DHA YURT BÜLTENİ-2
1)ÇANAKKALE'DE İŞÇİ SERVİSİ İLE TIR ÇARPIŞTI: 4 ÖLÜ, 8 YARALI
ÇANAKKALE'nin Biga ilçesinde, işçileri taşıyan minibüs ile TIR’ın çarpışması sonucu meydana gelen kazada, ilk belirlemelere göre 4 kişi öldü, 8 kişi yaralandı. Kaza bu sabah saat 07.30 sıralarında, Biga ilçesi Yeniceköy mevkisinde meydana geldi. Balıkesir'in Gönen ilçesindeki fabrikanın işçilerini taşıyan 17 KP 111 plakalı minibüs ile 16 BM 893 plakalı TIR, kafa kafaya çarpıştı. Kazada, ilk belirlemelere göre 4 kişi hayatını kaybetti, 8 kişi ise yaralandı. Kaza yerine çok sayıda ambulans, itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. Yaralılar, ilk müdahelelerinin ardından hastanelere kaldırılıp, tedaviye alındı.
OLAY YERİNDEN İLK GÖRÜNTÜLER GEÇİLDİ
Safiye TARI GÜNER/BİGA (Çanakkale), (DHA)-
================================================
2)LÖSEV BURSA EKİBİ 'DÜNYA GÖNÜLLÜLER GÜNÜNÜ' ULUDAĞ'DA KUTLADI
LÖSEMİLİ Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı(LÖSEV) Bursa şubesi ‘Dünya Gönüllüler Günü’ kapsamında gönüllüleriyle birlikte Uludağ’da düzenlenen kutlama etkinliğinde buluştu. Birleşmiş Milletler tarafından 1985'ten bu yana her yıl 5 Aralık'ta, gönüllü çalışmaları ve faydalarını duyurmak, gönüllülük bilincini arttırmak amacıyla Dünya Gönüllüler Günü kutlanmaktadır. Bu gün kapsamından Uludağ’da düzenlenen programa yaklaşık 100 LÖSEV Bursa gönüllüsü katıldı. Gönüllüler gün boyu düzenlenen etkinlikte keyifli dakikalar geçirdi. LÖSEV Bursa Koordinatörü Füsun Emecan Özcan gönüllülüğün önemine vurgu yaparak " Türkiye genelinde 35 bin kayıtlı çocuk ve yetişkin kanser hastası ve ailesine yardım elimizi uzatırken en büyük destekçilerimiz gönüllülerimizdir. Türkiye genelinde sayıları 4 milyonu geçen, Bursa'da da 30 bini aşkın gönüllümüz var. LÖSEV bütün çalışmalarını gönüllüleriyle birlikte sürdüren bir vakıftır. Dolayısıyla yılın 1 gününde de gönüllülerimizle bir araya gelerek bunu kutlamak istedik. Gönüllüler yıl boyunca LÖSEV’in bütün etkinliklerinde çocuklarımız ve misafirlerimizle birlikte aktif rol oynuyorlar. Gönüllüler hiçbir maddi beklenti içinde olmadan her türlü faaliyette etkin olan kişilerdir. Bizim için onların varlığı çok kıymetliö dedi.
“KIZIM SAYESİNDE LÖSEV GÖNÜLLÜ OLDUMö
İki yıldır LÖSEV gönüllüsü olduğunu belirten Saime Acar, “5.sınıfa giden kızım arkadaşlarıyla beraber gönüllü olmayı akı etmişler. Ben de onun sayesinde gönüllü oldum. Onların vesilesiyle gidip çalışmaları gördük. Daha sonra gönüllü olup sahalardaki çalışmalara başladım. Aslında gönüllü olmak çok kolay çünkü vaktin oldukça destek veriyorsun. Aktivitelerin sonunda hastalardaki faydayı gördüğünüz zaman çok büyük bir huzur alıyorsunuz" dedi. Etkinlik, gönüllülerin kar üzerinde güne özel fotoğraf çekimi ile tamamlandı.
Görüntü Dökümü:
-----------------------------
-Gönüllülerin hatıra fotoğrafı çektirmesi
-Gönüllülerin mangal yapması
-Gönüllülerin halay çekmesi
-Detaylar
-LÖSEV sorumlusu ve bir gönüllüden röportaj
Süre: Boyut:
Haber-Kamera: Muammer İRTEM/BURSA, (DHA)
=====================================================
3)ASIRLIK KUŞ PAZARI BİNLERCE KUŞ SEVERİ BİR ARAYA GETİRİYOR
BURSA'da ilk kurulduğu tarih Osmanlı dönemine kadar uzanan yaklaşık 100 yıllık kuş pazarı, ülkedeki bir çok kuş severi tek bir çatı altında topluyor. Her hafta pazar günleri yüzlerce kuş satıcısının tezgah açtığı kuş pazarı, Merinos Kapalı Pazar Yeri’nde kuruluyor.
