Bakan Pakdemirli tarlada tarım işçileri ile kahvaltı yaptı
TARIM ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Manisa'nın Akhisar ilçesinde domates tarlasında işçilerle bir araya geldi, birlikte yer sofrasında kahvaltı yapıp, sorunlarını dinledi.
Çeşitli programlara katılmak üzere Manisa'ya gelen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Akhisar ilçesindeki Akselendi Ovası'nda incelemelerde bulundu. Tarım işçileri Pakdemirli için, yere domateslerle 'Hoşgeldin' yazıp, bir de Türk bayrağı yaptı. Burada domates tarlasında çalışan kadın işçilerle görüşen Pakdemirli, onlarla yer sofrasında kahvaltı yaptı. Pakdemirli, bir süre sohbet ettiği tarım işçilerinin sıkıntılarını dinledi. Tarlada çalışan kadınlar, 14 kilo domatesten 1 kilo kuru domates elde ettiklerini anlattı. Kuru domateslerin de ABD ve İtalya'ya ihraç edildiğini söyledi. Ardından tarlada domates toplayan işçilerin yanına geçen Bakan Pakdemirli, burada bir süre traktör kullandı.
Bakan Pakdemirli'ye AK Partili Akhisar Belediye Başkanı Salih Hızlı ve Akhisar Ticaret Borsası Başkanı Alper Alhat, içinde yöreye özgü zeytin ve zeytinyağı bulunan bir hediye takdim ederken, AK Parti Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ise Ziraat Türkiye Kupası'nın ardından Süper Kupayı da müzesine götüren Süper Lig temsilcisi Akhisar Belediyespor'un formasını hediye etti.
Bakan Pakdemirli, daha sonra Manisa şehir merkezine gitmek üzere ilçede ayrıldı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Bakan Bekir Pakdemirlinin çiftçilerle yer sofrasında kahvaltı yapması
-Bakan Pakdemirli'nin çiftçilerin sorunlarını dinlemesi
-Bakan Pakdemirli'nin traktör kullanması
-Bakan Pakdemirli'nin domates toplayan işçilerle görüşmesi
-Bakan Pakdemirli'ye yöreye özgü zeytin ve zeytinyağı hediye edilmesi
-Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Barış GEZİCİ / AKHİSAR (Manisa), (DHA)
=========
Solunum cihazlarına mahkum küçük Yusuf yardım bekliyor
ADANA'da soğuk algınlığı şikayeti nedeniyle bir süre ilaçla tedavi edildikten sonra 3 ay komada kalan 8 yaşındaki Yusuf Hallaçoğlu'na enfesalit (beyin iltihabı) ve solunum yetmezliği teşhisi kondu.
İşportacı Sabri Hallaçoğlu (56), 5 Ocak 2018'de soğuk algınlığı geçiren oğlu Yusuf'u sağlık ocağına götürdü. Bir süre ilaç tedavi olan küçük çocuk fenalaşınca Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi'ne getirildi. Burada enfesalit (beyin iltihabı) ve solunum yetmezliği teşhisi konulan Yusuf, hastanede 3 ay koma halinde tedavi gördü. Tedavinin ardından toparlanan oğlunun taburcu edildiğini belirten baba Hallaçoğlu, "Doktorlar 'Her zaman hazırlıklı ol, ölebilir' dediler. 'Allahtan umut kesilmez' dedim. Hastanede 4-5 aya yakın kaldı, daha sonra evde tedavisi devam etti. Şu anda 10-15 gün hastanede yoğun bakımda kontrol altında tutuluyor, geri kalan zamanda evde kalıyor. Çocuğumun sakat kalabileceğini de söylediler. Şu an cihazlara bağlı yaşıyor. Solunum yolları tıkandığı zaman oksijen veriyoruz. Günde 5-6 kez tıkanma oluyor, özel aparatlarla temizliyoruz" diye konuştu.
