Dr. Oğuzhan Deyneli tarafından hazırlanan 'Diyabetin Geçmişi' adlı yazıda, şeker hastalığı ile ilgili en eski kaydın M.Ö. 1550'li yıllarda Mısır'da yazılmış bir papirüste bulunduğu belirtildi. Bu papirüste, şeker hastalığına benzer, çok idrara çıkma ile seyreden bir durumdan bahsedildiğini ifade eden Dr. Deyneli, "Hindular da Ayur Veda'da böcek, sinek ve karıncaların bazı insanların idrarının yapıldığı yere toplandığını kaydetmişlerdir. Günümüzde tıp literatüründe kullanılan, 'Diabetes' ve 'Mellitus' kelimeleri Yunanca akıp gitmek anlamına gelen 'dia + betes' ve 'bal kadar tatlı' anlamına gelen 'mellitus' kelimelerinden türetilmiştir. 'Diabetes' kelimesi ilk kez Anadolu topraklarında, Kapadokya'da M.S. 2. yüzyılda Arateus tarafından kullanılmıştır. Arateus şeker hastalığını idrar miktarında artma, aşırı susama, ve kilo kaybının olduğu bir hastalık olarak tanımlamıştır" dedi.
Dr. Deyneli, Susruta ve Hintli doktorların M.S. 5. ve 6.yüzyılda hastalığı fark ettiğini anlatarak, "Şeker hastalarının idrarının tatlı, bal gibi olduğu ve bu nedenle karıncaların, sineklerin ve diğer böceklerin bu idrara üşüştüğünü, Susruta ve diğer Hintli doktorlar M.S. 5-6. yüzyılda fark ederek açıklamışlar, bu hastalığın iki formu olduğunu yazmışlardır. Bir formunda hastalar zayıf ve çok uzun yaşamadan kısa sürede ölmekte, diğer grupta ise hastalar şişman ve daha yaşlı olarak belirtilmiştir. Bu günümüzün modern sınıflamasında belirtilen Tip 1 ve Tip 2 diabetes mellitus sınıflamasına çok benziyor. Şeker hastalarının idrarının tatlı olduğu 17. yüzyılda bir İngiliz doktor olan Thomas Willis tarafından tekrar keşfedilmiştir. Willis şekersiz şeker hastalığı denilen ve vücudumuzun su dengesini ayarlayan bir hormon olan antidiüretik hormon eksikliği sonucu ortaya çıkan diabetes insipidus ile Diabetes mellitus'un ayırımını yapmıştır. Willis, ayrıca beyin sapı damar anatomisini ilk gösteren bilim adamıdır." dedi
Oskar Minkowski (1858-1931) ve Josef von Mering'in (1849-1908), Strasburg'da pankreas bezinin hayati önemini değerlendirmek için bir köpeğin pankreas bezini çıkarttıklarını tespit ettiklerini hatırlatan Dr. Deyneli, "Köpekte ameliyat sonrasında şeker hastalığının tipik belirtileri olan susama, çok su içme, çok idrara çıkma ve kilo kaybını gözlemişlerdir. İlk kez bu araştırma, pankreas bezindeki hastalığın şeker hastalığı gelişmesine yol açtığını göstermiştir. 20. yüzyılın başında Berlinli doktor George Zuelzer; Romanya'dan Nicolas Paulesco (1869-1931) ve Amerikalı E.L.Scott ve Israel Kleiner pankreastan kan şekerini düşüren; ancak saf olmayan bir çözelti elde etmişlerdir. Ancak saf olmadığı için istenmeyen sonuçlar doğurmuş ve kullanılamamıştır. 20. yüzyılın başlangıç dönemine kadar ölümcül bir hastalık olan şeker hastalığı tedavisinde Kanada Toronto Üniversitesi'nden Fredirick G. Banting (1891-1941), asistanı Charles H. Best (1899-1978) biokimyacı James B. Collip (1892-1965) ve fizyolog J.J.R.Macleod (1876-1935), ortak çalışmaları sonucu insülini 1921 yılında izole etmeleri ile önemli bir gelişme gerçekleşmiştir. Banting ve Best daha sonra köpek pankreasından elde ettikleri çözeltiyi pankreası çıkartılarak diyabetik yapılmış köpeğe vermişler ve kan şekerinin düştüğünü görmüşlerdir." diye konuştu.
Dr. Oğuz Deyneli, Amerikalı Eliott P. Joslin'in insülini ilk kullanan doktor olduğunu vurgulayarak, "Boston'da insülinin kullanılmaya başlandığı 1922 Ağustos'tan itibaren ilk yıl toplam 293 şeker hastası tedavi edildi. Dr. Joslin günümüzde de tedavinin en önemli parçasını oluşturan hasta eğitimini sistemli olarak uygulamaya başladı. 2. Dünya Savaşı yıllarında Fransa Montpellier'de tifo tedavisi ile ilgili araştırmalar yapan Dr. M.J. Janbon sülfonilürle hayvanlar üzerinde yaptığı deneyler sırasında hayvanların kan şekerinin düştüğünü fark etti. Bunu meslektaşı Dr. Loubtieres ile birlikte diyabetik insanların tedavisinde denediler. Ancak bu ilacın insülin salgısını uyardığını, insülin yerine geçmediğini pankreası çıkarılmış hayvanlarda yaptıkları araştırmalarla ortaya koydular. Bu araştırmalar günümüzde tip 2 diabetes mellitus tedavisinde kullanılan hapların ilk örnekleriydi" şeklinde konuştu.
Dr. Deyneli, tıp dünyasının tek umudunun adacık nakilleri ile şeker hastalığının günümüzde tamamen tedavi edilmesi olduğunu kaydederek, "Cambridge'ten bilim adamı Frederick Sanger 1955 yılında insülinin iki aminoasit zinciri yapısında olduğunu buldu. Sanger bu çalışması ile 1955 yılında Nobel Ödülü'nü aldı. Dorothy Hodgkin 1969 yılında insülinin 3 boyutlu yapısını ortaya koyarak bir başka Nobel Ödülü kazanan bilim adamı oldu. Tıpta teknoloji ile bugün gelinen noktada şeker hastalığı umarız tamamen tedavi edilebilir" diye konuştu.
(İHA)