HABER

DHA YURT BÜLTENİ-7

1)İNCİRLİK'TEKİ NÜKLEER SİLAHLAR TAŞINDI MI?

1)İNCİRLİK'TEKİ NÜKLEER SİLAHLAR TAŞINDI MI?

ADANA'daki Türk- ABD ortak savunma tesisi olan İncirlik Hava Üssü'nde varlığı bugüne kadar yetkili kaynaklar tarafından doğrulanmayan B-61 tipi nükleer bombaların, Romanya'ya taşındığı iddia edildi. Rus uzmanların bu iddiasına karşılık, Emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş, nükleer bombaların halen İncirlik'te olduğunu ve ABD'nin bunları bir yere taşıma niyetinin olmadığını savundu. Kent merkezine 10 kilometre uzaklıktaki İncirlik Mahallesi'ne 1950'de Hava Atış Bombardıman Destek Grup Komutanlığı adı ile kurulan ve Orta Doğu ülkelerinde yaşanan her krizde dünyanın gözünü çevirdiği İncirlik Hava Üssü'nde varlığı bugüne kadar resmi olarak doğrulanmayan nükleer silahlar, 'taşınma' iddiasıyla yine gündeme geldi. ABD Hava Kuvvetleri'ne bağlı 39'uncu Kanat Komutanlığı ile Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı 10'uncu Tanker Üs Komutanlığı'nın konuşlu olduğu İncirlik Üssü'nde hava Suriye'ye yönelik operasyonlarda tekrar ısınmıştı. Suriye operasyonuna katılan ABD, İngiltere, Fransa, Hollanda, Suudi Arabistan, İsrail, Mısır ve Katar'ın aralarında olduğu 40'a yakın ülkenin destek sağladığı koalisyon güçleri, 2016'nın son aylarında İncirlik Üssü'nü terk etti. ABD'nin savaş uçağının kalmadığı, sadece kargo uçaklarının bulunduğu İncirlik Üssü'ndeki ABD'li askerlerin aileleri de, 29 Mart 2016'dan itibaren kesin emir kapsamında tahliye edildi. Bu çerçevede İzmir ve Muğla'nın yanı sıra Adana'daki Türk- ABD ortak savunma tesisi olan İncirlik Hava Üssü'ndeki ABD'nin 39'uncu Kanat Komutanlığı ve Adana Konsolosluğu'ndaki personelin eş ve çocukları tahliye edildi. Asker ve sivil personelle birlikte ailelerin de bulunduğu İncirlik Üssü'nde 5 bine ulaşan ABD'li nüfusu bugün 1400'e kadar geriledi. Üste bir tek savaş uçağı da kalmadı.

SIRA NÜKLEER BOMBALARDA MI?

Eski görkemli günlerini geride bırakan İncirlik Hava Üssü'nde varlığı resmi kaynaklar tarafından henüz doğrulanmayan nükleer silahların da taşınması, Rus askeri uzmanların iddiasıyla gündemde tekrar yerini aldı. İlk kez 2006'nın Ağustos ayında Brüksel merkezli bir haber sitesindeki yayının ardından, İsrail'in gizli servisi MOSSAD'ın resmi sitesinde de İncirlik Üssü'ndeki nükleer bombaların ABD'nin Romanya'nın Caracal kenti yakınlarındaki Deveselu'daki hava üssüne taşınacağı iddia edilmişti. O günden bu yana birçok Amerikalı uzman, siyasetçi, asker ve diplomat İncirlik'teki ABD'ye ait nükleer silahların artık güvenli bir konumda olmadığını belirterek geri çekilmeleri yönünde görüşler ortaya koydu, kimileri ise Türkiye'nin bu silahlara el koymasından endişe ettiklerini açıkça dile getirdi.

SON İDDİA

Moskova merkezli Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkeleri Enstitüsü Direktör Yardımcısı ve enstitüdeki Avrasya Entegrasyonu ve Şanghay İş Birliği Örgütü Gelişimi Bölümü'nün Başkanı Vladimir Yevseyev, Rus S-400 hava savunma sistemi alımı yüzünden ABD'nin Türkiye'ye yönelik tutumunu değerlendirdi. Yevseyev, ellerindeki istihbarata göre, İncirlik'teki nükleer başlıkların belli bir süre önce Romanya'ya taşındığını söyledi.

