(ÖZEL HABER)
1)KARADENİZ'DEKİ 2 BALIK TÜRÜNDE HASTALIK YAPAN PARAZİT TESPİT EDİLDİ
KARADENİZ'de Sinop açıklarında yaşayan literatürde 'Atherinahepsetus' olarak bilinen bilinen Gümüş Balığı ile 'Neogobiusmelanostomus' olarak bilinen Kaya Balığı türlerinin gıda olarak tüketilen kısımlarında kas dokusunda ve böbreklerde enfeksiyona yol açan parazitler tespit edildi. Sinop Üniversitesi (SÜ) Su ürünleri Fakültesi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, bilim dünyası için yeni keşif olarak kayda geçen iki parazit türünden özellikle 'Kudoa' cinsi paraziti taşıyan balıkların çiğ olarak tüketildiği Japonya ve Kore gibi ülkelerde insan sağlığı açısından bazı sorunların yaşandığına dikkat çekti. Sinop Üniversitesi (SÜ) Su ürünleri Fakültesi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, bir yıldır Karadeniz'deki balık çeşitleri üzerinde araştırmalar yürüttüklerini açıkladı. Karadeniz'in, hem ekonomik balık türlerinin varlığı hem de biyolojik çeşitlilik açısından ülke ve dünyada önemli bir konuma sahip olduğunu ifade eden Özer, "Karadeniz’de ekonomik ve biyolojik değeri olan balık türleri üzerinde parazitolojik araştırmalar gerçekleştirmekteyiz. Son olarak hem akademik danışmanlığını yaptığım bir doktora tezi hem de yürütücülüğünü yaptığım bağımsız bir araştırma kapsamında Karadeniz’in Sinop kıyılarında yaşayan iki balık türünde hastalık yapan iki yeni parazit türünün keşfini gerçekleştirdik. Bu iki farklı araştırmadan bir tanesinde ülkemizde gümüş balığı olarak bilinen Atherinahepsetus türünün kas dokusu yani insan gıdası olarak tüketilen kısmında veüriner kese ile böbreklerinde enfeksiyon yapan Kudoa cinsine ait yeni parazit türünün varlığını belirledik. Diğer araştırmada ise ülkemizde kaya balığı olarak bilinen Neogobiusmelanostomus türünün kas dokusunda hastalık yapan yine aynı parazit cinsine ait yeni bir parazitin varlığını da tespit ettik“dedi.
'BİLİM DÜNYASI İÇİN YENİ KEŞİF'
Araştırmalarda belirledikleri parazitleri morfolojik olarak tanımladıklarını anlatan Özer, "İlgili literatür ile karşılaştırdık ve iki yeni tür oldukları konusundaki ön değerlendirmemizin ardından kesin sonuca ulaşmak için moleküler düzeyde genetik çalışmalarımızı sürdürdük. Elde ettiğimiz hem morfolojik hem de genetik bulgular bize bu iki parazitin dünya bilim literatürü için yeni türler olduğunu ortaya koydu. Bilim dünyası için yeni keşif olarak kayda geçen bu iki parazit türü, balıklarda hastalık yapan Miksozoa grubunun üyesidirler ve bunlar özellikle ticari değeri olan bazı balık türlerinin insan gıdası olarak tüketilen kas dokularında yaptıkları patolojik bozukluklar ile önemli derecede ekonomik kayıplara neden olmaktadırlar.100 yıldan fazla bir süredir varlığı bilinen bu grup parazitler son derece dinamik ve kompleks bir yaşam döngüsüne sahiptirler. Özellikle deniz balıklarında hastalık yapanların balıktan balığa doğrudan geçiyor olmaları önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Araştırma projesinde ise gümüş balığının kas dokusundaki parazitin bu balığın et kalitesine olumsuz etki yaptığını da tespit ettik" diye konuştu.
