HABER

DHA YURT BÜLTENİ-2 

KÖK HÜCRE BEKLEYEN MİNİK ASYA 1 BUÇUK YILDIR GENETİK İKİZİNİ ARIYOR İzmir'de ölümcül bir hastalık olan 'Paroksismal nokturnal hemoglobinüri' (PNH) tanısı konulan 5 yaşındaki Asya Soylu, 1 buçuk yıldır yaşama tutunmak için kök hücre nakli olmayı bekliyor.

KÖK HÜCRE BEKLEYEN MİNİK ASYA 1 BUÇUK YILDIR GENETİK İKİZİNİ ARIYOR

İzmir'de ölümcül bir hastalık olan 'Paroksismal nokturnal hemoglobinüri' (PNH) tanısı konulan 5 yaşındaki Asya Soylu, 1 buçuk yıldır yaşama tutunmak için kök hücre nakli olmayı bekliyor. Genetik ikizini bulmak için yardım çağrısı yapan Asya, "Ben de hayatıma arkadaşlarım gibi devam etmek istiyorum. Okula gitmek, servise binmek istiyorum. Bizim için donör olun" dedi. Öte yandan sosyal medya üzerinden birçok vatandaş, Asya için 'Kök hücre bağışçısı ol, hayat kurtar' diyerek, çektiği videoları yayınladı.
İlknur ve Ercan Soylu çiftinin kızları Asya Soylu' nun hayatı, 2016 yılında aniden ateşinin yükselmesinin ardından tamamen değişti. Yüksek ateş sebebiyle ailesi tarafından Bodrum'da bulunan özel bir hastaneye götürülen Asya'nın kan değerlerinin çok düşük olduğunun gözlenmesi üzerine Ege Üniversitesi Hastanesi'ne sevk edildi. 2 yıl boyunca hastalığı araştırılan Asya'ya geçen yıl Haziran ayında genellikle 60 yaş üzeri kişilerde görülen 'Paroksismal nokturnal hemoglobinüri' (PNH) tanısı konuldu. Bu süreçten sonra her türlü enfeksiyon riskinden uzak kalması gereken Asya, yaşamını maske takarak sürdürmeye başladı ve doktorlar kök hücre naklinin yapılması gerektiğine karar verdi. Tam 1,5 yıldır genetik ikizini arayan Asya, "Ben de hayatıma arkadaşlarım gibi devam etmek istiyorum. Okula gitmek, servise binmek istiyorum. Bizim için donör olun. İğneden korkacak bir şey yok. Ben de büyüyünce çocuk cerrahı olmak istiyorum ve çocukları hemen iyileştirmek istiyorum. Arkadaşlarım servise binip havuz topuna gidiyor ama ben gidemiyorum ama yine de bunun için de üzülecek bir şey yok sadece bir tane bir şey" dedi. Öte yandan sosyal medya üzerinden birçok vatandaş, Asya için 'Kök hücre bağışçısı ol, hayat kurtar' diyerek, çektiği videoları paylaştı.

'DAMARINIZDAKİ KANLA HAYAT KURTARABİLİRSİNİZ'
Kök hücre bağışıyla ilgili farkındalık oluşturmak gerektiğini ifade eden anne İlknur Soylu, "Asya'nın damarındaki kırmızı kan hücreleri dolaşırken patlıyorlar. Şuan bir ilaç kullanıyoruz ancak tedavi etme özelliği yok. Hastalığının tek çaresi kök hücre nakli olması ve yaklaşık 1,5 yıldır bunu bekliyoruz. Bu süre içerisinde yurt içi ve yurt dışında taramalar yapıldı ancak donör hala bulunamadı. İnsanların bu konuda bilinçli olmasını ve korkmamasını istiyoruz. Çok yanlış bilgilendirmeler var. Damarınızdaki kanla bir insanın hayatını kurtarmak çok basit. Vatandaşlar Kızılay'a gidip bilgi alabilirler, okuyabilirler. Birini kurtarmak insanı vicdanen inanılmaz rahatlatacak bir boyut. Şuanda enerjisi gayet güzel ancak normal bir hayata geçebilmesi, yaşıtları gibi okula gidebilmesi ve okuma yazmayı öğrenebilmesi için kök hücre nakli olması gerekiyor" dedi.