KARATAŞ: BOMBALARIN BİR YERE GİTTİĞİ YOK

Emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş ise 50 nükleer bombanın hâlâ İncirlik Üssü'nde bulunduğunu, ABD'nin bombaları bir yere götürme niyetinin olmadığını söyledi. İkinci Körfez Savaşı'ndan sonra ABD'nin politikalarını değiştirdiğini, terör örgütleri PKK ve FETÖ'ye destek verdiğini anlatan Karataş, "ABD'nin yapmaya çalıştığı şey hem Türkiye'nin S-400 alımına mani olmak hem F-35 satmamak hem de İncirlik'te bu bombaları tutmaya devam etmek. Romanya'ya taşısa o zaman Romanya'dan böyle bir bombayı atması en az 1-1,5 saatlik bir zaman farkını yaratacaktır. Amerika bunu kabul etmez" dedi.

'ADANA YOK OLUR'

Türkiye'nin çok yüksek tahrip gücüne sahip nükleer bombaları bulundurmasının ülke açısından tehdit niteliğinde olduğuna dikkat çekten Karataş, şu değerlendirmeyi yaptı: "İncirlik'teki 50 adet uçaklardan atılabilen nükleer bomba var. B61-12, B613 veya B61-4 olan bombalar değiştirildi. Tahrip gücü yüksek termonükleer bomba olarak değerlendirdiğimiz bu bombalar, Hiroşima'ya atılan bombaların en az 4 katı kadar tahrip gücüne sahip. Daha önceki bombaların 4 veya 5 etkisine ek olarak bir de deprem etkisi de ekliyorsunuz. Bu nedenle bunlar ülke için önemli bir tehdit. Modern uçaklardan atılabilen bu bombaların tahrip güçleri ihtiyaca göre çok farklı şekilde ayarlanabiliyor. İncirlik'te bombaların hepsi ABD uçakları tarafından kullanılabiliyor. Türk uçaklarına da yüklenebileceği doğru değil. Nükleer bombaların Türkiye'den çıkartılması Türkiye açısından son derece olumlu bir gelişme olacak. ABD, İran'a karşı İsrail'in korunmasına yönelik olarak da yedek güç olarak bulundurduğu nükleer silahlardan vazgeçme niyetinde değil. Bombaların kullanılması durumunda İncirlik nükleer saldırıyla karşı karşıya kalır. Bu durumda Adana yok olur, Seyhan Nehri'ndeki su buharlaşır. Yunanlılar, taşınma iddiaları gündeme geldiğinde eylem yaptı 'Nükleer bomba istemiyoruz' diye, Romanya iddiaları yalanladı. ABD'nin hem nükleer bombalarına ev sahipliği yapıyoruz hem de bizi yerden yere vuruyorlar. Keşke ABD de nükleer bombaları alıp götürse."

Görüntü Dökümü
-------------------------
***ARŞİV***
- İncirlik Üssü'ndeki uçaklar
- Üsse inen uçaklar
- Patriotlardan görüntüler
- Genel görüntüler

SÜRE: 02'55" BOYUT:323 mb
Haber:Bekir KARAKOCA-Kamera: ADANA,(DHA)

2)TOPRAĞA GÖMÜLÜ KADIN CESEDİNİN, EL VE AYAKLARININ BAĞLI OLARAK GÖMÜLDÜĞÜ ORTAYA ÇIKTI

Konya'da toprağa gömülü kadın cesedinin, el ve ayaklarının bağlı olduğu ortaya çıktı. Kıyafetleriyle gömülen 25-30 yaşlarında olduğu tahmin edilen kadının, gövdesinden ayrı olan başının ise yırtıcı hayvanlar veya çürüme sonucu kopmuş olabileceği üzerinde duruluyor.
Kadınhanı ilçesi Osmancık Mahallesi'nde dün mantar toplamaya çıkan Hacı Mehmet K., Osmancık Gölet'inin su kenarına yaklaşık 30 metre mesafede bir kafatası buldu. Ardından da jandarmaya haber verdi. Olay yerine gelen jandarma ekipleri yaptığı incelemede, kafatasının kadına ait olduğu ve halen saç bulunması nedeniyle gövdesinin de bölgede bulunabileceği üzerine çalışma başlattı. Yapılan kazı çalışması sonucu kadının gövdesine de ulaşıldı. Gömülü olduğu yerden çıkartılan cesedin gövdesi ve başı, Kadınhanı Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Otopsi içinde İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderileceği belirtildi.
KIYAFETLERİYLE GÖMÜLMÜŞ
Jandarma tarafından cesedin bulunduğu noktadaki araştırma çalışmaları bugünde devam etti. 25-30 yaşlarında olduğu tahmin edilen kadının kıyafetleriyle, el ve ayakları bağlı şekilde gömüldüğü belirlendi. Üzerinde pardösü olması nedeniyle kış aylarında gömülmüş olabileceği üzerinde duruluyor. Cesedin, yaklaşık 40 santimetre kadar toprak kazıldıktan sonra gömüldüğü saptandı. Gövdesinden ayrı olan başının ise toprağa eşeleyen yırtıcı hayvanlar veya çürüme sonucu kopmuş olabileceği belirtildi.
Kadının, kimliğinin belirlenmesi için polis ve jandarma bölgedeki kayıp başvurusu müracaatlarını da inceledi. Yapılan incelemede şu ana kadar bulunan cesedin eşkaline uygun kayıp müracaatının olmadığı belirlendi.
Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada soruşturmanın sürdüğü belirterek, "Olay yeri kazıldığında 25-30 yaşlarında bayana ait cesedin bulunduğu, cesedin kimlik bilgileri ile ölüm nedeninin belirlenmesi amacıyla Kadınhanı Devlet Hastanesine kaldırıldığı, faillerinin bulunmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir" denildi.

