1)DİYARBAKIR'DA LİCE'DE OPERASYON: 2 TERÖRİST ÖLDÜRÜLDÜ
DİYARBAKIR'ın Lice ilçesinde güvenlik güçlerinin düzenlediği operasyonda 2 terörist ölü olarak, silah ve mühimmatlarıyla ele geçirildi.Valilikten yapılan açıklamada, Jandarma Komutanlığınca, dün Lice ilçesi Akçabudak Köyü mülki sınırları içerisinde operasyon başlatıldığını belirtilerek, "Operasyon neticesinde 2 terörist üzerlerinde bulunan 1 adet M-4 piyade tüfeği, 1 adet AK-47 Kaleşnikof piyade tüfeği, 3 adet el bombası, 5 adet M-4 piyade tüfeği şarjörü, 3 adet AK-47 Kaleşnikof piyade tüfeği şarjörü, 140 adet M-4 fişeği, 85 adet AK-47 Kaleşnikof piyade tüfeği fişeği ile birlikte ölü olarak etkisiz hale getirilmiştir" denildi.
Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı doğrultusunda adli işlemlere başlanıldığını vurgulanan açıklamada, delil niteliğine haiz olan silah, mühimmat ve diğer malzemeler muhafaza altına alınmış, el bombaları patlayıcı madde imha timi marifetiyle emniyetli şekilde imha edildiği belitildi.
Görüntü Dökümü:
------------------------
-Silahların masa üstü görüntüsü
Haber-Kamera: DİYARBAKIR,(DHA)-
=========================================================
2)SİVEREK'TE 17 BİN ÖĞRENCİ OKUL YERİNE PAMUK TARLASINDA
ŞANLIURFA'nın Siverek ilçesinde tarım işçiliğinde çalışan ailelerin çocukları okul yerine bu yıl da pamuk tarlasına gitti. Pamuk hasadının okulların açıldığı haftaya denk gelmesi ilçede 17 bine yakın öğrenci, okula 1 ay geç başlayacak.
81 bin 576 öğrencinin eğitim ve öğretim gördüğü ilçedeki tarım işçiliği yaparak geçimini sağlayan ailelerin çocukları, 2018- 2019 eğitim- öğretim yılında okul yerine yine pamuk tarlalarına gitti. İlçe merkezinde ikamet edip, pamuk hasadı için ilç merkezine 15 kilometre uzaklıktaki Ediz mahallesinde çadırda yaşayan ve ekonomik sorunlar nedeniyle tarım işçiliği yaptıklarını belirten Ali Alparslan "30 gün sürecek olan pamuk hasadı için tarlaya geldik. İki öğrencim var benim. Diğer arkadaşların da öğrencileri var. Tarım işinde olduğumuz için çocuklarımızla gelmek zorundayız. Çocuklarımın her biri günde 30 ile 40 kilo arasında pamuk topluyor. Mecburen okula geç başlıyorlar ve derslerinden geri kalıyorlar. Biz de maddi imkansızlıklardan dolayı buraya gelmek zorundayız" dedi.
Tarlada pamuk toplayan 9 yaşındaki Zeynep Alparslan, ise "Pamuk ne zaman biterse o zaman okula başlayacağım. Okulda derslerimden geri kalıyorum. Arkadaşlarımı ve okulumu çok özledim. Okulda en çalışkan öğrenciyim, tarladan dönünce çok çalışmam gerekiyor" diye konuştu.
SIRTINDA UYUYAN BEBEĞİ İLE PAMUK TOPLADI
Pamuk tarlasında pamuk toplayan işçilerin arasında sırtında 1,5 yaşındaki çocuğu ile pamuk toplayan kadın ise dikkat çekti. Çocuğu yerde uyuttuğu zaman ağladığını belirten anne, "Çocuğum durmadığı için sırtımda bağlayarak pamuk topluyorum ve çok zorlanıyorum" dedi.
