Bazıları bir tanrıçayı andırıyor, bazıları ise mitolojide oldukça önemli bir yere sahip. Peki hangilerini biliyoruz? Hangileri ne kadar önemli? Birkaç tanesine hemen göz gezdirelim.
Elmayla başlayalım. Evet, tüm yaratılış destanlarında önemli bir yere sahip olan elma, ilk insan Adem' den günümüze kadar hâlâ yenebilen bir meyve. Şimdilerde kıtır kıtır yiyor, suyunu votkaya karıştırıyor olabiliriz. Ancak insan anatomisinde bulunan elmanın ( Adem elması: Gırtlakta bir çıkıntı.) insanlık tarihinde büyük bir yeri var. Eski çağlarda şeker yerine geçen elma, ayrıca tüm meyveleri kapsayan bir sembol halindeydi.
Mitolojide ise Herakles’in 12 görevinden 11.'si 3 altın elmayı almak ve 12.'si yer yüzüne çıkmaktır. Aslında, elma mitolojide radikal kararların başlangıcı anlamına da geliyor. Yunan mitolojisinden tutun da Hristiyanlığa, İslam'a kadar bu böyledir. Adem ile Havva'nın cennetten kovulmasına neden olan meyvenin de genellikle elma şeklinde tasvir edildiğini hatırlatalım.
Hazır meyvelerden konuyu açmışken özellikle kış aylarında vitamin depolamamızı sağlayan nara da değinelim. Nar, mitolojide doğurganlığın ve döllenmenin sembolüdür. Ayrıca, şamanizmde de büyük bir yeri olan narın insanları ölümsüzleştirdiğine ve cennetin sembolu olduğuna inanılır. Nar, ayrıca anlam olarak esas güzelliğin dış görünüşte değil, içimizde olduğunu da temsil ediyor.
Meyvelerden direkt sarımsağa atlasak fena olmaz. Büyüklerimizin çok sevdiği ve bazılarının serum dediği sarımsağın şifalı olduğu gerçeği eskilere dayanıyor. Apollon’un oğlu Asklepios’a, Kenthauros Kheiron tarafından şifacılık yeteneği öğretiliyor. Asklepios o kadar güçleniyor ki ölüleri bile diriltmeye başlıyor. Fakat "orada duracaksın" diyen Zeus şimşeklerle bizim şifacıyı çarpıyor ve arta kalan küller toprağa dökülerek her derde deva sarımsak bitkisini yeşertiyor.
Sıraya hemen kekiği de ekleyelim. Evet, fırında tavuğa eklediğimizde lezzetine lezzet katan o ünlü kekik...
Troya Savaşı' nın başlamasına sebep olan Helen, bu savaş yüzünden çok acı çeker. Günler boyunca bu acıya dayanamayıp ağlayan Helen’in gözyaşlarından güzel kokulu kekik bitkisi ortaya çıkıveriyor. Eski Yunan’da kekik asaletin ve cesaretin sembolü olarak savaşa giden askerlere armağan ediliyordu. Hani umursızca yemeklerin üzerine serptiğimiz kekiğin aslen ne olduğunu bilelim de...
5 bin yıldır var olan ve kutsal sayılarak sanatın birçok alanında kullanılan lotus çiçeğine gelelim... Doğada nadir bulunan bu çiçek bazı kesimler tarafından uğursuzluk getirdiğine inanılsa da özellikle kirli sularda kendisini temizlemesi ve temiz kalmasıyla biliniyor. Bu özelliği lotusun mitolojide temizliğin, özellikle ruhsal temizliğin sembolü olmasına neden oluyor. Ayrıca lotus, geceleri kapanıp su altına giren ve gündüzleri su üstüne çıkıp çiçeklenen bir bitki olduğu için güneşin de sembolü sayılır.
Son olarak ismi Yunan tanrıçasından gelen nergise geçelim. Yunan Tanrısı Narcissus’ tan (Narsis) ismini alan, Narsizm (kendini beğenmişlik) kelimesi ile aynı etimolojik kökenden gelen Narsis' in hikayesine göz atalım:
Narsis, ırmak ilahı Kephissos ve arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak bilinir. Bir kahin, onlara Narsis’in kendi yüzünü görmediği sürece hayatta kalacağını söyler. Narsis bir su birikintisinin yanına gelip oradan su içerken kahinin söylediklerine aldırış etmeden suda görünen kendi yansımasına bakar. İlk başta çok şaşırır; ancak daha sonra kendisine hayran kalır ve kendisine âşık olur. Daha sonra Narsis gitgide hissizleşir, duygularını bir kenara bırakarak yaşamına göz yumar. Narsis, öldükten sonra yere kök salarak açılmış bir çiçeğe dönüşür ve bu çiçek, burunlarımızı kokusundan alamadığımız nergisin ta kendisidir.
Peki ya Türk Mitolojisi' nde bitki?
Bozkırlardan gelen Türklerin mitolojisindeki en büyük sembol, ağaçlardır. Bir zamanlar Türk toplumlarında ve mitolojilerinde doğaya ve yeşile büyük önem veriliyordu. Kartallar besleniyor, nehirlerin ruhu kirlenmesin diye türlü önlemler alınıyor; tek bir ağacın ruhu için kımızlar içiliyordu. Elbette, bunun mitoloji ile doğrudan bir ilişkisi var.
Türk Mitolojisi'nde ağaç, Evliya Ağaç, tanrıya kavuşmanın yolu olarak biliniyor ve oldukça kutsal sayılıyordu.
Türk Mitojisi'nde bitkilerin köklerinin öküzlere ip bağlayarak sökmeye çalışıldığı; bunun sonucunda da öküzlerin güçsüz kalıp hastalandığı söylenir.
Adamotu bitkisinin bağlantısı...
Roma ve Yunan Mitolojileri' nde de farklı isimleri bulunan adamotunun, afrodizyak ve ağrı kesici etkisi olduğuna inanılıyordu. Adamotunun kökleri topraktan sökülürken yüksek bir ses çıkardığına ve bu sesi duyan insanların sağır olup çok geçmeden öldüğü varsayılıyordu. Bu nedenle adamotu genellikle bir köpek ya da hayvana ip bağlayarak topraktan sökülüyordu.
_Kaynaklar: Vikipedi, gaiadergi.com, nazimtanrikulu.com_