'PARAZİT İSİMLERİNDE AHDE VEFA ÖRNEĞİ GÖSTERDİK'
Karadeniz’in Sinop kıyılarından yakaladıkları balıklarda keşfedilen 4 yeni hastalık etkenini isimlendirirken ahde vefa örneği gösterdiklerini belriten Özer, şunları dedi:
"Yaşadığım şehir Sinop’a teşekkür için Sinop’un Hitit kaynaklarından gelen ismini yani sinovayı kullanarak “Henneguyasinovaö adını verdim. Bir başka çalışmada ise çok sevdiğim işime saygının gereği olarak Latincesiyle Mullusbarbatus olan barbun balığından keşfettiğimiz türe “Ortholinemullusiö adını verdim şu an itibariyle keşfettiğimiz iki türden birine ise başlangıçta karışık duygular yaşasa da daha sonra 25 yıllık akademik hayatımda gördüğüm en güzel ve dünyada da tek olan bir canlıya adını verdiğim için memnuniyet duyan sevgili eşime teşekkür için “Kudoa nilüferiö adını koydum ve son olarak ta gümüş balığında keşfettiğimiz parazit türüne ise bizi biz yapan değerleriyle bu coğrafyada sonsuza kadar yaşayacak olan ülkeme bana sağladığı olanaklar için teşekkür amacıyla “Kudoaanatolica" adını vermek istedim. "
'BALIKLAR ÇİĞ TÜKETİLDİĞİNDE İNSAN SAĞLIĞI AÇISINDAN SORUN YARATIYOR'
Keşfettikleri parazit türlerinin balıkların kas dokusunda insan gıdası olarak kullanılan kısmında yer almalarının önemli olduğuna dikkat çeken Özer, "Son yıllarda Kudoa cinsi bir paraziti taşıyan balıkların çiğ olarak tüketildiği Japonya ve Kore gibi ülkelerde insan sağlığı açısından bazı sorunların yaşandığı bilinmekle beraber, Türk insanı olarak tüketeceğimiz balıkların taze olmasına dikkat ederiz, iyi temizleriz ve iyi pişiririz, dolayısıyla şu an için insan sağlığı açısından bir sorun teşkil etmediğini düşünmekteyiz. Henüz yazım aşamasında olan bir projede ise bu parazitleri nasıl etkisiz hale getireceğimizi ve balıkları nasıl daha güvenli bir şekilde tüketebileceğimizi belirlemeye çalışacağız" ifadelerini kullandı.
Görüntü Dökümü
----------------------
-Ahmet Özer çalışmaları
-Ahmet Özer Açıklamaları
-Detaylar
(SÜRE:4:37 Dk) (BOYUT: 511 MB)
Haber-Kamera:Esra AKSU/SİNOP, (DHA)
==================================================
(ÖZEL HABER)
2)DOĞU KARADENİZ'DE DOLGU KENTLERDE BÜYÜK RİSK
Gürcistan'da, geçen yıl meydana gelen 5.1 büyüklüğündeki depremin Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki fay hattını tetiklendiği ve yarılmayı hızlandırdığı belirlendi. 4'üncü deprem kuşağındaki bölge, 3'üncü deprem riski bölgesine çekildi. Doğu Karadeniz'de deniz dolgusu üzerine kurulan yerleşim yerlerinde deniz erozyonuna uğrayan binaların olası depremde yıkılma riski taşıdığı öne sürüldü. Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, "Bölgemizde deprem riski bir üst dereceye çıktı. Yayınlanan yeni deprem risk haritasına göre bölgemizdeki sahil şeridinde bulunan yapılar olası deprem durumunda risk arz ediyor. Kentsel dönüşümle riskli yapıların dönüştürülmesi gerekiyor" dedi. Rize İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Murat Yazıcı da dolgudaki riskli yapılara dikkat çekti, acilen önlem alınmasını istedi.