Görüntü Dökümü:
------------------------
- Tarlada pamuk toplayan işçiler
- Pamuk toplayan öğrenciler
- Çuval taşıyan küçük çocuklar
- Öğrencilerin konuşmaları
- Pamuk çuvallarında oynayan küçük çocuklar
- Öğrenci velilerinin konuşması
- Sırtında bebeği ile pamuk toplayan kadın
- Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Mehmet SEZGİN-ŞANLIURFA-DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 987 MB
============================================================
3)ÇANDIR: TAVŞAN YÜREĞİ ZEYTİNYAĞI İLAÇ GİBİ
ANTALYA Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Ali Çandır, kanser önleyici etkisi bilinen 'Polifenol: Bitkilerde bulunan doğal antioksidan' oranının, tavşan yüreği zeytinyağında diğerlerine göre 3 kat fazla olduğunu belirterek, "Tavşan yüreği zeytinyağının bu yönünü öne çıkartabilirsek bir anlamda zeytinyağından da öte ilaç üretiyor hale geleceğiz" dedi.
ATB Başkanı Ali Çandır, Antalya'nın bir Akdeniz kenti olarak tarihinde zeytinyağıyla ünlü bir şehir olduğunu belirtti. ATB olarak yöreye ait tavşan yüreği zeytininin coğrafi işaretini aldıklarını hatırlattı. Çandır, Antalya tavşan yüreği zeytininin, coğrafi işaretli olarak pazarda daha farklı yer bulmasını sağlayacaklarını söyledi. Tavşan yüreği zeytininden elde edilen zeytinyağının çok önemli farklılıkları olduğuna dikkati çeken Çandır, "Yaptığımız ön incelemelerde özellikle kanser önleyici etkisi olan 'Polifenol' oranının diğer zeytinyağlarından 2-3 kat fazla olduğunu tespit ettik. Bu doğrultuda Ankara Üniversitesi ile birlikte tavşan yüreği zeytinyağının daha net bir analizini yaparak, kansere etkisinin ortaya çıkmasını sağlayacak çalışmalara başladık" dedi.
'ZEYTİNYAĞI DEĞİL İLAÇ ÜRETİYOR OLACAĞIZ'
Zeytinyağının başlı başına bir yaşam iksiri olduğunu belirten Çandır, “Şayet tavşan yüreği zeytinyağının bu yönünü de öne çıkartabilirsek bir anlamda zeytinyağından da öte ilaç üretiyor hale geleceğiz" diye konuştu. Antalya'da yıllık zeytin üretiminin 8 ila 10 bin ton arasında, üretiminin ise dağınık vaziyette olduğunu sözlerine ekleyen Çandır, bölgedeki tüm üreticileri bir araya getirmenin yollarını aradıklarını söyledi. Pamfilya döneminde bölgesindeki zeytinyağı üretim ve tüketim kültürünü bugüne yansıtmak için çalışmalar yaptıklarını aktaran Çandır, şunları kaydetti:
"Bu doğrultuda tavşan yüreği zeytininin coğrafi işaretini aldık, şimdi sırada Manavgat yöresinde yine bize ait olan beylik zeytini var. Onunla ile ilgili de Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsü'nde çalışmalar yapılıyor. Onun da coğrafi işaretini alacağız. Gerek tavşan yüreği gerekse beylik zeytininden yapılan zeytinyağının içerisindeki polifenol bize şunu gösteriyor ki zeytin ve zeytinyağı aslında bir gıda maddesinden öte bir ilaç gibi."
'YABANCI ÜLKELERDE KENDİ MARKALARIYMIŞ GİBİ SATILIYOR'
Dünyada kişi başına yaklaşık 400 gram zeytinyağı tüketimi olduğunu hatırlatan ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, “Bizim elimizdeki bu müthiş potansiyeli henüz markalaştırarak uluslararası alana taşımış değiliz. Bundan sonra bütün konsantrasyonumuz bu ürünlerimizi kendi markalarımızla satmanın yollarını bulmak olacak. Çünkü şu anda Türkiye olarak yurt dışına gönderilen zeytinyağımızın çoğu markasız, dökme halinde. Birçok ülke bizden dökme olarak aldıkları zeytinyağını kendi markalarıymış gibi satıyor. Ülke olarak bizden çok çok daha fazla para kazanıyorlar. Bu da katma değer açısından ülkemizi büyük zarara uğratıyor. Kendi markamızı, uluslararası raflarda satmak için tüm konsantrasyonumuzu bu alanda toplamamız gerekiyor. Bizim kendi markalarımızı oluşturmamız gerekiyor" diye konuştu.
