Belçika'nın başkenti Brüksel'de yapılan Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantısı'nın ardından Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve AB Komisyonunun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn ile ortak basın toplantısı düzenleyen Çavuşoğlu, Türkiye ile AB arasındaki diyalog ve iş birliğinin devam etmesinden yana olduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mayıs ayında AB liderleriyle yaptığı görüşmenin ilişkilerde "yeni bir sayfa"nın açılmasına vesile olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, belirlenen yol haritası çerçevesinde karşılıklı ziyaretlerin sıklaştığını, çalışmaların daha verimli hale geldiğini ve iş birliğinin giderek arttığını bildirdi.
Bugünkü toplantının da yol haritasının uygulanması bakımından önemli olduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, Türkiye ve AB'yi ilgilendiren katılım müzakereleri, enerji, gümrük birliği anlaşmasının güncellenmesi, terörle mücadele, göç anlaşmasının uygulanması gibi konuları değerlendirdiklerini kaydetti.
Türkiye ile AB arasındaki iş birliğinin neticelerini verdiğini ve Yunan adalarına geçen kaçak göçmen sayısında yüzde 99'luk bir azalma olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye olarak yükümlülüklerimizi yerine getiriyoruz. Avrupa Birliği de yükümlülüklerinin bir kısmını yerine getirmiştir. Bazı konularda eksiklikler var. Bu eksiklikleri nasıl gideririz bugün bunu da değerlendirme fırsatı bulduk. Özellikle Suriyeli göçmenlere aktarılması gereken yardım miktarı ve gönüllü yerleşim gibi bazı konularda eksiklikler var. Ama diğer taraftan vize serbestisi ve geri kabul anlaşmasını da bu göç anlaşmasına bağlamıştık. Bunların da uygulanmasıyla ilgili adımlarımızı birlikte atmaya devam etmeliyiz."
BÖLGESEL MESELELER
Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki kriz, Suriye, Irak, Libya, İran, Ortadoğu barış süreci, Rusya ve Ukrayna gibi bölgesel konuları da görüştüklerini aktaran Çavuşoğlu, Türkiye ile AB'nin bu konulara bakış açılarının büyük oranda uyum gösterdiğini vurguladı.
Bölgenin istikrarı, barışın sağlanması ve huzurun tekrar temini için bugüne kadar AB ile hareket ettiklerini söyleyen Çavuşoğlu, Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki krizin bir an önce çözümü için de çaba sarf ettiklerini anlattı. Çavuşoğlu, bu minvalde Mogherini'nin Kuveyt ziyaretini de "faydalı" diye niteledi.
Suriye'de ateşkesin tesisi, siyasi çözüme ulaşılması ve ülkenin yeniden imarı konusundaki çalışmaları da sürdürdüklerini belirten Çavuşoğlu, Irak konusunda da sadece Musul'un DEAŞ'tan temizlenmesinin yeterli olmadığının, Irak'ın bütün sorunlarının aşılabilmesi için Irak'a desteğin devam etmesi gerektiğinin altını çizdi.
Libya'da da bir "belirsizlik" bulunduğuna işaret eden Çavuşoğlu, birlik ve beraberliğin sağlanması ve terörle mücadeleye destek olunması gerektiğini kaydetti.
İSRAİL'İN MESCİD-İ AKSA'YA YÖNELİK İHLALLERİ
İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerine de değinen Çavuşoğlu, "Harem-i Şerif'teki İsrail'in uygulamalarını doğru bulmadığımızı özellikle vurguladık. Bu konuda İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirve Başkanı olarak Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın ve bizlerin yoğun gayretleri var. İsrail'in attığı adımlar var. Durumun bir an önce normalleşmesi gerekiyor. Ve bir daha bu tür sorunların tekrar edilmemesi gerekiyor. Önümüzdeki hafta İİT İcra Komitesi Bakanlar Toplantısı'nı da İstanbul'da gerçekleştireceğiz."