İlk kez yaklaşık 100 yıl önce kurulmaya başlanan pazar, o tarihten bu yana kuşa ilgisi olan insanları burada buuşturuyor. Güvercin, tavuk, horoz, hindi, kanarya gibi bir çok yaygın kuş türünün yanında pazarda özel ırk güvercinler ve az bulunan diğer kuş türleri de yoğun ilgi görüyor. Pazara her hafta binlerce ziyaretçi geliyor. Türkiye’nin en eski kuş pazarı olma özelliğini taşıyan pazarda Bursa’ya ait olan cins kuş türleri de şehir dışından gelen ziyaretlerin ilgi odağı oluyor. Pazarda çok farklı bir atmosferin olduğunu söyleyen kuş meraklısı Göksel Bayrak, "Burada neredeyse 3 bin kişi var. Pazar, Bursa'da çok farklı bir kültür. Kuş pazarının ise Bursa'da bilinen 100 yıla yakın bir tarihi var. Pazar günleri kurulan bu pazarda, dünyada bulunan süs güvercini türlerinin neredeyse tamamı, kümes hayvanları, farklı tür ve görünüşlerdeki ilgi çekici horoz, tavuk, hindi gibi hayvanlar, muhabbet, kanarya gibi kuş türleri ve kuşçuluk için gerekli malzemeler yer alıyor. Sabah 5 civarında tezgahlar kuruluyor ve ilk ziyaretçiler geliyor, öğleden sonraya kadar burada yoğunluk devam ediyor. İnternetten hayvan satışlarının yasaklanmasıyla buraya ilgi de arttı. Alışveriş yapmak için gelen vatandaşlar kuş adına istediği her şeyi burada bulabiliyor dedi.
YABANCI ELÇİLERE HEDİYE VERİLEN HÜNKARİ KUŞU ÜREMEMESİ İÇİN ERKEKLERDEN SEÇİLİRDİ
Pazarda on yılı aşkın süredir tezgah açan kuş yetiştiricisi Nihat Kayabaşlı, "Hünkari kuşları, satinette ve blondinette olarak ikiye ayrılır. Bu kuşlar Osmanlı dönemine ait çok eski bir kuştur. Tarihte, Manisa'da saray dışında beslenmesi yasak olan bir türdür. Saraydan kaçan bu tür bir kuşu halktan birinin yakalayıp saraya götürmemesi halinde idama kadar cezası vardır. Yurt dışından gelen elçilere ise hediye olarak üremesine engel olmak amacıyla yalnızca erkek cinsi hediye edilirdi. Fakat Osmanlı'nın yıkılış dönemlerinde kaçırılan kuşlar üretilmek için yurt dışına götürüldü. Osmanlı'da bulunan ırk yurt dışında yapılan çalışmalarda değiştirildi. Bu kuşun meraklılarının en büyük kulübü Amerika'dadır ve yıllardır bu anlamda Kuveyt ile yarışmalar düzenlenir. Kuşun en gözde ırkları ise şu an Almanya ve Hollanda'dadır. Yani yurt dışında yapılan çalışmalarla tarihte bizim olan kuş türünü geliştirip kendi türleriymiş gibi gösteriyorlar. Fiyatları ülkemizde özelliklerine göre 50 lira ile 10 bin lira arasında değişmektedir. Bizde ise şu an fiyatı 3 bin lira civarındaö dedi.