KOMŞULARDAN PARA TOPLUYORUZ
Doktorların kendisine oğlunun tedavisinin mümkün olmayacağının ve ilaç bulunamayacağının söylendiğini aktaran Yusuf Hallaçoğlu, "Şu anda vitamin ilaçları veriyoruz. Bunların bazılarını devlet karşılıyor ama bazılarını da kendi imkanlarımla, komşulardan para toplayarak alabiliyoruz. 1.5 yıldır kanser tedavisi görüyorum. Devletten aldığım engelli maaşım da kesildi, tekrar dilekçe yazdım. Oğluma maaş bağlanması için de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'na başvuruda bulundum, 5-6 aydır yardım alamadım. Çocuğumun cihazları sürekli açık. Aylık elektrik ve su parası 400 lira, ev kiram da 450-500 lira. Çalışamıyorum, para yetiştiremiyorum. Hayır severlerden çocuğumun tedavisi için katkıda bulunmalarını istiyorum" diye konuştu.
ONU BÖYLE GÖRMEK ZORUMA GİDİYOR
Küçük Yusuf'un bakımlarıyla ilgilenen annesi Sibel Hallaçoğlu (46) ise, "Okula giderek koşarak gidiyordu, şimdi yatağa bağlı kaldı. Onu böyle görmek çok zoruma gidiyor" diye gözyaşı döktü.
Görüntü Dökümü
---------------------------
- Yusuf'un babası Sabri Hallaçoğlu'nun konuşması
- Yusuf'un annesi Sibel Hallaçoğlu'nun konuşması
- Yusuf Hallaçoğlu'nun genel ve detay görüntüleri
SÜRE:04'01" BOYUT:744 MB
Haber:Nuri PİR -Kamera:Eser PAZARBAŞI/ADANA,(DHA)
==========
Diyarbakır, kırmızı mercimek ve ipek böcekçiliği üretiminde Türkiye birincisi
DİYARBAKIR, yu yıl 148 bin ton kırmızı mercimek ve 50 tonluk yaş koza ile ipek böcekçiliği üretiminde Türkiye birincisi oldu. Diyarbakır Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Ertan Atalar, yağışlardan dolayı olumsuz bir mevsim yaşanmasına rağmen çok iyi bir hasat dönemi geçirdiklerini söyledi. Atalay, "Bu yıl 757 bin dekar alanda kırmızı mercimek ekimi yapılırken, elde edilen ürün de 148 bin tona ulaştı. Üretimle birlikte kırmızı mercimek kalitesi de lezzeti de arttı. Ürün artışı çiftçimizin de yüzünü güldürmeye başladı. İpek böcekçiliğini de çok dezavantajlı bir bölge olan Kulp ilçesinde yapıyoruz. Yaş koza üretiminde Türkiye'nin yüzde 40 bazen de yüzde 50'sine ulaşan miktarı biz burada üretiyoruz. Osmanlı dömeminden beri ipek böcekçiliğine ilgi gösterilen ve üretimi gerçekleştirilen bir bölge. 90'lı yıllarda bitme aşamasına gelmişti"diye konuştu.
ÜRETİM 82 BİN TONDAN 148 BİN TONA ÇIKTI
Organize Sanayi Bölgesi'nde 2012 yılında hizmet vermeye başlayan Birkar Tarım Gıda, hububat işleme fabrikasında incelemelerde bulunan Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Ertan Atalar, genelde bölgenin özelde ise Diyarbakır'da tarımın çok önemli noktalara geldiğini söyledi. Kırmızı mercimek üretiminde Diyarbakır'ın Türkiye'de birinci sırada olduğunu belirten Atalar, "Mercimek üretimi bakımından türkiye birincisiyiz. Diyarbakır mercimeği çok kaliteli ve çok lezzetli. Hububat ekim alanlarının ağırlıklı olduğu, yüzde 84'ünün hububat ekili olduğu bir bölge. Bu hububat arasında mercimek daha çok ekilmekte. Son 3 yılda artan bir üretimimiz vardı. Geçen yıl 390 bin dekar alanda üretimi yapılan mercimek üretim alanı, bu yıl 757 bin dekara çıktı. Üretim de 82 bin tondan 148 bin tona ulaştı. Hem üretim arttı hem de elde edilen ürünün kalitesi arttı. Tarımsal Araştırma ve üniversitemiz ile akredital olmuş firmaların katkısıyla da yerli tohum üretilmeye başlandı. Bu tohumlar kendimize ait, tescil edildi. Oldukça verimli ve bölge ekonomisine ciddi kazanç sağladı, çiftçinin yüzü gülmeye başlandı. Hububat döneminde ekilmeye başlanıyor bir buçuk ay önce hasat dönemi kapandı. Bu yıl da yoğun mercimek ekimi gerçekleşti. Yağışlardan dolayı olumsuz bir dönem geçirdik ama iyi bir hasat dönemi oldu. Çiftçi genelikle mercimek ekimini tercih ediyor. Kazancı bol olması nedeniyle" dedi.