"DEMOKRATİK MUHALEFETLE TERÖRİSTLERİ BİR TUTMMAMAK GEREKİYOR"
Türkiye-AB ilişkilerindeki sorunların aşılması için diyalog ve iş birliğinin devam ederek güçlenmesi gerektiğine dikkati çeken Çavuşoğlu, anlayış farklılıklarının da giderilmesi gerektiğini söyledi. Çavuşoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'deki demokratik muhalefetle teröristleri ve teröre destek verenleri bir tutmamak gerekiyor. Elbette Türkiye'de demokratik muhalefet var. Halkın iradesiyle meclise veya diğer kurumlara seçilenler var. Fakat bunların içinde terör örgütüne silah taşıyanlar da var. Diğer demokratik muhalefetle terör örgütüne silah taşıyanları bir tutarsak o zaman halkın iradesine de saygısızlık yapmış oluruz.
Aynı şekilde gazeteci olsun, sivil toplum örgütü olsun fark etmez. İşini düzgün yapan gazeteci, özgürce yapan gazeteciyle terör örgütüne doğrudan destek veren adı 'gazeteci' varsa bunları da ayırmak lazım. Gazeteci kimliğine sahip olmak her türlü suçu işlemeyi meşru göstermez veya başka bir meslek de olabilir. Hain darbe girişiminin içinde bulunan ve bu darbe girişimine aktif destek veren kim olursa olsun, ister gazeteci ister asker ister polis ister siyasetçi fark etmez, hepsi aynıdır, birini diğerinden ayıramayız. O yüzden gerçek demokratik muhalefetle teröre destek verenleri ayırt etmezsek, bu ayırımı bilmezsek o zaman sorun orada başlar. Bunu çok iyi bir şekilde tespit edip ayırt etmek lazım. Bu konularda her türlü bilgiyi biz AB'ye vermeye, bilgiyi paylaşmaya hazırız, bugüne kadar yaptığımız gibi bundan sonraki süreçte de yapacağız. Avrupa kurumlarıyla da bu süreçte yakın iş birliğimiz var. Avrupa Konseyinin tavsiyelerini yerine getiriyoruz. Olağanüstü hal (OHAL) dönemindeki uygulamaların incelenmesi için bir komisyon kurduk."
"YETERİNCE DESTEK GÖRMEYE BAŞLADIK"
İktidara geldikleri günden bu yana çıkarılan yasaların hiçbirinin "geri adım" olmadığını vurgulayan Çavuşoğlu, hepsinin hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri güçlendirici yasalar olduğunun ve AB ile diyalog halinde çıkarıldığının altını çizdi.
Türkiye'nin sosyal hukuk devleti olduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, "Terör örgütleri ile mücadele ediyoruz. Elbette bir darbe girişimine maruz kaldık. AB'den de yeterince destek görmedik. Bir yıl sonra yeterince destek görmeye başladık; o da açıklamalarla. Bunlarla mücadele ediyoruz. Bunlarla mücadele yaparken attığımız adımlar, alınan tedbirleri hukuk içinde yapmaya çalıştık, varsa bir hata bunu da düzeltiyoruz. Olağanüstü hal (OHAL) de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun bir şekilde gerçekleştirildi. Yani olağanüstü hal kararı, tıpkı Fransa'nın yaptığı gibi." diye konuştu.
Türkiye'de herkesin demokratik seçimlerle iş başına geldiğini söyleyen Çavuşoğlu, ama demokratik şekilde seçildikten sonra terör örgütlerine silah taşınamayacağını belirtti. Çavuşoğlu, bu durumda tıpkı bugün olduğu gibi hukukun gereğinin yapılacağını vurguladı.
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ
Vize serbestisi meselesini de görüştüklerini aktaran Çavuşoğlu, Türkiye'nin 5 kriter üzerinde çalıştığını ve hazırladıkları belgeyi AB'ye ulaştıracaklarını anlattı.
Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi hususunda da 3 tur görüşme yapıldığını dile getiren Çavuşoğlu, bu süreci de AB içindeki muhataplarıyla yürüttüklerini bildirdi.