'NASILSA BİRİLERİ YAPAR DEMEYİN'
Sosyal medyada başlatılan video kampanyasına dikkat çeken Soylu, "İnsanlar Asya ve benzeri çocukların haberlerini okuduğunda, gördüğünde 'Nasıl olsa birileri yardım ediyordur' diye düşünüyorlar. Birilerinin gerçekten bunun için mücadele ettiğini gördüklerinde 'Ben de varım' demek için, farkındalık yaratabilmek için sosyal medya üzerinden video kampanyası başlattık. Asya henüz daha 5 yaşında ve tek çaresi nakil olması. Genetik ikizini arıyoruz ve bu milyonda bir olacak bir ihtimal. İnsanlara bunu çağrı şeklinde iletiyoruz; 'Kök hücre bağışçısı olun' diyoruz. Korkmayın, ertelemeyin. 'Nasılsa birileri yapar' demeyin. Bu ameliyat değil, cerrahi bir işlem değil, organ nakli değil. Damarınızdaki kan ile bir insanın hayatını kurtarmak sizin elinizde. Bütün detayları 'kanver.org' sayfasından öğrenebilirsiniz. Bağışçı olmanız için Kızılay'a gidip 3 tüp kan vermeniz yeterli ama en önemlisi olur da bir gün bir hastayla eşleşirseniz asla vazgeçmeyin. Şu an yaklaşık 2 bine yakın çocuk kök hücre nakli bekliyor ve her gün dua ediyor. Umudumuza umut olun ve ertelemeyin" şeklinde konuştu.

Görüntü Dökümü
------------
- Asya Soylu ile röportaj
- İlknur Soylu ile röportaj
- Asya parkta oynarken görüntüler
- Asya ve annesi genel detay görüntü

Haber: Hande NAYMAN - Kamera: Mücahit BEKTAŞ / İZMİR, (DHA)

======================

SANAT SOKAĞI'NIN ENGELSİZ KOROSU

İzmir'in Urla ilçesinde, Türk Kızılayı tarafından Nisan ayında kurulan, otizmli ve zihinsel engelli gençler ile onların annelerinin yer aldığı Türk Halk Müziği korosu, birçok festivalde konser verdi. İlçedeki Sanat Sokağı üzerinde bulunan bir sarnıçta yaptıkları provalarda anneleriyle birlikte dans edip, şarkılar söyleyen engelli gençler, bundan sonra da yapacakları etkinlikler için sabırsızlandıklarını söyledi.
Türk Kızılayı Urla Şubesi tarafından, '2 Nisan Otizm Farkındalık Günü' etkinlikleri sebebiyle kurulan, otizmli ve zihinsel engelli gençler ile annelerinin yer aldığı Türk Halk Müziği korosu, engelli gençlerden gelen talep üzerine, bu tarihten itibaren dağılmayıp, ilçedeki Sanat Sokağı üzerinde bulunan bir sarnıçta çalışmalarına devam etti. 4 Eylül Bayındır'ın Kurtuluşu etkinlikleri ve 3 Ağustos Seferihisar Ata Ekmeği Festivali'nde sahneye çıkan koro, hem danslarıyla hem de müzikleriyle dinleyicilerden büyük beğeni topladı. Türk Kızılayı Urla İlçe Şube Başkanı Nurgül Saltık (51), "Engelli gençlerimiz, 2 Nisan tarihindeki etkinliklerde büyük keyif aldılar ve koro faaliyetlerini devam ettirmek istediler. Biz de tabii ki onların bu isteğini kırmadık ve ortaya çok güzel bir koro çıktı. Provalarda, anneler çocuklarıyla birlikte danslar edip, şarkılar söylüyorlar. Bizim her provamız şenlik gibi geçiyor" dedi.