ANTALYA'DA 18 İŞLETME VAR
Halen Antalya'da 18 adet zeytinyağı sıkımı yapan işletme bulunduğunu belirten Çandır, “O işletme sahipleriyle de teknik konular hakkında, markalaşmayla ilgili bilgilendirme toplantıları yapıyoruz. Hayalimiz, Antalya'daki tüm üreticilerin ürünlerinden elde edilen zeytinyağını tek bir marka altında, Antalya'ya özgü bir markayla pazarlayabilmek. Antalya bir turizm kenti. 14 milyon turist geliyor. Biz her gelen turiste 1 litre zeytinyağı satabilsek müthiş ihracat yapmış oluruz" dedi.
DEDEDEN TORUNA KALABİLEN TEK AĞAÇ
ATB ile ortak çalışma yapan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mücahit Taha Özkaya ise tavşan yüreği zeytininin, Torosların eteklerinden ovaya uzanan coğrafyada yetiştiğini belirtti. Doç.Dr. Özkaya, zeytinin Türkiye'de M.Ö. 4000 yılından bu yana var olduğunu ifade ederek, “Türkiye'de 91 çeşit zeytin bulunuyor ancak bunlardan en fazla 10 çeşidi ekonomiye katıldı. Diğerleri ise yok olmak üzere" dedi. 3 bin yıl yaşayabilen bu ağacın asırlar boyunca dededen toruna miras kalan neredeyse tek meyve ağacı olduğunu vurgulayan Doç.Dr. Özkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşte bu mucize ağacın Akdeniz insanına ve Akdeniz kültürüne kattığı çok şey var. Bu nedenle, ne zeytin ağacı sadece bir ağaç ne de ürünleri sadece bir gıdadır. Hepsi binlerce yıllık bir kültürün, bir geleneğin yani kısacası hayatın bir parçasıdır. Tam bir ecza deposu olan zeytin meyvesi içindeki, sağlık bileşenleri olarak da adlandırılan minör bileşenlerinin önemini ve bu kadar değerli olduğunu bundan 15-20 yıl öncesine kadar tam olarak bilmiyorduk. Öğrendikçe üretim teknolojileri ve prosedürler de değişmeye başladı. Böylece hem sofralıkta hem de zeytinyağında ama özellikle zeytinyağında tüketiciye sağlık bileşeni yüksek ürün ulaştırmak bir hedef olmaya başladı."
PROJE HAZIRLANDI, ÇALIŞMALAR BAŞLADI
Antalya yöresine özgü tavşan yüreği ile ilgili, "Yapılan analiz sonucu üstün özellikleri değerlendirildi" diyen Doç.Dr. Özkaya, “Bu zeytinyağında oleaşantal (minör bileşenlerden) seviyesinin diğer çeşitlere göre 10 kat fazla olabileceği tahmin edildi. Polifenol içeriklerinin daha detaylı değerlendirilmesi için bir proje hazırladık. Manavgat'tan Kepez'den Akseki'den tavşan yüreği toplayıp farklılıklar ortaya konacak. Ve üretim için neye dikkat edilmesi gerektiğini daha net ortaya koyacak. Bir anlamda ilaç gibi bir zeytinyağı üretilmiş olacak" dedi.
Konuyla ilgili çalışmaların başladığını kaydeden Doç.Dr. Özkaya, "Amacımız katma değeri yüksek ürünler elde etmek. Dünyada yıllık 3 milyon ton zeytinyağı üretiliyor. Üretim yapan ülkeler ise İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus, Türkiye, Suriye, Cezayir, Fas ve Portekiz. Türkiye'nin ürettiği zeytinyağı ise dünya üretiminin ortalama yüzde 8 kadarı" dedi.