Görüntü Dökümü:
----------------------
-Hünkari Güvercininden görüntüler(Gagasız, beyaz)
-Kuş pazarındaki hayvanlardan görüntüler
-Vatandaşların gezmesinden detaylar
-Pazardaki vatandaş ve hünkari güvercini satıcısı ile röportaj
Süre: 4.45 Boyut:532 MB
ÇANAKKALE/DHA
====================================================
4)OSMANLI PAŞASI'NIN TORUNU, MÜZE GELİRİ İLE SOKAK KEDİLERİNİ DOYURUYOR
AYDIN'ın Söke ilçesinde yaşamını sürdüren, Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit'in iki sadrazamından biri olan Şakir Paşa'nın torunu 78 yaşındaki Emel Aksoy'un, Osmanlı Dönemi'ne ait kıyafetlerden oluşan eşsiz değerdeki etnografik koleksiyonu ile 4 yıl önce müzeye dönüştürdüğü evi büyük ilgi görüyor. Müzeyi gezenlerden alınan giriş ücreti ile masraflar karşılanıp, müzenin bulunduğu Doğanbey Mahallesi'ndeki 60 sokak kedisi için mama alınıp, bakımları yapılıyor. Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit döneminde görev yapan Şakir Paşa'nın torunu olan koleksiyoner Emel Aksoy ve eşi 85 yaşındaki emekli Albay Erol Aksoy İstanbul'un gürültülü ortamından kurtularak tarihi Rum evleri ile ünlü Kuşadası Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı sınırları içerisinde yer alan Doğanbey Mahallesi'nde 10 yıl önce 2 ev satın aldı. Emel Aksoy, bu evlerden birini ailesinden kalan Osmanlı kıyafetleri ve çocukluk yıllarından beri topladığı eşsiz değerdeki Osmanlı'da haremlerin dağılmasıyla kaybolmaya başlayan saray giysileri, iğne oyaları, dönemin kıyafetlerine özgü başlıklar, takılarla 2014 yılında müzeye dönüştürdü. Etnografik 150 eşya ile müzeye dönüştürülen ev, bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin de vazgeçilmezi oldu.
'BENİ ANNEANNEM BÜYÜTTÜ'
Kendisini anneannesinin büyüttüğünü belirten Emel Aksoy, "Ailemin bir kısmı Rumeli tarafından bir kısmı ise Orta Asya'dan gelen Yörükler'dir. Kıbrıs'a kadar inen Şakir Paşa, Kamil Paşa ve Sadık Paşa'nın soyundanız. Çocukluğumdan beri benim tutkum kadın giyim üzerine olan kostümler. Okulda öğretmenlerim, 'Bayramda ne giyeceksin?' diye sorardı. Ben köylü kızı olacağımı ve sırtımda da top mermisi taşıyacağımı söylerdim. Anne ve babamı 14 yaşındayken kaybettim. Anneannem beni büyüttü. Onun Balkan harbi hikayelerini dinleyerek büyüdüm" dedi.
'150-200 YILLIK TARİH VAR BURADA'
Müzesinde 150- 200 yıllık tarihin olduğuna vurgu yapan Aksoy, giriş ücretinin kişi başı 20 TL olduğunu, masrafların ardından kalan gelirle köyün 60 kedisine mama alındığını söyledi. Aksoy şöyle dedi:
"Müzemde 150'den fazla eşya bulunuyor. Özellikle elbiseleri mankenler üzerinde dönüşümlü kullanıyorum. Sıkıldım mı mankenlerin üzerindeki elbiseleri değiştiriyorum. Burası çok büyük bir bina değil. Anneannemin yatak odası. Müzeyi 2014 yılında hizmete açtık. Önceleri sadece yaz aylarında geliyorduk. Daha sonra sürekli gelmeye başladık. Burada çok mutluyum. Tarihi eşyaların hepsine aşığım. Burada görünen bir çok şeyi de kendi ellerimle yaptım. Müze ziyaretçileri için çok seçiciyim. Bu tarihi ve kültürü seven insanlarla beraber olmak istiyoruz. Çünkü onlar benim ne demek istediğimi çok güzel anlıyorlar. Müze ziyareti için 20 TL ücret alıyoruz. O da buranın masrafları için. Bunun yanında köyün 60 kedisi var onlara da biz buradan elde edilen gelirle bakıyoruz."
Görüntü Dökümü:
----------------------
-Müzeden görüntü
-Müzedeki Osmanlı Dönemi'ne ait kıyafetler ve etnoğrafik eşyalardan görüntü
-Müzenin bulunduğu Doğanbey Mahallesi'nden görüntü
Haber-Kamera: Burhan CEYHAN / SÖKE (Aydın), (DHA)
==================================================
5)KOZALAĞIN REÇELİNİ MANDALİNANIN TURŞUSUNU YAPTILAR
İZMİR'in Çeşme ilçesinde yaşayan kadınlar, burada yetişen meyve ve sebzelerden farklı lezzetlerde reçel ve turşu yapıyor. Acı biberin reçelini, mandalinanın turşusunu yapan kadınlar, hem üretip ev ekonomisine katkı sağlıyor hem de bölgede yetişen ürünlerini değerlendiriyor. İzmir'in Çeşme ilçesi Ildır Mahallesi'nde yaşayan ev kadınları, hem üretiyor hem de ev ekonomilerine katkı sunuyor. Kadınlar, mahallelerinde yetişen her meyve ve sebzenin reçelini, turşusunu yapıyor. Özgün Işık (38) ile Fatma Yavuz (35), 60'a yakın reçel ve turşu yaptı. Farklı lezzetleri tezgaha koyarak müşterinin beğenisine sunan kadınlar, bu lezzetlerle şifa da dağıtıyor. Özgün Işık, bölgeye ait dağ çileği, mandalina, bardacık inciri, kavun, karpuz, hurma reçelleri, gelincik çiçeği reçeli, yaban mersini sirkesi yaptı. Işık ayrıca mandalina turşusu kurdu, ebegümeci çiçeğinin reçelini yaptı. Işık, "Bu reçel çok faydalı. Grip, nezle ve öksürüğe iyi geliyor" dedi.
