Dışişleri Bakanlığı, aralarında bir Alman vatandaşının da bulunduğu altı insan hakları savunucusunun Türkiye'de tutuklamasının ardından Alman yetkililer tarafından yapılan açıklamaların Türk yargısına doğrudan müdahale anlamı taşıdığını ve "kabul edilemez" olduğunu duyurdu.
Aralarında Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye direktörü İdil Eser'in de bulunduğu 10 kişi, İstanbul'da 5 Temmuz günü dijital güvenlik konusunda yaptıkları bir atölye çalışması sırasında gözaltına alındı.
Mahkeme gözaltına alınanlardan altısının tutuklanmasına, dört kişinin de serbest bırakılmasına karar verirken; tutuklananlar arasında Alman vatandaşı Peter Steudtner ve İsveç vatandaşı Ali Gharavi de bulunuyor.
Alman Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schaefer, dün düzenlenen basın toplantısında, tutuklanan Alman vatandaşına yöneltilen 'terör örgütüne üyelik' suçunun "absürd" olduğunu ifade etmişti.
Alman hükümet sözcüsü de Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye bundan sonra yapacağı mali yardımları gözden geçirirken Alman vatandaşının tutuklandığını dikkate alması gerektiğini belirtmişti.
Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı ile bakanlıkta yapılan görüşmede konuya ilişkin bilgilendirme yapıldığı; aynı konuda Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi'nin de Almanya Dışişleri Bakanlığı'na izahatta bulunduğu belirtilerek, şöyle denildi:
"Bu görüşmelerin ardından AFC Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ve Federal Hükümet Sözcüsü tarafından yapılan ve diplomatik nezaketsizliğe örnek teşkil edebilecek açıklamalarda Türk yargısına doğrudan müdahale edildiği ve haddini aşan ifadeler kullanıldığı görülmüştür. Bu açıklamaların kabul edilmesi mümkün değildir. Ülkemizde yargı yetkisinin kullanılmasında, Anayasamız çerçevesinde hiçbir organ, makam, merci veya kişinin mahkemelere emir ve talimat veremeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı teminat altına alınmıştır."
Açıklamada ayrıca, "Alman yetkililerin ifadelerinin Türkiye'yi hedef alan farklı terör örgütü mensuplarına kucak açarak, teröristlerin adalet önüne çıkarılmasını engelleyenlerin hukuka yaklaşımlarındaki çifte standardı bir kez daha ortaya koyduğu" belirtildi.