DHKP/C Soruşturmasında 9 Avukat Tutuklandı

Terör örgütü DHKP/C soruşturması kapsamında gözaltına alınan avukatlardan 9’u ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan tutuklandı. Bir avukat ise mahkeme tarafından serbest bırakıldı.

İstanbul Adalet Sarayı’na getirilen avukatlar savcılık tarafından sorgulandı. Savcılık sorgusunun ardından avukatlar Avni Güçlü Sevimli, Barkın Timtik, Şükriye Erden, Naciye Demir, Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, Taylan Tanay, Ebru Timtik, Günay Dağ, Selçuk Kozağaçlı ve Efkan Bolaç tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edildi. Hakim Yakup Kaya, avukatlar Barkın Timtik, Taylan Tanay, Ebru Timtik, Avni Güçlü Sevimli, Şükriye Erden, Naciye Demir, Nazan Betül Vangölü Kazağaçlı, Selçük Kozağaçlı ve Günay Dağ’ın üzerlerine yüklenen suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunduğunu belirtti. Teknik takip, fiziki takip, aleyhte tanık beyanı, gizli tanık beyanları dikkate alındığında avukatların üzerine atılı suçun tutuklamayı gerektirir suçlardan olduğunu belirten hakim, 9 avukatın da tutuklanmasına hükmetti.

Avukat Efkan Bolaç ise dosya kapsamı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yeterli olacağı ve tutuklamanın ölçülü olmayacağı gerekçesiyle serbest bırakıldı. Bolaç hakkında yurtdışına çıkış yasağı kondu.

CHP'DEN DHKP/C ŞÜPHELİLERİNE DESTEK

CHP milletvekilleri gözaltındaki avukatlara destek için adliyedeydi. Milletvekilleri Hüseyin Aygün, İlhan Cihaner, Süleyman Çelebi ile İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı gözaltındakilere destek verdi. Şüpheli avukatlardan Ebru Timtik'i ise CHP'nin Kağıthane İlçe Başkanı da olan avukat Zeynel Öztürk savundu. İddialara göre, Timtik'in Öztürk için ölüm emri verdiği belirtildi. Öztürk'ün de bu iddiaya cevap amacıyla Timtik'in savunmasını üstlendiği kaydedildi.

AVUKATLAR SUÇLAMALARI REDDETTİ

Avukat Avni Güçlü Sevimli, hakime verdiği ifadesinde dosyada bahsedilen ve yurtdışından gönderildiği iddia edilen belgelerle alakası olmadığını savundu. Sevimli, “Bu belgelerin nasıl elde edildiklerini ve içeriklerinin ne olduğunu bilmiyorum ve haberim de yoktur. Bu belgelerle ile ilgili 2004 yılında da bir soruşturma yapılmış ve dava açılmıştır. Ben bu davada taraf değildim. Herhangi bir örgüt üyesi değilim. Suçlamayı kabul etmiyorum.” dedi.

Avukat Şükriye Erden ifadesinde, “Halkın Hukuk Bürosu’nun örgüt ile bağlantısı yoktur. Ben örgüt üyesi değilim. Ben Baro, Türkiye Barolar Birliği, ÇHD’ye üyeyim. Telefonda görüştüğüm söylenen Taylan Tanay ve Oya Aslan benim hukuk bürosundan arkadaşlarımdır. Kendileriyle her gün görüşürüm. Bu görüşmelerimiz herhangi bir suç unsuru içermemektedir. Bunun dışında dosyada gizli tanık olarak görülen Çelik ve Ateş’in müvekkillere susma hakkını hatırlattığım yönündeki beyanlarına diyecek bir şey yok. Zira bu hukuki haktır. Tüm ihtiyaçlarımın örgüt tarafından karşılandığı hususu da doğru değildir.” dedi.

Avukat Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, “Belçika ve Hollanda’dan geldiği söylenen belgelerle ilgim yoktur. İçeriklerinde ne olduğunu bilmiyorum. Ancak o belgelerle ilgili yargılanıp beraat edenler olduğunu biliyorum. Bunlardan biri de eşimdir. Bana, Dursun Karataş’ın cenazesine katılmakla ilgili olarak soru sorulmuştur. Ben Dursun Karataş’ın ailesinin avukatıyım ve cenazeyi teslim alanlardan biriyim. Ben yapacağım hukuki işlemler ve yakınlarının acısını paylaşmak için cenazeye katıldım. Bu soruşturma kin gütme soruşturmasıdır. Mesnetsiz iddialar bir araya getirilerek yıldırma ve meslekten uzaklaştırma amacı güdülmektedir.” şeklinde ifade verdi.

Avukat Taylan Tanay ifadesinde, “On yıldır Halkın Hukuk Bürosu’nda çalışıyorum. İki dönemdir de İstanbul ÇHD Şube Başkanıyım. Dosyadaki bütün deliller avukatlık faaliyeti ile ilgilidir. Ben dernek tüzüğümüz doğrultusunda öğrenci- devrimci- işçi ve Kürtlerin avukatlığını üstlenmekteyim. Bu Cumhuriyet Savcılığı tarafından suç olarak düşünülse de yaptıklarım benim için onurdur. Ve bunların suç olduğunu düşünmüyorum. Suçlamayı kabul etmiyorum.” dedi.

Avukat Ebru Timtik ifadesinde, “Beni terör örgütü üyesi olmakla suçluyorlar. Asıl terörü, Tuzla tersanelerinde işçilerin katledilmesi, madenlerde göçük altında bırakılması, ODTÜ’lü öğrencilere saldırılması, Uludere’de Kürt halkının katledilmesi olarak görüyorum. Ben gözaltındayken üstüne basılarak küfür ve hakaretlere maruz kalarak kan kıl tükürük örneği alındı. Bu sizin imzanızın bulunduğu kararlar nedeni ile alınmıştır. Bu hakimlik değildir. Sizlerin sorumlulukları büyük. Asıl örgüt olan polislerdir. Bu saldırı bir taraftan ÇHD’ye yapılmış saldırıdır. Eğer tutuklanırsam inandığım değerlerle yaşamaya devam edeceğim. Bunlardan dolayı hiçbir pişmanlık duymadım. Duymayacağım. Eminim ki bizden sonra da burası boş kalmayacak. Polisle çatışan direnen kişiler burada olacak.” diye konuştu.

Sorgusunda ÇHD genel başkanı olduğunu hatırlatan Selçuk Kozağaçlı, “2004 yılında bu belgeler bulunarak operasyon yapılıp yargılandım. Bu belgelerin aslı 150-200 sayfadır. Ben o sırada Ankara’da avukatlık yapıyorum. Yakalama kararı çıktığında ben kendim gelip İstanbul’da savcılığa geldim. O dosyada beraat ettim. Türkiye’deki tüm mahkemeler bu belgelerin aslını istemektedir. Ancak hala bulunamadı. Dursun Karataş’ın cenazesine katıldığım söyleniyor. Benim müvekkilimdir. Devlet makamından naaşını ben aldım. Örgütlere avukatlık dışında ne yapmışız? Benim bilmediğim iki örgüt üyesi benim hakkımda yazmış bana ne? 2003’de hadise meydana gelmiş 2013’te huzurunuzdayım. Ben Suriye’den karları buzları aşarak uçağa binip geldim. Kaçma şüphem mi var? Hakkımda 2003 yılındaki belgelerden yine dava açsınlar ben söyleyeceklerimi söylerim. Ben bu belgeleri 2004 yılında öğrendim. Bunun üzerine ben 25 kere yurt dışına gidip geldim. Benim bu belgelerle hiç sorunum yok.” dedi.