Kalori kısıtlayıcı diyetler sonrasında ideal kiloya kavuşmak mümkün olabiliyor. Ancak daha sonra normale dönen yemek düzeni sebebiyle kaybedilen kilolar hızlıca geri gelebiliyor. Yoyo etkisi olarak adlandırılan bu durum ne yazık ki toplumda çok yaygın. Üstelik bu durum sürekli devam ettiğinde obeziteye de davetiye çıkarabiliyor. Ayrıca kilo alıp verme döngüsü içinde olan fazla kilolu kişilerde Tip 2 diyabete yakalanma riskinin %80 oranında arttığı araştırma sonuçlarıyla ortaya konuyor.
Yoyo sendromuna zayıflamayı desteklediğini düşünülen ürünler, kişiye özel hazırlanmamış olan diyet programları, diyet kampları ve sonrasında sporun bırakılması gibi nedenler sebep oluyor. Bununla birlikte sık sık diyet yaparak ara vermek, düşük kalorisi bulunan diyetler sonrasında yeme ataklarına yakalanmak da yoyo sendromuna yol açan diğer nedenler arasında yer alıyor.
Kilo problemi, kadınlar ve erkeklerde neredeyse eşit düzeyde seyrediyor. Hızlı kilo alıp verme, kiloda dengeyi koruyamama ve yeme ataklarına yakalanarak daha fazla kilo alma durumu herkeste aynı şekilde sonuçlanabiliyor. Ancak yeni yaşam tarzını genellikle daha kolay benimseyen erkekler, spor aktivitelerini daha uzun süreler boyunca devam ettirebildikleri için yoyo etkisine kadınlara göre daha az yakalanıyor. Kilo verirken asıl hedefin yeni kiloyu, yeni yaşam tarzı ve beslenme düzeniyle birlikte koruyabilmek olması gerekiyor.
Sık alıp verilen kilolar sebebiyle metabolizmada yavaşlamalar ve yağ dokusunda artmalar görülüyor. Bu durum bedeni etkilediği kadar, ruhsal sağlığı da etkileyebiliyor. Zayıflama ürünlerini bilinçsizce kullanmak hızlı metabolizmaya ve hızlı kalp ritmine sebep olarak vücutta çeşitli etkilerin görülmesine neden oluyor. Sık sık tuvalete çıkma, kan basıncında yükselme, adet düzensizliği, yoğun terleme ve anksiyete bu etkiler içerisinde yer alıyor. Yoyo etkisinin yaşanmasında büyük rol oynayan bu belirtileri önlemek için kişiye özel hazırlanmış beslenme düzeni ile spor aktivitelerini bir araya getirmek büyük önem taşıyor.
Her besinin yeterli miktarda ve dengeli bir oranda tüketilmesi temeline dayanan beslenme ve metabolizma programı sayesinde vücudun glikoz üretmek için kendi proteinlerini yakmasına gerek kalmıyor. Yoyo etkisini ortadan kaldıran bu durum sayesinde gelişebilecek metabolic sendrom hastalıkların da büyük oranda önüne geçmek mümkün. Yalnızca doğal besinler öneren bu beslenme ve metabolizma programı, sağlıklı kilo vermek ya da metabolizma sorunlarını düzenleyerek hayat boyu sağlıklı bir yaşam sürmek isteyenler tarafından sıklıkla tercih ediliyor.
Düzenli, kaliteli bir uyku ve hareketli bir yaşamla birlikte vücuttaki hormon ve enzimlerin düzenli salgılanması temeline dayanan bu beslenme ve metabolizma programı sayesinde yağ yakımı sonucuna ulaşılıyor ve vücudun ihtiyacına uygun bir sistem olduğundan yeni kilo ile sağlıklı bir yaşamın kapıları da aralanıyor.
1-Her gün 3 öğün yemek yenilmelidir.
2-Öğünler arasında en az 5 saat süre bulunmalıdır.
3-Her öğünün 1 saatten uzun sürmemesi gerekiyor.
4-Her öğüne mutlaka programdan belirtilen protein porsiyonundan alınacak bir yada iki lokma ile başlanmalıdır.
5-Her öğünde tek bir protein tüketilmeli ve bir öğünde yenen protein başka öğünde tüketilmemelidir.
6-Son beslenme öğünü en geç saat 21:00'da bitirilmelidir.
7-Günlük belirlenmiş su miktarı bütün güne yayılarak içilmelidir. (Kilo başına 35 ml)
8-Mutlaka günde 1 elma yenilmelidir.