Görüntü Dökümü:
------------------------
- Zeytinpark drone görüntü
- Zeytinyağı ve tavşan yüreği zeytinlerin görüntüsü
- Satışa sunulan ürünlerin görüntüsü
- Ali Çandır zeytin ağaçlarını incelerken görüntüsü
- Ali Çandır zeytin toplarken görüntü
- RÖP: Ali Çandır (Antalya Ticaret Borsası Yönetin Kurulu Başkanı)
- Detaylar
537 MB /// 04.51 (HD)
HABER: Selma KUNAR- KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,(DHA)
========================================================
4)DÜĞÜNDEN VAZGEÇİP, MOTOSİKLETLE DÜNYAYI GEZDİLER
EVLİLİK kararı aldıktan sonra düğün için gereken bütçeyle 'başkalarını eğlendireceğimize kendimiz eğlenelim' diyen çift 'kurye motoru' olarak bilinen 125 cc'lik iki küçük motosikletle dünya turuna çıkıp, 25 ayda 48 ülke gezdi. İşlerinden ayrılıp yola çıkan Fatih Altunkaynak ve Tuğçe Akbayar, yaptıkları 107 bin kilometre yolun ardından Türkiye'ye döndü.
İstanbul'da ikisi de motosikletçi olan, pilates eğitmeni 26 yaşındaki Tuğçe Akbayar ile sistem mühendisi 37 yaşındaki Fatih Aktunkaynak, sosyal medya üzerinden tanışıp arkadaş oldu. Beraber motosiklet turlarına çıkan Akbayar ile Altunkaynak bir süre sonra evlilik kararı aldı. Düğün için bütçe planlaması yapmaya başlayan çift, yüksek bir maliyet tablosuyla karşılaşınca bu kadar miktarı düğünden farklı şekilde değerlendirmek istedi. Yola çıkma kararını nasıl aldıklarını anlatan Fatih Altunkaynak, "Tuğçe ile evlenme kararı vermiştik. Tabii bunun için yüklü bir paraya ihtiyacımız vardı. Bu parayla 'düğün yapıp başkalarını eğlendireceğimize dünya turuna çıkıp kendimiz eğlenelim' dedik. İkimiz de maaşlı çalıştığımız işlerden ayrılıp yola çıkmayı, dönünce de kendi işimizi kurup hayatımıza devam etmeyi planladık" dedi.
KURYE MOTORUYLA 107 BİN KİLOMETRE
Yolculuk bütçesi oluşturabilmek için kendi motosikletlerini satıp iki küçük motosiklet aldıklarını söyleyen Altunkaynak, "Aslında uzun yola pek de uygun olmayan, kurye arkadaşlarımızın kullandığı 125 cc'lik iki motosikletle yola çıktık, çünkü çok paramız yoktu. Öncesinde olan büyük motosikletlerimizi satıp bu küçük motosikletleri aldık ve aradaki farkı tur bütçemize ekledik. Yolculuk planı yaparken Avrupa'dan başlayıp Güney Amerika'ya oradan da Rusya'ya gidip ülkemize döneceğimiz bir rota çizdik. Avrupa'dan başlamamızın sebebi, bir aksilikle karşılaşırsak geri dönmemizin kolay olmasıydı. Mesela Avrupa'da güvenliği düşünmedik ama Güney Amerika'da bu da bizim için bir kriter oldu. Yolculuk esnasında rotayı değiştirip Rusya yerine Kuzey Amerika'ya gittik oradan da Güney Asya'ya geçiş yaptık" dedi.
"İSPANYA'DA YAŞAMAK İSTERDİK"
Yolculukları boyunca yüzlerce farklı şehir ve kültür gördüklerini söyleyen Tuğçe Akbayar, "En çok sevdiğimiz ve yaşamayı istediğimiz ülke İspanya oldu. Bunun dışında da Şili'yi ve Kanada'yı çok beğendik. El Salvador'da oranın yerlisi bir ailenin yanında kaldık. Bir market alışverişine gitmiştik, düşük bütçeyle gezdiğimiz için alışveriş yaparken ince hesaplar yapıyorduk. Bu durum ailenin de dikkatini çekmiş ve bizden sonra markete gidip fiyatına bakıp da rafa geri bıraktığımız her şeyi alıp bize hediye ettiler. Dünyanın bir ucunda aynı dili konuşmadan, aynı görüşlere sahip olmadan bu şekilde bağlar kurmak inanılmaz bir duyguydu" şeklinde konuştu.
Kadın bir motosikletçi görmenin insanların çok hoşuna gittiğini söyleyen Akbayar, "Çok güzel tepkiler alıyorum. Özellikle konaklamak için misafir olduğumuz yerlerde çift olarak yola çıkmış olmamız onlara güven duygusu verdi. Kadın motosikletçi olarak sadece Pakistan'da bir kaç sorunla karşılaştım. Bunun dışında hiçbir yerde başımıza olumsuz hiçbir şey gelmedi" dedi.
"ELBET BİR GÜN EVLENECEĞİZ"
Dünya turunun ardından ülkeye dönüp pek çok yerde turda yaşadıklarını anlattıkları sunumlar yapan çift hala evlilik planlarının geçerli olduğunu söyledi. Altunkaynak, "Elbet bir gün evleneceğiz, ama bu şu an için bir öncelik değil. Bizim açımızdan yaşantımızı kısıtlayan bir durum yok. Düzenimiz oturduktan sonra eşimizi dostumuzu bir arada göreceğimiz güzel bir nikah töreni yapmak istiyoruz" dedi.
Görüntü Dökümü
------------------------------
-Çiftin yurtdışında çektiği amatör görüntüler
-Yurtdışından GoPro ve Drone detayları
-Anons
-Çiftin motora binişinden ve hazırlanmalından detaylar
-Fatih Altunkaynak ve Tuğçe Akbayar ile röportaj
(Haber-Kamera Enver Fatih TIKIR- BURSA (DHA)
====================================================
5)'NOSTALJİ DOKTORU' GRAMOFON VE ESKİ RADYOLARI TAMİR EDİYOR
BURSA’da 35 yıldır eski radyo ve gramofonları tamir edip çalışır hale getiren son usta ‘Nostalji Doktoru’ olarak tanınan Ahmet Ali Şağın, atölyesinde bulunan eski radyo ve gramofonlar ile bir müze açmak istiyor. Bu işi kendisinden başka yapan olmadığını söyleyen Şağın, "Bir zamanların tek eğlence kaynağı, tek haber alma kaynağı olan radyolar internet ve televizyonların gölgesinde kaldı. Onları tamir eden tek kişi benim" dedi.
Bundan yaklaşık 60 yıl öncesine kadar ülkemizdeki en önemli haber alma aracı olan radyolar artık nostaljik oldu. 35 yıldır küçük bir dükkânda eski radyoları ve gramofonları tekrar çalışır hale getiren 56 yaşındaki Ahmet Ali Şağın, eski ürünleri bulundurmanın bir hobi olduğunu belirtti. Sağın, "35 senedir radyo tamirciliği yapmaktayım. Bir zamanlar evlerimizin en önemli eşyası olan radyo ve gramofonları saklamak bugün hobi haline gelmiş durumda. Tabii o zamanlar salonlarımızın en güzel yerinde duran bu radyolar, artık nostalji oldu. O zamanlar tek eğlence kaynağı radyolardı, tek haber alma kaynağı da radyolardı; ama şimdi artık internet ve televizyonlar onları geri plana attı. Elimde çok fazla gramofon var, kendi ürettiğim gramafonlar da var. Gayet güzel çalıyorlar. Çocukluğumdan beridir radyoya merakım var, küçüklükten beridir radyo tamirciliğine özenmişimdir ve 35 senedir de bu işi yapıyorum. Bu eski cihazlar şu anda rağbet görmüyor, insanlar annemin, dedemin radyosu diyerek tamir ettiriyor ve kullanılır hale getiriyoruz. Bir zamanlar evin en güzel yerlerinde duran radyolar şimdi çatı arasında, hurdacı tezgâhında tozlu raflarda duruyor. Ben de bunları tamir ederek eski haline getirip, içine FM modunu da ilave ediyorum. İnsanlar çok seviniyorlar, çok mutlu oluyorlar. Daimi müşterilerimiz çok fazla. Aralarında iş insanları, belediye başkanları, siyasetçiler ve sanatçılar ile antikacılar da var. Bazıları burada çayını kahvesini yudumlarken plak dinleyip öyle gidiyor" dedi.