Görüntü Dökümü:
------------------------
- Olay yerinden detay
- Jandarma ekiplerinin inceleme yapması
- Genel ve detay
(Haber- Kamera: Tolga YANIK -Hatice Ebru KOYUNCU KONYA DHA)

==================================================

3)ÇUKURCA'DA İKİ ARAÇ ÇARPIŞTI: 3'Ü AĞIR, 5 YARALI

Hakkari'nin Çukurca ilçesinde, yolcu minibüsü ile hafif ticari aracın çarpışması sonucu 3'ü ağır, 5 kişi yaralandı.
Kaza, bugün sabah saatlerinde Çukurca-Şırnak karayolunun 25'inci kilometresindeki Gündeş köyü yakınlarında meydana geldi. Çukurca'dan Şırnak yönüne giden yolcu minibüsü, karşı yönden gelen hafif ticari araçla çarpıştı. Kazada, 3'ü ağır, 5 kişi yaralandı. Durumu ağır olan yaralılar Hakkari'ye, diğer yaralılar ise Çukurca Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedaviye alındı.
Jandarma kaza ile ilgili soruşturma başlattı.

Görüntü Dökümü:
------------------------
-Kaza yeri
-Kazada hurdaya dönüşen araçlar
-Kaza yerine gelen vatandaşlar
-Yerde kanlar içerisinde olan yaralılar
-Detaylar

HABER: Serdar KARA/ÇUKURCA (Hakkari), (DHA)

==================================================

4)ATM'DE KART KOPYALAMA VE GİZLİ KAMERA DÜZENEĞİ BULUNDU, 2 ŞÜPHELİ GÖZALTINA ALINDI

Karabük'te, bir bankaya ait ATM'deki kart kopyalama düzeneği, para çekmek isteyen üniversite öğrencisi tarafından fark edildi. Gelen polis ekipleri, şifrelerin tespit edilmesi için gizli kamera da buldu. Polis, ATM'yi gören 30 metre mesafedeki otomobilin içinde bekleyen 2 şüpheliyi gözaltına aldı. Karabük 100. Yıl Mahallesi 1003 Nolu Cadde üzerinde bulunan bir bankaya ait ATM'ye para çekmeye gelen Karabük Üniversitesi öğrencisi Volkan Yıldız (23), kart yuvasında düzenek olduğunu fark etti. Yıldız'ın ihbarı üzerine olay yerine gelen polis ekipleri tarafından yapılan incelemede ATM'nin kart yuvasında kart kopyalama düzeneği ile şifrelerin tespit edilmesi için gizli kamera bulundu. Polis ekipleri, ATM'yi gören 30 metre mesafede park halindeki otomobilin içinde bekleyen 2 şüpheliyi gözaltına aldı. Güvenlik kameralarını inceleyip parmak izi tespiti yapan polis ekipleri, düzenekler ile çekiciye konularak emniyet müdürlüğüne götürülen otomobili incelemeye aldı. Karabük Üniversitesi öğrencisi Volkan Yıldız, "Para çekecektim. Techizatı gördüm. Biraz tuhafıma geldi. Üzerinde boya falan vardı. Tuhaf olduğunu fark edip çekince elime geldi. Sonra da polisi aradım" dedi.

Görüntü Dökümü:
------------------------
-ATM'deki gizli kamera ve polisin elindeki kart kopyalama düzeneği
-Polisin incelemeleri
-Polisin gizli kamera düzeneğini sökmesi
-Polisin yanındaki beyaz gömlekli şüpheli
-Otomobilin çekiciye yüklenmesi
-Volkan Yıldız'ın açıklaması

Haber-Kamera:Bülent DİKTEPE/KARABÜK,(DHA)