Gürcistan'da, geçen yıl meydana gelen 5.1 büyüklüğündeki depremin Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki fay hattını tetiklediği ve yarılmayı hızlandırdığı belirlendi. 4'üncü deprem kuşağındaki bölge, 3'üncü deprem riski bölgesine çekildi. Karadeniz sahil kesiminin deprem riskinin iç kesimlere oranla daha yüksek olduğunu belirten uzmanlar deniz erozyonuna uğrayan binaların olası depremde yıkılma riski taşıdığını belirtiyor. Trabzon'da deprem riskinin iki kat, Rize'de ise üç kat arttığını belirten uzmanlar, dolgu alanlarında deprem riskinin 5 kat daha fazla olduğuna dikkat çekti.
PROF. DR. BEKTAŞ: "DEPREM RİSKİNİN BİLİNENDEN DAHA FAZLAö
Deprem riskinin bilinenden daha fazla olduğuna dikkat çeken Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, "2018 yılında yayınlanan yeni deprem haritasına göre Trabzon'da deprem tehlikesi iki kat, Rize tarafında ise üç kat artmıştır. Geçmişte yapılan deprem tehlikesi haritasına göre yapılmış olan binalar bugünkü haritaya göre deprem tehlikesine açıktır. Özellikle söz konusu binalar dolgu alanları üzerine yapılmışsa tehlike daha da artmaktadır. Kıyı kentlerinde yani dolgu alanları üzerine kurulmuş şehirlerde deprem büyümesi söz konusu. Bilinenden daha fazla deprem riski taşır. Eskiden Trabzon ve çevresindeki 100 tonluk bir binaya 10 tonluk bir deprem yükü ön görülüyordu. Bugün yeni yapılan haritaya göre bu deprem kuvvetinin 20 ton olduğu görülüyor. Rize için ise 100 tonluk bir binaya 30 tonluk bir deprem yükü işlemi yapılması gerekiyor. Dolgu alanlarında bu risk 5 katına kadar çıkabiliyor. Yani coğrafik duruma göre de deprem riski artıyor. Deprem riski bölgemizde bilinenden daha fazla. Mikro bölgelendirme dediğimiz bölgelendirme çalışmaları yapılarak gerçek deprem potansiyelinin ortaya çıkarılması gerekiyorö şeklinde konuştu.
YAZICI: "DOLGU ALANLAR İÇİN ÖNLEM ALINMALI'
Rize'de yıllar önce deniz doldurularak, kazanılan 350 bin metrekarelik dolgu alan üzerine inşa edilen ve riskli oldukları yönünde rapor hazırlanan yaklaşık 70 bin kişinin yaşadığı binaların kentsel dönüşüme sokulması gerektiğine değinen Rize İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Murat Yazıcı da "Muhtelif tarihlerde yapılmış dolgu alanı üzerinde bir sürü yapımız var. 1970'lerde dolu planı ile beraber Rize'de dolgu alanı rezervi ile arsalar oluşturuldu. Bu arsalar üzerinde mühendislik tedbiri alınmadan bir sürü izolasyonu yapılmamış yapılar yapıldı. Hatta o tarihte bu yapılar 3 katlı idi sonradan 9 kata çıkan yapılar oluşturuldu. Bu yapılar tuzlu su etkisinden dolayı temelde bir izolasyon tedbiri alınmadığı için binalardaki demiri eritiyor. Bu riski bildirdik ve bunun üzerine Rize'de bulunan bu binaların kentsel dönüşüme sokulacağı belirtildi. Bu binaların içerisinde bırakın depremi kendi başına bile risk taşıyanlar var. Yapısal hatalardan yani temellerin sağlam zemin değil de dolgu zemine oturtulması neticesinde yataydan gelen titreşim yani yoldan geçen araçlardan binanın etkilenmesi durumu da Rize'de söz konusuö diye konuştu.