Çavuşoğlu, "(Türkiye-AB ilişkileri) Kıbrıs gibi konular önümüzde engel olmamalı. Kıbrıs konusunda ne kadar yapıcı olduğumuzu, ne kadar çözüm için Crans-Montana'ya gittiğimizi bizzat Mogherini, Timmermans, Avrupa Birliği yetkilileri görmüştür. Yine Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri ve temsilcileri burada görmüştür. Çözümü kimin isteyip kimin istemediğini de net bir şekilde herkes görmüştür. Dolayısıyla Kıbrıs sorunu da artık Türkiye ve AB ilişkilerinin önünde adeta bir duvar, bir engel gibi durmamalıdır." ifadelerini kullandı.
"FETÖ, ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ TÜRKİYE'Yİ ELE GEÇİRMİŞ"
Almanya ile ilişkilerin geleceğinin sorulması üzerine Çavuşoğlu, Türkiye ile AB arasında diyalog olmasının her konuda hemfikir olunacağı anlamına gelmediğini ancak ortak hedeflere ilerlemek gerektiğini söyledi.
Zaman zaman AB üyesi devletlerin de kendi arasında sorun yaşadığını hatırlatan Çavuşoğlu, Türkiye'nin de bazı AB üyesi ülkelerle sorun yaşayabileceğini dile getirdi. Çavuşoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir ülkeyi eleştirmek, Avrupa'yı, Avrupa Birliği'ni ya da Avrupa'nın değerlerini eleştirmek anlamına gelmez. Hangi ülke yanlış yapıyorsa pekala o ülkenin yanlışını söyleyebiliriz. Referandum zamanında Dışişleri Bakanı olarak benim uçuş iznim iptal edildi. Hamburg'daki otel rezervasyonum Alman istihbaratı ve polisi tarafından otele baskı yapılarak iptal edildi. Şimdi bunu hangi Avrupa değerleriyle bağdaştırıyorsunuz? Avrupa da maalesef dayanışma uğruna eleştirmeyi bırak, destek veriyor. Eee nerde kaldı standartlar? Zaten esas sorun burada. Biz 'çifte standart' diyoruz da neden bunu söylüyoruz?
Son zamanlarda iki tane gazeteciyi biz sınır dışı ettik, iki farklı ülkeden. İkisi de casusluk yapmaktan yakalandı. Yani Türkiye'de askeri üslerin fotoğraflarını çekip, Irak'a geçip Irak'takilerle paylaştı. O ülkeler bizden rica etti, iade ettik. Daha herhangi bir hüküm de yoktu. Son zamanlarda moda bu, gazetecileri ajan olarak kullan, yakalandığı zaman nasıl olsa kıyamet kopacak herkes hassasiyet gösterecek, Türkiye üzerinde baskı oluşacak. Şimdi bir tane Türk aynı zamanda Alman vatandaşı ajanlık yapmaktan yakalandı, Türkiye'de. Ne yapacağız?"
Çavuşoğlu, Uluslararası Af Örgütünün bugüne kadar Türkiye'de özgürce faaliyetlerini yürüttüğünün altını çizerek, bu tür örgütlerin herkesle de görüşebileceğini söyledi.
Ancak objektif ve dengeli olunması gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Görüşmek başka bir şey, o örgütün mensubu olmak başka bir şey. Bu örgütün (Uluslararası Af Örgütü) başındaki Taner Kılıç, FETÖ'nün, yani darbe girişiminde bulunan FETÖ'nün, FETÖ üyelerinin kullandığı ByLock programını kullanmış telefonunda ve buradan da FETÖ'nün yurt dışındaki üyeleriyle, üst düzey yöneticileriyle görüşme yapmış. Şimdi bu şahsın işlediği suç, Uluslararası Af Örgütünü bağlamaz ki. Bunun tutuklanması, Türkiye'nin Uluslararası Af Örgütüne karşı olduğu anlamına gelmez, şahısla ilgilidir bu. Diğer konu da tercümanın ihbarı üzerine bir soruşturmadır. Bizim siyasetçi olarak yapacağımız iş ancak soruşturma sürecinin hızlandırılmasını istemektir. FETÖ, tıpkı kurumlara, bakanlıklara yaptıkları gibi Uluslararası Af Örgütü Türkiye'yi de ele geçirmiş, şimdi burada tedbir almayacağız da ne yapacağız?"
"DARBENİN HEMEN ARKASINDA DA AYNI ANLAYIŞ VARDI"
Türkiye'nin ne Uluslararası Af Örgütü ne de başka sivil toplum kuruluşlarıyla bir sorunu olmadığını belirten Çavuşoğlu, "FETÖ gibi örgütleri yani biz terör örgütü olarak görüyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), terör örgütü ilan etti. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), terör örgütü ilan etti. Biz terör örgütü olarak ilan ettik ve tedbir alıyoruz. Ama AB bunu (FETÖ), Türkiye'de darbe yapmasına rağmen bir terör örgütü olarak görmediği için onlara yönelik attığımız her adımı hukukun ihlali olarak görüyor. Sorun burada, nasıl gördüğüne bağlı. Darbenin hemen arkasında da aynı anlayış vardı, şimdi de aynı anlayış var." diye konuştu. Anlaşmalar uygulanmayacaksa en baştan hiç imza atılmaması gerektiğini kaydeden Çavuşoğlu, Kıbrıs konusunda da böyle olduğunu hatırlattı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) üzerindeki ambargoları kaldırma kararı alınmasına rağmen bunun uygulanmadığını anımsatan Çavuşoğlu, bu durumda muhataplarına nasıl güveneceklerini sordu. Çavuşoğlu, Türkiye'nin bir şeyin altına imza attığında yükümlülüklerini yerine getirdiğini söyledi.
Almanya ile ilişkilerin normalleştirilmesi için mevkidaşı Sigmar Gabriel'le yakın diyalog içinde olduklarını dile getiren Çavuşoğlu, Almanya'da 3,5 milyon Türk vatandaşının yaşadığını ve Türkiye'nin Almanya'ya karşı bir husumeti olamayacağını vurguladı. Çavuşoğlu, sorunları aşmak için mevkidaşı ile çalıştıklarını ifade ederek, "Umarım önümüzdeki süreçte ilişkilerimiz normalleşir, eskisinden de daha iyi noktaya gider. Bizim en büyük arzumuz budur." şeklinde konuştu.
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Türkiye-AB ilişkilerinin omurgasını katılım müzakerelerinin oluşturduğunu belirterek, "Katılım müzakereleri bir kenara bırakılarak, enerji, ticaret ya da terörle mücadele gibi birtakım ilişki geliştirmekten bahsedilemez." dedi.
Çelik, Brüksel'de yapılan Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantısı'nın ardından düzenlenen basın toplantısında, gündemde olan bölgesel ve küresel bütün konuları konuştuklarını söyledi.
İki taraf arasında sorun bulunduğunun açık olduğunu kaydeden Çelik, ama bunun diyaloğa, çözüm aramaya engel teşkil etmediğini dile getirdi.
Taraflar arasındaki diyaloğun zeminini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 25 Mayıs'ta yapılan NATO Zirvesi sırasında AB kurumları liderleriyle yaptığı görüşmede ortaya çıkan yol haritasının oluşturduğunu vurgulayan Çelik, "Türkiye-AB ilişkilerinin omurgası, katılım müzakereleridir. Katılım müzakereleri bir kenara bırakılarak, enerji, ticaret ya da terörle mücadele gibi birtakım ilişki geliştirmekten bahsedilemez." dedi.
Türkiye'nin sadece bir komşu ülke değil, aynı zamanda bir aday ülke olduğuna dikkati çeken Çelik, "Katılım müzakereleri konusundaki ilerlemeyi sağlamak için gayret etmek durumundayız." ifadesini kullandı.
