Aşk, samimiyet, tutku ve bağlılık ile karakterize edilen bir dizi duygu ve davranıştır. Özen, yakınlık, koruyuculuk, çekicilik, şefkat ve güven içerir. Sevginin yoğunluğu değişebilir ve zamanla değişebilir. Mutluluk, heyecan, yaşam doyumu ve coşku gibi bir dizi olumlu duygu ile ilişkilidir, ancak aynı zamanda kıskançlık ve stres gibi olumsuz duygularla da sonuçlanabilir.
Aşk söz konusu olduğunda, bazı insanlar bunun en önemli insan duygularından biri olduğunu söyler. Yine de en çok çalışılan davranışlardan biri olmasına rağmen, hala en az anlaşılanıdır. Örneğin, araştırmacılar aşkın biyolojik mi yoksa kültürel bir fenomen mi olduğunu tartışıyorlar.
Şarkılardan şiirlere, romanlardan filmlere kadar, romantik aşk, çağlar boyunca sanat eserleri için en kalıcı konulardan biri olmuştur.
Tarihsel, kültürel ve hatta evrimsel kanıtlar, eski zamanlarda ve dünyanın birçok yerinde sevginin var olduğunu öne sürüyor. Bir çalışmada incelenen 166 kültürden 147'sinde romantik aşkın var olduğu bulundu. Gelin biraz aşkı irdeleyelim ve doğru eş seçimi nasıl olmalı, bakalım. Nöral sisteme göre eş seçilebilir mi, görelim.
Aşk, iki kişinin bir araya gelmesiyle neslin devamını sağlayan bir sistemdir. Tamamen kimyasal bir olaydır. Var olan bütün canlılar aşık olurlar. Aşık oldukları zaman belirli ritüeller sergilerler. Özellikle erkekler güçlü ve sağlıklı olduklarını gösteren birçok ritüel gösterir. Kimyaların da belirli bir ömrü vardır. Bu kimyasal durum ortadan kalktığı zaman aşk da ortadan kalkar.
Aşık olunan kişiyi seçmek, bilinçli ya da bilerek yapılan bir tercih değildir. Kimse aşık olacağı kişiyi seçmez. Genellikle seçim kendiliğinden ortaya çıkıyormuş gibi gözükse de, bilinçaltında bir eşleşme durumu söz konusudur. Sağlıklı ve nesli devam ettirebilecek olarak görülen kişilere aşık oluruz. O eşleşme olduktan sonra vücutta belli başlı hormonlar salgılanır. O hormonların etkisiyle çok değişik bir dünyanın içine girip o kişiye aşık olmuş oluruz.
Evlenme kararını verirken sadece aşkı baz almak yapılan en büyük hatalardan bir tanesidir. Eş seçerken esas önemli olan şeylerden bir tanesi, kişilerin o sorumluluğu alıp alamayacağıdır. Aşk evliliği devam ettirir anlamına gelmez. Evliliği devam ettiren şey kişilerin o sorumluluğu alabilmesidir. Hatalı evlilikler sonucunda birçok boşanma ve hüsranla sonuçlanan evlilik görülmektedir. Çünkü aşk hormonların geçmesiyle ortadan kalktığı için, evlilikte de yürütecek bir şey kalmaz.
4 farklı nöral sistem grubu bulunmaktadır. Bunlardan ilki analitik ve gerçekçi diye tanımlanabilecek, testosteron hormonunun ön planda olduğu kişilik yapısıdır. Anne karnında testosteron hormonu fazlaysa, yüzük parmağı işaret parmağından daha uzundur. Bu kişiler daha analitik kişilerdir, uzaysal zekaları gelişmiştir. Müzik ve spor alanında iyidirler. Testosteron hormonu biraz gerginlik yaratan bir hormondur, bu da davranışlara yansır. Özellikle ergenlik çağındaki erkek çocuklarda göz kontağı kuramamanın bir nedeni de bu hormonun artmasıdır.
İkinci grupta kaşif dediğimiz enerjik ve hareketli kişiliklerin olduğu, dopamin hormonunun baskın olduğu kişilik yapıları vardır. Bu kişilik yapısında kişi çok fazla enerjiktir. Dürtüsel olma eğilimindedir. Her ortama uyum sağlayabilir. Ancak ertelemeci yapısı olduğu için de, ister istemez çok güvenilmez kişilerdir çünkü sözlerini tutamazlar. Bu kişiler yaratıcı özelliklere sahiptirler. Sanatçı kişiliklerde bu yapıyı çok fazla görürüz.
Üçüncü kişilik yapısı, östrojen ve oksitosin hormonunun ön planda olduğu, sosyal kişilik dediğimiz kişilik yapısıdır. Bu kişilik yapısını da testosteron hormonunda olduğu gibi elden anlamak mümkündür. Yüzük parmağı ve işaret parmağı birbirine eşitse östrojen hormonu baskındır. Karşı tarafı çok iyi anlayabilir, resmin dil kısmına iyi bakarlar. Yazı alanında çok iyidirler. Beyindeki nöron sayıları diğer insanlardan daha fazladır. Empati kısmı çok gelişkindir.