KOZALAK REÇELİNİN YAPIMI OLDUKÇA ZAHMETLİ
Ev kadını Özgün Işık, KOAH hastaları ile nefes darlığı yaşayanlar için kozalak reçeli yaptıklarını belirterek, ilkbaharda yeşilken topladıkları kozalakları, bir kap içerisinde limonlu suda beklettiklerini, bir ay boyunca her akşam kozalakların suyunu değiştirdiklerini belirterek, zahmetli reçelin yapımını şöyle anlattı:
"Bu işlem ile kozalak içerisindeki reçinenin bir kısmı dışarı atılmış oluyor. 1 ayın sonunda kozalakları 15 dakika boyunca bir kez kaynatıyoruz ve kozalaklar böylece yumuşuyor. Ardından da şekerli su ile hazırladığımız şerbet ile 45 dakika boyunca bir kez daha kaynatıyoruz. Kaynadıktan sonra üzerine limon sıkıyoruz, bir süre de bu şekilde kaynatıyoruz. Yıkayıp kuruladığımız kavanozlara reçeli koyuyoruz. Daha sonra soğuyan kavanozları ters çeviriyoruz. Raf ömrü 6 ay olan reçeli, istediğimiz zaman tüketebiliyoruz."
HEM KEYİF HEM DE ŞİFA
Özgün Işık, hem damakları şenlendiren hem de vücuda şifa veren reçel ve turşu yapımında doğal ürünler kullandıklarını ifade etti. Fatma Yavuz da acı biber reçelinin tarifini şöyle verdi:
"Yaz aylarında kırmızı biberleri topluyoruz, bunu küçük dilimler halinde kesiyoruz daha sonra da şeker ve limon suyu ile iki saat boyunca kaynatıyoruz. Kavanozlara koyup ters çeviriyoruz. Bu şekilde bir süre bekletiyoruz. Muhteşem bir tadı var. Bu reçel damak tadı konusunda ezber bozdurur."
Kavanozlara konularak, mahallede kurulan stantlarda satışa sunulan reçel ve turşuların fiyatları, 10 ila 30 lira arasında değişiyor.
Görüntü Dökümü:
----------------------
-Çeşme'deki reçel ve turşu standından görüntü
-Reçellerden görüntü
-Özgün Işık ve Fatma Yavuz ile röp.
-Genel ve detay görüntü
Haber-kamera: Umut KARAKOYUN/ İZMİR, (DHA)
=================
6) KOLON KANSERİNE AŞK REÇETESİ
İzmir'de 16 yıl önce kolon kanseriyle tanışan ve kalıcı stoma torbasıyla yaşamaya başlayan Talat Cankıymaz, 5 yıl önce Kolostomili ve Ostomililer Derneği'ni kurdu. Kendisi gibi kanserli hastalara yardım etmek için çalışan Cankıymaz, dört yıl önce hastalığı nedeniyle hayata küsen, evden dışarı çıkmak istemeyen Filiz Cankıymaz ile tanıştı ve evlendi. Stoma torbalarının üzerine 'sevgi' ve 'aşk' yazarak, denize giren, sokakta kalabalıklara karışan çift, hem hayatın keyfini çıkarıyor hem de diğer hastalara moral veriyor.