DOLGUDAKİ RİSKLİ BİNALAR TESPİT EDİLMİŞTİ
Rize'de, 1960'lı yılların ortalarında, dönemin belediye başkanı Ekrem Orhon tarafından deniz dolgusu başlatıldı. Büyük taşlarla doldurulan, arasına kum veya balçık gibi malzemelerle karışım yapılan, 350 bin metrekarelik alan, deniz dolgu alanı olarak kazanıldı. Şehir merkezinin yaklaşık 3'te 1'ini oluşturan dolgu alanı üzerinde, ilk etapta 3 kat halinde yapı izni verildi; ancak geçen sürede, dolgu alanına yüksek katlı binalar inşa edildi. Bugüne kadar gelen süreçte, aralarında valilik, belediye başkanlığı, kültür merkezi, adliye gibi kamu kurumlarının da yer aldığı çok sayıda binanın inşa edildiği alanda, yaklaşık 70 bin kişi yaşamaya başladı.
KOROZYON ETKİSİ
Binalarla ilgili belirli aralıklarla teknik inceleme yapan Rize İnşaat Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan raporda, 3 kat yapı izni verilen dolgu alanına mühendislik ilke ve hesaplamalarından uzak zihniyetle yüksek katlı binaların inşa edildiği kaydedildi. Deniz suyu seviyesinin altında kalan bina temellerinde, oluşan korozyon nedeniyle hasar oluştuğunun belirtildiği raporda, tuzlu su altında kalan bina demirlerinin de özelliğini kaybettiği ve çapının düştüğü vurgulandı. Raporda, ayrıca güçlendirme çalışmasıyla ayakta kalabilecek birkaç bina dışındaki tüm binaların yıkılması gerektiğine dikkat çekildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca 'Kentsel Dönüşüm Projesi' ile yapı yoğunluğu azaltılarak, riskli yapıların yeni yerleşim alanına taşınması yönünde karar alındı.
Görüntü Dökümü
-------------------
Rize ve Trabzon şehirlerden DRONE
Dolgu sahası detayları
Prof. Dr. Osman Bektaş açıklamaları
Haber: Aleyna KESKİN - Kamera: Emre KOLTUK TRABZON-DHA
==============================================
3)VAN'DA HDP'YE 'AÇLIK GREVİ' OPERASYONU: 14 GÖZALTI
Van'da, HDP İl Başkanlığı'nda, Diyarbakır Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'e destek için açlık grevine başlayanlara operasyon düzenlendi. Operasyonda, açlık grevindeki 14 kişi gözaltına alındı. Van Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit iddiasıyla süresiz açlık grevine başlayan Diyarbakır Cezaevi'nde tutuklu HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'e destek için HDP Van İl Başkanlığı'nda açlık grevine başlayanlara ve PKK/KCK terör örgütünün propagandasını yaptığı değerlendirilen kişilere yönelik operasyon düzenledi. Operasyonda, aralarında kadınların da bulunduğu 14 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan şüphelilerin ikamet, iş yeri ve üst aramalarında çok sayıda dijital materyal ve örgütsel dokümanlar ele geçirildi.
Görüntü Dökümü
-------------------
POLİS KAMERASI
-HDP İl binasına operasyon düzenleyen polis
-Binada açlık grevinde olan kadınlar
-Polis, binadaki PKK elebaşı Öcalan'ın posterlerini toplarken
-Gözaltına alınanların Emniyet Müdürlüğüne götürülmesi
Orhan AŞAN/VAN,(DHA)-
==============================================
4)'SESSİZ ÖLÜM' 114 CANA MAL OLDU
MAKİNE Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Fikri Düşünceli, kış aylarıyla kullanımı artan kombi ve soba gibi ısıtıcıların yol açtığı zehirlenmelere karşı uyarılarda bulunarak, "2018 yılı içinde 114 kişi karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu yaşamını yitirdi" dedi.