Ahmet Ali Şağın, radyoların, gramofon ve pikapların günümüzde artık tarihi eser niteliği kazandığını dile getirirken, öArtık bu cihazlar dekoratif amaçlı tabii ki. Bir de çok yer kapladığı için öyle geniş evler de yok, radyoların kalıpları çok büyük, dekoratif amaçlı yapıyorlar. Televizyondaki dizilerde hep eski radyo, gramofon görüyorum. İnsanlar radyoları, gramofonları çalışır halde görmek istiyor. Dizilerde, filmlerde bazen bu eski radyoları gösteriyorlar, o diziden sonra radyo talebi çok olabiliyor. İnsanlar gelip tamir ettiriyor. Ben bu işi severek yapıyorum sevmesem olmaz zaten. Radyo tamirciliği meslek dalı olmaktan çıktı artık. Çırak bile bulamıyoruz. Bursa'da benden başka da usta kalmadı. Sevdiğim için götürebildiğim kadar götürmeye çalışacağım. Meslek olarak Elektronikçiler Odası'nda radyo tamiri diye bir dal bile yok. Bursa’da Tahir Usta vardı, eski radyoculardan, rahmetli oldu, Ferit Usta vardı, o da rahmetli oldu. Ben kaldım şu anda. Bu işi yapmak içimden geliyor, burada oturup radyolarla uğraşmak hoşuma gidiyorö diye konuştu.
300’e yakın radyosu olduğunu belirten Şağın,öAVM’lerde radyo sergisi açıyoruz. Sergilerden dolayı da ilgi bayağı çoğaldı. Mesela elinde eski radyosu olan bizi görüp, alır mısınız, siz değerlendirir misiniz diyenler oldu. Eski yerimiz küçük bodrum katındaydı, değiştirdik. Burada hem insanlar gelip hem çay içebiliyor, hem de müzik dinleyip eskiyi yad edebliiyorlar. Tüm radyo ve gramofonlar benim için kıymetli, satmaya kalksam para edeceğini hiç zannetmiyorum. Bu tür şeylerin çöpe atılması ise beni üzüyor. Düşünün Ulu önderimiz Atatürk’ün nutkunu, Zeki Müren’in, Hamiyet Yüceses’in nadide seslerinden dinlediğimiz şarkıları hep bu radyolardan dinledik. Gönlüm atılmasından yana değil. Belediye imkan verilirse, radyo müzesi açmak istiyorum. Ankara’da var, bazı illerde açılıyor, Bursa’da da olursa öncülüğünü yapmak isterimö dedi.
Dükkanın daimi müşteri Selami Cebeci ise, öBurası benim yıllardır tanıdığım bir yer, alışveriş yaparım. Gördüğünüz gibi nostalji dolu. Eski plaklar ve aradığınız her şeyi bulmanız mümkün. Sık sık geliyorum, eskileri yaşatmak güzel bir şey. Bunlar çok nadir şeyler. Burası çok güzel, huzur buluyorum, aradığım her şeyi bulabiliyorum. Ahmet usta da gereken ilgiyi bana fazlasıyla gösteriyorö şeklinde konuştu.
Görüntü Dökümü
------------------------------
-Plak, gramafon ve radyolardan detaylar
-Şağın'ın tamir ve gramafon çalıştırma görüntüleri
-İşyerinden genel detaylar
-Müşteri ile röportaj
-Ahmet Ali Şağın ile röportaj
HABER/KAMERA: Osman ŞİŞKO