BAKANLIK DESTEĞİYLE FABRİKA KURULDU
Sadece hububat ekimi ve üretimiyle değil, bu hububatın değerlendirilmesiyle de ilgili çalışma yapıldığını anlatan Atalar, "Mercimek üretildikten sonra işimiz bitmiyor. Bakanlığımız tarafından kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi de var. Bu tür bakliyat tesislerinin yüzde 50'si bakanlığımız tarafından karşılanmıştır. Burada elde edilen mercimek sertifikalı tohum haline getiriliyor. Hem de marka tecsili yapılarak paketlenip piyasaya arz ediliyor. Burada ciddi bir katma değer elde ediyoruz. Şu an o tesislerden birinde bulunuyoruz. Sanayileşmek gerekiyor. Tarımsal, hayvansal sanayinin gelişmesi için tarıma dayalı sanayinin gelişmesi gerekiyor. Burada içinde olduğumuz tesis de bunu gösteriyor" diye konuştu.
TÜRKİYE'NİN İPEK BÖCEKÇİLİĞİ ÜRETİMİNİN YÜZDE 50'Sİ BURADAN ÇIKIYOR
İpek böcekçiliği konusunda yaş koza üretiminde de Diyarbakır'ın Türkiye'de açık ara ile birinci olduğunu ifade eden Atalar, şöyle konuştu:
"Özellikle Kulp ilçesinde, ama diğer ilçelerde de yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Burda ipek kozası üretmek suretiyle bu kozadan elde edilen ürünleri de üretiyoruz. Yaş koza üretiminde Türkiye'nin yüzde 40, bazen de yüzde 50'isine ulaşan miktarı biz burada üretiyoruz. Bu anlamda Türkiye'de bir numarayız. Yıllardan beri bu böyle. Yıllardan beri yapılan çalışmayla birinciliği kimseye vermiyoruz. Çok dezavantajlı bir bölgede üretim gerçekleştirilmekte. Kulp'ta bir altyapı var. Çok eskiden Osmanlı döneminden beri ilgi gösterilen, üretimi gerçekleştirilen bir bölge. 90'lı yıllarda bitme noktasına gelmişti. Önceki dönem bakanım sayın Mehmet Mehdi Eker'in çabalarıyla Kulp ilçemizde Türkiye'nin tek ipek iplik fabrikası kuruldu. Oradaki yaş kozaya sağlanan desteğin arttırılmasıyla birlikte sektör tekrar canlandı. Her yıl 49-50 ton yaş koza üretiyoruz. Bu kozayı ordaki 830 civarındaki çiftçi ailesi gerçekleştiriyor. 836 kişiye istihdam alanı yaratmış bulunuyoruz. Burda elde edilen kozaları kuruluşunu yaptığımız ipek fabrikasında ipliğe dönrüştürüyoruz. Elde ettiğimiz ipin bir kısmını il dışına pazarlıyoruz. Bir kısmını da bakanlık kaynaklarımız ve kalkınma bakanlığının imkanlarıyla kurulan atölyelerde, halk eğitim hocaları tarafından kursiyerler yetiştiriliyor. Bu sayede ipekten puşi, şal ve fular gibi nihai ürün elde ediyoruz. Bu ürünler de, Mehdi Eker'in bulduğu Pasuri markasıyla da pazara sunuluyor. Şu anda söz sahibi olan firmalarda ayrıca üretimi gerçekleştiriliyor. Böyle bir sektör oluştu. Kadın istihdamı noktasında 70 bayanımız istihdam ediliyor. Burdaki atölyelerde çalışan bayanlarımız var. 800-1000 çiftçi ailemiz de bu şekilde istihdam edilmiş durumda."