Hava sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte bacalardan çıkan dumanlar arttı. Evlerde kombi, soba, doğalgaz sobası, odun sobası, kömür sobası gibi cihazların yanmasıyla birlikte karbonmonoksit gazından zehirlenme vakaları da artmaya başladı.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Makina Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Fikri Düşünceli, karbonmonoksit gazından kaynaklanan zehirlenmelerin önüne geçebilmek için uyarılarda bulundu. Zehirlenmelerin ne şekilde gerçekleştiğini anlatan Fikri Düşünceli, "Kış aylarına girerken genel olarak bütün basın organlarında 'lodos yine can aldı, bacalar zehir tüttü' gibi başlıklar görüyoruz. Bunlar karbonmonoksit zehirlenmesine işaret eden başlıklar. Tam yanmanın olmadığı yakıcı cihazlarımızda ortaya çıkan gaz karbonmonoksit gazıdır. Karbonmonoksit sessiz, kokusuz ve uyanıkken bile fark edilemeyen bir gazdır. Uykudayken veya uyanıkken bizleri zehirleyen, ani müdahale edilmediği zaman ölüme kadar götüren bir gazdır" dedi.
HAVALANDIRMA MENFEZLERİNİ KAPATMAYIN
2018 yılı içerisinde yaşanan zehirlenme vakalarının istatistiki verilerini paylaşan Düşünceli, "Türkiye genelinde 185 zehirlenme vakasında 114 kişi hayatını kaybetti" ifadelerini kullandı.
Kış aylarına girilirken yetkili kurum veya kişiler tarafından gerekli baca bakımlarının yapılması gerektiğini dile getiren Düşünceli, "Katı yakıt kullanan ısınma cihazlarımızda öncelikle kışa girerken baca bakımlarımızı yaptırmak zorundayız. Baca bağlantılarımızın sızdırmaz olduğunu, yalıtımının tam olduğunu kontrol ettirmek zorundayız. Doğalgaz veya LPG yakan cihazlarımızın da cihaz ve baca bağlantılarının sızdırmazlığını kontrol ettirmeliyiz. Bakımları yetkili servislere ve yetkili kuruluşlara yaptırmamız gerekiyor. Bacaların çekişini artırmak için yalıtımın tam olması gerekiyor. LPG yakan cihaz varsa bunlar banyodan uzaklaştırılmalı. Doğalgaz kullanan cihazımız varsa mutlaka bir alarm cihazımızın olması gerekiyor ve bu cihazın çalışıp çalışmadığını, tehlike anında gazı kesip kesmediğini kontrol etmemiz gerekiyor. Havalandırma menfezleri bizlerin can güvenliği içindir. Soğuk geldiği için çoğu vatandaşımız bilinçsiz kullanımdan dolayı kış aylarında bu menfezleri kapatmaktadır. Hayat kurtaran bu menfezler kesinlikle kapatılmamalıdır" diye konuştu.
'BİZE BİR ŞEY OLMAZ DEMEYİN'
Alınabilecek pratik önlemlerden bahseden Düşünceli, "Odun, kömür kullanıyorsak bunların uygun kurulum olması gerekiyor. Yatmadan önce bunlara kesinlikle yakıt doldurma işlemi yapılmamalı. Soba kullanıyorsak ağzına kadar dolum yapmamamız gerekiyor. Bu duman geçişini engelliyor. Yine karbonmonoksitin ortama yayılmasına neden olan bir durum. Sobaları mutlaka üstten aşağı yakmak gerekiyor. O zaman tam bir havalandırma ve baca çekişi elde edebiliyoruz. Kombi, soba, doğalgaz sobası, odun sobası, kömür sobası gibi cihazları lodoslu havalarda mümkünse söndürsünler. Baca bakımlarını mutlaka yaptırsınlar. En pratik önlemlerin başında bunlar var. 'Bize bir şey olmaz' mantığıyla hareket etmememiz gerekiyor. Alınabilecek tedbirlerin başlıcaları bunlar" dedi.
Bursa'nın doğalgaz ihtiyacını tedarik eden Bursagaz da müşterilerine mail ve kısa mesaj yoluyla ulaşarak doğalgaz zehirlenmelerine karşı uyarılarda bulundu. Gaz zehirlenmelerinden kaynaklanan ölümlerin önüne geçebilmek için yapılan uyarılarda, doğalgaz tesisatlarına uzman kişiler tarafından müdahale edilmesi gerektiği belirtilirken, cihazlara her yıl yetkili servis tarafından bakım yapılması gerektiği vurgulandı.