Dördüncü grupta ise, serotonin hormonunun etkin olduğu, geleneksel ve ihtiyatı kişiler dediğimiz kişilik grubu vardır. Bu kişiler sakindir, otoriteye saygılıdır, tamamen kural insanıdır. Belirsizliğe tahammül edemez. Genel olarak etrafındaki her şeyin doğru ve dürüstlük içerisinde yürümesine çok önem verir. Vicdanlıdır ve aynı zamanda inatçı yapıları vardır.
Evlilikte mutluluğu bulabilmek için kişinin doğru eş seçip seçmediği ile ilgili bilgiye sahip olması gerekmektedir. Ama bunun için öncelikle kendimizde hangi nöral sistem ön planda onu bilmek gereklidir. Bu bilgilere sahip olarak hangisinin daha iyi bir ilişki kurmak mümkün olabilir.
Araştırmalar; geleneksel tip yani serotonin salgısı ön planda olduğu kişilerin, östrojen hormonu salgılayan kişilerle mutlu olduklarını göstermiştir. Dopamin hormonu salgılayan kişilerin, dopamin hormonu daha fazla salgılayan kişilerle daha mutlu oldukları belirlenmiştir. Testosteron hormonu salgılayan kişilerin de serotonin hormonu daha fazla salgılayan kişilerle mutlu oldukları gözlenmiştir.
Evlilik, hayatımızın büyük bir bölümünü etkileyeceği için, birçok faktörü incelemek gereklidir. Yanlış bir eş seçimi demek, hayattan birçok yılın veya bir sürü emeğin boşa gitmesi anlamına gelebilir. Ortaya çıkan tablolar yıkıcı ve üzücüdür. O yüzden eş seçimi bütün hayatımızı, hatta çocuklarımızın hayatını etkileyen bir durum olduğu için, başta çok fazla kriteri dikkate alarak ilerlemekte fayda vardır. Çağımız ortamında birçok faktörden etkileniyoruz. Bunlardan dolayı da yanlış eş seçimi çok fazla ortaya çıkmaktadır.
Eş seçiminde yapılan hatalarda, çocukluktan itibaren yanlış öğrenmelerden etkileniriz. Yapılan araştırmaları dikkate aldığımızda, doğru eşi bulmakla ilgili yanlış inanışlar olduğu gözlenmiştir. Bunlardan biri ideal eş olduğuyla ilgilidir. Kişi, ideal bir eş olduğuna dair inanışa sahiptir, tek bir kişiyle mutluluğu bulabileceğine inanmaktadır.
Bir diğer yanlış inanış ise zıt kutupların birbirini çekmesidir. Farklı kişilik yapılarına sahip kişilerin birbirleriyle daha iyi anlaşacağına dair olan inanç yanıltıcı olmaktadır. Başka yanlışlardan bir tanesi beraber yaşama düşüncesidir. Çiftler evlenmeden önce beraber yaşarsa daha iyi anlaşabilecekleri ve birbirlerini daha iyi tanıyabileceğini düşünürler.
Bir diğer hata, evlenilecek kişiden yüzde 100 güven istemek ve duymaktır. Kişi ,ortaya herhangi bir sorun çıktığında güvenemeyeceğini ve dolayısıyla evlenemeyeceğini düşünmektedir. Bu beklenti gerçekçi değildir.
Evliliğe hazır olup olmadığımızın belirli bir göstergesi yoktur. Yaş, durum ve içinde olduğumuz şartlarla ilgili değildir. Kişinin neler yapıp yapamayacağının farkında olması çok önemlidir. Çünkü evlilik, her iki tarafın elini taşın altına koymasını gerektiren, her iki tarafın da farklı sorumluluklarının olduğu bir yapıdır. Bu sorumlulukları alabileceğinizi düşündüğünüz zaman, karşıdaki kişi de alabilecekse, o zaman evliliğe hazırsınız diyebiliriz.
Baskın nöral sistem A.B.D'de yapılan bir çalışmayla ortaya çıkmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda 4 farklı çeşit tespit edilmiştir.
Baskın nöral sistem; davranışları ve düşünceleri ortaya çıkaran belli hormonların ön planda olmasıdır. Bazı hormonlar bazı kişilerde daha fazla ön plana çıkmaktadır. Doğal olarak beynimizin çalışma sistemi de buna göre şekillenmektedir. Bu şekilden dolayı da davranışlarımız, düşüncelerimiz, hayata bakışımız hatta eş seçimimiz etkilenmektedir.
Kişide hangi sistemin baskın olduğunu anlamak için uygulanan bir test vardır. 56 soruluk basit bir testtir. Teste göre hangi hormonun bizde baskın olduğunu anlayabiliriz. Ülkemizde bununla ilgili yeni çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmaların sonucunda isteyen kişiler evlenceği kişiyle beraber test yaptırabilir ve hangi sistemlerin ön planda olduğunu çok rahat algılayabilir.