GÜNLÜK 40 TON HUBUBAT İŞLENİYOR
Fabrikanın Genel Müdürü Murat Özel, son tokonolojik makinelerle kurulan fabrikada tarladan kamyonlarla gelen mercimeklerin kısa sürede ayıklandığını ve temizlendikten sonra da paketlenerek satışa hazır hale geldiğini belirterek, "Teknolojik bir mercimek fabrikası kurduk. Fabrikamızda çiftçimizden gelen ürünleri burada işliyoruz. Mercimekler son teknolojik makinelerde ayıklandıktan ve temizlendikten sonra otomatik makinelerimizda paketliyoruz. Paketlemeden sonra satış ve pazarlama gündeme geliyor. Güneydoğudaki mercimek potansiyelini biz dünyaya tanıtmak istedik. Bu anlamda satış pazarlama ağımız çok güçlü. Türkiyenin bir çok noktasında satışlarımız devam ediyoruz. İhracaat çalışmalarımız da devam ediyor. Tek vardiye çalıştığımız için günlük 40 ton kapasitemiz var. Ama çift vardiya çalışıyor olsak 80 işçi de istihdam etmiş oluruz. Bir yıl içerisinde daha büyük hedeflerimiz var. Kalifiye personel yetersizliği malesef bizi olumsuz etkiliyor. İran, Irak'a yönelik ihracaat çalışmalarımız sürüyor" dedi.
15 MİLYON LİRAYA MALOLDU
Birkar Tarım Gıda Ltd. Şti. ortaklarından Tahsin Polat, 2012 yılında faaliyete giren fabrikalarının 15 milyon liraya malolduğunu belirterek, "Fabrikamız 15 milyon lira civarında maliyeti oldu. Yaklaşık 4 milyon lira devlet desteği oldu. Nohut, fasulye ve kırmızı mercimek gibi hububat, saatte 5 ton işlenerek paketleniyor. 2012 yılında faaliyete geçti. Ürünlerimiz ağırlıklı olarak iç pazara yönelik ama dış pazar çalışmalarımız da sürüyor. Mevsimine göre çalışan personel sayısı artıyor" şeklinde konuştu.
TESCİLLİ TOHUM VE SERTİFİKALI GIDA ÜRETİMİ
Şirketin İdari işler Müdürü Selami Eren, sözleşmeli üretim modeliyle hem tescilli tohum, hem de sertifikalı kaliteli gıda ürettiklerini belirterek, "Sözleşmeli üretim modeliyle sertifikalı tohum üretiyoruz. Bir taraftan tohum üretirken, bir taraftan da kaliteli gıdanın ham maddesini üreterek, kaliteli gıdda maddesi üretiyoruz. Sertifikalı tohum ünitemiz, saate 10 ton kapasiteli çalışıyor. Biz Günaydoğu Tarımsal Araştırma, GAP Uluslararası Tarımsal Araştırmadan aldığımız kaliteli tohumları çiftçiye veriyoruz. Tarlada kontrolünü yaparak tarladan bitçiğimiz ürünleri buraya getiriyoruz. 30'ar ton partiler haline getirip sertifikasyonları aldıktan sonra, sertifikalı tohum olarak satıyoruz. Sertifikalı tohum üretirken yada gıdayı üretirken, bir taraftan da hayvancılık sektörüne de hizmet veriyoruz. Güvercin besicilerin kullandıkları fiğ bizde artık madde ve onlara gidiyoruz. Buğday ve mercimek artıklarını hayvan yemi olarak kullanıyoruz. Üretilen yemlerin tümü organik. Ekolojik ürün mürcatında bulunduk. Onu da aldıktan sonra organik sertifikali üretime geçmiş olacağız. Organik sertifikalı mercimek üretim hem Türkiye, hem de dünya pazarına çıkmayı hedefliyoruz" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
-Mustafa Ertan Atalay'ın konuşması
-Fabrika müdürü ortakları ve mühendislerin konuşmaları
-Tarladan gelen mercimeğin makineler aracılığı ile ayıklanması
-Mercimeklerin temizlenmesi
-Ambalajlanan mercimek paketleri
-Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Mehmet TÜRK-Burak EMEK/DİYARBAKIR, (DHA)-
==================
63 yıldır kalaycılık yapıyor
NİĞDE'de 63 yıldır kalaycılık yapan Mehmet Kaya (70), ölene kadar mesleğini yaşatmaya çalışacağını söyledi.