Görüntü Dökümü:
----------------------------
- Makine Mühendisleri Odası Başkanı Fikri Düşünceli'nin konuşmaları
-Genel Bursa görüntüleri
- İnsan kalabalığı detayları
-Soba bacalarından tüten duman görüntüleri
Süre:04:55 Boyut:550 MB
Haber-Kamera: Muammer İRTEM/BURSA/DHA
============================================
(ÖZEL HABER)
5)KARADENİZ'İN İLK DAMIZLIK KOÇ VE TEKE ÜRETİM MERKEZİ TOKAT'TA AÇILDI
TOKAT Koyun Keçi Yetiştiriciler Birliği tarafından Karadeniz bölgesinin ihtiyacını karşılamak için, damızlık koç ve teke üretim merkezi kuruldu. Merkez, Karadeniz bölgesinde ilk, Türkiye'de ise 3'üncü tesis olma özelliği taşıyor.
Tarım Bakanlığının 'Milli Tarım Projesi' kapsamında kurulan Damızlık Koç, Teke Üretim Merkezi toplam 1 milyon 400 bin liraya mal oldu. Tesisinin yapım maliyetinin yüzde 40'ını devlet, yüzde 60'nı ise birlik karşıladı. Toplam 50 dönümlük arazi üzerine inşa edilen, 2 bin metre kare kapalı alana sahip tesis özellikle küçükbaş yetiştirmek isteyenlerin damızlık ihtiyacını karşılayacak.
'Milli Tarım Projesi' kapsamında merkezi kurduklarını belirten Damızlık Koyun Keçi Yetiştiriciler Birliği Başkanı Turan Saldırıcıer, "Buradaki amacımız Türkiye'deki hayvanların gen ıslahının yapılabilmesidir. Buradaki koçlarımız, Tokat'ta dört tane ıslah projemiz var orada seçilen hayvanlarımız burada. Yetiştiricilerimizdeki hayvanların et, süt ve yapağı daha kaliteli hale gelmesini istiyoruz. Tokat'ta 220 bin küçükbaş hayvan mevcudumuz var. Biz eğer Tokat'taki hayvanlarda 1 kilogram artırım yaptırabilirsek, 220 bin kilogram et fazlası demektir. Türkiye et ithal eden bir ülke, amacımız bu et ithalatını minimuma indirebilmek. Türkiye ve Tokat hayvancılığını geliştirebilmek. Bu tesisin bir özelliği de Karadeniz Bölgesi'nde tek tesis. Öncelikli hedefimiz Tokat yetiştiricisi. Genel hedefimiz Karadeniz Bölgesi. Yani Karadeniz'de aşağı yukarı yirmi il var. Bu yirmi ilin damızlık ihtiyacını buradan karşılamayı düşünüyoruz. Karayaka ırkının merkezi Tokat'tır. En iyi karayakalar, ırkı bozulmamış, genetik mutasyona uğramamış ırk olarak karayaka ırkı Tokat merkezdedir. Erbaa, Karayaka beldesindedir. Karadeniz'de de bizim dışımızda böyle bir tesis yok. Türkiye'de küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapmak isteyen insanlarımız gelip buradan koç temin edebilecekler" dedi.