"FASILLAR AÇILMALI"
AB'nin sorunları konuşmak için çok önemli mekanizmaları bulunduğunu, aday ülke olarak Türkiye ile sorunların çözülmesi için konuşma mekanizmasının da fasılların açılması olduğunu belirten Çelik, iki taraf arasındaki sorunların yoğunlaştığı konuların, 23'üncü fasıl (yargı ve temel haklar) ve 24'üncü fasıl (adalet, özgürlük ve güvenlik) alanına girdiğine vurgu yaptı. Bu fasılların açılmasının önemine işaret eden Çelik, şöyle konuştu:
"Özellikle son görüşmelerden sonra Kıbrıs meselesinin çözümünde Türkiye'nin yapıcı tutumu görülmüştür. Bundan sonra Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tek taraflı olarak beş faslı bloke etmesinin önüne geçilmelidir. Çünkü Türkiye, bu fasıllardaki bütün hazırlıklarını tamamlamıştır. Ama tek taraflı bir şekilde tamamen siyasi sebeplerle bu blokaj olmamalıdır."
"KOZ OLARAK KULLANILMASINI DOĞRU BULMUYORUZ"
Gümrük Birliğinin güncellenmesinin her iki tarafın da çıkarına olduğunu söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
"Konuyu sağlıklı bir şekilde sürdürmemiz lazım. Bazı Avrupa ülkeleri ile Türkiye arasında ikili bir sorun olduğu zaman o ülkelerin Türkiye'ye karşı Avrupa mekanizmaları kullanmasını ya da Gümrük Birliğini bir koz olarak kullanmasını doğru bulmuyoruz. Bu doğru bir yaklaşım değil. İkili sorunlar ayrıdır, Türkiye-AB ilişkileri ayrıdır. Bunu ayrı tutmakta fayda var."
"DEAŞ'A HANGİ MUAMELE YAPILIYORSA, FETÖ VE PKK'YA DA AYNISI YAPILMALI"
Terörle mücadele konusunun ortak geleceği ilgilendirdiğini belirten Çelik, "Geçmişte Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı'na da bizzat gösterdim. Türkiye'nin askerlerini ve vatandaşlarını öldüren teröristlerin resimlerinin AP'de sergi olarak gösterilmesini biz doğru bulmuyoruz. Terör örgütlerinin sembolleri ve propaganda imkanları ortadan kaldırmalıdır. DEAŞ'a hangi muamele yapılıyorsa Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) ve PKK'ya da aynı muamele yapılmalıdır. DEAŞ eşittir FETÖ. FETÖ eşittir PKK'."
"LİDERLER DÜZEYİNDE BİR TÜRKİYE-AB ZİRVESİ PLANLANMALI"
18 Mart Anlaşması ile Akdeniz'de ölümlerin önüne geçildiğini, Türkiye ve AB'nin ortak akıl ve ortak eylem üreterek ne kadar olumlu bir sonuç ortaya koyabildiğinin görüldüğünü dile getiren Çelik, "Fakat bu insanlara karşı ırkçı, faşist birtakım anlayışların, bu meseleyi siyaset meselesi yapmasından da çok büyük bir rahatsızlık duyuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Gönüllü insani kabul planında ilerleme sağlanması gerektiğini ancak pek çok Avrupa ülkesinin bu mükellefiyeti yerine getirmediğini söyleyen Çelik, "Ölümden kaçan bu insanlara karşı sorumluluğumuz, insani bir sorumluluktur. Küresel bir sorumluluktur. Gönüllü insani kabul planının güçlü bir şekilde hayata geçmesini önemsiyoruz." dedi.
İki taraf arasındaki diyaloğun önemine değinen Çelik, "Liderler düzeyinde bir Türkiye-AB Zirvesi planlanmalıdır ve yapılmalıdır. Bunun en kısa zamanda yapılması gerektiğini düşünüyoruz." şeklinde konuştu.