==================================================

5)'MOR YAYLA'YA HAFTA SONU ZİYARETÇİ AKINI

Trabzon'un Tonya ilçesinde, her yıl nisan ayında açan, 'Uluslararası Bern Sözleşmesi' gereği korunan, ince, uzun yapraklı 'mavi yıldız' çiçeğinin yetiştirildiği ve yörede 'mor yayla' olarak bilinen Kadıralak Yaylası, eşsiz manzarası ve mor rengiyle ziyaretçilerini büyülüyor. Ortaya çıkan görsel şöleni izlemek isteyen binlerce kişi çiçeklerin görüleceği son haftada yaylaya akın etti, kemençe ve tulum eşliğinde horon oynayarak eğlendi.
İlçeye 9 kilometre uzaklıkta bulunan, yaklaşık 1300 metre yükseklikteki Kadıralak Yaylası'nın ilkbaharla 'mavi yıldız' çiçeklerinin açmasıyla mor örtü ile kaplanması, güzel görüntüler oluşturdu. İlkbaharın gelişini simgeleyen çiçeklerin açmasıyla yeşilin birçok tonunu barındıran yayla, 'mavi yıldız' çiçekleriyle renk cümbüşüne dönüştü. Her yıl nisan ayında açan, 'Uluslararası Bern Sözleşmesi' gereği korunan, ince, uzun yapraklı 'mavi yıldız' çiçeğinin yetiştirildiği yaylanın mor renge bürünüp, toprağını denize çeviren görüntüsü, yaylayı ziyaret edenleri hayran bıraktı. 'Mavi yıldız' çiçekleriyle mora bürünen yaylanın eşsiz manzarasını fırsat bilen doğaseverler ve fotoğrafçılar da yaylaya tur programları düzenledi.

YAYLAYA AKIN ETTİLER
Ziyaretçilerin yoğun ilgi göstermesiyle birlikte yayla yolunda araç kuyrukları oluştu. Ziyaretçi akına uğrayan yaylada hafta sonlarını geçirenler, mor çiçeklerle kaplı alanda kemençe ve tulum eşliğinde türkü söyleyip horon oynadı, eşsiz doğa ve manzaranın tadını doyasıya çıkardı. 'Mavi yıldız' çiçeklerini görmen için yaylaya ilgi gösteren aileler de çim üzerinde piknik yaparken, çocuklar ise uçurtma uçurup unutamayacağı gün yaşadı.
Yaylayı ilk kez ziyaret eden Büşra Bayrak, "Burası çok güzel bir yayla, ilk defa geliyorum, kesinlikle herkese tavsiye ediyorum. Yaylada çokta fazla bir eksik göremedim zaten, yolu gayet iyi herkesin bir kere gelip görmesini tavsiye ediyorumö dedi.
Sabah saatlerinde yaylaya geldiğini belirten Oğuzhan Burgucu, "İlk kez geliyoruz. Ailece buradayız. Hoş bir ortamdayız, mor çiçeklerin zaten bu hafta son haftasıymış. Geldik çayımızı, çorbamızı içtik, ızgara yapacağız. Hava çok güzel eğleniyoruz, aşağıda piknik alanlarında herkes eğleniyor hoş bir ortam herkesi Kadıralak Yaylası'na bekliyoruz" diye konuştu.
Eda Dilaver de Kadırılak Yaylası'nın bir doğa harikası olduğunu söyledi.

KADIRALAK YAYLASI
Kadıralak Yaylası, her yıl nisan ayında açan 'mavi yıldız' çiçekleri ile mora bürünüyor. Yok olma tehlikesi bulunan, ince uzun yapraklı çiçek, 'Uluslararası Bern Sözleşmesi' gereği Türkiye'nin korumakla yükümlü olduğu endemik bitkiler arasında bulunuyor. Nisan ayında doğa fotoğrafçılarının akınına uğrayan Kadıralak Yaylası, 'tabiat parkı' ilan edilmişti. Uzungöl benzeri oluşturulacak yapay göl ile yaylanın turizm merkezi haline getirilmesi de planlanıyor.

Görüntü Dökümü:
------------------------
-Yayladan droen görüntüsü
-Araç trafiği görüntüsü
-Ziyaretçilerden görüntüler
-Horon oynanması ve yaylada piknik yapanlardan detaylar
-Ziyaretçilerle röp ve genel detaylar

HABER KAMERA: İnan KALYONCU/TONYA (Trabzon), (DHA)

==================================================
6)İZMİR'DE BİYOÇEŞİTLİLİĞİN ÖNEMİ KONUŞULDU

TARIM ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Tarım ve Orman Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile akademisyenler tarafından hazırlanan 'Türkiye'de Biyoçeşitlilik' kitabının İzmir'de gerçekleştirilen tanıtım programına katıldı. Programda konuşan Bakan Pakdemirli, "Tabiat anaya karşı gelerek bir yere varılamayacağını bizler artık anlamış olmalıyız. Doğaya rağmen değil, doğa ile birlikte yaşamımızı şekillendirmek durumundayız" diye konuştu. Kırsal kalkınmayı, tarımı, ormancılığı ve hayvancılığı bu bilinçle geliştirdiklerini söyleyen Bakan Pakdemirli, "Biyoçeşitliliğin yok olması hayatın yok olmasıdır" diye konuştu.