'DEDEDEN KALMA USULLERLE HAYVANCILIĞI GÖTÜREMEYİZ'
İleride laboratuvar çalışmalarını da yapacaklarını söyleyen Başkan Saldırıcıer, "Küçükbaşta gen aktarımı babadan olur. Güzel, kaliteli damızlık vermeniz lazım ki nitelikli kuzu veya oğlak yetişsin. Biz eğer nitelikli damızlık koçları verip et, süt, yapağı olarak artırım sağlayabilirsek Türkiye'nin hayvancılık alanının daha da açık olacağını düşünüyoruz. Tokat Damızlık Koyun Keçi Yetiştiriciler Birliği olarak bizim buradaki hedefimiz 1500 başlık bir dişi damızlık elde etmek. Yani ilerleyen günlerde hayvancılığa başlamak isteyen bir genç arkadaşımız geldiği zaman hiçbir yerde damızlık aramasına gerek yok. Buraya gelip 'Ben damızlık hayvan almak istiyorum. Hayvancılığa başlamak istiyorum' dediği zaman, buradan çok rahat bir şekilde temin edebilecek. En azından gözü arkada kalmayacak. Buradaki yapılan işlerin hepsi bilimsel çalışma ile olacak. Bizim dünya piyasasında var olabilmemiz için dededen, neneden kalma usullerle bu hayvancılığı götüremeyiz. Bilim ile tecrübeyi buluşturacağız. Buluşturduktan sonra da hareket edeceğiz" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
-Tesisten görnütüler
-Hayvanların görüntüleri
-Birlik başkanını açıklamaları
-Detaylar
Haber-Kamera: Fatih YILMAZ-Halil İbrahim YEL/TOKAT, (DHA)
(654 mb)
=======================================================
6)'KEDİ-KÖPEK TÜYÜNDEN KORKMAYIN'
ADANA Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse, halk arasında yaygın olan, 'kedi-köpek tüyü zararlıdır ve ciğerlerde kist oluşumuna sebep olur' bilgisinin yanlış olduğunu söyledi.
Kedi-köpek tüylerinin zararlı olması ve insanların midesinde ve ciğerlerinde kiste sebep olduğu düşüncesinin insanlarda hayvanlardan uzak durma duygusunu tetiklediğine vurgu yapan Nihat Köse, “Kedilerin ve köpeklerin bağırsaklarında yaşayan bir tenya burada larvalarını bırakarak çoğalmaya başlar. Bu durumu yaşayan hayvanın dışkısı insan vücuduyla temas ederse hastalık bulaşma riski vardır. Bulaşan bu yumurtalar insanın vücuduna yerleşir ve burada çoğalarak kist oluşumuna neden olur. Yani hastalığın tüyle alakası yokturö dedi.
2 AYDA BİR AŞI ÖNEMLİ
Evcil hayvan besleyen insanların hastalık olsun ya da olmasın 2 ayda bir mutlaka veteriner hekime başvurarak hayvanlarına anti parazit aşısı yaptırması gerektiğini söyleyen Köse, bu şekilde hayvanın sindirim sistemine yerleşen tenyanın larva bırakacak kadar olgunlaşmasının önüne geçileceğini belirtti. Oluşan bu yanlış algıdan dolayı hayvanlara karşı bir antipati oluştuğunu bunun da hayvan düşmanlığını beslediğini dile getiren Nihat Köse, şöyle konuştu:
“İnsanlar kedi köpek tüylerinin zararlı olduğunu, ciğerde kist yaptığını düşününce bir hayvan antipatisi oluşuyor. Bu da hayvan düşmanlığını tetikleyen, “Dokunamayız, yanından geçemeyiz, yaklaşamam, evimde, sokağımda hayvan besletmemö gibi söylemleri yaratan tehlikeli bir durum. Hep söylerim, hayvan sevmeyen insan da sevemez. Bundan dolayı bu tür yanlış bilgileri kafamızdan atacağız. Zamanında alacağımız önlemlerle hastalık zincirinin önüne geçeceğiz.ö
Görüntü Dökümü
-------------------------
- Kedi ve köpeklerden görüntüler
- Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse ile röp.
SÜRE:03'09" BOYUT:349 MB
Haber-Kamera: Can ÇELİK/ADANA, (DHA)
=======================================================
7)KADINLAR KUYUMCULUK VE TAKI TASARIM KURSUNDA MESLEK ÖĞRENİYOR
Afyonkarahisar'da Halk Eğitim Merkezi tarafından kentte ilk defa 'Kuyumculuk Teknolojisi ve Takı Tasarım Kursu' açıldı. Kursa katılan kadınlar hem hobi ediniyor hem de meslek öğreniyor.