"BUNLARIN HEPSİ VİZYONSUZ YAKLAŞIMLARDIR"
Son zamanlarda Türkiye ile müzakerelerin kesilmesi yönünde bazı sesler yükseldiğine dikkati çeken Çelik, "Bunların hepsi vizyonsuz yaklaşımlardır. Bunun Türkiye'ye faydası olmadığı gibi AB'ye de faydası yoktur. Bir yerde sorun varsa daha çok müzakere edeceğiz, daha çok konuşacağız." ifadelerini kullandı.
Çelik, bundan sonraki ilk toplantının memleketi Adana'da, bir sonrakinin ise AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini'nin doğum yeri olan Roma'da yapılacağını belirtti.
"YAKLAŞIMLARI İLKESEL OLMAZ"
Çelik, Brüksel'de yapılan Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantısı'nın ardından düzenlenen basın toplantısında bir soru üzerine, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi halkoylamasına ilişkin eleştirilere yanıt verdi.
Çelik, "Referandumla ilgili aldığımız karar dünyada hiçbir makam tarafından, hiçbir parlamento tarafından iptal edilemez, Bu, Türk halkının kararıdır. Bu AP(Avrupa Parlamentosu) kararında da vardı, referandum tamamen uygulanırsa müzakereleri keselim gibisinden. AP'nin ya da başka bir makamın Türk halkının demokratik bir oylama sonucunda, referandum sonucunda verdiği kararı değiştirme ya da bu şekilde bu kararla ilgili 'biz kaygı duyuyoruz, bunu AB ilişkilerine taşıyalım.' demek gibi bir yaklaşımları ilkesel olmaz. Siyasi olarak bunu söyleyebilirler ama referandumda Türk halkının iradesi tecelli etmiştir ve bu artık Türkiye'de bir kural haline gelmiştir." ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE'NİN ÇIKARLARINI KORUMAK ÖDEVİ VAR"
Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya ile ilgili açıklamalarına ilişkin bir soru üzerine ise "Türkiye'ye verilen sözler tutulmazsa tabii ki devletin başı olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve halkını korumak, Türkiye'nin çıkarlarını korumak ödevi vardır." şeklinde konuştu.
Erdoğan'ın Almanya'daki Türk vatandaşlarının bir toplantısına video konferansla katılmasının engellendiğini hatırlatan Çelik, "Ama aynı zaman dilimi içerisinde Kandil'deki terör örgütünün başı video konferansla katılıyor Almanya'daki bir toplantıya ve oradakilere hitap ediyor. Bunun hukukla ne ilgisi var, bunun demokrasiyle ne ilgisi var?" değerlendirmesini yaptı.
"BU İŞE BİR SINIR ÇEKMEMİZ LAZIM"
Türkiye-Almanya ilişkilerinin çok derin bir tarihi olduğunu söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
"Bu işe bir sınır çekmemiz lazım. Bir gazeteci denilen kişi, elinde gazeteci kimliği olan bir kişinin Türkiye'deki askeri üslerin fotoğraflarını çektiği ve bu fotoğrafların kendisinin fotoğraf makinesinde bulunduğu tespit edilirse diğer gazeteci arkadaşlar bunun yaptığı ajanlık faaliyetine gazetecilik diye sahip çıkamazlar. Ya da bir insan hakları örgütünün yöneticisiyim diye Fetullahçı Terör Örgütü'nün Bylock programını kullanacaksın, Avrupa'daki üst düzey terör örgütü yöneticileriyle iletişim içerisinde olacaksın. Burada faaliyeti yasaklanan Uluslararası Af Örgütü değildir, Uluslararası Af Örgütü ile makul iş birliği yine sürmektedir. Dolayısıyla bu kavramları yerli yerine koymak lazım."
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE GÖRE DEĞİŞMEZ"
Türkiye'nin iş birliğine açık olduğunu vurgulayan Çelik, "Bir de yine bu konu aramızda imzalanan anlaşmalar, ister AB ile olsun ister diğer ülkelerle olsun hava durumuna göre değişmez, iklim değişikliğine göre değişmez. Bunlar ilkesel temelde uygulanması gereken konulardır ve Türkiye bütün taahhütlerine bağlı olduğunu söylemeye devam etmektedir." dedi.
AA