Talat Cankıymaz (48), 2002 yılında kolon kanserine yakalandı. Bir yıl sonra ameliyat oldu ve bir bölümü alınan kalın bağırsağının ucu karnına bağlandı. Cankıymaz, 7 yıl sonra kanserli hücrelerin karaciğerine sıçradığını öğrendi. Erken teşhis sayesinde karaciğeri iyileşen Cankıymaz, 7 yıl sonra da kanser nedeniyle akciğerinin bir bölümünü kaybetti. Önceleri aşçılık yapan ve genç yaşta malulen emekli olan Cankıymaz, 2013 yılında kurduğu Kolostomili ve Ostomililer Derneği sayesinde kanserli hastalara moral aşılıyor. Derneğin çalışmaları sırasında kolon kanserli Filiz Cankıymaz (43) ile tanışan Talat Cankıymaz, önce odasından çıkmayan eşini hayata döndürdü şimdi de birlikte kanserli hastalara stoma torbasıyla da hayatın devam ettiğini anlatıyor.
Kolon kanseri nedeniyle zor günler geçirse de kendisi gibi olan hastalara yardım eli uzatmak isteyen Talat Cankıymaz, hastanedeki hastalara stoma torbasının kullanımı hakkında bilgi verdiğini belirterek "Türkiye'de kolon kanseri ile ilgili hiçbir derneğin bulunmadığını öğrendim. İlk derneği İzmir'de ben kurdum. Kolon kanseri olup stoma torbası takılan kader arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz. Onlara kendi torbamı gösteriyor, moral veriyorum. Ben bu torbayla spor da yapıyor denize de giriyorum" dedi. Dernek sayesinde hayatının kadınıyla tanıştığını anlatan Cankıymaz, "Filiz Hanımla tanıştım. O benim gibi değildi, hayata küsmüştü. Zamanla ilişkimiz aşka dönüştü. Sonra hayatımızı birleştirdik. Şimdi Filizimle, eşimle beraber hastanedeki kader arkadaşlarımızı ziyaret ediyor, hepsine moral olmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
EN İYİ İLAÇ MORAL
Stoma torbasıyla yaşamanın kulağa hoş gelmese de sorunun beyinde bittiğini dile getiren Cankıymaz, hastalıkla mücadelede en iyi ilacın moral olduğuna dikkat çekerek, şunları anlattı:
"Torbanız var diye hayata küsüp kimseyle görüşmezseniz mutsuz olursunuz. Biz dernek ekibiyle birlikte piknikler düzenliyoruz. Stomalı olmak hayatın sonu anlamına gelmiyor. Yazın stomamızı takıp denize giriyoruz. Bunu duyanlar 'biz banyo yapmaya korkarken sen nasıl denize giriyorsun' diye soruyor. Hepsine örnek oluyorum. Dışardan görenler ise merak ediyor. 'Torbanızın içinde ne var, neden göbeğinize bağlı, ne taşıyorsunuz' gibi sorular soruyorlar. Bu hastalıkta en iyi ilaç moraldir. Benim gibi olanlara tek tavsiyem, toplum içine girsinler, derneğe üye olup aktivitelere katılsınlar. Benim amacım bütün Türkiye'de stoma torbası kullanan kader arkadaşlarımı bir araya getirmek. Biz büyük bir aileyiz. Bu hastalığı yaşayan yaklaşık 10 bin kişi var ama evden çıkmadıkları için kimse onların farkında değil."
'TALAT SAYESİNDE KORKULARIMI YENDİM'
Filiz Cankıymaz da hastalıkla nasıl tanıştığını şöyle anlattı:
"Ben 2014 yılında bu hastalıkla tanıştım. Kanama, karın ağrısı gibi bazı rahatsızlıklarım vardı. Kolonoskopi oldum ve kanser olduğumu öğrendim. Dünya başıma yıkıldı. Kemoterapi ve ışın tedavisi aldım. Ameliyat oldum ve ardından torba takıldı. Vücudumdaki bu yabancı cisim yüzünden korkularım vardı. Daha sonra internette hastalığı araştırırken Talat Bey ile tanıştım. Onun da torba kullandığını ve torbasıyla resim çekilip internete koyduğunu gördüm. Ben ise gaz çıkarırım diye korkuyor, odamdan bile dışarı çıkamıyordum ama Talat sayesinde korkularımı yendim. Kırıkkale'den İzmir'e geldim. 3 yıl önce bir yuva kurduk. Kanseri beraber yendik, şimdi kendimiz gibi kolon kanseri olan arkadaşlarımıza moral depoluyoruz."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
----------
-Deniz kenarında oturan Talat ve Filiz Cankıymaz'dan görüntü,
-Çiftin Kordon'da yürümesinden görüntü,
-Çiftin denize ve martılara bakarken görüntüsü,
-Talat Cankıymaz'ın torbasını değiştirmesinden görüntü,
-Talat Cankıymaz ile röp,
-Filiz Cankıymaz iler röp.
Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Mücahit BEKTAŞ / İZMİR, (DHA)