Tarım ve Orman Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve akademisyenler tarafından hazırlanan 'Türkiye'de Biyoçeşitlilik' kitabı İzmir'de tanıtıldı. Kitabın tanıtımına Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli katıldı. Balçova'da bulunan bir otelde 'Biyoçeşitlilik Hayattır' sloganıyla düzenlenen programa ayrıca, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilcisi ve Orta Asya Alt Bölge Ofisi Koordinatörü Dr. Viorel Gutu, Azerbaycan Tarım Bakanı İnam Karimav, İzmir Valisi Erol Ayyıldız, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Özuslu ve çok sayıda davetli de katıldı. Programda konuşan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, gıda ve tarım için önem taşıyan canlı kaynakların, bir ülkenin sahip olabileceği en önemli avantajlar arasında bulunduğunu söyledi. Bu nedenle sahip olunan biyoçeşitlilik zenginliğinin, ülkeleri özellikle genetik kaynaklar anlamında büyük bir güç durumuna getirdiğini belirten Bakan Pakdemirli, Türkiye'nin de biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın şanslı ülkeleri arasında olduğunu söyledi. Pakdemirli, "Bu önemli zenginlikten kaynaklanan sorumluluklarımızın bilinciyle biyolojik zenginliğimizi gelecek nesillere aktarmak için bakanlık olarak yoğun çaba sarf ediyoruz. Bugün burada, düzenlenen bu etkinlikle, bakanlığımızın biyoçeşitlilik alanında sürdürdüğü çalışmaları sizlerle paylaşma olanağı bulduk" dedi.

Bakan Bekir Pakdemirli konuşmasına şöyle devam etti:

"İhtiyaç duyduğumuz birçok yapısal değişikliği bu süreç içerisinde birlikte gerçekleştireceğiz. Geçmiş başarılarımız ve geldiğimiz yer de bize daha birçok başarıya imza atabileceğimizin güvenini aşılıyor. Tabiat anaya karşı gelerek bir yere varılamayacağını bizler artık anlamış olmalıyız. Doğaya rağmen değil, doğa ile birlikte yaşamımızı şekillendirmek durumundayız."

Kırsal kalkınmayı, tarımı, ormancılığı ve hayvancılığı bu bilinçle geliştirdiklerini söyleyen Bakan Bekir Pakdemirli, Türkiye'de her türlü kaynağın mevcut olduğunu aktardı. Bugün biyolojik çeşitliliğe dayalı bilgi, ürün ve hizmetlerin başta tarım olmak üzere kozmetik ve ilaç sektörü, bahçe bilimi, inşaat ve atık arıtma sanayisi dâhil birçok sektörü ilgilendirdiğini kaydeden Pakdemirli, biyoçeşitliliğin kaybı ise gıda arzını, turizm alanlarını, ahşap ve orman ürünlerinin devamlılığını ve hatta tıp bilimini, yani hayatı tehdit ettiğini söyledi.

'BİYOÇEŞİTLİLİĞİN KAYBI, EKOSİSTEMLERİN VERİMLİLİĞİNİN KAYBI DEMEK'

Pakdemirli, konuşmasının devamında şunları söyledi:

"Her birimizin sağlığı kadar ekonomimizin de güçlü ve sağlıklı bir yapıda olması ekolojik hizmetlerin kesintiye uğramadan varlığını sürdürmesine bağlıdır. Her ne yaparsak yapalım, yaşayan canlıların doğal ortamda uyguladıkları zararlılarla mücadeleyi insan eliyle sağlayamayız. Biyoçeşitliliğin kaybı, ekosistemlerin verimliliğinin de kaybı anlamına gelir ki bu da ekosistemleri, taşkınlara, fırtınalara, insan kaynaklı çevre kirliliğine ve iklim değişikliğine karşı çok daha hassas bir noktaya getirir. Dolayısıyla şunun altını bir kez daha çizmek isterim; biyoçeşitliliğin yok olması hayatın yok olmasıdır. Bunun için düzenlediğimiz bu etkinlikte sloganımızı 'Biyoçeşitlilik Hayattır' olarak belirledik."