'ÖZVERİYLE ÇALIŞIYORLAR'
Koronun çalışmalarını yürüten, müzisyen Sevil Şimşek (43) ise, hem gençlerin hem de annelerinin oldukça özverili çalıştıklarını belirterek, "Gençler ilk başlarda biraz zorlanıyorlardı, ancak şimdi özgüvenleri yerine gelince tek başlarına çıkıp, şarkı söylemeye başladılar. Hatta Zuhal Kaygusuz isimli zihinsel engelli gencimiz, Seferihisar'daki festivalde, sahnede tek başına şarkı söyledi. Burada, hem zor şartlarda çocuklarıyla ilgilenen anneler için bir deşarj ortamı var hem de gençlerimizin morali için önemli bir etkinlik yapılıyor. Bu gençlerle çalışmak çok mutluluk ve gurur verici" dedi.

'BİZİM SOSYALLEŞMEMİZ AÇISINDAN DA ÇOK FAYDALI'
Koroya, zihinsel engelli kızı Firdevs Özdemircan ile birlikte katılan Mevride Özdemircan, "Burası olmasaydı, biz evde oturup ya temizlik yapacaktık ya da başka ev işleri ile ilgilenecektik. Bu koro, gençler için olduğu kadar bizlerin sosyalleşmesi açısından da çok faydalı. Birçok şehirde kamplar ve geziler de yaptık. Provalarda kendimizi çok mutlu ve özgür hissediyoruz. Müzikler eşliğinde danslar edip, moral buluyoruz ve çalışıyoruz. Bu bizim bir numaralı aktivitemiz haline geldi ve bunu hep sürdürmek istiyoruz" dedi.

'BANA HİÇ GÖREV DÜŞMEDİ'
Koroda görevli olan psikolog Zuhal Koçkar ise, kendisinin görevinin koroyla koro üyeleri arasında uyumun sağlanması noktasındaki problemleri gidermek olduğunu belirterek, "Şu ana kadar bana hiç görev düşmedi. Çünkü tüm engelli gençlerimiz ve annelerimiz, birliktelik içinde çalışıyorlar. Bu tür aktiviteler, hem engelli kardeşlerimizin hem de ailelerinin kendilerini aktif ve hayatın içinde hissetmesi açısından çok faydı. Otizmlilerin, zihinsel engellilerin ve bunların ailelerinin, kendilerini evde hapsedilmiş hissetmeleri ve buna bağlı olarak gelişen psikolojik rahatsızlıklar, herkesin malumu. Bu tür olumsuzlukları aşmak noktasında böyle etkinliklere ihtiyaç var" dedi.
Engelli gençler de, kendilerine bir festival ya da etkinlik için davet geldiğinde çok mutlu olduklarını belirterek, bunu olabildiğince sürdürmek istediklerini söyledi.

Görüntü Dökümü
------------
- Kızılay şubesinde, prova yapmak üzere toplanılmasından görüntü
- Provada, engellilerin anneleriyle birlikte şarkı söylemeleri ve dans etmelerinden görüntü
- Koronun katıldığı festivallerde şarkı söylemelerinden görüntü
- Koroyu çalıştıran müzisyen Sevil Şimşek ile röportaj
- Koroda görevli psikolog Zuhal Koçkar ile röportaj
- Genel ve detay görüntü
Haber-Kamera: Davut CAN / İZMİR, (DHA)

