliyorlar ve çocuklarda ciddi toksik etkileri görülebiliyor. Bunun dışında elektronik sigaralar cepte taşınırken patlamalar yanıklar ve bu nedenle ölümler bile bildirildi" diye konuştu.
ÖLÜM SAYISI BİR BUÇUK AYDA 7'DEN 33'E ÇIKTI
Son yıllarda elektronik sigaranın ülkemizde satışı yasak olmasına rağmen internet üzerinden kolaylıkla ulaşılabildiği için gençler arasında oldukça yaygınlaştığına işaret eden Doç. Dr. Salepçi, "Bugüne kadar duman çıkarmadığı için zarar vermediği iddia ediliyordu tütün endüstrisi tarafından. Ama yapılan araştırmalar gösterdi ki ısıtılmış dahi olsa, duman değil buhar bile çıkarmış olsa, içinde aromalar, sigarada bulunan pek çok kimyasal madde, ağır metaller, nitrozaminler, formaldehitler, propilen glikol ve gliserol gibi katkı maddeleri, kanserojenler mevcut. Amerika'da 31 Mart itibariyle bildirilen vakalar giderek arttı. 31 Ağustos'ta elektronik sigara kullanıcılarında görülen akut solunum yetmezliği, yoğun bakım ve ondan sonra da ölümle sonuçlanabilen bir akciğer hasarı olduğu tespit edildi. Vaka sayısı yaklaşık 500 civarındaydı. 7 ölüm vardı. Fakat 15 Ekim tarihli yeni veriler vaka sayısının bin 479'a; ölümlerin de 33'e ulaştığını gösteriyor. Geriye dönük bakıldığında bunun çok daha geçmişe dayandığı da görülecektir"dedi.
SEKTÖRÜN YENİ OYUNU: ISITILMIŞ TÜTÜN
Elektronik sigaraların aromalarla cazip hale getirildiğini de anlatan Doç. Dr. Salepçi, sözlerini şöyle noktaladı: "Fakat yüzlerce çalışma var. İlk elektronik sigaranın ortaya çıkışı Çin'de 2004 yılında, daha sonra tüm dünyaya yayılmış durumda. İçindeki aromalar dahil hepsinin verdiği zararlar ayrı ayrı tespit edildi. Şu anda FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından solunum yetmezliği nedeni ile başvuran hastaların kullandığı elektronik sigaraların içerikleri laboratuvarlarda inceleniyor. Bir kısmında sadece nikotin var, bir kısmında hem nikotin hem diğer pek çok katkı maddeleri var, bir kısmında nikotin ve diğer katkı maddelerinin yanı sıra cannabinoid dediğiniz kenevir var. Yani çok çeşitli elektronik sigaralar var. Sadece kenevir içerenler değil, diğerleri de solunum yetmezliğine sebep oluyor. Çok çeşitli, moleküler düzeyde yapılan çalışmalar var. Bir de henüz yayınlanmamış bir çalışma var devam eden. Bunda da şu anda tütün endüstrisinin son oyunu olarak ortaya konduğunu düşündüğümüz ısıtılmış tütünün etkileri inceleniyor. Bu da elektronik sigaradan daha zararsızmış gibi sunuluyor. Tütün yanmadığı, ısındığı için zarar vermediği düşünülüyor. Halbuki ısıtılmış tütün ürünü aslında normal sigara ile elektronik sigara arasında bir yerde yer alıyor. Sonuçta tütün, hiçbir ısıtma, hiçbir işlemden geçmese bile çiğnendiğinde dahi kanserojen bir madde. Yani hiçbir şekilde bir tütün ürününün zararsız olması mümkün değil. Bu son araştırmada üçünü karşılaştırmışlar. Gerek damarlar üzerine verdikleri hasarlar, gerekse akciğerlerde yaptıkları hasar, birbirine eş değer. Yani biliyoruz ki hiçbir tütün ürününün zararsız olması imkansız."
Görüntü dökümü:
Doç. Dr. Banu Musaffa Salepçi röportajı
Vatandaş görüşü
Detay görüntüler
=========================
12- VALİ YERLİKAYA İSTANBUL'DAKİ MUHTARLARLA BİR ARAYA GELDİ
Haber-Kamera: Beyza Nur GÜLER-Buğra BENLİOĞLU/İstanbul, (DHA)
İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, 19 Ekim Muhtarlar günü dolayısıyla İstanbul'da görev yapan muhtarlar ile bir araya geldi.
19 Ekim Muhtarlar günü dolayısıyla İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul'da görev yapan muhtarları Şişli'de bulunan bir otelde düzenlenen öğle yemeğinde ağırladı. Yemeğe İstanbul İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Nuh Köroğlu ve İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı da katıldı.
"DEVLETİMİZİN MİLLETİMİZE EN YAKIN OLDUĞU YERDESİNİZ"
Vali Yerlikaya programda yaptığı konuşmada, "İstanbul'da 39 ilçemiz, 961 mahallemiz bulunuyor. Şile'den Silivri'ye, Fatih'ten Üsküdar'a, Tuzla'dan Sarıyer'e, tüm ilçelerimiz ve her bir mahallemiz ayrı güzel. Bu şehri sizlerle birlikte yönetiyoruz. Her mahallemize gözümüz gibi bakıyoruz. Sizler, devletimizin milletimize en yakın olduğu yerde mahalledesiniz. Halkımızın bir derdi mi var? İlk koştukları makam sizsiniz. Sizler, devletimizin eli ayağı olduğu kadar aynı zamanda aklı ve kalbisiniz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi; 'Yerinden oynayan bir kaldırım taşından, susuzluktan kuruyan ağacın yeşertilmesine kalemi defteri olmayan öğrencinin ihtiyacının karşılanmasından, yüreği yanan ananın babanın tesellisine kadar hayatın her alanında sizler varsınız.' İyi ki varsınız. Vatandaşlarımızın derdini, ihtiyacını, sorunlarını çözmenin peşinde koşan mahallesinin babası, ablası, ağabeyisiniz" dedi.
TÜRKİYE'DE EN ÇOK KADIN MUHTAR İSTANBUL'DA
Yerlikaya şöyle devam etti:
"Bu bilinçle, İstanbul'umuza hizmet eden 821 beyefendi muhtarımız var. Muhtarlık gibi zor ve meşakkatli bir göreve talip olan ve seçilen 140 hanımefendi muhtarlarımız var. Türkiye'de kadın muhtar sayısının en yüksek olduğu il İstanbul. İstanbul'da kadın muhtarlarımızın oranı yüzde 15. Bu oran Türkiye ortalamasının 7 katı. Bundan mutluluk duyuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın 33 bin muhtarımızı külliyede misafir etmesi, ülkemizde muhtarlarımıza verilen değerin en önemli göstergesidir. Yine İçişleri Bakanlığımız bünyesinde Muhtarlar Daire Başkanlığı'nın kurulması, Valiliklerde bir Vali yardımcısının Muhtarlarımızdan sorumlu olarak görevlendirilmesi, devletimizin her kademesinde sizlere verilen bu değerin yansımasıdır"
Konuşmasının ardından Yerlikaya, İstanbul'un en yaşlı kadın ve erkek muhtarları olan Adalar İlçesi Nizam Mahallesi muhtarı Şerif Ali Coşkuner'e ve Şişli İlçesi Feriköy Mahallesi muhtarı Sevim Meriç'e plaket takdim etti.
Görüntü Dökümü:
--------------------------
-Yerlikaya'nın konuşması
-Muhtarlardan görüntüler
-Yerlikaya'nın plaket takdimi
-Genel ve detay