'TANIMLANMIŞ TOHUMLU BİTKİ TÜRÜ SAYISI 9 BİNİN ÜZERİNDE'

Dünya çapında, biyolojik çeşitlilikte endişe verici bir düşüşün gözlenmesine rağmen, Türkiye'nin karasal ve sucul sistemleri ile Avrupa'nın en az kirli habitatları arasında yer aldığını söyleyen Pakdemirli, "Benzer şekilde ticari gübreler ve kimyasalların sınırlı kullanımı nedeniyle tarım topraklarımız da Avrupa'nın en az kirletilmiş toprakları arasındadır. Üç kıtanın birleşme noktasında yer alan ülkemiz, biyolojik çeşitlilik açısından küçük bir kıta gibidir. Tarım, orman, dağ, bozkır, sulak alan, kıyı ve deniz ekosistemlerine ve bu ekosistemlerin farklı formlarına ve farklı kombinasyonlarına sahiptir" dedi. Türkiye'nin tohumlu bitkiler ve bitki türleri açısından zengin bir ülke olduğunu dile getiren Bakan Bekir Pakdemirli, şöyle dedi: "Avrupa kıtasının tamamında bulunan tür sayısı 12 bin 500 civarındayken, ülkemizde tanımlanmış tohumlu bitki türü sayısı 9 binin üzerinde. Tür ve tür altı takson sayısı ise 11 bin civarındadır."

'ULUSAL BİYOLOJİK ENVANTER ÇALIŞMAMIZI BU YIL TAMAMLIYORUZ'

Tüm birimlerle Türkiye'deki biyoçeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla yoğun çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, "Ülkemizdeki 2 tohum gen bankasında yaklaşık 120 bin tohum örneği, 17 arazi gen bankasında ise 10 bin civarı canlı örneği koruyoruz. Ülkemiz tarihindeki en geniş işbirliği ile yerli ırklarımızın performanslarını geliştiren ıslah programlarını yürütüyoruz. Bu sayede pek çok ırkımızın koruma altına alındığını memnuniyetle ifade etmek isterim. Türlere ait tehditler ve öneriler ile türlerin kullanım amaçlarını belirlediğimiz Cumhuriyet tarihimizde bir ilk olacak olan ulusal biyolojik envanter çalışmamızı bu yıl tamamlıyoruz. Ekonomik değere sahip tıbbi aromatik bitkilerimizi de bu vesileyle tespit ettik" dedi.

'ÜLKEMİZDEKİ KORUNAN ALANLARIN SAYISI 4 BİNİN ÜZERİNDEDİR'

Korunması ve izlenmesi gereken hassas tür ve alanları tespit ederek izlemeye aldıklarını ve bu kapsamda nesli tehlike altındaki 79 türü koruma altına aldıklarını kaydeden Bakan Bekir Pakdemirli, "Çeşitli türleri üretip doğaya salıyor, gerektiğinde yaşama alanlarını taşıyarak nesillerinin devamını sağlıyoruz. Biyoçeşitliliğimizin zengin olduğu alanları özel statüde koruyor, yatırımların doğaya uygun yapılmasını sağlıyoruz. Bugün itibarıyla ülkemizdeki korunan alanların sayısı 4 binin üzerindedir. Türkiye'nin yüzölçümünün yaklaşık yüzde 7'si korunan alan statüsündedir. Biyolojik kaynaklarımızın izinsiz olarak yurt dışına çıkarılmasına karşı caydırıcı tedbirler alıyoruz" dedi.

Türkiye'deki geleneksel bilgileri uluslararası koruma altına alacak ve ilaç sektörüne önemli girdiler sağlayacak olan diğer bir projeyi 2023 yılı sonunda tamamlamayı planladıklarını söyleyen Pakdemirli, tüm bu genetik kaynaklara ait bilgileri 'Genetik Kaynakları Veri Tabanı' ile tek bir çatı altında topladıklarını açıkladı. Arkeolojik kazıların, tahıl tarımının yaklaşık 10 bin yıl önce Anadolu'da başladığını kanıtladığını söyleyen Bakan Bekir Pakdemirli, şöyle dedi:

"Dünyanın en eski tapınak merkezi olarak nitelendirilen ve UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Şanlıurfa Göbeklitepe'deki kazı çalışmalarında buğday taneleri bulundu. Sayın Cumhurbaşkanımız 2019 yılını turizmde Göbeklitepe yılı ilan etti. Ayrıca, Türkiye, sadece buğdayın değil, dünyanın beslenmesinde önemli bir rolü olan mercimek ve nohut gibi pek çok temel tarımsal ürünün de anavatanıdır."
'TÜRKİYE EŞSİZ BİR COĞRAFYAYA SAHİP'
FAO Orta Asya Altı Bölge Ofisi Koordinatörü Viorel Gutu da, Türkiye'nin birçok alanda zengin bir ülke olduğunun iyi bilindiğini, sadece kültürleri değil aynı zamanda iklimi, gıdası ve doğasının da zengin olduğunu söyledi. Türkiye'nin kuzeyden güneye, doğudan batıya kadar eşsiz bir coğrafyaya sahip olduğuna değinen Gutu, Anadolu'nun yüzyıllar boyunca sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliğinin temelini oluşturan çeşitli ekosistemlere ev sahipliği yaptığını belirtti. Konuşmasında Göbeklitepe'deki 12 bin yıl önce başlayan insan uygarlığının, tarımsal gelişmenin erken belirtilerini gösterdiğini söyleyen Gutu, gıda ve tarım sektöründeki politikaların önemli olduğunu belirtti.
'TOPRAĞA VERİLEN ZARARI AZALTMALIYIZ'
Azerbaycan Tarım Bakanı İnam Karimav da yaptığı konuşmada, Türkiye'nin desteği ile Azerbaycan'da organik tarımın yanı sıra balıkçılık da olmak üzere 16 projeyi hayata geçirdiklerini söyledi. Kaliteli gıdanın giderek azaldığını belirten İnam Karimav, gıda çalışmalarının doğaya zarar vermeden yapılmasının önemine değindi. Karimav, "Sağlıklı gıda bulmak giderek zorlaşıyor. Doğaya zarar vermeden çalışmalarımızı yürütmeliyiz. Sahip olduğumuz zengin ekosistemden faydalanmalıyız ve toprağa verilen zararı azaltmalıyız. Esas hedeflerimizden biri tabiatın bize verdiği kaynakları faydalı şekilde kullanarak gıda güvenliğini sağlamak. Bu nedenle birçok uluslar arası kuruluşlarla birlikte çalışıyoruz" dedi.
Konuşmaların ardından, hatıra fotoğrafı çektirildi. Bakan Bekir Pakdemirli ayrıca, fidan da dağıttı. Program, düzenlenen panellerle devam etti.

Görüntü Dökümü:
--------------------
-Oteldeki programda görüntü
-Programa katılanlardan görüntü
-Bakan Bekir Pakdemirli'nin konuşması
-Fidan dağıtılması
-Genel ve detay görüntü

Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR, (DHA)

=====================================================
7)HALFETİ’NİN SEMBOLÜ 'KARAGÜL' GECİKMELİ AÇTI

ŞANLIURFA'nın Halfeti ilçesinde yetişen ve ilçeyle özdeşleşen Karagül bu yıl gecikmeli olarak açtı.
Dünyada sadece Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesinde yetişen, kendine özgü görünümünü ve kokusunu yetiştiği topraktan alan karagül, bu yıl yağışlar nedeniyle gecikmeli filizlendi. Kendine özgü rengiyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken karagül, Birecik Barajı'nın su altında bıraktığı ilçenin ekolojik dengesinin değişmesi nedeniyle üretimi azalan çiçekler arasındaki yerini alıyor. Ziyaretçiler tarafından rahatlıkla görülebilmesi için sahil kenarındaki sera başta olmak üzere, ilçede birçok yerde yetiştirilmeye başlanan karagül, aynı zamanda reçel, lokum, parfüm, çikolata, sabun ve krem gibi ürünlerin yapımında da kullanılıyor. İlçede 20 yıldır karagül yetiştiren Ahmet Kandemir, bu yıl aşırı yağışlar nedeniyle gecikme olduğunu belirterek, "Dünyada sadece Halfeti’de yetişen karagüller ilkbahar ve sonbaharda siyah renk olarak açmaya başlıyor. Tabi bu durum bizleri de mutlu ediyor. Çünkü bu dönemde ziyaretçi yoğunluğu var ve insanlar karagülü görmek istiyor. Bu çiçeğin ünü ülke sınırlarını aştı, bizde bu bitki sayesinde ev ekonomisine katkı sunuyoruz. Bizim güller Halfeti’nin ikliminden dolayı siyah oluyor. Bu yıl havaların soğuk ve yağışlı olması nedeniyle geç açtı. Kadife renginde siyah açan bu güllerimiz aynı zamanda yurt dışına da ihraç ediliyorö dedi.

Görüntü Dökümü:
--------------------
- Halfeti’den genel görüntü
- Seralarda yetiştirilen karagüller
- Evinde karagül yetiştiren Ahmet Kandemir’in konuşmadı
- Genel ve detay görüntüler

Haber -Kamera: Ali LEYLAK- ŞANLIURFA-DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 539MB