TARİHİ KENT ÇİFTLER İÇİN ADETA STÜDYO OLDU

Muğla'nın Yatağan ilçesinde, 3 bin 500 yıllık Stratonikeia Antik Kenti, tarih severler dışında evlenen çiftlerin de çekim mekanı oldu. Düğün öncesinde gelinlik ve damatlıklarıyla antik kente gelen çiftler, mutlu günlerini ölümsüzleştiriyor.
Helenistik, Roma, Bizans, Anadolu beylikleri, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde de önemini sürdüren dünyanın en büyük mermer kenti 'Gladyatörler Şehri' olarak anılan Yatağan'daki Stratonikeia Antik Kenti, 3 bin 500 yıllık tarihi kalıntılarıyla yerli ve yabancı ziyaretçilerin gezi rotalarında yer alıyor. Tiyatro, kutsal tapınak, sunaklar, tören alanı, hamam kompleksi, kral yolu, meclis duvarı ve kuzey şehir kapısının yer aldığı antik kent, adeta düğün yapan çiftlerin çekim stüdyosu oldu. Hayatlarını birleştirmeye karar veren çiftler, tarihi dokusuyla ön plana çıkan Stratonikeia'da bulunan tarihi kalıntılar arasında bol bol fotoğraf çektiriyor. Düğün fotoğrafları için antik kenti tercih edenlerden damat Serkan Koç (25), Stratonikeia'yı tarihi bir mekan olmasından dolayı tercih ettiğini söyledi. Gelin Büşra Mutlu (20) ise, "Anlamlı bir hatıra olması için fotoğraf çekimini burada yapmak istedik. Güzel bir yer seçtiğimize inanıyorum" dedi. Stratonikeia'yı herkesin gelip görmesini tavsiye eden Esma Turan isimli ziyaretçi ise, "Antik tiyatro başta olmak üzere tarihi eserleri görmek için geldim. Her yer tarih kokuyor. Buranın tanıtımına ağırlık verilerek ziyaretçi sayısı arttırılabilir. Mutlaka herkesin gelip görmesi gerekiyor" diye konuştu.

Görüntü Dökümü
------------
- Stratonikeia Antik Kenti'nden görüntü
- Yerli turistlerin antik kenti gezmesi
- Gelin ve damattan görüntü
- Stratonikeia Antik Kenti'nin drone görüntüsü
- Damat Serkan Koçyiğit ile röp.
- Gelin Büşra Mutlu ile röp.
- Antik kenti gezen ziyaretçi Esma Turan ile röp.
Haber: Cavit AKGÜN- Kamera: Aykut KURT / YATAĞAN (Muğla), (DHA)

==============================

ATIL AHŞAPLAR KADIN ELİYLE RENKLENİYOR

Muş Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından açılan ‘Ahşap Boyama Kursu’ ile eski ve yıpranmış haldeki atıl ahşaplar, kadınların elinde sanata dönüştürülüyor. Kursiyerler, eski ve yıpranmış haldeki atıl ahşapları renklendirerek, sanata dönüştürürken, bir yandan da emeklerinin karşılığı olarak elde ettikleri kazanç ile aile bütçelerine katkı sağlıyorlar.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, kadınlara yönelik 'Ahşap Boyama Kursu' düzenledi. İŞKUR'un da destek verdiği kursa katılan kadınlar, eski ve yıpranmış haldeki atıl ahşapları renklendirmeyi öğrendi. Atıl durumdaki malzemeleri bakımdan geçirip, boyayarak, yeniden canlandıran kursiyerler, sanata dönüştürdükleri ahşaplar üzerinde el becerilerini geliştirme fırsatı yakaladı. Bir yandan meslek öğrenen kursiyerler, İŞKUR tarafından ödenen günlük 30 TL ile aile bütçelerine destek oluyor.
Kursta meslek öğrenmenin yanısıra sosyal bir hayata da başladıklarını belirten Sümeyra Demir, meslek öğrenerek aile bütçelerine katkı sağladıklarını söyledi. Demir, "Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü bünyesinde çeşitli çeşitli kurslar var. kilim, aşçılık, kuaför kursu var ve ahşap boyama kursu var. Buda bu kurslardan birisi ve ahşap boyama da inanın hem stresinizi atıyorsunuz, hem sanatsal bir faaliyette bulunuyorsunuz, hem de ortaya çok güzel şeyler çıkıyor. Hem sosyalleşiyoruz, hem aile bütçemize bir katkıda bulunuyoruz" dedi.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından açılan kurslara, meslek edinmek amacıyla katıldıklarını belirten Yezgil Özlem ise, "Bu kurslara biz kadınlar, meslek edinmek amacıyla katılıyoruz. Bu kurslar sadece bir tek ahşap boyama değil, aşçılık kurslarımız, kuaförlük kurslarımız var, halı ve kilim kurslarımız var. Kim hangi kurs gitmek istiyorsa, oraya geliyor. Burada sosyalleşiyorlar, arkadaşlık çevreleri oluyor, kafayı dağıtıyorlar, evde boş yeregeçen zamanlarını burada değerlendiriyorlar. Meslek amacıyla gelen var, bu ürünleri yapıp da satan var. Bu kurslar biz kadınlar için çok iyi bir fırsat. Evde boş oturacaklarına burada kendilerini değerlendiriyorlar" diye konuştu.
Kursa genç, yaşlı demeden her yaş grubundan kadının geldiğini vurgulayan Sümeyya Kartal, "Burada toplamda 20 öğrenci var. Ablalarımız ve genç kız arkadaşlarımız var. Bu kursta, ahşap boyuyoruz. Ahşap boyama, göründüğü kadar kolay bir iş değil. Hem sanat olarak, hem de harçlık olarak kendimize bir meslek edinmiş oluyoruz. Bu kursta bir süre sonra belgeler alıyoruz. Bu belgelerle kendimize meslek edinebiliyoruz, öğretmen olabiliyoruz" ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Kadın ve genç kız kursiyerlerin çalışmasından detaylar
-Çalışmalardan yakın detaylar
-Boyası tamamlanan parçalardan detaylar
-Sümeyra Demir Röp.
-Yezgil Özlem Röp.
-Sümeyya Kartal Röp.
-Tamamlanmış parçalardan detaylar
Haber-Kamera: Muhammed Sami MARAL/MUŞ, (DHA)

