Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, diyabet ve obezitenin Türkiye’de ve dünyada "salgın" hastalık durumunu aldığını söyledi.Birleşmiş Milletlerin son 4 yıldır bulaşıcı değil, bulaşıcı olmayan hastalıkları gündemine aldığına işaret eden Prof.Dr. Bülent Yıldız, “Biz de bu hastalıkların hızlı artışından kaçamıyoruz. Dünyadaki gibi hem diyabet hem de obezite artık salgın halini almış durumda. Biz bundan yıllar önce çocuklarımızda obezite ve diyabet görmezken bugün çocuklarda Tip2 diyabet dediğimiz erişkinlerde görülen kilo fazlalığıyla karşımıza çıkan diyabeti ciddi ciddi pediatri kliniklerinde gözlemlemeye başladık. 8 yaşında, 10 yaşında Tip2 diyabeti olan kişiler var Türkiye’de. Dolayısıyla tüm bunlarla ilgili hem toplum sağlığı politikalarının hem de bireylerin yaşam tarzlarının değiştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.TEDAVİSİ KİŞİSELBu iki hastalığın da tedavisinin kişisel olduğunu kaydeden Prof. Dr. Bülent Yıldız, “Bu tamamen elimizde olan bir durum. Çevresel konuları kontrol etme adına, fiziksel aktivitemizi planlayabiliriz. Bu günlük hareketlerimizi artırma olabilir ya da planlı dediğimiz egzersiz şeklinde olabilir. Bir de yediğimize, içtiğimize dikkat etmemiz gerekiyor. Bugün için biz fiziksel aktivitenin özellikle planlı egzersizin tüm kronik hastalıklarının gerek gelişimini önlemede gerekse eğer hastada varsa kontrolünü artırmada önemli rol oynadığını biliyoruz” dedi.SEBZE VE MEYVE TÜKETİMİÇok sebze ve meyve tüketiminin diyabetle ilgisi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Bülent Yıldız, “Beslenmeyle ilgili yakın zamanda yapılan bir çalışmada, sebze ve meyvelerin diyabet açısından, insülin direnci açısından, ‘Çok tüketim çok yararlı olur’ diye bilginiz var. Yakın zamanda 3 grup sağlıklı bireye yönelik çalışma yapıldı. Bir gruba günde 1.8 porsiyon, bir gruba günde 3.8 porsiyon, bir diğer gruba ise günde 7 porsiyon sebze ve meyve veriliyor. İlginç olarak takipte grupların arasında insülin değeri açısından ya da insülin değerini tetikleyen ve ya bundan koruyan hormonlar açısından fark çıkmıyor. Tabii bu bizi nereye getiriyor? Demek ki genel olarak sebze meyve oranını artırmak kronik hastalıklarda korunmada faydalı olmayabilir. Bizim de mutfağımızda zengin ürünler olabilir. Dolayısıyla bizim hem sağlıklı beslenmemiz hem bir yandan da fiziksel aktivitemizi kontrol edip hareketli olmamız lazım. 'Sürekli meyve sebze yiyelim'den ziyade sağlıklı dengeli beslenmek ve kaloriyi kontrol etmek önemlidir. Bugün için dünyada obezite ve diyabet için birçok beslenme planı öneriliyor. Hiçbirinin bir diğerine önemli bir üstünlüğü yok. Bütün mesele kaloriyi kontrol edip sağlıklı ve dengeli şekilde beslenebilmektir” ifadelerini kullandı.RAKAMLAR İKİ KATINA ÇIKTITürkiye’nin obezite ve diyabet noktasındaki benzerliğinin dünya ile aynı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Bülent Yıldız, “Biz bu kadar olmasını beklemiyorduk. Son 10 yıl içerisinde diyabet rakamlarının iki katına çıktığını, erişkin nüfusta yüzde 7’den yüzde 14’lere ulaştığını gördük.Türkiye’de 6 milyonun üzerinde diyabet, bunun iki katı kadar da gizli şeker dediğimiz durumun olduğunu biliyoruz. Obezite içinde Türkiye’deki her 10 erişkinden 7’sinin kilolu ya da obez olduğunu söylemek mümkün. Ülkemizde her 10 kişiden neredeyse 3’ü normal kiloludur” dedi."İKİ HASTALIK KOL KOLA GİDİYOR"Diyabet ve obezitenin ikiz kardeş olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yıldız, “Aslında iki hastalık kol kola gidiyor. Türkiye’de diyabet artarken obezite de artıyor. Ama ırsi, genetik yönü olan kompleks hastalıklar olduğu için bazı ülkelerde obezite olmadan diyabet artabiliyor. Örneğin Hindistan. Hindistan şişmanlamadan şekeri çok fazla görmeye başladığımız bir ülke” ifadelerini kullandı."DOĞUM KONTROL HAPI KULLANMADAN DOKTORA DANIŞILMALI"Doğum kontrol hapları hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Yıldız, “Doğum kontrol hapları kadınların çok sık kullandığı ve kafalarda birçok sporu işareti bırakan bir konudur. Uzun süreli doğum kontrol hapı kullanımı gerektiren durumlarda yarar yanında ne tip zarar veriyor diye baktığımız bir çalışma var. 'Bu ilaçlar iştah hormonları ve tokluk hormonlarını azaltıyor mu ya da artırıyor mu?' diye değerlendirdiğimizde, bunlar üzerinde kısa süreli etkileri olmadığını gözlemlendik. Doğum kontrol hapları için her zaman altını çizdiğimiz nokta, birtakım riskleri var. Bu riskler kullanan kadının kendi kişisel risklerine göre değişiyor. Bu ilaca başlarken kutunun içinde ne yazdığını okuyalım ve doktorumuza danışalım” açıklamasını yaptı."DÜZENLİ EGZERSİZ GENLERİ DEĞİŞTİRİR"Son dönemde epigenetik bilim dalının gelişmeye başladığını belirten Prof. Dr. Yıldız, “DNA’mız bizim hastalıklarımızı, sağlığımızı kodlayan yapı fakat bu yapıda doğduktan sonra da üzerine bazı maddelerin yapışmasıyla genlerin çalışması, artması, azalması ya da durması söz konusu olabiliyor. Bu anlamda yakın zamanda yapılan bir çalışma, düzenli yapılan bir fiziksel aktivitenin kalp damar, şeker hastalığı ve obezite yönünden risk teşkil eden bir genin çalışmasında olumlu etki gösterebileceğini işaret etti. Düzenli egzersiz yaparak genlerimizin yapısında değişiklik olmasını, riskin azalmasını sağlamak mümkün olabilir. Bu bizim adımıza bireysel tıp adına çok önemli bir gelişmedir. Bir sonraki nesle iyi bir miras bırakma şansımız olabilir” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz