ANKARA (ANKA) - Ergil, "Kendisi bunları söylediğinde hepimiz "yahu ne oluyoruz' dedik. Çünkü demokratikleşmenin şartlarından biri katılımın, tabanın mümkün olduğu kadar gelişmesidir. Yüzde 10 barajı buna engel. "İstikrarı, koalisyonları engelleyecek' denilerek, böyle bir engel konulamaz" dedi.
Akil İnsanlar Heyeti'nden Prof. Dr. Doğu Ergil ve Tutuklu Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Zübeyde Teker, Başbakan Erdoğan ile yaptıkları toplantıyı değerlendirdi.
ANF'ye göre, Prof. Dr. Doğu Ergil, "Erdoğan'ın konuşması kapsamsız bir konuşmaydı. Bu sürecin tamamlanması ve başarıya ulaşması konusunda katkılarımıza teşekkür edip, önerileri dinledi. Bundan sonraki aşamalar, her aşamada nelerin olacağı konusunda bir açıklama yapmadı. Halbuki raporlardan çıkan beklentilerden biri; bu sürecin açık olması, parlamento çatısı altında bütün partilerin, sivil toplumun da katkısıyla yürütülmesiydi. Erdoğan, buna yönelik de bir mesaj vermedi" dedi. Ergil, Erdoğan'ın Gezi Parkı meselesini "yabancı komplosu" şeklinde ele aldığını anımsatarak, bu dilin değişmesi gerektiğini belirtti ve şunları kaydetti:
"Halkın bir bölümü barış projesini "yabancı komplosu', "Amerika'nın, İsrail'in, AB'nin projesi' şeklinde, komplo teorileriyle izah etmeye çok yatkın. Bu süreci "yenildik mi', "bölünecek miyiz' gibi müthiş kaygılarla anıyorlar. Yani destek vermek istiyorlar ama tereddütleri var. Komplo, dediğiniz şey olayı bizim olmaktan çıkartan, kontrol edemediğimiz, güç güçlere bağlı bir süreç... Tanıya, tanımlamaya açık olmadığı için çözümü de içinde barındırmıyor. Bu yaklaşım son zamanlardaki olaylarda da siyasetçilerin diline yansımış durumda. Taksim'de bir şey oluyor, "dış güçler' deniliyor. Bu bizi, meseleleri anlama ve çözme noktasında engelliyor. Bu dilin terk edilmesi gerekiyor. Bunu toplantıda Erdoğan'a da belirttim."
Erdoğan'ın toplantıda seçim barajı, ana dilde eğitim gibi konulardaki olumsuz yaklaşımına tepki gösteren Ergil, "Kendisi bunları söylediğinde hepimiz "yahu ne oluyoruz' dedik. Çünkü demokratikleşmenin şartlarından biri katılımın, tabanın mümkün olduğu kadar gelişmesidir. Yüzde 10 barajı buna engel. "İstikrarı, koalisyonları engelleyecek' denilerek, böyle bir engel konulamaz. Anladığım kadarıyla daha geniş kapsamda temsili iktidar partisi istemiyor. Bu bizi şaşırttı. Erdoğan'ın, hükümetin ana dil meselesine yaklaşımında da biraz muğlaklık var. Erdoğan anketlere çok önem veriyor ve ona göre tutum takınıyor olabilir ama yanılıyor da olabilir" diye konuştu.
-"NELERİ YAPMAYACAKLARINI SÖYLEDİ"-
Zübeyde Teker ise Erdoğan'ın projelerinden bahsetmemesini eksiklik olarak değerlendirerek, şöyle konuştu:
"Çözüm süreci için "şunları yapacağız' demezken; neleri yapmayacaklarını söyledi. Anayasada ana dil meselesinin yer almayacağını söylemesi gibi.
Çözüm sürecinde hükümetin kullandığı dil ve üslup halkın hassasiyetlerini zorlamamalıdır. Devlet ile duygusal ilişkisi kopmuş, güven ilişkisi pamuk ipliğine bağlı bir gerçekliğe uygun olmayan söylem ve pratikler, halkta negatif tutumlar gelişmesine sebebiyet verebilir. Provokasyon zeminleri oluşturabilir. Böylesi bir durumun yaşanması hükümeti süreç bakımından zor duruma düşürür. Süreci rahatlatacak ve güven sorununun aşılmasına ciddi katkılar sunacak olan ve raporda belirtilen kısa vadeli adımların atılması son derece önemlidir. Öcalan'ın serbest bırakılması meselesinde de farklı Kürt örgütleri Kürt hareketine bağlı Kürtler ile aynı talebi dile getirmişlerdir. Öcalan'ın "halk önderi' olması kabulü artık herkes tarafından meşruluk kazanmaya başlıyor. Ayrıca farklı kesimlerin de sürece güven duymasında Öcalan'ın ciddi etkisi olduğu ortaya çıkmıştır."
Teker, Akil İnsanlar Heyeti'ndeki Doğu Anadolu Grubu olarak çalışmalarını sürdürmeye karar verdiklerini de sözlerine ekledi.