SAHİLDE MAHSUR KALAN YAVRU BALIKLAR İÇİN SEFERBERLİK

Muğla'nın Datça ilçesinde, kuvvetli esen lodos nedeniyle dalgalarla kıyıya sürüklenen ve suların çekilmesiyle sahilde oluşan gölcükte mahsur kalan yavru kefaller, vatandaşlar tarafından kurtarıldı.

Geçen 9 Ekim'de Datça'da etkili olan kuvvetli lodos fırtınası yavru kefal balıkları, ilçe merkezine 15 kilometre mesafedeki Billurkent Tatil Sitesi sahiline sürükledi. Fırtınanın yarattığı dalgalar ise, buradaki kumları yığarak, sahilde gölcük oluşmasına neden oldu. Suların çekilmesinin ardından kıyıda oluşan gölcükte mahsur kalan kefal yavruları denize dönemedi. Mahsur kalan yavru balıklar için 3 gönüllü doğasever, kurtarma operasyonu başlattı. Billurkent devre mülk sakinlerinden Ali Rıza Öztekin (65), eşi Ayşegül Öztekin (58) ve Hüseyin Şardan (68), sahilde 2 saatlik çalışmayla su birikintisiyle deniz arasında yaklaşık 10 metrelik kanal açtı. Yavru balıkların tekrar denize ulaşmalarını sağlayan doğaseverler, hayvanları kurtardı. Çalışma sırasında sahilde kumların sıkışması sonucu binlerce yılda oluşan kayalıklara zarar verilmediği, yarım metre derinliğinde açılan kanaldan balıkların tekrar denize ulaştırıldığı belirtildi. Doğaseverlerden Ali Rıza Öztekin, "Eşimle denize girmek için sahile gelmiştik. 2 gün önce denizde çıkan fırtınada, dalgaların yığdığı kumların neden olduğu sahildeki gölcükte mahsur kalan yavru balıkları fark ettik. Bu duruma çok üzüldük. Su seviyesi sürekli azalıyordu, tamamen kurumadan bir şey yapmamız gerekiyordu. Zaman da daralıyordu. Kürekle kanal kazıp, yavru balıkların denize ulaşmalarını sağladık. Onlara yaşama sansı verdiğimiz için çok mutluyuz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Sahilde küçük su birikintisinde mahsur kalan yavru balıkları kurtarma operasyonundan görüntü
-Ali Rıza Öztekin'in balık yavrularını kurtamak için su birikintisi ile deniz arasında kürekle kanal açmasından görüntü
-Kurtarma operasyonuna katılan gönüllülerin kanal tamamlandığında alkışlarla sevinç gösterisi yapması
-Su birikintisindeki yavru balıkların kanaldan denize ulaşmasından görüntü
-Ali Rıza Öztekin (65) ile röp.
Haber-Kamera: Mehmet ÇİL / DATÇA (Muğla), (DHA)