=====================================================

8)MERSİN’DE PAMUK CİNSİ KÖPEK BALIĞI AĞA TAKILDI

AKDENİZ'in 12 mil açığında yakalanan yaklaşık 150 kilo ağırlığındaki pamuk cinsi beyaz etli köpek balığı, getirildiği Mersin balık pazarında büyük ilgi gördü. Akdeniz’e açılan balıkçılar, 12 mil açıkta av için denize serdikleri ağ serpti. Teknelerinde kısmet bekleyen balıkçıların ağına pamuk cinsi köpek balığı takıldı. Balığı tekneye çeken balıkçılar daha sonra Mersin Balık Pazarı'na getirerek sergiledi. Yaklaşık 150 kilo ağırlığındaki balığı görenler cep telefonuna sarılarak, fotoğraf ve görüntü çekti.
Mersin Balıkçılar Derneği Başkan Vekili Adnan Polat, köpek balıklarının Akdeniz açıklarında normal şartlarda nisan ve mayıs ayında görülmesi gerektiğini dile getirerek, değişen hava koşulları ile artan sıcaklık nedeni ile denizde ve sahilde erken görülmeye başladığını söyledi.Akdeniz’de her geçen gün köpek balığı sayısının arttığını belirten Polat, "Pamuk cinsi köpek balığının eti, bembeyazdır. Bu cins çok keskin bir dişe sahiptir. Dişi testere gibidir. Dişleri florür kaplıdır, kesinlikle çürüme olmaz. Burun kısmı ise adeta sensör özelliğini taşıyor. Sıcaklığı, iklim değişikliğini çok iyi algılar. Bu özelliği sayesinde koku alma, ses duya bilme özelliği nedeni ile 3 kilometre uzakta bile bir balığın kan kokusunu veya kayalıkta sıkışmasını çok çabuk hissedebilir. Kendisinden büyük balıkları da yeme özelliğine de sahiptir" dedi.

Görüntü Dökümü:
--------------------
-Balıktan genel ve detay
-Tezgahtan genel ve detay
-Bir kişi balığın fotoğrafını çekerken
-Adnan Bolat balığı gösterirken
-Mersin Balıkçılar Derneği Başkan Vekili Adnan Polat ile röp

(BOYUT:347,73 MB), (SÜRE:3 DK)
Haber-Kamera: Mustafa ERCAN/MERSİN, (DHA)

9)'MESANTEP' PROJESİNİN TANITIMI YAPILDI

Gaziantep'te, SANKO Üniversitesi, Gaziantep Sanayi Odası (GSO) ve İpekyolu Kalkınma Ajansı (İKA) işbirliği ile imzalanan Gaziantep Medikal Sanayi Ürünleri ve Teknolojileri 'MESANTEP' projesinin tanıtımı yapıldı.
Projenin tanıtım toplantısına Gaziantep Valisi Davut Gül, Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adnan Ünverdi, SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı, SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu ve davetliler katıldı.
Gaziantep'te medikal sektörün geliştirilmesi konusunda bir yatırım ve işbirliği yapılmasının gerekliliğiyle yola çıktıklarını belirten Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adnan Ünverdi, sanayicilerin teknolojiyi yakından takip etmesi gerektiğini belirterek, "Sanayiciler olarak yönümüzü teknolojiye çevirmek zorundaydık. Şu an bir sanayi devrimi içerisindeyiz. Kendi sorunlarımız ile uğraşırken acaba bu devrimi kaçırıyor muyuz diye hepimiz kendimize sormalıyız" dedi.
SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı ise ürünlerin uluslararası akreditasyona sahip bir laboratuar tarafından onaylanması gerektiğini vurgulayarak, "Maliyetlerin azalması için ortak alanlar ve ortak sahalar yaratmamız lazım. Bunlardan en önemli olanı bir sterilizasyon merkezidir. Bu ürünlerin tek bir elden sterilize edilmesi ve buradan Türkiye içerisine ve yurt dışına dağıtım sağlanması sanayicilerimizin işlerini kolaylaştıracaktır. Bu ürünlerimizin uluslararası akreditasyona sahip bir laboratuar tarafından onaylanması gerekir. Takdir edersiniz ki ürettiğimiz ürünlerin pazarda yer bulabilmesi için bir takım testlere ihtiyacı olacaktır" şeklinde konuştu.

Gaziantep Valisi Davut Gül, kentin ticari potansiyelinin yüksek katma değerli ürünlere dönüşmesi gerektiğini dile getirerek, "İthal edilen ürünlerin yerli olarak üretilmesi bununda Gaziantep'te üretilmesi bizim temel amacımızdır. Bir iddiamız var. Gaziantep her şeyin en iyisini ve en uygun fiyata olanını üretebilecek dünyadaki ender yerlerden birisidir. Gaziantepli iş adamlarının girişimci ruhuna güveniyoruz" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:
------------------------
- Toplantı salonu ve katılımcılar
- Gaziantep Valisi Davut Gül konuşma
- Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adnan Ünverdi konuşma
- SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı konuşma
- Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Kadir GÜNEŞ-GAZİANTEP-DHA)

========================================================

En Çok Aranan Haberler