Niğde'nin tek kalaycısı olan Mehmet Kaya, mesleğini sürdürecek çırak bulamadığını belirtti. Kaya, "7 yaşından bu yana bu meslekle uğraşıyorum. Tek kişiyle yapılacak iş değil. Kimse istemediği için çırak yetiştiremiyoruz. Sanat öldü. Eski düzen kalmadı. Kendimiz yapıyoruz. Eskiden işlerimiz iyiydi. Köylere giderdik. Gelen çok olurdu, bayramlarda kalaylatırlardı. Bağa bahçeye göçerken kalaylatırlardı. Bağdan şehre göçtükleri zaman kalaylatırlardı. Tertemiz boncuk gibi bayramlarda dizerlerdi evlere. Şimdi onlar hep kalktı, alüminyum çelik gelince bizim işlerimiz bitme noktasına geldi" dedi.
Geçmişte tren kömürüyle kalay yaptıklarını belirten Kaya, "Tren kömürünü topluyorlardı, biz de satın alıyorduk. Kömürlü trenler de kalkınca kömür işi bitti. Artık tüplü ocaklarda yapıyoruz. Kalaylı kaplar diğer malzemelere göre daha sağlıklı. Yemekleri de güzel olur. Birinci sırada toprak tencere, ikinci sırada da bakır gelir. Ama bunu bilmiyorlar. Bilmedikleri için de çelik diyorlar. Çelik dediğin de saç. Şimdi meraklı olanlar getiriyor. Anamdan hediye diyor. Babamdan hediye diyor. Nenemden hatıra diyor. Bu işlere kaldık" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
--------------------------
- Kalaylanacak kapların hazırlanması
- Ateşten görüntü
- Ustanın kalaylamalarından görüntüler
- Kalay yaparken genel ve detay görüntüler
- Kalaylanmış kaplardan görüntü
- Kalaycı ustası Mehmet Kaya ile röportaj
SÜRE:05'39" BOYUT: 630 MB
Haber-Kamera:Ali KADI/NİĞDE,(DHA)
================
Çorlu'da Afganlıların evini basıp, 1 kişiyi öldüren 4 şüpheli tutuklandı
TEKİRDAĞ'ın Çorlu ilçesinde, atık ve hurda toplayan Afganistan uyruklu 5 kişinin kaldığı eve silahlı saldırı düzenleyerek Atıkule Nare'nin ölümüne neden olan 4 şüpheli çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Silahtarağa Mahallesi Fidanlık Sokak üzerinde önceki gün ilçede 'çek çek' tabir edilen arabalarla atık ve hurda toplayan Afganistan uyruklu 5 kişinin kaldığı eve, ellerinde tüfeklerle E.Z., O.Z., B.E. ve Afgan uyruklu M.B. girip, rastgele ateş açtı. Evde bulunan Afgan uyruklu Atıkule Nare, vücuduna isabet eden saçma ve mermilerle olay yerinde yaşamını yitirdi, 4 arkadaşı yaralandı. Silahlı saldırganlar polis tarafından yakalanmasının ardından gözaltına alındı.
'ELLER HAVAYA' DİYE BAĞIRMIŞLAR
Polisin kısa sürede yakaladığı E.Z. (20), O.Z. (15), B.E. (14) ve Afgan uyruklu M.B.’nin (18) emniyette sorguları tamamlandı. Alınan ifadelerden şüphelilerin eve girdikten sonra 'eller havaya' diye bağırarak ateş ettikleri tespit edildi. Ayrıca şüphelilerden E.Z.'nin asker olduğu ve izine geldiği birliğine teslim olmak üzereyken polis tarafından yakalanıp gözaltına alındığı belirtildi.