SOFRALARIN ETİ ÇINTAR TEZGAHLARDA YERİNİ ALDI

Muğla'nın Marmaris ilçesinde, sonbahar mevsiminin ilk yağmurlarıyla ortaya çıkan çıntar mantarı, pazar tezgahlarında yerini aldı. Büyüklüğüne göre kilosu 20 ile 30 liradan satılan çıntara, vatandaşların yanı sıra yerleşik yaşayan yabancıların da ilgi gösterdiği görüldü.

Marmaris başta olmak üzere Köyceğiz, Ortaca ve Dalaman ilçelerinde sonbahar ve kış aylarının vazgeçilmesi, doğada kendiliğinden yetişen çıntar mantarı, kırsal mahallelerde yaşayan birçok kişinin geçim kaynağı oldu. Sonbahar mevsiminin ilk yağmurlarının ardından çam ağaçlarının dibinde ortaya çıkan çıntar, tezgahlarda yerini almaya başladı. Sık çam ağaçlarıyla kaplı yüksek dağlık alanlarda bin bir emekle toplanan çıntar, kilosu 20 ile 30 lira arasında fiyatla satılıyor. Çıntarın çıktığını duyan meraklılarınca ürün talep görüyor. Fiyat yüksek bulunsa da talep gören ürüne, Marmaris'te yerleşik yaşayan yabancılar da ilgi gösteriyor. Pazarda 25 yıldır çıntar sattığını belirten Mehmet Aslan, "Bu aylarda ilk yağmurlar ardından çıkan doğal bir gıdadır. Ekmesi, işlemesi, gübresi ve bakımı yoktur. Yüksek dağ kesimlerinde uzun uğraş isteyen aramalar sonucu çam ağaçları diplerinde olur. Çıntarın çıkmasını bekleyen özel müşterilerimiz var. Dağlık alanlarda olduğu için toplanması çok zahmetli. Bu sene çıntar az görüldü. Bulunması çok zahmetli ve az bulunduğu için tezgahlarda fiyatları yüksek" dedi. İlçede yerleşik yaşayan İngiliz uyruklu Gloria Estefan Bulut, "Tamamen doğal ve bir o kadar besleyici organik bir ürün. 5 yıl önce bir arkadaşım ikram etmişti. O günden bugüne kadar bu enfes gıdayı alıyorum" dedi.

SOFRALARIN ETİ OLARAK BİLİNİR
Marmaris Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü yetkilileri, "Şemsiye gibi geniş olup, kızıla çalan turuncumsu renkte bir mantar türüdür. Ormanlık alanlarda özellikle çam ağaçlarının dökülen yaprakların altında doğal olarak kendiliğinden çıkar. Sonbaharın ilk yağmurları ardından görülmeye başlar. Muğla'nın özellikle kırsal mahallelerinde oturanlar, bu mantarı sofraların eti olarak bilir. Et tadı veren çok güzel lezzetlidir. Bu tür zehirli değildir. 3 şekilde yemek olarak hazırlanabilir. En çok tercih edilen mangaldır. Fırında ve kavurma olarak hazırlanması en bilindik şeklidir" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Kapalı pazaryeri dışından ve içinden genel görüntü
- Tezgahlarda yerini alan çıntar genel-ayrıntılı görüntü
- Çıntar almaya gelen vatandaş ve yerleşik yaşayan yabancılar genel görüntü
- 25 yıldır Marmaris Perşembe pazarında çıntar satan Mehmet Aslan
Haber- Kamera: Ali GÜNDOĞAN / MARMARİS (Muğla), (DHA)

En Çok Aranan Haberler