Afyonkarahisar Halk Eğitim Merkezi'nde ilk defa 'Kuyumculuk Teknolojisi ve Takı Tasarım Kursu' açıldı. Katılımcıların el emeğiyle hazırladığı ürünlerin sergisinin açılacağı kursa ilk etapta 10 kadın katıldı. Hafta sonları yapılan kursa daha çok çalışmayan kadınlar ile emekli öğretmenler ilgi gösterdi. Bir yıl sürecek kursa katılan kadınlar bir yandan meslek sahibi olurken, aynı zamanda yaptıkları ürünleri satarak aile bütçelerine de katkıda bulunacak.
'ÖĞRENCİLERİMİZ BELGELENDİRİLECEK'
Kurs eğitmeni Güler Türkyılmaz, kurs sonunda katılımcıların belge alacağını belirterek, "Daha öncesinde kuyumculukla ilgili çalışmalar sadece üniversite kapsamında vardı. Meslek liselerinde bölümümüz olmadığı için Halk Eğitim Merkezi'nde çalışmaya başladık. Çalışmalarımızda kuyumculuk teknolojileri ve takı tasarımı bir arada götürüyoruz. Ham olarak kullandığımız bazı malzemelerimiz var. Öğrencilerimiz çalışmalarını testere kollarıyla kesimini tek tek işleyerek, içlerinde oymalar yaparak baştan sona kendileri tamamlıyor. Kurs sonunda öğrencilerimiz belgelendirilecek. Belli bir seviyeye ulaştıklarında Çıraklık Eğitim Merkezlerinden denkliklerini alarak kalfalık belgeleriyle birleştirebilecek. Bu alanda da çalışmalarını devam ettirebilirler. Kuyumculuk, kuyum atölyelerinde yapılan bütün işlemlerin birebir aynısını uyguluyoruz. Bir gümüş işlemeciliği, altın işlemeciliği nasıl yapılıyorsa burada yaptığımız işlem de bunun alternatif malzemelerle tıpa tıp aynısıdır" dedi.
'TOPLUMA FAYDALI OLMAK İSTİYORUM'
Emekli öğretmen Kevser Mertcan, topluma faydalı olmak için kursa katıldığını kaydederek, "Bu mesleğe bir hobi olarak topluma yararlı işler üretmek adına geldim. İnşallah son modülüne kadar ilerlemeyi düşünüyorum. Hocamızdan çok memnunuz. Her türlü ilgiyi beceriyi bize gösteriyor. İnşallah başarılı olup güzel işler çıkaracağız. Afyonkarahisar için sanırım ilk kuyumculuk kursu, o da şans olarak bize denk geldi. Biz çok memnunuz. İnşallah başarıp, yıl sonunda güzel bir sergi açacağız" diye konuştu.
'KENDİMİ GELİŞTİRMEK İSTİYORUM'
Kursiyer Gülsüm Bay da eğitime sonuna kadar devam edeceğini belirterek, kurstan sonra da bu alanda kendini ilerletmek istediğini söyledi. Bay, şöyle dedi:
"Kuyumculuk kursunda çok güzel şeyler yapıldığını gördüm, ilgimi çekti, ben de katıldım. Gayet hoş ve kolay bir çalışma. İlk önce başlama konusunda tereddütte kaldım. En sonunda başladım ve bırakamadım. Gayet güzel, memnunum. Hiç zorlanmıyorum, elim alıştı. Bu alanda kendimi geliştirmek istiyorum."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
- Kadınlar kursta çalışırken
- Kadınlardan detay
- Genel detaylar
- Yapılan takılardan detay
- Eğitmen Türkyılmaz'dan detay
- Kevser Mertcan'dan detay
- Merve Bay ile röp
HABER- KAMERA: Satılmış AKKAŞ/AFYONKARAHİSAR, (DHA)
==============================================