Çorlu İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde işlemleri tamamlanan şüpheliler çıkarıldıkları mahkemece 'kasten öldürme ve gasp' suçlarından tutuklanarak cezaevine konuldu. Yaralı olarak hastanede tedavisi devam eden Afgan uyruklu M.K.’nin sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu ifade edildi
Görüntü Dökümü:
-Zanlıların emniyetten çıkartılması
-Polis araçlarına bindirilmesi
-Emniyet tabelası
Haber-Kamera: Mehmet YİRUN/ÇORLU (Tekirdağ),(DHA)-
================
Bir asırlık dürbüne gözü gibi bakıyor
SİVAS'ta yaşayan çiftçi Kazım Ertümen (60) dedesinden kendisine kalan yaklaşık bir asırlık dürbüne gözü gibi bakıyor. Ertümen, yanından hiç ayırmadığı ve ilk günkü gibi çalışan dürbünü ile arazide gezerek etrafı gözetliyor.
Sivas merkeze bağlı Kolluca köyü, 4 Eylül Barajı yakınlarında çiftlik evinde yaşayan 5 çocuk babası Kazım Ertümen küçük yaşlarda çobanlık yaparken dedesi Nusret Ertümen'e ait dürbünü buldu. Kazım Ertümen o tarihten itibaren dürbününü yanından hiç ayırmadı. Sivas Belediyesi Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğü'nden (SİBESKİ) emekli Ertümen çiftliğe yerleştikten sonra, kendini doğaya adayan Ertümen, sürekli yanında taşıdığı dürbünü ile dağları gözetliyor. Ertümen, yıllar geçmesine rağmen ilk günkü gibi sapa sağlam duran dürbününü her gün temizliyor.
Dürbünü küçük yaşlardayken evde bulduğunu söyleyen Ertümen, "15-20 yaşlarındaydım. Bir gün evdeyken bu dürbünü buldum. O gün bu gün oldu hala bu dürbünü saklıyorum. Küçükken dedemin elinde bir kaç kez bu dürbünü görmüştüm. Bana hiç vermezdi, devamlı saklıyordu. Bu dürbün çok güzel. Dağda taşta, tepede her türlü canlıyı görebiliyorum ve izliyorum. Bu dürbün 100 yılın üzerinde bir geçmişi var. Ama daha gerisini bilemiyorum. Bu dürbüne gözüm gibi bakıyorum. Her gün söküp yeniden silip, temizliyorum" dedi.
'YANIMDA BİR ARKADAŞ GİBİ'
Dürbün merakının yaşadığı yer nedeniyle başladığını söyleyen Ertümen, "Dürbünüm yanımda bir arkadaş gibi. Kızkapan diye bir tepe var. Oraya çıktığım zaman, her tarafı çok güzel görüyorum. Doğumuzda Azap tepesi var, oradan da her tarafı görüyorum. Bu dürbünle çok şey görüyorum. Mesela 100-150 tane domuz sürüsü gördüm. Dürbünle de kaç tane olduklarını sayıyorum. Bu dağlarda her çeşit hayvanı görüyorum" diye konuştu.
'ATATÜRK'ÜN KULLANDIĞININ AYNISI OLABİLİR'
Dede yadigarı dürbünün Atatürk'ün Cumhuriyet'in ilk yıllarında kullandığı dürbüne benzediğini söyleyen Ertümen, "Atatürk'ün kullandığı dürbünün aynısı olabilir. Dedem Nusret Ertümen, Atatürk'ün askerlik zamanlarını bize anlatırdı. Dedem zamanında da bu dürbün varsa, Atatürk'ün dürbününün aynısı olabilir. Sabahlara kadar dedem Atatürk'ün savaşlarını anlatırdı. Nerede askerlik yaptığını anlatırdı. Ben de küçük yaşlardaydım ve hep dinlerdim" diye konuştu. Ertümen, dürbününü hiç bir zaman satmayı düşünmediğini ve ömrü yettikçe yanında taşımayı sürdüreceğini söyledi.
Görüntü Dökümü:
-Ertümen'in görüntüsü
-Dürbünden görüntüler
-Dürbününü temizlemesi
-Araziyi gözetlemesi
-Konuşmaları
Haber-Kamera: Hüsnü Ümit AVCI-İrfan ÖZŞEKER/SİVAS, (DHA)
(687 mb)
============